The OA: Ölmek de Var, Kalmak da | Nevzat Akdere

 The OA: Ölmek de Var, Kalmak da | Nevzat Akdere

“The OA, bazı mantık hataları ve eleştirilen finaline rağmen 8 bölüm boyunca heyecanı dorukta tutmayı başarıyor. Dizi, merak uyandıran farklı bir konuyu ele alırken, kafamızdaki sorulara cevap bulmamıza fırsat tanıyor…”

Yanlış hatırlamıyorsam 2015’in Mart ayıydı. Netflix, “Tuhaf konusuyla bir dizi geliyor” açıklamasını yaptı, fikir sahibi olabileceğimiz bir tanıtım filmi yayınlamadan. Sadece, kör kız Prairie Johnson’ın kaybolduktan yıllar sonra gözleri görür bir halde dönmesine dair öyküden bahsettiler. Belki de bu, gizem beklentimizi üst seviyelere taşıdı. Her yeni diziye bitmek bilmeyen bir arzuyla yaklaşan benim için seviye meviye konu değildi tabii. The OA ile tanışıklığım, işte böyle başladı. 16 Aralık 2016 gelene kadar araya birçok dizi girdi ama ona olan merakım dinmedi.

Her ne hikmetse diziyi başladıktan 1 hafta sonra izledim. Spoiler yeme tehlikesini göze alarak tepkileri ölçtüm. Hayatımda ilk kez bir dizi için bu yolu seçiyorum, bir daha da yapacağımı sanmıyorum. İlginçtir, 8 bölümlük diziden herkes memnun fakat çoğunluk finali yerden yere vuruyordu.

Dizinin senaristleri Brit Marling ve Zal Batmanglij, iyi iş çıkarmış.

2 günde, 8 saat

Yoğunluğumdan dolayı diziyi 4 güne yayıp izlemeye başladım ama 2 günde bitirdim. Öykü, yavaş ilerliyor fakat merakı yukarıda tutuyor, sıkmıyor. Tam durağanlaştığı sırada 2-3 tık yükseliyor, ardından bölüm sonunda devamını izleme isteği uyandırıyor. Bu yönüyle ciddi bir artısı mevcut bende.

İlk bölümün başlarında bir kayıp vakası izlediğinizi düşünüp ardından bilimkurguya dönüyorsunuz. Sonrasında bir çırpıda fantastik bir dünyada hissediyorsunuz kendinizi. Bana göre bunların hiçbiri değil. The OA, tüm insanların merak ettiği “Ölümden sonra ne olacak?” sorusuna kendince yanıt arıyor fakat bunu yaparken, dizinin kahramanı Prairie Johnson‘ın (OA) “Hayal dünyasında mıyız, yoksa yaşadıklarını mı izliyoruz”un cevabını bize bırakıyor. Karakteri canlandıran Brit Marling’i çok beğendiğimi belirtmeliyim bu aşamada. Oyuncu, ayrıca Zal Batmanglij ile dizinin senaryosunu da yazmış. Prairie‘nin babasını canlandıran The Walking Dead‘in Hershel‘i Scott Wilson’ı da özlemişim. Anne Nancy Johnson karakteriyse dizinin itici kontenjanında kendisine yer bulmuş. Dizinin oyuncu kadrosundaki diğer sürpriz, The Night Of‘taki Naz rolünde izlediğimiz Riz Ahmed. The OA‘de kendisini sıklıkla görmesek de olmasından mutluyum.

Dizi, özellikle Jason Isaacs’in (Dr. Hunter Hap) konuya dahil olmasıyla hareketlenip ivme kazanıyor.

7 rakamının gizemi

Dizide kullanılan 7 imgesi dikkat çekici. Prairie Johnson‘ın kaybolduktan 7 yıl sonra dönmesi, kafasına aldığı darbeden 7 gün sonra uyanması gibi sahneler var. Çok üzerine düşmemişler ama belli ki dikkat çekmek istemişler. Kutsal dinlerin ortak sembolünün 7 olması da, dizinin bir nevi uhrevi havasıyla alakalı.

Meşhur finale geçmeden önce, kafama takılan mantık hatalarından bahsetmek istiyorum. Günümüzde izlediğimiz Prairie Johnson, 21 yaşında. 7 yıl önce kaybolduğuna göre o zaman 14 yaşında olacak. Fakat kayboluş/kaçırılış öyküsünü anlatırken 20’nin üzerinde gösteriyor. 7 yıl önemli bir zaman dilimi ve o farkı ben hissedemedim.

Bir diğer çetrefilli konu da şu: Tek motorlu uçakla Küba’ya gidip, bir Küba vatandaşını ABD’ye kaçırmak bu kadar basit mi? Neyse bu kadar kusur kadı kızında da olur diyor kapatıyorum konuyu.

Dizide önemli bir yer tutan şaman dansına benzeyen hareketlerle birçok izleyici dalga geçmiş. O anki ruh halimden mi bilmiyorum ama ben çok etkilendim, hatta kritik bir sahnede yapılırken tüylerim adeta diken diken oldu.

Dizide keşke yan karakterlerin hayatlarına biraz daha odaklansalardı. Belki devamını izleyebilirsek yakından tanışırız kendileriyle.

Final, arafta kalmanın sonucu

Ben finali beğendim. Daha iyisi yapılabilir miydi, elbette yapılırdı. Beğenmeyenleri de anlayabiliyorum. Genel olarak final, dizinin ağırlığını taşımıyor hissi veriyor. Fakat hangi duruma göre zayıf, bu değişir. Hemen açıklayayım: Bildiğim kadarıyla The OA, mini dizi değil ama henüz 2. sezon onayını da almadı. Bu araf halinin finali etkilediğini düşünüyorum. 8. bölüm sezon finaliyse, zihnimizde yeni sorularla bizi merak içinde bıraktı. Sezon finallerinin amacı da bu değil midir zaten? Şayet onay alamaz ve mini dizi olarak kalırsa, itirazları bir yere kadar anlarım. Öyle bile olsa, kafamızdaki sorulara rağmen ucu açık bitmiş sayılmaz. Diziyi ölüm gibi hassas bir konuda cevapları bize bırakıp ortada kalmayı tercih ettiği için suçlayamayız. Umarım yakın zamanda 2. sezon onayını alır ve Prairie Johnson‘ın dünyasına geri döneriz.

Nevzat Akdere

Yıllardır basın sektöründe. Sırasıyla Hürriyet, Akşam, Milliyet Cadde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gazetesinde sayfa tasarımcısı olarak çalıştı. 2012-2015 arası Milliyet Cadde'de köşe yazıları ve Haftasonu ekinde yabancı dizi dosyaları yazdı. Halen Posta gazetesinde çalışıyor. Sıkı bir yabancı dizi takipçisi.

Related post

1 Yorum

  • Dizide toplasan 3 tane dikkat edilecek ayrıntı var, bunlardan biri de yaşı. Kız 14 yaşında değil 21 yaşında kayboluyor. Yani döndüğünde 28 yaşında. Bir daha izleyin bence. Ha bir de neresini beğendiğinizi bize de anlatın. Ya da dürüstçe anlamadım birşey deyin ve birlikte gülüp geçelim 🙂

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir