discovery+, 41. İstanbul Film Festivali Belgesel Kuşağı ve En İyi Belgesel Ödülü’nün sponsoru oldu
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali, 8-19 Nisan tarihleri arasında 41. kez sinemaseverlerle buluşuyor. Festival kapsamında discovery+, ikinci kez Belgesel Kuşağı ve Ulusal Belgesel Yarışması En İyi Belgesel Ödülü’nün sponsoru olarak yer alıyor.
Online video platformları arasında belgeselin adresi olan discovery+, bu yıl ikinci kez 41. İstanbul Film Festivali Belgesel Kuşağı ve En İyi Belgesel Ödülü’nün sponsoru oldu. Belgeselseverler, discovery+ Belgesel Kuşağı’nda yer alan 8 filmi, 8-19 Nisan tarihleri arasında Beyoğlu Sineması, CineWAM Premium+ City’s Nişantaşı, Kadıköy Sineması ve Sinematek/Sinemaevi’nde izleyebilecekler.
Türk ve dünya sinemasının en başarılı örnekleriyle 43 ülkeden 157 filmin yer aldığı zengin bir program sunan 41. İstanbul Film Festivali’ni bu yıl yaklaşık 150 bin kişinin izlemesi bekleniyor.
Discovery’nin Kıdemli Başkan Yardımcısı ve CEEMEA Bölgesi Genel Müdürü Jamie Cooke, İstanbul Film Festivali’nde bu yıl ikinci kez tema sponsoru olmaktan ve dünyanın dört bir yanından muhteşem belgeselleri izleyiciyle buluşturmaktan mutluluk duyduklarını dile getirerek “Belgeselin adresi discovery+ ile izleyicilerimize her zaman ilham veren hikayeler sunmayı hedefliyoruz. Yaklaşık bir yıldır BluTV aracılığıyla discovery+’ta; Arsene Wenger Invincible, Last Exit: Space, Introducing Selma Blair ve Lady Gucci gibi orijinal belgeselleri Türk izleyicisiyle buluşturuyoruz. Yetenekli Türk belgeselcilerini desteklemek amacıyla bu yıl yeniden Ulusal Belgesel Yarışması En İyi Belgesel Ödülü’nün de sponsoru olduk” dedi.
İstanbul Film Festivali’nin belgesel sinemayı ve belgeselcileri desteklemek amacıyla düzenlediği Ulusal Belgesel Yarışması’nda en iyi filme discovery+ tarafından 20 bin TL değerinde En İyi Belgesel Ödülü verilecek.
discovery+ Belgesel Kuşağı filmleri ise şöyle;
KÜÇÜK FİLİSTİN / LITTLE PALESTINE (DIARY OF A SIEGE)
Yönetmen: Abdallah Al-Khatib
Suriye’nin başkenti Şam’ın Yermük ilçesi, 1957’den 2018’e dek dünyanın en büyük Filistin mülteci kampına ev sahipliği yaptı. Bu film, Yermük’teki günlük yaşamın ve kuşatma altındaki kamp sakinlerinin bombalarla, yerinden olmakla ve açlıkla yüzleşebilmek amacıyla bir araya gelişlerinin, öğrenim, müzik, sevgi ve sevincin film günlüğüdür. Suriye devrimi patlak verdiğinde, Beşar Esad rejimi Yermük’ü isyancılarla direnişçilerin sığınağı olarak gördü ve 2013’ten itibaren kampı ablukaya aldı. Yavaş yavaş yiyecek, ilaç ve elektrikten yoksun bırakılan Yermük’ün dünyanın geri kalanıyla ilişkisi kesildi. Savaş ve kuşatmayla yüzlerce kişinin hayatı sonsuza dek değişti. Barış aktivisti yönetmen Abdallah Al-Khatib, Yermük’te doğdu ve 2015’te DAEŞ tarafından sınır dışı edilene kadar orada yaşadı. 2011-2015 arasında Yermük’teki günlük yaşamı belgeledi; çektiği görüntüler 2021’de Visions du Réel’da ilk gösterimini yapan bu filmin temelini oluşturdu.
BENİM BEDENİM / AS I WANT
Yönetmen: Samaher Alqadi
25 Ocak 2013, Kahire. Devrimin ikinci yıldönümünde Tahrir Meydanı’nda bir dizi cinsel taciz olayı yaşanır. Buna karşılık, öfkeli kadınlardan oluşan muazzam bir kitle sokaklara dökülür. Yönetmen Samaher Alqadi, bir kadın olarak bir tür koruma sağlaması için elinde kamerasıyla sokaklara çıkar ve hikâyenin onu nerelere götüreceğini bilmeden, kadınların büyüyen isyanını belgelemeye başlar. Samaher çekimler sürerken hamile kalınca, kendi çocukluğunun geçtiği Filistin’deki sosyal düzeni ve Ortadoğu’da kadın ve anne olmanın ne demek olduğunu kendince yeniden değerlendirir ve son bir kez gidip göremeden kaybettiği annesiyle hayali bir sohbete başlar. En derin sırları, samimi iç sesiyle film boyunca bize rehberlik eder. Benim Bedenim, yalnızca kadınların karşılaştığı baskının bir belgesi değil, aynı zamanda Samaher Alqadi’nin sevgili annesine yazdığı sinemasal bir mektuptur. Benim Bedenim, Ramallah yakınlarındaki El Celazun mülteci kampında doğan, kısa bir süre Filistin Kültür Bakanlığı’nda çalışmış, Arapça belgeselleriyle sesini duyuran Samaher Alqadi’nin ilk uzun metrajlı belgesel filmi.
ZORDUR GİTMEK / FAYA DAYI
Yönetmen: Jessica Beshir
Bir Etiyopya efsanesine göre, uyarıcı yeşil bir yaprak olan gat otu (ya da yemen otu), ebediyet arayışındaki Sufiler tarafından bulunmuştur. Bu efsaneden esinlenen Zordur Gitmek, günümüzde Etiyopya’nın en kazançlı tarım ürünü olan gat’ın kendine özgü ayinleriyle sarmalanmış Harar yaylalarında manevi bir yolculuğa çıkıyor. Zordur Gitmek, gat ticareti üzerinden hükümetin ağır baskısı, gat’ın yol açtığı hayaller ve sınır ötesine uzanan tehlikeli yolculuklar arasında sıkışan insanların hikâyelerinden oluşan mahrem bir anlatı oluştururken baskıcı rejimin derin yaralar açtığı gençlerin hayallerine de göz atıyor. Çekimleri on yıl süren Zordur Gitmek’in senaryosunu yazan Meksikalı-Etiyopyalı sanatçı Jessica Beshir yapımcılığını, yönetmenliğini ve görüntü yönetmenliğini de üstlendi. “Faya Dayi”, gat hasadı sırasında Oromolu çiftçilerin söylediği bir şarkıdır, “iyilik-sağlık getirsin” anlamına gelir.
BEYNİMİZ YIKANMIŞ / BRAINWASHED: SEX-CAMERA-POWER
Yönetmen: Nina Menkes
Beynimiz Yıkanmış çekim tasarımının nasıl da ayrımcı olduğunu gözler önüne seriyor: Erkek ve kadın oyuncuların görüntülenme biçimleri tamamen farklı, hatta başroldeki kadınlar bile çekim tasarımı aracılığıyla güçsüzleştiriliyorlar. Beynimiz Yıkanmış’ta Carrie’den Blade Runner 2049’a, Blow Up / Cinayeti Gördüm’den Lost in Translation / Bir Konuşabilse’ye birçok filmden şaşırtıcı klipler yer alıyor. 2022 Berlin Film Festivali’nin Panorama programında yer alan film, Nina Menkes’in Sex and Power, the Visual Language of Cinema adlı sunumunu temel alıyor. Nina Menkes, sinemada görsel dilin sinema sektörü ve ötesindeki işe alım pratiklerinde ayrımcılığa, ücret eşitsizliğine ve yaygın cinsel tacizlere nasıl katkıda bulunduğunu 1940’lardan günümüze en ünlü yönetmenlerin filmlerinden klipler aracılığıyla gösteriyor.
EV ÖDEVİ / MASHGH-E EMSHAB / TONIGHT’S HOMEWORK
Yönetmen: Ashkan Nejati, Mehran Nematollahi
Abbas Kiyarüstemi’nin Ev Ödevi filmi, 1989 yılında bir devlet okulundaki öğrencilere ödevler, cezalar, hayalleri hakkında sorulan sorular aracılığıyla geleceğin İran toplumunun bir portresini çizmeye çalışıyordu. 2021 yapımı Ev Ödevi ise Kiyarüstemi’nin sorularının aynılarını günümüz öğrencilerine yöneltiyor. 30 yıl sonra kesin olan tek şey eğitim sisteminin, halkın ve ülkenin ne kadar da değiştiği. 2021 IDFA’da dünya prömiyerini yapan Ev Ödevi, savaş sırasında büyüyen bir kuşaktan günümüzün çocuklarına, bir ülkenin toplumsal dönüşümlerine ışık tutuyor.
REIMS’E DÖNÜŞ (KESİTLER) / RETOUR À REIMS (FRAGMENTS) / RETURNING TO REIMS (FRAGMENTS)
Yönetmen: Jean-Gabriel Périot
Tarihçi ve filozof Didier Eribon’un otobiyografik romanından serbest uyarlama Reims’e Dönüş (Kesitler), Fransız işçi sınıfının 1950’lerin başından günümüze mahrem olduğu kadar siyasal hikâyesini arşiv görüntüleri ve güncel kayıtlar aracılığıyla anlatıyor. Eribon’un büyükannesiyle başlayan film, öncelikle yazarın anne babasına odaklanırken özellikle annesi üzerinden emek tarihinde kadının yeri meselesini ele alıyor. Adèle Haenel’in sesinden Fransız işçi sınıfının Komünist Parti’den Ulusal Cephe’ye kayışına dek geçirdiği sürecin hikâyesini dinlerken ezilen azınlıkların değişen temsiliyetini takip ediyoruz. Yönetmen Jean-Gabriel Périot’nun Nos defaites / Yenilgilerimiz filmi 2019’da yine festivalde gösterilmişti.
KABİL’İN OĞULLARI / I FIGLI DI CAINO / SONS OF CAIN
Yönetmen: Keti Stamo
Kabil’in Oğulları, Arnavutluk’un kuzeyindeki küçük bir köyde geçiyor. Zamanın durduğu bu yerde “Kanun” adı verilen ve bir tür namus kavramı olan besa’ya dayanan kadim bir yasanın ağır kuralları geçerlidir ve Kanun hâlâ doğumdan ölüme halkın tüm yaşamının çizgilerini belirlemektedir. Kabil’in Oğulları’nda bu yasalar uyarınca hayatlarını sürdürmek zorunda olan yedi çocuk, bir rüya atölyesinde tanışıp Habil ile Kabil’in öyküsünü tartışırlar. Biraz bilerek biraz da bilinçsizce kendi hayal alanlarını yaratırlar, kendi hikâyeleriyle İncil’deki meseller arasında bir benzerlik kurarlar. Öyle ki, travmaları ve duygularıyla yüzleşebilmek için nadir bir fırsat yakalamış olurlar. 2021 Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünde gösterilen bu rüya gibi belgeselin yaratıcısı Arnavut kökenli yönetmen Keti Stamo, şöyle diyor: “Kurgu ile belgesel arasındaki çizgiyi gerçekten tanımlayamıyorum, tıpkı rüya ile gerçeklik arasındaki çizgiyi tanımlayamadığım gibi. Bu sınırın etrafında puslu bir hava var.”
EZIO BOSSO / GERİYE KALAN
Yönetmen: Giorgio Verdelli
Durmak bilmeksizin beste yapıp turnelere çıkan İtalyan müzisyen Ezio Bosso ardında operalar, senfoniler, film müzikleri ve konçertolardan oluşan bir hazine bıraktı. Şef, besteci, kontrbasçı ve kendi deyişiyle “gerekirse piyanist”ti. Genç yaşta nörodejeneratif bir hastalığa yakalandığında köşesine çekilmek yerine sanatına ve hayranlarına daha da güçlü bağlarla bağlandı. Film adını Bosso’nun yayımlanmamış son parçasından, dinleyicilerine son mesajından alıyor: “Herkes kendi hikâyesini anlatacaktır, ben de ancak kendiminkini öne sürebilirim” diyor besteci. Bu film, gayet kendine özgü ve tutku dolu bir sanatçının olağanüstü profesyonel hayatına ilham verici bir son tanıklık…