Bir Vedanın Seyir Defteri: ‘Nolly’
Oyuncu Noele Gordon’ın 18 yıl boyunca başrol oynadığı günlük pembe dizi Crossroads’tan gerekçesiz ve aniden atılmasının anlatıldığı, gerçek hayattan uyarlanan mini dizi Nolly, ITV’de üç bölüm olarak yayınlandı.
Noele Gordon, 1919-1985 yılları arasında yaşamış, tiyatro oyunları, sinema filmleri ve televizyon dizilerinde rol almış, zamanın ünlü bir oyuncusu. Yaşadığı dönemde televizyon dünyasında birçok ilke imza atmış birisi. Televizyonun mucidi John Logie Baird’in ilk renkli televizyon kaydını çektiği kişi olmasının yanı sıra ilk kadın spor haberleri sunucusu, İngiltere Başbakanı ile röportaj yapan ilk kadın programcı, ilk kadın televizyon kanalı yöneticisi ve ilk sabah kuşağı programı yapan kişidir.
Senarist Russell T. Davies, Noele Gordon’ın hikâyesini ITV’ye götürdüğünde herkes, “O kim?” demiş. Dizide Noele Gordon’ı canlandıran oyuncu Helena Bonham Carter, “57 yaşındayım ve evet, Crossroads’u biliyorum. Hayatımız akarken o, fonda kalıcı bir duvar kâğıdı gibiydi,” demesine rağmen Noele Gordon’ı hatırlamıyor. Bu ilklerin kadınını ancak senaryo kendisine geldiğinde yakından tanıma fırsatı yakalamış.
Senarist Russell T. Davies özellikle son dönemdeki işlerinde, özel hayatından yola çıkarak hatırlanmayı hak ettiğini düşündüğü kişilere ve dönemlere yaslıyor kalemini. Helena Bonham Carter, Russell için “Mazlumların ve unutulan insanların şampiyonu,” diyor bir röportajında ama ben, Russell’ın bu vefa dozu yüksek, kadir kıymet bilen tarafının alışkanlığa dönüşmemesinden yanayım. Hikâye arayışındaki tıkanmışlığı, bir maden bulmanın kolaycılığı olarak görmemize fırsat vermemesini diliyorum. Çünkü her hikâyenin ortaya çıkış sürecini öyle şahane anlatıyor ki, bunun altında bir şey aramamak zor olmaya başladı.
Yaşadığı ülkenin hafızasından bile silinen bir oyuncunun kişisel derdini gösterişli bir emek ve etkileyici bir çaba ile donatıp bizim dert hanemize eklemeye çalışan Nolly elbette izlenmeyi hak ediyor. Fakat yerel bir hikâyeden evrensel bir dert yaratma çabasını fazla İngiliz bulduğum için olsa gerek, Noele Gordon’ın yaşadıklarını, egemenliklerini hissettirmedikleri sektör kalmayan erkeklerin dünyasında bir kadının varoluş mücadelesi seviyesine çıkarmaya gönlüm pek el vermiyor açıkçası.
Her ne kadar senarist Russell T. Davies, Noele Gordon için, “Zamanın arketipine uymayan bir kadındı. Anne ya da eş değildi. Kardeşleri yoktu yani abla veya kardeş de değildi. Onu tanımlayacak bir yapıya sırtını dayamamıştı ve bu yüzden onu devirmek, kovulabilir olduğu için kovmak daha kolaydı,” dese de bir diziden çıkarılma hikâyesini hırslı bir kadın üzerinden dev bir kalp ağrısına dönüştürmeye çalışmaları biraz fazla abartılı geldi zaman zaman bana.
Noele Gordon’ın kişisel hüznünü evrensel bir meseleye taşıyamadım. Baktığım yön, durduğum taraf bu kez başka oldu nedense. Oysa biliyoruz ki, sırf kadın olduğu için sebepsizce ve nezaketsizce işten çıkarılan onlarca belki de yüzlerce oyuncumuz var fakat bu dizi bu duyguyu bütün kadın oyuncular adına bana yaşatmadı.
