Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Game of Thrones Final Sezonu 1. Bölüm: Ne Umduk, Ne Bulduk?
[highlight]Tüm zamanların en popüler, hakkında en çok konuşulan dizilerinden Game of Thrones, geçen pazar final sezonuna başladı. Bu gece de 2. bölüm yayınlanacak. Öncesinde ilk bölümün ayrıntılı bir değerlendirmesi geliyor. Buyurunuz…[/highlight]
Game of Thrones, bugüne kadar çekilmiş en yüksek bütçeli, hakkında en çok spekülasyon ve teori üretilen TV dizisi. Hal böyleyken final sezonunun her karesinin ne denli önemli olduğu aşikâr. 2011’den beri takip ettiğimiz Taht Oyunları macerasının sonuna doğru yaklaşırken, her bölümün heyecanını sizlerle paylaşabilmek adına Fulya Turhan, Ezgi Özcan ve Koray Kaplıca’nın değerlendirmeleri her hafta sitemizde. İlk bölümle başlıyoruz…
Fulya: Game of Thrones‘un merakla beklenen sezon finalinin ilk bölümü geçen pazar yayınlandı. Böylece efsane dizinin finali için geri sayıma başlamış olduk.
Ezgi: Türkiye’deki Game of Thrones seyircisinin final sezonundan çok, kendi beklentilerine odaklandıklarını söyleyebilirim duygusal olarak. Bu yüzden de heybesi dolu karakterlerin seyir keyfinden ziyade, dizinin yakasına yapışmayı tercih ettiler niyeyse. Halbuki senaryonun son sezonla ilgili ana görevi, bütün bağlantıları ve kesişmeleri sererek, yaklaşan savaşta yaşanacak muhtemel çatışmaların taşlarını döşemek bence.
Fulya: Final sezonunun ilk bölümünün adı Winterfell. Dizinin ilk bölümünün adı da Winter is Coming’di. Kış en nihayetinde geldi. O zaman Winterfell sahnesiyle başlamıştık. Şimdi yine Winterfell’deyiz. Winterfell şu an Stark hanesine ait ancak aileden eksikler var tabii.
Koray: Catelyn ve Ned Stark’a acı bir şekilde veda ettik geçen sezonlarda. Yine Robb Stark da Kızıl Düğün’de Lannisterların oyununa gelmişti.
Fulya: Evet. Rickon Stark zaten Ramsey Bolton’ın kurbanı oldu. Şimdi geriye kalan Starkların hepsi Winterfell’de. Benim için tuhaf bir duyguydu tekrar Winterfell’de olmak.
Koray: Starkları yine meydanda topluca gördüğümüz ilk sahne de Kral Robert’ın Winterfell’e geldiği zamandı. İki sahnede müziklerin de benzer olmasının izleyicilere de bu tuhaf duyguyu geçirdiğini düşünüyorum.
Fulya: Kesinlikle. Yani büyük savaş öncesi eve dönüş gibi bir şey bu aslında. Winterfell çok soğuk ve aynı zamanda da sıcaktı bu bölüm. Starklar nihayet buluştu, Ölüler Ordusu duvarı aştı, herkes Winterfell’de toplandı. Daenerys, Jon, Sansa, Arya, Bran, Jamie, Tyrion, Lord Varys, Sör Jorah Mormont, Gendry, The Hound, Unsullied Ordusu, Dothrakiler, Ejderhalar Drogon ve Rhaegal. Atladığım birileri var mı?
Koray: Atladığın biri yok ama “herkes” Winterfell’de değil. Cersei kampı yeni gelişmelere gebe. Aslında bu bölüm, uzun zaman sonra birçok yerde farklı gelişen öyküleri üçe indiren bir geri dönüş oldu. Winterfell, King’s Landing ve Ölüler Ordusu’nun yürüyüşü.
Fulya: O halde önce biraz Winterfell’den bahsedelim. Buluşmalar, karşılaşmalar, tanışmaların görüldüğü bir bölümdü. Mesela biz ejderhaları ilk sezonun final bölümünde görmüştük ilk olarak ama Arya ve Sansa, ejderhaları ilk kez gördüler. Bu da çok seyircinin zaman ve mekân algısıyla oynayan ilginç bir karşılaşmaydı bana kalırsa.
Koray: Ejderhaların en etkileyici göründüğü bölümdü bu bence. Görsel efektler oldukça iyi kullanılmış. Sansa ve Arya’nın şansına, ejderhaları yetişkin hallerinde gördüler.
Fulya: Daenerys’in Winterfell’e girdiği sahne de ilginçti. Kuzeyliler bir yabancı olarak şüpheli gözlerle bakıyorlardı tabii Daenerys’e, ta ki ejderhalar havada süzülene ve insanlar bağırarak oraya buraya kaçışana kadar. Şüphenin yerini korku aldı bence.
Koray: Daenerys’in çok da alışık olmadığı insanlar, Kuzeyliler ve genel olarak Westeroslular. Dany’nin Essos’ta strateji yapabilmesi kolaydı. Kuzey’de ejderhaların oradaki halka Dany’nin babasını hatırlatmaları sıradan insanların gözünde korku uyandırdı tabii.
Fulya: Hatırlarsın Jon, Sansa ile konuşurken Daenerys için “O babası gibi değil,” dedi. Bence geleceğe dair önemli bir ipucu olabilir bu. Bir “Mad Queen” doğabilir. Dany’nin Essos’ta strateji kurabilmesi neden daha kolaydı peki?
Koray: Bunu hem senaryoda Essos’un üvey evlat muamelesi görmesiyle hem de Dany’nin orada mücadele ettiği yapıların farklı olmasıyla açıklayabiliriz. Karakterler çok işlenmemişti bu nedenle Dany temelli bir dominasyon mücadelesi gördük. Westeros’ta ise insanlar “özgür” ve bağları aile ve klan temelinde ilerliyor. Dany’in karşısına çıkıyorlar ve teslim olmuyorlar, tıpkı Samwell Tarly’nin babası ve kardeşi gibi. Dany’nin bu gerçeği yavaş yavaş anlayacağı ve zıvanadan çıkabileceği bölümlerin geleceğini düşünüyorum.
Fulya: Kesinlikle olası. Zaten Kuzeylilerin ve Sansa’nın, hatta Arya’nın da Daenerys’e kolay kolay boyun eğeceğini düşünmüyorum. Sansa ile Daenerys’in karşılaşması da bu bölümün önemli sahnelerindendi bence. Sansa bu bölümde dış görünüşüyle göz kamaştırıyordu ki zaten Dany de dile getirdi bunu. Sansa, “Winterfell sizindir kraliçem,” dediğinde de pek memnun oldu. Fakat Sansa, Jon’a da kızgın tabii, Dany’yi kraliçe olarak kabul ettiği için.
Koray: Karşılaşma, bana biraz Sansa’nın gönülsüz iktidar isteme yapısının bir yansıması gibi geldi. Sansa bir şey olmak istiyor ama bunun zamanını bekliyor belki de. Konseyde Jon Snow’a karşı çıkılırken yüzünde hafif bir gülümseme olması manidardı.
Fulya: Winterfell’deki konsey tuhaf bir sahneydi zaten. Her şeyden önce bir çok başlılık mevcut, bu belli. Bölümün sonunda Night King tarafından öldürülen küçük Umber Lordu “Leydim, Lordum, Kraliçem,” dedi mesela, biraz da çekinerek. Bir çocuğun yapacağı masum bir hareket gibi görünüyor ama gerçekleri de yansıtıyor. Küçük Leydi Mormont’un (kendisi Sör Jorah Mormont’un da kuzeni oluyor) sitem dolu konuşmasından sonra Jon ortamı yatıştırmaya çalışıyor, “Kuzey’i seçtim,” diyor ancak konseydeki lordları, leydileri yine de ikna edemiyor. Ardından Tyrion konuşmaya başlıyor ama “Lannisterlar da geliyor,” der demez ortalık yine karışıyor. Ben sanki Jon, Tyrion, Dany gibi güçlü karakterlerin büyülerini kaybettiklerini hissettim biraz. Ya da sert kuzeylileri ikna etmenin başka yollarını bulmaları gerekecek. Ne dersiniz?
Koray: Zor kullanma ve insanların rızalarını alma, bir yerde otorite kurmanın ikiz özellikleri. Dany askeri gücünü getiriyor yanında Jon ve Tyrion ile. Ve ortak düşmana karşı hareket gibi bir ortak amaç var. Ama herkes ya sonrası sorusunu da haklı olarak soruyor kendine. Targaryernler bir nesildir görünmeyen ve hiç iyi izlenim bırakmayan bir hanedan. Bu rıza meselesi bir sezonda çözülecek mesele değil tabii ki ve belli ki senaristler bunu bir tansiyon olarak büyük savaşa entegre edecekler gibi.
Fulya: Dany de takındığı tavır itibarıyla rıza almaya çok meraklı değil sanki. Sansa zaten boyun eğmeye meraklı değil. Konseydeyken de bu gerilimi hissettik. “Ejderhalar ne yer ki sanki?” dedi Sansa, Dany’e. Danny de “Ne isterlerse,” yanıtını verdi. Seni bile yerler der gibi yani. Ardından Jon’a dert yandı ama ben onun kraliçesiyim diye. Bence bu noktada Dany’yi dizginlemek için Sör Jorah ve Tyrion’a büyük iş düşecek.
Koray: Ya da hiç dizginlemek için uğraşmayıp Jon’un tahtın varisi olduğu gerçeği, bambaşka güç değişkenlerini ortaya çıkaracak. Bu bölümle önümüzde aslında Ölüler Ordusu meselesine eşdeğer olabilecek potansiyelde çatışmalar belirdi. Jon’un taht iddiasının bu sezonda pas geçilecek bir gerçek olmayacağı ortada. Dany’nin babasına doğru giden, gittikçe güce susama durumunda olduğu da ortada.
Ezgi: Dany ejderhaların annesi olduğunu keşfettiğinden beri, kendini kaçınılmaz bir hükümdar olarak görüyor. Sezonlardır Dany karakterinin üstün amacı, kraliçe olmak üzerine kurulu. Dany adaletli ve merhametli olacağı konusunda da kendine çok güveniyor. Jon’un bir Targeryan olduğu ortaya çıktığı anda, Dany’nin büründüğü o bütün rol elinden alınmış olacak. Ve o rol elinden alındığından geriye Dany’den ne kalacağı, onun asıl sınavı olacak. Bu sınavın sonucu, ölüm kalım savaşının bütün seyrini değiştirecek bir aksiyona dönüşecek muhtemelen. Ki ben bunun kocaman bir hareket olmayacağını, gösterdiği anlık minicik bir zaafın kelebek etkisiyle büyüyerek bu cepheyi daha da zora sokacağını sezinliyorum.
Fulya: Katılıyorum. Zaten o kadar sakin başladı ki bu sezon, mutlaka büyük trajedilere, çekişmelere ya da mücadelelere gebe. Ben açıkçası Jon ile Dany arasındaki ilişkiyi hep suni bulmuştum. Masallarda gördüğümüz prens-prenses modeli, mutlaka olması gereken bir birliktelik gibi. Fakat Jon’un bakış açısının değişeceğini düşünüyorum Dany’ye karşı.
Koray: İkisi arasındaki romantik ilişkinin yapaylığı, benim de içimde kanayan bir yara. Bunu hem senaryo açısında hem de oyunculuk açısından net bir şekilde söyleyebilirim. Jon ve Dany’li sahneler, bana işkence gibi geliyor izlerken ki bunda yalnız olmadığımı da biliyorum. Bu konuda senin tezine şöyle bir katkıda bulunabilirim belki; Jon’un bu hain damgasını daha önce Nightwatch’ta da yemişti sanki.
Fulya: Evet ama artık Jon Snow da ejderhaya binebiliyor, bunu atlamayalım.
Koray: Jon Snow’un ejderhaya binme denemesinin biraz “haybeye” gitmesi de bölümle ilgili olumsuz görüşlerimdendi. Ejderhalara Targaryenlerin biniyor olması, Dany tarafından da bilinen bir şey diye düşünüyorum. Jon’un ejderhaya binmesi, biraz daha fazla tepkiyi hak ediyordu.
Ezgi: Bence de Dany’nin şaşırması gerekiyordu. Hatta 7. sezonda Jon’un ejderhaya dokunabildiğini gördüğünde de şaşırmıştı ama öyle aman aman büyük bir tepki vermemişti. Ama Jon’un burada eli ayağı zor tutarak edindiği ejderhaya binme tecrübesini savaşın ortasında ejderhalara söz geçirebilen ikinci kişi olma ihtimali izleyebilir. Bu bomba etkisi yaratacağı gibi ilk bölümdeki o “haybeye” hissi, yerini kendini tamamlamış bir sahne zevkine bırakabilir.
Fulya: Evet, Rhaegal resmen Jon’un önünde eğiliyor sırtına çıkabilmesi için. Aynı şekilde Jon’un ejderha üzerinde süzüldüğünü Varys, Sör Jorah ve Tyrion üçlüsü de görüyor. Bence de biraz daha fazla tepkiyi hak ediyordu ama Ezgi’nin söylediklerine katılıyorum. Ben görsel açıdan bu sahneyi beğendim. Bana biraz Harry Potter’ın Buckbeak’e bindiği sahneyi hatırlattı. Sansa ve Tyrion buluşmasına ne diyorsunuz peki? İkili birbirini en son Joffrey’nin düğününde görmüştü. 4. sezondu sanırım. İkisini tekrar bir arada görünce Sansa’nın ne kadar yol kat ettiğini daha net bir şekilde görebiliyoruz aslında. Olgun, özgüvenli, korkusuz ve hatta neredeyse Tyrion kadar esprili.
Koray: Ben Sansa konusundaki coşkuna çok ortak olamayacağım. Sansa’nın bu gelişimi doğrusal olarak Catelyn Stark’a doğru mu gidiyor yoksa arada bir olanlara göre küçük dalgalanmalar mı izliyoruz emin olamıyorum. Sansa elbette ateşlerden geçerek bir yerlere geldi. Özellikle Ramsay Bolton. Şu anki karakteri, geçen sezon kaldığımız yerden biraz devamı gibi geliyor bana. Tyrion irtifa kaybediyor asıl onu konuşmak lazım…
Ezgi: Senaryo, Tyrion’un diplomasi zekâsını köpürterek gönlümüzde taht kurmasını sağladı. Ancak Dany’nin yanına yolculuk ederken bize vaat edilen “Offf Tyrion şimdi neler yapacak, ne harikalar yaratacak!” hissiyatını hiçbir zaman yeterince alamadığımızı düşünüyorum. Yükselttikleri beklentiyi karşılayan bir Tyrion göstermediler bize. 7. sezondan kalma bir irtifa kaybetme hali var gibi.
Fulya: Sansa’nın Catelyn Stark’a yetişebileceğini düşünmüyorum kesinlikle. Arya’nın dediği gibi, tanıdığı en akıllı insan olduğunu da düşünmüyorum. Ama kendisi Winterfell Leydisi artık. Dolayısıyla Tyrion’un karşısında da daha güçlü. “Tanıdığım en zeki adam olduğunu düşünüyordum,” diyor örneğin. Sansa’nın bu öngörüsü doğru değil mi sizce de? Cersei, Jon’un yanında savaşmak için mi gönderecek ordusunu? Başka hiçbir hesabı olmadan?
Koray: İzleyicilerin söylemek istediklerini söyledi derken tam da bunu kastediyordum. Eğer Cersei, karnında olduğunu bize inandırdığı bir çocukla Tyrion’u kandırabiliyorsa biz de karakter olarak Tyrion’da bir sorun ararız ki arıyorum ben. Dizinin sonunu derinden etkileyecek bir hata yapmış olabilir Tyrion. Bu sezon ne yapacağını, ne olduğunu en merak ettiğim karakter Bran Stark. Ağzından ne çıktığına baktığımız bir karakter ama konuşmuyor. Bran ile ilgili benim en inandırıcı bulduğum teori, duvarı yapanın o olduğunun iddia edilmesi. Duvarı yapanın adı Bran The Builder ve Orman Çocukları’nın tapındığı ağaçlar, mekân ve zamanın ötesini görebiliyor. Bunlar üzerinden zaman yolculuğuyla Bran’ın bir şekilde bağlanmasını bekliyorum. Ama belki de bu sezonda onunla ilgili hiçbir şey de öğrenemeyebiliriz. Bran’ın bu sezonda önemli olacağını düşünmem de biraz öyküyü derleyip toparlama etkisinde güçlere sahip olma potansiyeli aslında. Altı bölüm çok kısa tüm hikâye karmaşasını bitirmek için. Çok yıkıcı şeyler olacaktır. Bir de Bran gibi bir karakter de senaryonun dizgesinde biraz atlamalar yaptıracaktır diye düşünüyorum.
Fulya: Evet katılıyorum sana bu konuda. Ben en çok Bran’ın Jamie ile ilgili ne yapacağını merak ediyorum. O da ilginç bir karşılaşmaydı. Jamie’nin Bran’ı fark ettiğinde yüzünün aldığı hal inanılmazdı. Sanki biraz eskiden olduğu insandan da hoşlanmıyor gibi. Jamie de çok yol katetti, Cersei’yi terk edip Winterfell’e geldi en nihayetinde. Jon ile Bran da en son 1. sezonun ilk bölümünde görüştüler yanlış hatırlamıyorsam. Zaten Bran da kendinde değildi o zamanlar. Duygusal bir buluşmaydı ikili için ancak yine de Arya ile Jon’un buluşması kadar etkileyici değildi sanki. İkisinin arasında çok başka bir bağ olduğunu ilk bölümden biliyoruz zaten. Onlar da birbirlerini en son yine ilk sezonun birinci bölümünde görmüşlerdi.
Koray: Arya-Jon buluşmasının en önemli kısmı aile meselesiydi bence. Bu bölümde Jon’un Arya’ya “Ben de senin ailendenim,” demesi ve bölümün sonunda Targaryen olduğunu öğrenmesi ironikti.
Fulya: Peki ya da King’s Landing’de durum ne? Cersei, kendince planlar peşinde. Euron Greyjoy, Iron Fleet ile King’s Landing’e ulaştı. Yanlarında Kaptan Strickland yönetimindeki Golden Company de var. Onlar da Essos’tan geliyor. Euron Greyjoy’u biraz daha yakından tanıdık sanki. Çok da zeki olmayan, küstah bir adam. Sadece iyi bir denizci.
Koray: Bölümün King’s Landing’li kısımları sadece merak uyandırdı. Açıkçası Cersei yaptığı veya yapacağı planlar için de çok umut vermiyor (ya da umut mu veriyor demeli). Qyburn’ü bile şaşırtan tepkiler veriyor. Yine Bronn’u Jamie ve Tyrion’u öldürmesi için tutması da genel olarak ne düşündüğüyle ilgili bir taslak oturtmadı. Euron hakkında pek bir şey söyleyemem ama Yara’nın bir B planından bahsetmesi, açıkçası sezonu benim için farklı bir boyuta taşıyor. Yara’nın Ölüler Ordusu’nun denizden geçemeyeceğini düşünüp Iron Islands’a dönmesi de hikâyede farklı bir kapı açtı.
Fulya: Ben de Yara’nın önemli rolü olacak diye düşünüyorum ilerleyen bölümlerde. Bu arada Theon’un da çok yol katettiğini görmüş olduk. Bronn’a verilen yay, Tyrion’un babaları Tywin’i öldürdüğü yay. Ayrıca Joffrey’nin elinde de görmüştük bu yayı. O da sembolik bir anlam taşıyor. Cersei, iki kardeşinden de intikam almak istiyor, bu kesin. Bronn da zaten pragmatik bir karakter olduğu için bunu gerçekleştirecektir diye düşünüyorum. Tabii Jamie ve Tyrion Ölüler Ordusu’nun elinden sağ çıkabilirse. Ölüler Ordusu demişken, merak ettiğim bir şey var: Dizi boyunca Night King’in spiral sembolünü çeşitli yerlerde gördük. Bu bölümde de Umber Lordu’nun öldürülüş ve o sembole oturtuluş biçimi çok dramatikti. Duvar yıkılmış, Night King’in elinde yetişkin bir ejderha var, yaşayanları öldürmek için harekete geçmiş durumda. Peki neden hâlâ mesaj bırakmak peşinde?
Koray: White Walkers stratejisi ne olacak tahmin edemiyoruz çünkü elimizde onların zayıf yanlarıyla ilgili çok az bilgi var. Bu mesajlar güneye doğru inişlerinden daha dikkatli davranacaklarının bir işareti gibi. Spiral sembolünün ne anlama geldiği ile ilgili çok çeşitli fan teorileri var; bölümün sonunda bunu dramatik olarak görmüş olmamız da bana sanki bu sembolle ilgili ayrıntılar gelmeye başladıkça düğümün çözüleceğini düşündürtüyor. Samwell Tarly’nin Citadel bölümlerinde spiralin aslında Orman Çocukları’na ait bir simge olduğunu öğrenmiştik. Benim ilk aklıma gelen, bunun bir büyü olabileceği. Hatta daha da spekülatif olarak belki de Ölüler Ordusu için duvarı geçmek, onlar için hayırlı olmamıştır. Bunu aslında duvarın sadece Bran’in önderliğindeki insanlar tarafından yapılmadığı, aynı zamanda Orman Çocukları’nın maneviyatıyla yıkandığı bilgisinden çıkarıyorum biraz. Fiziki olarak duvarın yıkılmış olması etkisini tamamıyla yitirmediği anlamına da gelebilir.
Fulya: İlginç bir teori. Evet, dediğin gibi ilerleyen bölümlerde daha da anlam kazanabilir bu sembol ve daha fazlası. O halde haftaya tekrar görüşmek üzere…