Burak Demir: “Biliyorum ki Ölene Kadar Oynayacağım”

 Burak Demir: “Biliyorum ki Ölene Kadar Oynayacağım”

BMuhteşem Yüzyıl ve Gecenin Kraliçesi gibi dizilerden sonra ilk kez bir komedi dizisinde gördüğümüz ve Şevkat Yerimdar’da canlandırdığı Niko karakteriyle çok sevilen Burak Demir’le oyunculuğunu, Şevkat Yerimdar’ı, dizi ve film sektörünü konuştuk.

Merhabalar, çok teşekkürler öncelikle. Başlangıçta, klişeler olmazsa olmazımız! Ben de o kaçınılmaz soruyu sormak istiyorum. Oyunculuk maceranız nasıl başladı? Sizi oyuncu olmaya iten motivasyonun kaynağı nedir?

Rica ederim ben teşekkür ederim. Oyunculuk mesleğine 17 yaşında Yenimahalle Belediye Tiyatrosu’nda kursiyer olarak başladım. Orada yaptığımız atölye çalışmalarında yaratım sürecinin ruhumu ve enerjimi özgür kıldığını fark ettim. Bu renkli ve sonu olmayan süreç bu mesleğe sarılmamın en büyük motivasyonudur.

Biliyorsunuz ki Şevkat Yerimdar, bir sinema filmiyken sonradan dizi projesi olarak sektörde yer almaya başladı. Türkiye’de çok görülen bir durum değil. Bir sinema projesinin, uzun soluklu bir diziye dönüşmesi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Şevkat Yerimdar filmi her ne kadar gişede başarı sağlamamış gibi görünse de internetteki izlenme oranı ve başkarakterin bilinirliği oldukça yüksek. Tabii ki her film projesi, dizi olarak yayınlanmaya müsait değildir. Şevkat Yerimdar filmi tek bir konu üzerinden yürümeyen renkli karakterlerle desteklenmiş bir süper kahraman hikâyesidir. Yani dizi projesi olmaya zaten çok uygundu. Şu an aldığı reytinglerle de bu başarıyı doğrulamış olduğunu görüyoruz. Açıkçası çok uzun zamandır seyircimizin gülmeye eğlenmeye ihtiyacı vardı. Bunu başardığımız için ne mutlu bize. 

Dizide canlandırdığınız Niko karakteri, kısa sürede fenomen oldu. Karakteriniz bu kadar sevileceğini bekliyor muydunuz?

Karakterin fark edilebileceğini düşünüyordum ancak bu kadar sevileceğini tahmin etmemiştim. Aslında Niko’nun bilgeliği ana karaktere zıtlığıyla antipatik bir hale dönüşebilirdi. Bunu tavrıyla, enerjisiyle sempatik bir role dönüştürdük. Çok eğlenerek ve severek canlandırdığım bir rol. Seyircinin de bunu fark edip kabullenmiş ve sevmiş olması kendi adıma büyük mutluluktur.

Sizi, Muhteşem Yüzyıl ve Gecenin Kraliçesi’nden sonra bir komedi dizisinde izliyoruz. Komedi işinde yer almanın zorlukları nelerdir? Yani dram türündeki yapımlardan sonra komediye geçişte zorlandınız mı?

Uzun zamandır hem tiyatroda hem de komedi dizisinde yer almamıştım. Niko karakteri için teklif aldığımda başta çekinmedim değil çünkü oyuncu olarak bazen antrenmansız ya da paslanmış hissedebilirsiniz kendinizi. İşte bu histen dolayı uzak kalmak yerine projeye dahil olmam gerektiğini düşündüm ancak komedinin başarısı ekiple sağlanır. Ekip eğlenebilmeli, anlayışlı olmalı, iyi paslaşmalı, ortak bir dil birliği oluşturmalıdır. Aksi takdirde o enerjiyi seyirciye yansıtmanız mümkün değildir. 

Oyunculuk, uzun ve zorlu bir süreç. Bu süreçte kendinize belirlediğiniz bir hayat felsefesi var mı?

Meslekte sürekliliğimi sağlayabilmek! Her projede en iyisini yapmaya çalışıyorum. Yıllardır birbirinden farklı roller canlandırdım. Bunu yapabilmeniz için donanım sahibi olmalı, emek vermeli ve çalışmanız gerekir. Ben de mesleğimi çok seviyorum ve bu noktada sahip çıkıyorum. Biliyorum ki ölene kadar oynayacağım ve hep insan kalacağım.

Peki oyunculukta eğitimin ne derece önemli olduğunu düşünüyorsunuz? Sizce eğitim almayan biri iyi bir oyuncu olabilir mi?

