Akın Akınözü: “Seyirciye o buzların altındaki sevgi dolu yüreği gösterebildik”

 Akın Akınözü: “Seyirciye o buzların altındaki sevgi dolu yüreği gösterebildik”

[highlight]Episode’un 16. sayısında Hercai dizisinde canlandırdığı Miran karakteriyle herkes tarafından beğeni toplayan Akın Akınözü konuğumuzdu. Akın Akınözü’yle yaptığımız röportaj, şimdi internet sitemizde![/highlight]

Geçtiğimiz kış aylarında ekran macerasına başlayan Hercai dizisinin yeni sezonu heyecanla bekleniyor. Dizinin Miran’ı Akın Akınözü’yle çekimler için Mardin’e gitmeden önce buluştuk, Hercai’yi, Miran’ı, bundan sonraki sürece dair hedeflerini konuştuk.

Röportaj: Özlem Özdemir, Fotoğraf: Ozan Balta, Sanat Yönetmeni: Cansu Özcömert, Moda Editörü: Taylan Gül

Yoğun bir sezonun ardından yaz sizin için nasıl geçti?
Dizinin çekimlerini bitirdikten sonra vatani görevimi yapmak üzere askere gittim. Döndükten sonra da ailemle ve sevdiklerime zaman geçirerek önümüzdeki sezon için yakıt tazeledim.

Geçen sezonun en çok izlenen dizilerinden Hercai, yeni sezon çekimlerine başlamak üzeresiniz. Hercai ne ifade ediyor sizin için?
Benim için Hercai; kendimi ifade edebilmem için bugüne kadar bulduğum en geniş alanı sunan, çalışmalarımın ve emeklerimin ilk olgun meyvesini almamı sağlayan projedir.

Miran, aslında ataerkiyi savunan bir babaanneyle ve geleneksel bir şehirde yetişmiş, sert, intikam için yola çıkan bir adamdı; ancak 1. sezonun sonuna doğru kendini tanımaya, duygularıyla barışmaya başladı. Siz Miran’ı nasıl tanımlarsınız ve karakterdeki bu değişim size oyuncu olarak nasıl bir tat veriyor?
Miran’ı çalıştığım oyuncu koçuyla beraber, 6 yaşında buz odasına kapatılan bir adam olarak tasarladık. Ama intikam planını uygulamak için döndüğü Mardin’de Reyyan’la tanışması kalbinin etrafındaki o buz duvarlarını eritmeye başladı. Oyuncu olarak bu eriyen buzların altından çıkan duygu zenginliğini adım adım yaşamak beni inanılmaz bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Bütün bunları özetleyen bir karakter tanımlamasını yönetmenlerimizden Benal Tairi yaptı ve ben de Miran’a çok yakıştırdım; o bir “Duygusal Terminatör.”

Miran, onu seven kadınların canını da yaktı, sert bir duvar örüyor insanlarla arasına, buna rağmen özellikle genç kızlar tarafından sevilen, hayali kurulan bir karakter. Neden sizce?
Çünkü seyirciye o buzların altındaki sevgi dolu yüreği gösterebildik.

Miran’ı yeni sezonda nasıl ikilemler, kaygılar ve gündemler bekliyor?
Ben de sizinle beraber heyecanla bekliyorum…

Ebru Şahin’le aranızdaki uyum da çok sevildi izleyiciler tarafından. İstanbul dışı setlerde tüm ekip birlikte daha fazla zaman geçirir. İlk bölüm öncesinden bugüne partnerinizle birlikte çalışmaya dair neler söylersiniz?
İstanbul dışı setler sadece bir arada çalışmayı değil aynı zamanda ekiple uyum için de yaşamayı da gerektiriyor. Biz de şükürler olsun Ebru’yla bu uyumu ilk bölüm öncesinden bugüne kadar yakalamayı başarabildik.

Repo günlerinizi Mardin’de mi geçiriyorsunuz, neler yapıyorsunuz Mardin’de?
Çoğunlukla Mardin’de geçiriyorum, dinlenmek için bana iyi gelen aktivitelere zaman ayırmaya çalışıyorum, bu kimi zaman spor yapmak oluyor kimi zaman da kitap okumak.

“Urfa’daki çekimlerimiz sırasında, kaldığımız otelin odasında dinlenirken görüntü yönetmenimiz arayıp aşağı inmemi rica etti, ne olduğunu çok anlamadan aşağı indiğimde otelin önünde yaklaşık 300-400 kişilik bir grubun ‘Miran’ tezahüratlarıyla karşıladığına şahit oldum”

Hercai’de oynarken ve izlerken en etkilendiğiniz sahneler hangileriydi?
Hem yazılan sahnenin duygu yoğunluğundan hem de bu sahneyi Ayda Aksel gibi deneyimli bir oyuncuyla paylaşmaktan dolayı sezon finalindeki Miran-Azize sahnesi beni oynarken derinden etkiledi. Diğer yandan, kurgu masasında gelen dokunuşlarla bazı sahneler izlerken bambaşka bir tat bırakabiliyor, özellikle arka plana konulan müziğin bu anlamda çok büyük bir rolünün olduğuna inanıyorum. Geçtiğimiz sezon, izlerken beni en fazla etkileyen sahnelerden biri Miran’ın Reyyan’ı ilk gördüğü flashback sahnesi oldu, tekrar bütün ekibimizin eline emeğine sağlık.

Fanlarınızla yaşadığınız en ilginç anı/olay neydi?
Urfa’daki çekimlerimiz sırasında, kaldığımız otelin odasında dinlenirken görüntü yönetmenimiz arayıp aşağı inmemi rica etti, ne olduğunu çok anlamadan aşağı indiğimde otelin önünde yaklaşık 300-400 kişilik bir grubun “Miran” tezahüratlarıyla karşıladığına şahit oldum. Bize gösterdikleri bu yoğun ilgi ve alaka için tekrar bütün sevenlerimize teşekkür ederim.

Genelde gençler sanat okumak ister, aileleri başka bir meslek sahibi de olmalarını ister. Ama sizde olaylar, tam tersi yönde gelişmiş, anneniz oyunculuk okumanızı istemiş, siz matematiği tercih etmişsiniz. Neydi o yaşlarda motivasyonunuz ve sonra nasıl karar verdiniz oyunculuk alanına geçmeye?
Annem, oyunculuk okumamı istemekten çok bana böyle bir seçeneğimin de olduğunu söyledi dersek daha doğru olur. Fakat benim o yaşlarda ilgi alanım tamamen matematik ve fen bilimleri üzerine kuruluydu. Yine bu ilgi alanlarımı takip ederek seçtiğim “Uygulamalı Matematik” bölümünün son senesinde, sanatla bilim dallarının kesişimini fark etmem, önceden ilgilenmediğim bu alanı daha da yakından tanıma isteği uyandırdı ve oyunculuk da bu yeni yolculuğumdaki ilk adımım oldu.

Canlandıracağınız karakterle metinde tanıştığınızda ilk dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir? Ve o karakteri çıkartırken ne tür metotlar, yöntemler kullanırsınız?
İlk dikkat etiğim nokta, karakterin net bir şekilde tanımlanmış çatışmasının olup olmadığıdır. Sonrasında da amacım, bu çatışmayı, öğrendiğim farklı oyunculuk metotlarından beslenerek içselleştirebilmek ve bu yolda özgün bir işçilik geliştirebilmek.

Şu anda kendi jenerasyonunun içinde en çok sevilen, merak edilen, takip edilen oyunculardan birisiniz; ama çok fazla görünür olma/göz önünde olmak gibi bir tercihiniz de yok. Hatta işiniz dışında az görünmeye çalışıyorsunuz (sosyal medyada bile). Çok görünmenin, her an ve halde görünmenin geçer akçe sayıldığı böyle bir dönemde, bunun aksini tercih etmenizin nedenleri nelerdir?
Oyuncunun, set dışında da içinde yer aldığı projeyle ilgili sorumlulukları olduğuna inanıyorum ve şu an yaşadığımız sosyal medya çağında bu sorumlulukların daha kritik ve zorlayıcı bir hal aldığını gözlemliyorum. Buradan yola çıkarak; sosyal yaşantımda ve sosyal medyadaki paylaşımlarımda, anlattığımız hikâyeye ve oynadığım karaktere elimden geldiğince sahip çıkmaya çalışıyorum; ki bu da çoğu zaman iş dışında az görünmemi gerektiriyor.

“Fatih Sultan Mehmet’i canlandırmak isterim. Karakterin sahip olduğu zihinsel ve duygusal derinliklerden dolayı.”

Matematik alanındaki en iyi üniversitelerden birinde eğitim almışsınız. Dünyadaki iyi matematikçilerin çoğunun edebiyatla da yakın bir ilişkisi vardır. Sizin edebiyatla aranız nasıl? Favori tür/janr/yazarlarınız neler?
Oyunculuğu seçmiş bir matematikçi olarak bu yakın ilişki bana çok tanıdık geldi. (gülüyor) Ama edebi metinlerden çok felsefi metinlerle daha yakından ilgileniyorum, hatta şu an Aaçıköğretimde felsefe bölümü okuyorum. Özellikle Stoacılık felsefesi, sunduğu, günümüzdeki hayat kalitesini de geliştirebilecek pratikleriyle beni çok etkiliyor. Bu felsefede özellikle yakından takip ettiğim filozof Epiktetos.

Herhangi bir dönem, tür, bütçe sınırı olmadığını düşünelim; bir romandan (yerli ya da yabancı) dizi ya da film uyarlanacak, siz de projede mutlaka yer alacağı kesinleşmiş isimlerdensiniz. Hangi romanın uyarlamasında yer almak isterdiniz?
Kişisel olarak da tanıma şansına eriştiğim Prof. Dr. Cengiz Yalçın’ın “2018: Küresel İsyanın Romanı” adlı kitabı beni ilk okuduğumda çok heyecanlandırmıştı, umarım, kendimi bu uyarlamanın içinde izleme heyecanını da yaşayabilirim.

Keşke canlandırsam dediğiniz tarihi karakterler var mı?
Fatih Sultan Mehmet’i canlandırmak isterim. Karakterin sahip olduğu zihinsel ve duygusal derinliklerden dolayı.

Önümüzdeki dönemde sinema filmi ya da tiyatro sahnesiyle ilgili projeleriniz var mı?
Her ikisiyle ilgili de kendime yolun başındaki bir oyuncu olarak verdiğim sözler var, doğru zamanı bekliyorum.

Yıllarca ABD’de de yaşamışsınız, oyuncuların pek çoğunun hedefinde ABD’deki sinema ve dizi sektörü de vardır. Sizin hedefleriniz arasında mı ve orada yaşadığınız deneyimin profesyonel olarak da katkıları olacağını düşünüyor musunuz?
Hem hedefimi hem de bu hedefe ulaşmakta neden güçlü bir aday olabileceğimi sorunuzla çok güzel cevaplamışsınız. (gülüyor)

Tutkuyla takip ettiğiniz yabancı diziler var mı? Her işini mutlaka izlediğiniz oyuncular kimlerdir?
Game of Thrones’un bütün sezonlarını kaçırmadan izledim, son dönemde de Netflix’in Dark adlı dizisini yakından takip ediyorum. Daniel Day Lewis ama maalesef oyunculuğu bıraktığını açıkladı…

Kamera arkasına dair de hayalleriniz/hedefleriniz var mı? Senaryo yazmak, belki kendi filminizi yazıp yönetmek gibi…
Ve yapmak! (gülüyor)

Başucu kitaplarınız nelerdir?
Başucu kitabım, Ömer Hayyam – Rubailer. George Orwell 1984‘ünü de öneririm.

En son izlediğiniz film?
Roma

 

Episode Dergi’nin 16. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Özdemir

1984 doğumlu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu, aynı bölümde yüksek lisans yaparken eğitim yayıncılığı alanında çalışmaya başladı, iki yıl sonra kültür yayıncılığı alanına geçti. Bilim ve Gelecek dergisinde Yazı İşleri Müdürü, Esen Kitap'ta Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. SoL gazetesinin bilim eki BilimsoL'a ve kitap ekine katkı sundu. Mylos Yayın Grubu'nun kurucularından. Episode ve 221B'nin yayın yönetmeni.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir