Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
En İyi Rolling Stones Belgeselleri
Bu listede Rolling Stones’a dair (bence) en iyi beş belgeseli ve öykülerini bulacaksınız.
Rock’n’roll tarihinin bitmeyen tartışmalarındandır: Rolling Stones mu Beatles mı? Esasında anlamsız bir tartışma. Dünya ne şanslı ki iki gruba da sahip! Fakat illa ikisini kapıştıracaksak benim için bu kapışmanın galibi Rolling Stones olur. Nitekim saplantı derecesinde tutkunu olduğum bu grubun hangi plağını bulsa alan bendeniz, tam da bu yüzden, bu listeyi yazmaya otururken pek heyecanlıydım!
Bu listede Rolling Stones’a dair (bence) en iyi beş belgeseli ve öykülerini bulacaksınız. Rock’n’roll tarihine biraz bile merakınız varsa bu listedeki yapımlara bir göz atmanızı öneririm. Keyifli okumalar!
Gimme Shelter (1970)
1960’ların sonunda “çiçek çocuklar”ın eleştirdiği az sayıda rock’n’roll grubu vardı ve bunlardan biri de The Rolling Stones’tu. Grubun hiç ücretsiz konser vermemesi, özellikle 1968 ve 1969 yıllarında onları hippilerin gözünden düşürmüştü. Nihayetinde grup baskılara dayanamadı: 6 Aralık 1969’da Altamont, Kaliforniya’da ücretsiz bir konser vereceklerdi.
Jefferson Airplane, Grateful Dead, Santana, Crosby, Stills, Nash & Young, Flying Buritto Bros. bu tek günlük festivalde çalacak diğer isimlerdi. Etkinlikle ilgili en büyük soru işareti ise güvenlikten kimin sorumlu olacağıydı. Dönemin ruhu gereği bu görevi polise vermek olmazdı. Bu yüzden, kimi bulalım diye düşündüler, Cehennem Melekleri namıyla meşhur motosiklet çetesini güvenliğin başına geçirdiler. Bu karar, hem etkinliğin hem de Rolling Stones’un kaderini feci şekilde değiştirecekti.
6 Aralık günü gelip çattığında binlerce rock’n’roll tutkunu Altamont’a doluştu. Ancak işlerin ters gideceği daha başından belliydi. Stones’un efsanevi gitaristi Keith Richards, otobiyografisinde o günü anlatırken ortamda soğuk rüzgârlar estiğinden bahsediyor. Cehennem Melekleri ile konsere gelen kalabalığın enerjisi tutmuyordu, hep bir gerginlik vardı. Gecenin assolisti olarak Rolling Stones sahneye çıktığındaysa rock’n’roll tarihinin en kara günlerinden biri yaşanacaktı.
Henüz konserin başlarıydı. “Under My Thumb” şarkılarını çalıyorlardı. Şarkının yarısına bile gelmemişlerdi ki Cehennem Melekleri’nden birkaç kişiyle sahneye çıkmaya çalışan bir genç arasında itiş kakış yaşandı. Bundan biraz sonra olanlar ise Mick Jagger’ın suratını kireç gibi yapacaktı. Çünkü Meredith Hunter adındaki bu 18 yaşındaki genç, cebinden bir silah çıkarmıştı. Cehennem Melekleri’nden biri ise bunu görür görmez, sarhoş gence bıçağı takmıştı. Bu bıçak, Medeith Hunter’ı öldürdü.
Gördüğü olay karşısında Mick Jagger’ın kanı donmuştu, bir an ne diyeceğini bilemedi. Grup arkadaşlarına baktı, onların da hali fenaydı. Ancak çalmaya devam ettiler. “Kalabalığın dikkatini olaydan uzaklaştırmalıydık,” diyecekti yıllar sonra Keith Richards. Bunu da başardılar, daha büyük olaylar yaşanmadı. Ancak rock’n’roll tarihinin o zamana kadar çiçeklerle bezeli tarihine artık silahlar karışmıştı.
Adını Rolling Stones’un aynı adlı harika şarkısından alan Gimme Shelter belgeseli de yaşanan olaydan sadece bir yıl sonra, olayın gerçek görüntüleri ve grup üyeleriyle yapılan röportajlarla Meredith Hunter cinayetini ele alıyor.
Yönetmenliğini Albert ve David Maysles biraderlerle Charlotte Zwerin’in yaptığı Gimme Shelter, rock’n’roll tarihinde bir dönüm noktasını gerçek görüntüler ve tanıklarıyla anlatması açısından önemli. Bu yüzden listemizde yerini hemen alıyor.
Sympathy for the Devil (1968)
Adını aynı yıl yayınlanan (ve muhtemelen en iyi üç Rolling Stones albümünden biri olan) Beggars Banquet‘in açılış şarkısından alan bu film, aslında tam manasıyla bir belgesel değil. Belgesel unsurlarıyla kurgusal sahnelerin ve politik mesajların iç içe geçtiği bir yapım Sympathy for the Devil. Yönetmeni ise yönetmenlerin şahı, büyük usta Jean-Luc Godard!
Godard’ın yolu 1967’de Londra’ya düştüğünde niyeti aslında başka bir film çekmekmiş ama o iş yalan olunca Godard kamerasını rock’n’roll’a çevirmiş. Dönemin en büyük iki rock’n’roll grubundan biriyle film yapmak istiyormuş: The Beatles ya da The Rolling Stones.
Godard’ın ilk durağı The Beatles olmuş ancak efsanevi dörtlü Godard’ın teklifini geri çevirmiş. O günlerde Beggars Banquet‘in kayıtlarına başlamaya hazırlanan The Rolling Stones ise Fransız yönetmenin teklifini memnuniyetle kabul etmiş.
Filmin kabaca iki kısma ayrıldığını söyleyebiliriz: Bir kısmında Godard’ın kamerası, Anna Wiazemsky’nin canlandırdığı Eve Democracy adında kurgusal bir kadın karakteri takip ediyor. Filmin bu kısmı, bir dış ses ile Marksist mesajlar vermeyi de ihmal etmiyor. Sympathy for the Devil‘ın diğer kısmı ise Rolling Stones’u Olympic Stüdyolarında, Beggars Banquet‘i kaydederken gösteriyor.
Buradaki çekimler, ilk rock’n’roll albüm kaydı belgesellerinden birini oluşturuyor aslında. Stones üyelerini tabiri caizse doğal ortamlarında görüyoruz. En çarpıcı olan ise bu görüntülerde, bir yıl sonra havuzda boğularak hayatını kaybedecek Brian Jones’un çöküşünün açıkça görülmesi.
Sympathy for the Devil, devrimci ve avangart tavrıyla 1968 ruhuna yakışıyor. Unutulmaz bir albüm kaydından sunduğu gerçek görüntüler de onu rock’n’roll tarihi meraklıları açısından izlemeye değer kılıyor. Her şeyi geçtim, yönetmenlik koltuğunda Godard var! Bu bile Sympathy for the Devil‘ı izlemek için yeter sebep!
The Rolling Stones Olé Olé Olé!: A Trip Across Latin America (2016)
Epeyce turne belgeseli izlemişimdir ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim: 2016 tarihli The Rolling Stones Olé Olé Olé!: A Trip Across Latin America belgeseli aralarında en keyifli olanlardan biriydi.
Prömiyerini 16 Eylül 2016’da Toronto Film Festivali’nde yapan belgeselin yönetmenliği Paul Dugdale yapıyor. Belgesel, adından da anlaşılacağı üzere, 2016 Latin Amerika turnesi boyunca grubu izliyor. Turnenin hazırlık aşamasından grubun yerel müzisyenlerle buluşmalarına, turne esnasında yaşanan sorunlara ve pek tabii konser görüntülerine kadar birçok anı biz Stones meraklılarına gösteriyor.
The Rolling Stones Olé Olé Olé!: A Trip Across Latin America belgeselinin en can alıcı tarafıysa bu Latin Amerika turnesinin son ayağında gizli. Zira o son ayağın adresi Küba!
Rolling Stones, avukatlarının önerisiyle 2016 Latin Amerika turnesini ücretsiz bir Küba konseriyle bitirmeye karar verdiğinde bunun bürokratik zorluklarla dolu bir macera olacağı tahmin ediliyordu. Ancak Stones’un organizasyon ekibi Küba hükümetiyle anlaşmayı da Küba’ya yönelik ambargoya rağmen konser ekipmanını ülkeye getirmeyi de başardı. Nihayetinde bu tarihi konser, binlerce kişinin katılımıyla 25 Mart 2016 akşamı gerçekleşti. Dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın Küba’yı ziyaretinden sadece beş gün sonrasıydı ve konser, en az Obama’nın ziyareti kadar gündeme oturmayı başardı!
Küba konserinin nasıl gerçekleştiğiyle ilgili detayları da göreceğiniz bu heyecan verici belgeseli Netflix’ten izleyebilirsiniz. Yalnız Netflix’in açıklamasında Rolling Stones’un “Küba’da çalan ilk rock grubu” olduğu söyleniyor, o yanlış. Stones’tan yıllar önce, 2001’de Manic Street Preachers da Küba’da bir konser vermişti. Üstelik seyircilerin arasında Fidel Castro da vardı!
Shine A Light (2008)
Hep söylediğim bir şey vardır: Martin Scorsese k.çını çekse izlerim. Düşünün bir de Rolling Stones’u çekmiş, izlemez miyim!
Evet, adını Stones’un aynı adlı şarkısından alan Shine A Light, yönetmenliğini Martin Scorsese’nin yaptığı bir konser belgeseli. Üstelik müzikleri kaydeden ve miksleyen de bir başka büyük usta Bob Clearmountain.
Shine A Light, Rolling Stones’un 29 Ekim ve 1 Kasım 2006 tarihlerinde New York’taki meşhur Beacon Tiyatrosu’nda verdiği konserleri konu ediniyor. 1 Kasım akşamı gerçekleşen konserin görüntülerine yer verilen belgeselde, ara ara grup üyeleriyle yapılan röportajları dinliyor ve konser hazırlığına tanık alıyoruz.
Rolling Stones’u bir konserin başından sonuna dört dörtlük şekilde gösteren Shine A Light‘ın bir önemi de kaydedilen ancak belgeselin son halinde kullanılmayan 29 Ekim performansında gizli. Bu konseri izlemeye gelenlerden biri de yıllarca Stones’un yapımcılığını yapan, grup üyelerinin dostu, Atlantic Records’un kurucusu efsanevi yapımcı Ahmet Ertegün’dü. Ancak Ertegün, konser öncesi kuliste düşerek başını çarpmış ve beyin kanaması geçirmişti. Hastaneye kaldırılan Ertegün, maalesef günler süren yaşam mücadelesini 14 Aralık’ta kaybederek aramızdan ayrılacaktı.
Crossfire Hurricane (2012)
Doğrusunu isterseniz, okumayı çok seven biriyseniz Crossfire Hurricane sizin için ancak çerez olur. Çünkü bu belgesel, Rolling Stones’a dair bugüne değin söylenmemiş hiçbir şey söylemiyor. Ancak grupla yeni tanışmışsanız grubun tarihini öğrenmek için izleyebileceğiniz en iyi ve derli toplu yapımların başında Crossfire Hurricane belgeseli geliyor.
Brett Morgan tarafından yazılıp yönetilen bu belgesel, adını Stones’un en meşhur parçalarından “Jumpin’ Jack Flash”te geçen bir sözden alıyor. Gruba dair arşiv görüntüleriyle grubun röportajlarını bir araya getiren Crossfire Hurricane, Stones’un kurulduğu günden 1981’e dek geçen dönemini orijinal bir biçimde olmasa da doğru dürüst anlatmayı başarıyor.