Ayla’ya Dair Birkaç Not | Furkan Erkan
Oscar aday adayımız Ayla’nın tüm eksikleri ve kusurlarına rağmen böyle bir film yapıldığı için gayet memnunum diyebilirim. Bu coğrafyanın hem uzak hem yakın geçmişinde aslında o kadar çok hikâye var ki yapımcılar biraz da korku ve komediyi bir tarafa bırakıp onları peliküle aktarsa keşke…
Filmin basit diyalogları, kör göze parmak milliyetçi detaylarına rağmen filmde en çok dikkatimi çeken şey, kurguydu. Hem hikâye kurgusu hem de sinema kurgusu, bence filmin gözden kaçan önemli unsurlarından.
Hikâye kurgusunda senaryo yazılırken savaş süreci değil savaş sonrası, yani 1999’dan sonra geçen kısımları hikâyenin çatısını haline getirilip, savaş sürecinde Süleyman’ın yaşadıkları, çatışmaya girdikleri sahneler flashbacklerle desteklenseymiş Oscar açısından daha fazla şansımız olurdu. Çünkü bu haliyle Süleyman ve Ayla’nın kavuşma sahneleri bir yerden sonra kendini fazla tekrar ettiği için duygusal yoğunluğu da sekteye uğratıyor.
Sinema kurgusunda ise geçişler göze batacak şekilde montajlanmış. Biraz dikkatli izlerseniz çok fazla sayıda kesmenin olduğuna şahit olacaksınız. Dolayısıyla karakterlerin duygu aktarımları da havada kalıyor. Ve bunlar herhangi bir plan sekans yoksunluğundan kaynaklı değil hakikaten ani kesmeler. Nereden baksanız 5-6 saniyelik birden fazla sahne yer alıyor filmde.
Ama başta da belirttiğim gibi bunlar birtakım teknik teferruatlar sadece. Bu filmi izledikten sonra ya da izlerken gözyaşı dökmemek neredeyse imkansız. Ayrıca finaldeki sürpriz filmin tümünden daha dokunaklı açıkçası.