Dizilerde Aileler Nasıl Uyarlanıyor?
Dr. Mehmet Erguvan’ın dizilerde aile konulu bu makalesi Episode’un Haziran dijital sayısında yayımlanmıştır.
“Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik” şeklinde tanımlıyor aileyi Türk Dil Kurumu. Esasen “aile” kavramının bir şekilde tüm kültürlerde var olduğundan yani evrensel olduğundan söz etmek mümkün. Velhasıl her toplumda farklı formlarda da olsa aile birimine rastlıyoruz. Elbette aile kavramına atfedilen anlamlar, aile olmaya ilişkin değerler, aile türleri birbirinden farklı olabilir. Çekirdek aile, geniş aile, ataerkil aile, anaerkil aile, tek ebeveynli aile gibi farklı türlerde aileler vardır. Toplumun en küçük birimi olan aile, televizyon dizilerinde de karşımıza çıkıyor. Özellikle yerli dizilerde toplumsal düzenin muhafaza edilmesi, desteklenmesi ve güçlendirilmesi gibi gerekçelerle belirli ahlaki değerler çerçevesinde sunulan ve muhafazakâr bakış açısı etkisindeki aile yapılarına şahit oluyoruz. Süper Baba, İkinci Bahar, Avrupa Yakası, Canım Ailem, Çocuklar Duymasın, Kuruntu Ailesi, Baba Evi, Ferhunde Hanımlar ve En Son Babalar Duyar gibi aile temasının odak noktası olduğu dizilerin yanı sıra doğrudan aile odaklı olmayan pek çok yapımda da aile modellerine, aile meselelerine sıklıkla yer verilir.
Yerli televizyon, eskiden beri aileyi Türk toplumunun temeli olarak görmektedir. Bu yüzden televizyon, aileye ait geleneksel değerlerin en önde gelen savunucularından biri olarak kabul edilir. Bu bakış açısı da yerli televizyon dizilerinin üretiminde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Sözkonusu etki dizilere ilişkin devlet politikalarına da yansımaktadır. Sözgelimi, 2018 yılında RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla aile dostu dizilerin ödüllendirilmesi projesinden söz etmiştir. Sözkonusu projenin mevzuatı oluşturulmuş ve projeye 8 milyon lira kadar bütçe ayrılmıştır. Yerlikaya, “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından aile dostu dizi olarak kabul edilmesi dizilerimizin hem iç piyasada daha fazla tutulmasını hem de uluslararası camiada da Türk toplumunun, kültürünün daha iyi tanıtılmasına aracı olur,” açıklamasında bulunmuştur. Senarist ve yapımcı Eset Akçilad da dizilerimizin hikâyelerinin merkezinde ailenin bulunduğundan söz eder. Akçilad, Batı kültürlerine kıyasla Türk dizilerinde sağlıklı işleyen aile yapısının teşvik edildiğini ve bu şekilde izleyici kitlesi olarak çoğunlukla ailelerin hedeflendiğini ileri sürer. Akçilad’a göre kaybolmaya yüz tutmuş ya da unutulup giden aile gelenekleri ve değerleri Batı için büyük önem arz etmese de Türk izleyicileri herkesin birbirini koruyup kollamaya çalıştığı ailelere yönelik (kimi zaman) romantize edilmiş anlayışa epey aşinadır ve büyük ilgi göstermektedir.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, ayrıca Desperate Housewives dizisinin yerli versiyonu olan Umutsuz Ev Kadınları ile karşılaştırmalı analizinden elde ettiğim sonuçlara baktığımızda, Türkiye’de yeniden çevrim dizilerde aile değerlerinin kutsallığını korumak ve kutsal sayılan değerlere yönelik olası ihlal girişim(ler)ine katkı sağlayacak sıradışı fikir ve imgeleri dizginlemek amacıyla orijinal dizilerde büyük müdahaleler yapıldığını söylemek mümkün. Bahsi geçen dizilerin mukayesesinden şu sonuca varılabilir: Kadınlık, erkeklik, cinsellik, gelenek-görenek, sosyal yaşam gibi pek çok temaya kıyasla aile teması yabancı dizilerin yeniden çevrim yani uyarlama sürecinde en büyük değişikliklere sahne olan temadır.
Peki, neden bu denli büyük bir dönüşüm geçiriyor aileler? Şimdi Geert Hofstede’nin kültürel boyutlar kuramına dayanarak bu soruya bir yanıt arayalım. Hofstede’ye göre, insan topluluklarının arasındaki temel farklılıklara yönelik yaklaşımlar bireyciliğe karşı grup şeklinde hareket etmenin mukayesesine dayanmaktadır. Buna göre, bireyci kültürler bireyin çıkarlarını grubun çıkarlarının üstünde tutar. Toplulukçu olarak adlandırdığımız kültürler ise bireyin çıkarlarını göz ardı edip grubun çıkarlarının üstün tutulduğu bir topluluğu önemser. Malezya, Tayvan, Şili, Singapur ve Vietnam gibi ülkeler grubun amaçlarına yani grup ilişkilerine öncelik verir. Avustralya, İtalya, Danimarka ve Litvanya gibi ülkeler de bir bireyin herhangi bir durumdan elde ettiği faydalara yani bireysel amaçlara önem verir. Bireyciliğe karşı toplulukçuluk anlayışından yola çıkarsak Türkiye’yi toplulukçu olarak nitelendirmek mümkündür. Bu durumda, Türk toplumunda belirli bir grubun benimsediği değerler ve belirlediği amaçlar bireylerin çıkarlarından önemli görülmektedir. Ayrıca toplulukçu bir kültür olarak tanımladığımız Türkiye’de aile bireylerinin bakımını üstlenme, aileyi koruyup kollama, aile üyelerine saygı gösterme ve aile ilişkilerinde yakınlık gibi anlayışlar öne çıkar. Önceden de bahsettiğim gibi, yabancı dizilerin Türk dizisine dönüşüm sürecinde orijinal dizinin izlerinin neredeyse tamamen silindiği, bir başka deyişle kaynağın tümüyle maskelendiği bir temadır aile. Ailenin temsili sözkonusu olduğunda uyarlama sürecindeki Türk dizileri yaratıcılığın sınırlarını zorlar ve yeni mesajları, imgeleri ve düşünceleri kabul edip hedef kültüre aktarma konusunda isteksiz bir tutum sergiler. Ailenin temsilini içeren, aile meselelerinin yansıtıldığı sahneleri incelediğimizde yeniden çevrim bir dizinin yabancı bir kaynağının olduğunun farkında bile olmayız çoğu zaman. Aile dinamiklerinin yer aldığı bölümlerde yeniden çevrim diziler büyük ölçüde yerli yapımların sunduğu özellikleri benimser ve yerli dizilere ait yerleşik modellerden faydalanır. Yabancı izler ve etkiler silinir topyekûn. Tabii ki bu durumu yalnızca Türk dizilerine özgü olarak düşünmek doğru değildir. Örneğin Avustralya yapımı Sons and Daughters adlı dizi Şili televizyonları için uyarlanmadan önce tepki toplamış ve proje hayata geçirilmemiştir. Doğdukları anda birbirinden ayrılan ikiz kardeşlerin yıllar sonra tesadüfen bir araya gelip birbirine âşık olmasının Şili’de yaratacağı olası sıkıntılardan dolayı iptal edilmiştir dizi projesi.
Yabancı dizilerdeki aile odaklı anlatılar Türk televizyonu için yeniden üretilirken ideal aile anlayışı, evlilik kurumunun kutsallığı ve geleneksel ebeveynlik modelleri gibi konularda özel hassasiyet gösterilmekte ve yeniden çevrim dizilerde aile teması, Türk izleyicilerinin beklentileri doğrultusunda büyük ölçüde dönüşüm geçirmektedir.
Peki, nasıl gerçekleşir bu yeniden yaratım süreci? Kaynak dizinin silinen izleri nasıl doldurulur yeniden çevrim dizilerimizde? Öncelikle pek çok ekleme yapılır yeniden çevrim dizilere. En yaygın eklemeler, kaynak dizilerde olmayan aile üyelerinin eklenmesi şeklinde karşımıza çıkar. Böylece dizilerdeki aileler genişletilir, aile temalı sahnelerin sayısı artırılır ve aile üyelerinin yaşantıları ön plana çıkarılır. Ayrıca aile üyelerinin birbirine daha hassasiyetle yaklaştığı sahneler eklenerek ve yakın aile ilişkileri vurgulanarak Türk aile yapısının geleneksel nitelikler taşıdığı mesajı verilir. Ekleme dışında ikame yolu da tercih edilir sıklıkla. Nedir ikame? İkame, orijinal dizide bulunan bir sahnenin yeni bir sahneyle yer değiştirmesidir özetle. Bazen hazır sahnenin büyük oranda yeniden yaratılması yani bambaşka şekilde sunulmasıyla gerçekleşebilir bu süreç. İkame stratejisi, Türkiye’de üretilen yeniden çevrim dizilerde yerel aile temsillerini ön plana çıkarmanın başka bir yoludur. Bu şekilde Türk toplumunda sıklıkla görülen jenerasyonlar arası hiyerarşi, aile büyüklerine saygı, otoriter ebeveynlik gibi yazılı olmayan toplumsal normlar ve sınırlılıklar yerleştirilir dizilere. Yeniden çevrim dizilerde aile temasının yeniden çerçevelenmesi, ekleme ve ikame dışında birtakım sahnelerin tamamen silinmesiyle gerçekleşir. Orijinal dizilerde Türk izleyicilerinin hassasiyetlerine ve idealleştirilen Türk ailesi anlayışına aykırı olabilecek aile odaklı hassas konuların ortadan kaldırılması oldukça yaygındır.
Birkaç örnekle noktalayalım tartışmayı. Desperate Housewives’ta hapisten kurtulmak için kendisinden yardım isteyen eşinin talebini geri çeviren bir kadın görürüz. Gabrielle, doğum kontrol haplarıyla oynayıp isteği dışında hamile kalmasına sebep olduğu için kızgındır kocasına ve bu kızgınlığından ötürü eşinin hapiste kalması onu rahatsız etmemektedir. Umutsuz Ev Kadınları’nda ise Zeliha eşini hapse düşmekten kurtarmak üzere yardım teklifi yapan taraftır. Zeliha bir süre önce eşinin kendisine oyun oynayarak rızası dışında hamile kalmasına sebep olmasına büyük bir tepki vermez. Hele ki bu durumu hapse düşecek kocası için bir öç alma yolu olarak kullanmayı aklından bile geçirmez. Bilakis Zeliha, eşine destek olmak üzere teklif sunan taraftır çünkü ne pahasına olursa olsun evlilik için fedakârlık yapmak Türk aile yapısına daha uygun düşmektedir. Evliliklerde birbirine sorumlu olma ve birbirine bağımlı olma eğilimi Türk kültüründe daha büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle Zeliha’nın Gabrielle gibi kayıtsız bir eş olması pek mümkün değildir. Desperate Housewives dizisinin bir başka sahnesinde Bree karakterinin eşi Rex ile şiddetli bir tartışmasına şahit oluruz. Sahnenin ilerleyen bölümlerinde Rex kalp krizi geçirir. Bree, eşinin üstüne bir şeyler giymesine yardımcı olur ve eşine kendisini merdivenlerde beklemesini söyler. Rex merdivenlerde karısını beklerken acıdan kıvranmaktadır. Bu esnada Bree’nin sakin bir şekilde yatak örtüsünü düzeltmekte olduğunu görürüz. Bree’nin yatağı ağır hareketlerle toparlamasından eşine yardım etme konusunda isteksiz olduğu anlaşılır. Bree o esnada eşinin kendisine yaşattıklarını hatırladığından ona yardım etmeyi kasten geciktirmiştir. Peki, Bree’nin Türk muadili Nermin ne yapmıştır bu durumda? Eşinin kalp krizi geçirdiğini gören Nermin’in hemen paniğe kapılıp eşine yardıma koştuğu görülür. Bree’den farklı olarak Nermin’in yüz ifadelerinde ve tavırlarında eşine yardım etme tereddüdüne ilişkin bir işaret görülmez. Orijinal dizide yer alan Bree’nin eşine yardım etme konusundaki tereddüdünün dizinin Türk versiyonundan silinmesine şaşırmıyoruz elbette. Bilakis Bree gibi hislerine ve güdülerine öncelik verip böylesi hayati bir durumda eşine yardım etmemeyi aklından geçiren bir eşin yerli dizide benzer şekilde temsil edilmesi, Türk izleyicilerinin aile değerlerine yönelik hassasiyetlerine ve zihinlerdeki aile imajına ters düşecektir.
Nitekim yeniden çevrim sürecinde aile temasını içeren sahneler hedef kültür için yeniden yaratılırken kullanılan ekleme, ikame ve silme gibi tüm stratejiler yabancı dizilerin Türk versiyonlarında geleneksel aile anlayışını açık şekilde güçlendirmektedir. Yabancı dizilerdeki aile odaklı anlatılar Türk televizyonu için yeniden üretilirken ideal aile anlayışı, evlilik kurumunun kutsallığı ve geleneksel ebeveynlik modelleri gibi konularda özel hassasiyet gösterilmekte ve yeniden çevrim dizilerde aile teması, Türk izleyicilerinin beklentileri doğrultusunda büyük ölçüde dönüşüm geçirmektedir.