“Herkes Biliyor”: İran’dan İber Yarımadası’na Bir “Yol Kazası” I Gözde Güven
[highlight]Bir Ayrılık ve Satıcı ile iki kez Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kazanan Asgâr Ferhâdî, kemikleşmiş seyircisini hayal kırıklığına uğratacak kadar sönük bir senaryoyla geri döndü. Kilit rolleri Hollywood yıldızlarının üstlendiği Herkes Biliyor, temelde Ferhâdî sinemasının dert ettiği meselelere dokunsa da ne derinlere inebiliyor ne de merak duygusu uyandırıyor. Ahlaki seçimler ve sınıfsal önyargılar temalı aile dramlarıyla nam salan, ikilemde bıraktığı seyircisine vicdan muhasebesi yaptıran İranlı yönetmen, Batı’nın rüzgârına kapıldıkça kendi coğrafyasından beslenen yaratıcı kimliğini biraz kaybetmişe benziyor…[/highlight]
2018 Cannes Film Festivali’nin açılışında gösterilen Herkes Biliyor, Geçmiş‘ten (2013) sonra Asgâr Ferhâdî’nin İran dışındaki bir ülkede ve Farsça haricinde bir dilde çektiği ikinci film.
Madrid yakınlarındaki bir kasabada İspanyolca çekilen filmin başrollerinde iki Hollywood yıldızı var: İspanyol çift Penélope Cruz ve Javier Bardem… Arjantin ve dünya sinemasının önemli oyuncularından Ricardo Darin de cabası. Haliyle gişede başarıyı garantileyen Ferhâdî’, seyircinin filme dair beklentisini de yükseltiyor.
Seyirci, daha filmin başında hayal kırıklığına uğruyor
İranlı yönetmenin kamerası, kendi coğrafyasına çok uzak bir ülkeye uzanıyor ve düğün için bir araya gelen geniş bir İspanyol ailenin üyeleriyle bizi tanıştırıyor. Yıllar önce yerleştiği Arjantin’den iki çocuğuyla birlikte büyüdüğü kasabaya dönen Laura, kız kardeşinin düğününde hayatının trajedisini yaşıyor. Ona yardım etmek için en çok çırpınansa, bu ailenin içinde büyümüş Paco oluyor. Laura’nın eşi Alejandro’nun da gelişiyle eski defterler yeniden açılıyor, aslında herkesin bildiği aile sırları birer birer dillendirilmeye başlanıyor. Ancak yönetmenin sinema diline aşina olup da umduğunu bulamayan seyirci, daha filmin başlarında hayal kırıklığına uğruyor. Neden mi?
Sevilen tarzının hayli dışında
Elly Hakkında, Geçmiş, Bir Ayrılık, Satıcı… Ferhâdî’ filmlerinde eksik parçalarla donatılan seyircinin temel motivasyonu, başlangıçta cevapsız sorulara yanıt bulmaktır. Sırlar ortalığa dökülüp film sona erdiğindeyse artık o yanıtlar önemini yitirir. Bilinmezlikleri çözmenin hiçbir anlamı kalmaz. Çünkü bu aşamada kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar veremeyen seyirci, çıkmazdaki karakterlerle (suçluyla veya suçsuzla) güçlü bağlar kurar ve kendini ahlaki tercihleri sorgularken bulur. Fakat son filmi Herkes Biliyor ile o çok sevilen tarzının bir hayli dışına çıkıp Batı sinemasına öykünen yönetmen, psikolojik gerilim vaat eden ama karakterlerin iç dünyalarını anlatmakta yetersiz kalan bir “polisiye”ye imza atıyor. “Şüphe”nin aile arasındaki güveni nasıl zedelediğini ve yalanlar üzerine kurulu ilişkilerin nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu vurgulamak isteyen Ferhâdî”nin asıl odak noktası bile gelişigüzel bir anlatıma bürünüyor.
Herkes, her şeyi biliyor!
Filmde bulmaca çözmeye heveslenen seyirci, senaryo cilvelerinin başarısız uygulaması sonucu bir anda bütün cevapları önünde buluveriyor. Yani tıpkı filmin ismi gibi herkes, her şeyi biliyor. Zaten yaratıcı bir öyküsü olmayan film, gizem de vaktinden önce ortadan kaybolunca iyiden iyiye yavanlaşıyor. Polisiye filmlere özgü hedef saptırma hilesi bile kendisini hemen ele verip anlamını yitiriyor. Ferhâdî”nin incelikli senaryolarında beslendiği temel unsur olan sınıf çatışması da bu kez üzerinde pek durulmayan “ayrıntılar” olarak havada kalıyor. Filmin yönetmenin diline en çok yaklaştığı nokta, işlenen suçun amacını ortaya çıkarmaktan çok, o suçun aile üzerindeki ahlaki ve vicdani yansımalarına odaklanması oluyor. Manevi değerler yine maddi gücü yerinde bir aile üzerinden sorgulanıyor ama bu kez seyirciyi ne şaşırtacak ne de sarsacak bir öykü bu…