Eğitimsiz hiçbir şey olamazsınız. Bu arada eğitimden kastım sadece konservatuvar okumak değil tabii ki. Aktörlük öğretilmez, öğrenilir. Var olmayan bir dünyayı nasıl hayal edeceğinizi kimse öğretemez, siz onu kendi yetinizle kavrarsınız. Eğitim size o hayal dünyasında nasıl varolacağınızı ve bunun sürekliliğini nasıl sağlayacağınızı öğretir. Aksi halde tesadüfi bir buluş, tekrarı olmayan amatörlüktür. Profesyonellik durumun rolün sürekliliğini sağlayabilmektir. Çünkü mesleğin dinamiğinde ‘tekrar etmek’ vardır.

Biliyorsunuz ki son zamanlarda internetten dizi izleme alışkanlığı eskiye nazaran çok arttı. Netflix, Amazon gibi platformlar kaliteli yapımları bünyesinde barındırıyor. Hatta Masum ve Fi dizileri de Türkiye bunun kapısını araladı. Sizce televizyon sektörünün evrildiği yol hakkındaki düşünceleriniz neler? Ve Türkiye’de dizi izleme alışkanlığını ne ölçüde değiştirir?

İnternet size istediğiniz programı istediğiniz zamanda izleme olanağı sağlıyor. Bu televizyon dünyası için dezavantaj gibi görünse de bizim toplumumuzda televizyondan dizi izleme alışkanlığının önüne geçmesi mümkün değil. Çünkü Anadolu’da televizyon izleme oranı çok yüksek. İnternette yapılan projelerin kalitesi yüksek, senaryolar özgün ve özgür. Televizyonda belli kurallar çerçevesinde ve belirli bir sürede yani 140 dakikayı bulan sürelerde yayın yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu da kalitenizden, fikirlerinizden, icranızdan ödün vermeniz demektir. Yani internet ve televizyon projelerinin yayın politikası farklı, o yüzden karşılaştırma yapmak doğru değil.

Son zamanlarda izlediğiniz yerli ve yabancı dizileri öğrenebilir miyim?

Elimden geldiğince yerli dizileri izlemeye çalışıyorum. Sektörü takip ederim. Şevkat Yerimdar’ın bölümlerini izliyorum çünkü çok eğleniyorum. Sonuçta senaryoyu bilsem de bazı oyuncuların o sahneyi nasıl oynadıklarını merak ediyorum. Yabancı dizilerden de Game of Thrones, Black Mirror, Westworld, Narcos’u takip ediyorum.

Peki her defasında keyifle izlediğiniz, sizde farklı duygular uyandıran ve herkese önerdiğiniz bir film var mı?

Tabii ki Yeşilçam’ın enerjisini hepimiz severiz. Her defasında da keyifle izlerim ben de. O kadar çok film var ki tekrar tekrar izlediğim. Mesela geçenlerde ‘Greace’ i yeniden izledim. Bununla beraber Baba serisi, İyi Kötü Çirkin bıkmadan izleyeceğim filmlerdir.

Hazır konu sinemaya gelmişken şunu sormak istiyorum: Yozgat Blues, Sarmaşık, Rüzgârın Hatıraları gibi iyi filmler sınırlı sayıda salonda gösterime giriyor ve çok az insan bu güzel filmleri görme şansı buluyor. Ama diğer bir yandan baktığınızda Recep İvedik gibi sanatsal yönden yoksun olan filmi milyonlar izliyor. Buradan hareketle Türkiye’de sinemanın nasıl bir yöne gittiği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Üretilen her projenin her kesime her bölgeye ulaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Projenin sanatsal olması ya da olmaması önemli değil. Karşılaştırma ürün içeriğiyle yapılmamalıdır. Bu bir ticaret hem de şartları çok ağır yapımcı için. Yaptığınız filmin kopya sayısı, salon sayısı ve yapımcının harcayacağı parayla orantılı. Hangi yönetmen, yapımcı istemez ki filminin tüm bölgelerde vizyona girmesini? Ne yazık ki bu ticaretin şartları, tekelleşmesi değişmediği sürece sonuç kaçınılmazdır.

Hem sinemadan hem de televizyon dünyasından konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Son olarak gelecekte yer alacağınız projeler nelerdir, diye sorarak röportajı noktalamak istiyorum.

Şu an yer aldığım projenin uzun soluklu olmasını temenni ediyorum. Aynı zamanda Entropi̇ Sahne’deki Ebedi Barış adlı oyunumuz sezona başladı ve seyircimiz katlanarak yanımızda olsun diyorum. Yapmak istediğim çok proje var ancak hayata geçirmeye başlamadan söz etmek doğru olmaz. Hem tiyatroda hem televizyonda huzurlu bir sezon geçirmek istiyorum. Dediğim gibi ölene kadar oynayacağım. 

Sıla Şahinöz

1995 yılının mayıs ayında Kayseri’de doğan Sıla, çocukken sinemaya gönlünü kaptırdı. Film ve dizi izlemeyi çok sever. İzlediği filmler üzerine analiz yapmaya bayılır. Sinema onun en büyük tutkusudur. Korku filmlerine özel bir hayranlığı vardır.Trainspotting filmini izlemeye bayılır. Gelecekte sinema üzerine bir şeyler yapmak için canla başla çalışır.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir