Netflix, The Night Agent’ın 2. Sezonunun Yeni Fragmanını Paylaştı
Bu Final “Star Wars”a Yakıştı mı? I N. Levent Tanıl
[highlight]Her şeye rağmen mevcut boşluklarının ağırlığında, seyirlik açısından dinamik bir Star Wars finali sizleri bekliyor. Ayrıca özlem duyduğunuz birçok göndermeyle karşılaşmaktan da keyif alabilirsiniz. Fakat seriyle özdeşleşen güç meselesine bağlıysanız etkiyi yakalama ihtimaliniz biraz düşük. Yine de güç her daim sizinle olsun![/highlight]
Dile kolay; ilk Star Wars filminin gösterime girmesinin üzerinden tam 42 yıl geçti. 1977 senesinde A New Hope ile başlayan Skywalker destanı, The Rise of Skywalker ile nihayete ulaştı…
Serinin yaratıcısı George Lucas, sinema adına özel bir yönetmen olmasa da yapımcılık kariyeriyle dönemin yapımcılarının diktasındaki Hollywood sektörüne nefes verdi ve günümüze dek uzanan unutulmaz bir külliyata imza attı. Uzayda geçen öyküsünde aksiyon, western, aşk, mitoloji, siyaset ve entrika gibi birçok unsuru barındıran Star Wars maceraları, kendisine inanan devasa kitle sayesinde sinema tarihinin en bilinen serilerinden biri oldu.
Serinin ilk üç filmi sonrasında hikâyenin geçmişine odaklanan yeni bir üçlemenin gelmesi 2000’li yılların başında geçmişin geleceğine dair soru işaretlerini ortaya çıkarmıştı zaten. Evrenin haklarını alan Disney’nin devreye girmesiyle de yepyeni bir üçleme hayranların önüne konmaya başladı. Bu kez tıpkı Lucas gibi yönetmenlikten ziyade televizyon ve sinema üzerindeki yapımcılık hamleleriyle başarıya ulaşan J.J Abrams’ın koordinatörlüğünde şekillenen Star Wars ilerleyişi, yeni serinin ilk filmi The Force Awakens ile başlangıcını gerçekleştirmişti.
Üçüncü üçlünün bu ilk filminde eski anlatının kültürüne sadık kalan Abrams, yeni karakterlerle özlem duyulan kahramanlar arasında dengeli uyumlar oluşturarak çoğunluğun memnun kaldığı yeni bir başlangıca imza atmıştı. Serinin sekizinci filmi The Last Jedi için yönetmenlik koltuğuna geçen Rian Johnson ise, ilk filmle bağlarını koparmaya çalışıp özgün kalmaya kasarak bana göre ana temadan bağımsız kalma çabalarında birtakım tutarsızlıklar yaşatmıştı.
Abrams, “Güç” kavramını görmezden gelmiş gibi
Kabul, Star Wars Evreni geçmişte yarattığı mitolojik görsellik ve bilimkurgu sinemasına kattığı yenilikçi anlayışıyla üzerine birçok devam yapımı çekilse bile iskeletine sadık kalma zorunluluğu taşıyan bir yapıya sahip. Bu yapı, dünyanın en önemli yönetmenlerinin eline dahi verilse kemik öyküyü klasik formülleriyle işlemediği müddetçe beklenilen etkileşimi ortaya çıkaramaz. Johnson sonrası biraz karmaşıklaşan ve kalan tek filmle nasıl toparlanacağına dair soru işaretlerine sebebiyet veren serinin final bölümünü çeken Abrams ise tamamen Star Wars ruhunu geri getirmeye çalışmış. Bunu başarmış mı, bana göre serinin hayranlarını mutlu edecek birçok sekans çıkarsa da mevcut ruhun simgesi “Güç” kavramını görmezden gelmiş gibi…
Yönetmenin gözünden kaçırdığı nokta…
Film, özellikle çıkan ilk üç filmden alıştığımız klasik bir kurguya sahip. Kötülerin üstünlüğüyle gerçekleşen başlangıç, karakterlerin çatışma ve bir araya gelme aşamaları, finaldeyse destansı bir savaşla gelen zafer…
Buraya kadar her şey yolundaymış gibi görünüyor ancak Abrams’ın gözünden kaçırdığı nokta, yeni serinin yeni karakterlerine ve öykünün gidişatına beklenilen sonlar aktaramaması. Özellikle serinin üçüncü filminde aniden çıkagelen Palpatine ile kötü karakter açığının kapatılmaya çalışılması, ilk filmdeki ağırlığıyla dikkat çekmeyi başaran Kylo Ren’in giderek kaybolmasına sebep olmuş.
Bunun dışında bu seride maceranın bir kadın kahraman ekseninde dönüyor olması ayrıca hoşluk oluştursa da, Rey’in ve ona eşlik eden Finn ile Poe karakterlerinin de tam olarak tatmin edici bir sonla buluşamadığını düşünüyorum. Eskiyle yeninin harmanlanması, karakterler arasındaki bağlantıların kurulması The Last Jedi‘a kadar bir şekilde kotarılabilse de, The Rise of Skywalker‘daki ilerleyişte beklentileri net karşılayabilecek bir finale ulaşamıyor. Elbette ki George Lucas’ın da dediği gibi serinin fanatiklerini mutlu etmek imkânsız. Ancak Star Wars Evreni’ne hayranlar kadar bağlanamayan, sadece gidişatı takip etmekten keyif alan biri olarak baktığımda da karşımdaki filmin tutarsızlıklardan kurtulmayan bir senaryonun kurbanı olduğunu gördüm.
Daha cesur olunmalıydı
Mevzubahis, yeni bir Star Wars macerası içerisinde teknolojinin de desteklendiği devasa bir savaşa tanıklık etmekse birçok kusur bile isteye görmezden gelinebilir. Abrams da bunun bilinciyle ilerleyerek hayran servis hizmetinin yoğunlukta olduğu bir senaryodan güç almış. Yeni üçlemenin önceki filmlerine kıyasla ışın kılıçlarının sadece bir aksesuar olmaktan çıkması elbette memnun edici. Hatta evrenden tanıdığımız birçok karaktere tek bir sahnede bile olsa yer verilmesi, eski dostlarla buluşma hissiyatı da yaşatabiliyor. Ancak bu gidişatta fazlaca görmezden gelinen nokta, bu tarz uzun soluklu bir serinin eldeki hazır malzemelerle beslense bile birtakım yenilikler sunma konusunda daha cesur davranması gerektiğiydi. Tabii ki Rey karakteriyle Prenses Leia’dan alınan referans oldukça etkiliydi. Ancak buna rağmen ortaya sunulan öykü, belli bir süre sonrasında başa sarıp tekrardan izlenen eski bir Star Wars filminden öteye geçemiyor.
Karakterlere biçilen misyon ve The Last Jedi‘da entrikalarla desteklenen öykülerin birçoğu Abrams’ın çektiği finalde tamamen görmezden gelinmiş. Abrams, sanki Rian Johnson bu seriye hiç girmemiş ve The Last Jedi hiç çekilmemiş gibi davranmış ve bu da son üçlünün birbirinden bağımsız filmlere dönüşmesine sebep olmuş.
Fazlaca bağımsız
Halbuki Star Wars maceralarında en fazla benimsenen unsur, üçlü filmlerin aslında tek bir film hissiyatı oluşturabilmesiydi. Abrams’ın ortaya çıkardığı yeni üçlemedeki her filmse belki bilinçli, belki de farkında olmayarak birbirinden fazlaca bağımsız kalıyor. Bana göre bir şeylerin kotarılıp daha derli toplu bir bütünlüğe oluşması için sanki bir filme daha ihtiyaç varmış fakat prosedürlerin önüne geçilememiş gibiydi. Abrams, Johnson’ın filmini görmezden gelmiş ve iki yönetmen arasındaki tutarsızlık ortaya boşluklarla dolu bir final çıkarmış. Yine de Disney çatısı altında yepyeni fazlara şekillenmeye hazırlanan bu evrenin yapım aşamasındaki yeni film ve dizileriyle bu açığı kapatacak birçok fırsat yakalayabileceğini düşünüyorum. Tabii bu hamleler 42 senelik ilerleyişin finaldeki boşluğunu kapatmaya yetecek mi orası da koca bir kara delik…
Güç sizinle olsun!
Her şeye rağmen mevcut boşluklarının ağırlığında, seyirlik açısından dinamik ve koşturmacaları bitemeyen bir Star Wars finali sizleri bekliyor. Ayrıca eski serilerden özlem duyduğunuz birçok göndermeyle karşılaşmaktan da keyif alabilirsiniz. Fakat seriyle özdeşleşen güç meselesine bağlıysanız saymış olduğum bu unsurlardan dolayı o etkiyi yakalama ihtimaliniz biraz düşük olabilir. En azından ben böyle düşünüyorum.
Yine de güç her daim sizinle olsun!