‘Bir Garip Orhan Veli’: “Ah Bella, Ah Güzel Kadın!”
Orhan Veli deyince aklımıza Müşfik Kenter ve Orhan Veli’nin “Rakı şişesinde balık olsam!” şiirine gönderme yapan bir albüm kapağı geliyordur kuşkusuz… En azından belli bir jenerasyonun hafızasına kazınmıştır. Ancak artık Orhan Veli ile özdeşleşmiş ve onu yine çok güzel yorumlayan, şiirini tiyatrolaştıran birileri daha var! Murathan Mungan’ın kalemi ve Reha Özcan Kumpanyası!
En son yaklaşık 1,5 yıl önce CSO Ada Mavi Salon’da izlediğim oyunu yeniden seyredebilme imkânı buldum. Meğer bu oyunun geniş bir kitlesi ve birkaç kere peş peşe izlemeye gelen bir hayran kitlesi de varmış; haklılar tabi! Daha çok vakit bulsam her oyununa kesinlikle gitmek isterdim, her oyun belli ki başka bir ortam, başka bir coşku!
Bir Garip Orhan Veli müzikali, seyrettiğimden bu yana kültleşmiş desem yerinde olur. İlk seyrettiğimde “Ah Bella” henüz çok yeniydi hatta Reha Özcan, “Bella şarkısını biliyor musunuz?” diye sorunca bir seyirci “Çav Bella” ile karıştırmıştı. Şimdi ise seyirci bu parçanın Reha Özcan Kumpanyası’na ait olduğunu biliyor ve anında eşlik ediyor. Oyuna sımsıcak bir şekilde ve Nejat Dimili’nin de vurguladığı gibi artık hepimizin bildiği şarkıyla başlaması da beni çok çok mutlu etti. Oyuna gitmeden önce de sürekli içimden tekrar ettiğim bir şarkıydı, meğer gerçekten de seyirciler o kadar benimsemiş, o kadar beğenmiş ki, artık halka mal olmuş bir parça dersek daha doğru olur! Hatta bunu müzikalin kendisi için söylemek daha doğru. İşte “Ah Bella Ah Güzel Kadın” çalıyor! Ve ve ve sonra Reha Özcan da şarkıyla beraber sahnedeki yerini alıyor, büyük coşkuyla Orhan Veli’nin şiirlerini dinliyoruz kendisinden. Oyunun müzikleri Nejat Dimili ve Cem İdiz tarafından yapılıyor; orkestrada ise yine Nejat Dimili, Melike Çetin, Alpay Vural bulunuyor.
Orhan Veli’nin insan yönünü, şair yönünü, İstanbul’unu, yol arkadaşlarını, yoksulluğunu, sevdiği kadınları yazdığı şiirler aracılığıyla dinlerken bugüne de seslendiğini görüyoruz bu şiirlerin. Geçim derdi bir yana, bozuk düzen bir yana, İstanbul’un güzelliği, Kız Kulesi, Boğaziçi bir yana… Vapur, martı, tren sesleri bir yana… Orhan Veli’nin yaşamaya dair yazdığı şiirler bir yana…
Şiirler birbirini kovalarken bazen Orhan Veli şiirlerinin arasından Reha Özcan anlatıcı rolüyle karşımıza çıkıyor. Seyirciyle diyaloğa giriyor, seyirciye bir tebessüm ediyor, oyunun interaktifliğini sağlıyor böylece. Aynı zamanda seyircinin arasında gezmesi, seyircinin oyuna katılmasını beklemesi, orkestrayla iletişimi, oyunun müzikleri ve ara ara seyirciye Orhan Veli ile ilgili sorduğu sorular oyunun dinamiklerinden bazıları.
Müzikal boyunca kurulan dinamik dalga oyun sonunda da devam ediyor: Reha Özcan, Erdal Uğurlu’nun anısına seyirciyi dansa davet ediyor, seyirciler ayağa kalkarak ya da sahnede dans ediyorlar. Bu coşku, koltuğunda oturmuş seyirciyi daha da hareketlendiriyor ve oyun çok farklı bir havayla noktalanıyor!
Oldukça beğendiğim ve gerçekten ilk izlediğim oyundan çok daha dinamik bulduğum, bu dinamikliği seyircisine de yansıttığına inandığım Bir Garip Orhan Veli çok uzun yıllar seyirciyle buluşacak gibi görünüyor. Henüz izlemeyenler veya izleyip yeniden gitsem mi diye düşünenler hiç kaçırmasın bence. Kısa da olsa biraz neşelenmeye, yer yer hüzünlenmeye ama en çok da duygularımızı paylaşmaya ihtiyacımız var!
Bu yazı, Episode’un 49. sayısında yayımlanmıştır.