Birleşik Krallık dizileri cephesinin, miğferine çiçek eken askeri olarak, Nolly’yi sadece İngilizlerin hafızasına seslenen tatlı bir saygı duruşu olarak gördüğümü söylemeliyim. Tabii ki Londra’da yaşayan biri olarak, bu coğrafyada televizyon dünyasında ilklere imza atmış bir ismi keşfetmek güzeldi. İki yıl sonra gireceğim vatandaşlık sınavında, bankamatikten para çeken ilk kadın kimdir sorusu çıkarsa “Noele Gordon” cevabını bilen tek kişi olmak hoşuma bile gider hatta. Ancak ustalara saygı süsü verilmiş bu vefa sosu aşırıya kaçmış hikâyeyi keyifli bir seyirlikten öteye taşıyamayacağım.
Kostümleriyle, müzikleriyle ve elbette Helena Bonham Carter’ın varlığıyla bizi birkaç saatliğine başka bir evrene taşıyan, tatlı tatlı oyalayan sevimli bir dokusu var Nolly’nin. Eğlenceli ve hatta komik de aynı zamanda. Özellikle diziden çıkarılmasına karar verilen Noele Gordon’ın canlandırdığı Meg Richardson karakterine nasıl bir son yazılacağının merak edildiği sahneler şahane. Karşılaştığı herkesin Gordon’a neden diziden kovulduğunu sorma kısmı da öyle. Üçüncü bölümde Gordun’ın ağzından bu kovulmanın nedenini izliyoruz. Kadın olmanın zorluğuyla başlayan tiradı, 20 yıl beraber olduğu evli tiyatro yönetmeni sevgilisi Val Parnell’dan ayrılmasıyla devam edince kovulmanın sebebine sızan bu gerekçeyle suyun rengi bulanıklaşıyor haliyle. Benim için kovulma sebebi, dizi bittiğinde kalbimde kalan tortuda gizlidir. Size de tavsiyemdir.
Noele Gordon’ın hayatında çok önemli bir yere sahip olan Crossroads dizisi, İngiliz televizyon tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahip. Birçok ilke imza atan dizi, İngiltere’nin ilk uzun metrajlı ve en çok reyting alan dizisi olmasının dışında toplumsal bazı katkıları da olan bir yapım. Benim için en çarpıcı olanı, Noele Gordon’ın canlandırdığı Meg Richardson’ın oğlu Sandy rolündeki Roger Tonge’un kaza geçirmesiyle yaşananlar. Roger Tonge kazadan sonra tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda kalır. Senaristler de rolü buna göre değiştirirler. Bakıma muhtaç birinin yaşadığı sorunları yansıtması açısından bu durum izleyici tarafından ilgiyle karşılanır. Roger Tonge gerçek hayatta iyileşmesine rağmen senaryo gereği sakatlığı dizide devam eder. Ancak ona bakıcılık da yapan annesi Noele Gordon bir aylığına izne çıkacağı zaman, senaristler oğlu Sandy’ye kimin bakacağı konusunda ne yapacaklarını bilemezler. O dönem İngiltere’de devletin finanse ettiği, bakıma muhtaç kişilere yardım eden herhangi bir yardım kuruluşu yoktur. Senaryoda hayali bir hayır kurumu yaratılır. Bunu gören aileler hizmetten yararlanmak için kanala akın ederler. Bu konudaki ihtiyacı gerçek hayata geçirmede Noele Gordon önayak olur ve yapımcılarla birlikte bir fon kurarak bakıma muhtaç insanların ailelerine destek veren bir kuruluşun oluşumuna katkıda bulunurlar.
Nolly’yi izlemeyi bitirdiğinizde “The Russell Harty Show”a Noele Gordon’ın konuk olduğu bölümü açıp izlemenizi tavsiye ederim. Noele Gordon’un Crossroads’a veda ettiği bölümün yayınlandığı gün çekilmiş bu program. Noele’yi biraz daha iyi anlamak adına çok keyifli bir seyirlik olabilir ama unutmayın, o da bir TV programı.
Nolly bu cümleleri kurdu mu bilmiyoruz ama senarist Russell T. Davies şöyle şahane bir replik yazmış dizide Noele Gordon’a: “Eğer bir kadınsanız, bir kocanız, bir çocuğunuz yoksa, temelde bir erkek tarafından tanımlanamıyorsanız, o zaman toplum sizin kim olduğunuzu bilmez ve başarısız kabul eder. İsimsiz kadınların sessiz ordusu…”
İyi seyirler…
Bu yazı, Episode’un 48. sayısında yayımlanmıştır.