Çengelköy Masalı: Süper Baba
Ezgi Özcan’ın Süper Baba üzerine bu yazısı Episode’un 21. sayısında yayımlanmıştır.
1993, ilkokula başladığım yıl… Akşamları erken yatmam gerekiyor ki sabah kalkıp okula yetişebileyim. Israrla beni erken uyutmaya çalışıyorlar, direniyorum. Süper Baba başlamış, ben de izlemek istiyorum. İzin vermiyorlar! Ağlamaya başlıyorum, “Bana ne! Ben de izleyeceğim,” diyorum. Ve sonunda mücadeleyi kazanıyorum.
Oya Küçümen’in sesiyle başlıyor işte: “Bana bir masal anlat baba, içinde tüm oyunlarım…” Gözlerim dolu dolu oluyor. Yakın zamanda boşanıp başka bir şehre taşınmış babamı düşünüyorum. Şevket Altuğ’un efsanevi bir şekilde canlandırdığı Fiko’yu izlerken sanki babamla özlem gideriyorum.
Hayatımızın en bilinen ve bir daha hafızalardan silinmeyecek efsanevi “bekâr baba”sı Fikret, mahallesi, komşuları, üç çocuğu, annesi, babası, dedesi ve unutulmaz aşklarıyla tam 4 sene, 90’lar Türkiye’sini ekrana kilitledi. Aradan geçen 27 seneye rağmen neredeyse herkes, “Bir daha öyle dizi gelmedi!” dedi, demeye de devam ediyor.
Sosyal medyanın olmadığı, İstanbul’a gitmenin gerçekten bir “hayal” olduğu zamanlarda, Çengelköy’ü bu dizi üzerinden tanımak izleyiciler için tam bir masal etkisi yaratmıştı. Süper Baba’dan sonra Çengelköy, hayranların mutlaka ziyaret ettiği, dizideki mekânları tek tek aradığı bir yer haline dönüştü. Nihat’ın Çınaraltı’ndaki kahvesi bugün bile çok popüler bir yer.
Bir daha o zamanlara dönmek mümkün mü ya da o yıllar gerçekten de hatırladığımız kadar romantik ve tatlı mıydı, bilemiyorum. Ama Süper Baba sayesinde geçmişte tutunacak bir dal bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum.
Usta senarist Sulhi Dölek’in kaleme almaya başladığı Süper Baba, vefatıyla birlikte Yavuz Turgul, Ayhan Sonyürek, Nilgün Öneş, Muharrem Buhara ve Güliz Kucur gibi başka senaristlerin elinde de başarıyla yayın hayatına devam etti. Yönetmen koltuğunda ise yine büyük isimler sırayla yerlerini aldı: Osman Sınav, Tunca Yönder, Orhan Oğuz, Kartal Tibet, Feyzi Tuna.
Bugün dizilerin ana çatışmasını hep genç yaşta, aşırı güzel, aşırı yakışıklı, aşırı kaslı, aşırı fit karakterlerin aşk hikâyeleri oluştururken Süper Baba’da bunun tam tersi vardı. Ne Fikret dünya yakışıklısı bir adamdı ne de âşık olduğu kadınlar Barbie gibiydi. Orta yaşlı, üç çocuklu bir adamın, ailesinin dertleriyle uğraşırken aşk hayatında mutluluğu yakalamasını istedik senelerce.
Koca bir çınar gibiydi Fikret, sadece ailesindeki değil mahallesindeki insanların da hayatına dokunuyordu. Belki hepimiz hayatımızda Fikret gibi bir insan olsun istediğimizden, belki Çengelköy’de o insanların arasında olmayı hayal ettiğimizden bu diziyle yatıp kalktık o zaman.
Bize bu sihri yaşatan evrenin müzikleri Yeni Türkü’ye emanetti. Bir dönemin temsilcisi olan Yeni Türkü, hiç unutmayacağımız bir tadı damağımızda bıraktı melodileriyle. Oya Küçümen’in seslendirdiği jenerik şarkısı “Bana Bir Masal Anlat Baba” nesillerin bildiği, tanıdığı bir yapıta dönüştü.
Bir daha o zamanlara dönmek mümkün mü ya da o yıllar gerçekten de hatırladığımız kadar romantik ve tatlı mıydı, bilemiyorum. Ama Süper Baba sayesinde geçmişte tutunacak bir dal bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum.