İyi Ki Onurr Var
Türkçe pop bitti abi ya!” konuşmalarının bol bol yapıldığı günlerde göğsümü gere gere onun adını verebiliyorum: İyi ki Onurr var! Onun gibi, işin arka planına eğilen çok az isim çıkıyor, biliyorsunuz. Onur’a ne zaman vurulduğumu da hemen söyleyeyim: Pandeminin fazlasıyla ağır geçtiği dönemde evinde tek başına çalıp söylediği Instagram yayınları sırasında! Evdeki kayıt mikrofonu bile kullanılmıyordu çoğu zaman. Çıplak sesle içinden geldiğince nasıl güzel şarkılar söyledi öyle! Olay salt şarkı söyleme meselesi de değil, kalbinden dökülen kelimelerin uyumu sizi düşünmeye itiyor adeta. Kendisi çok dillendirmez ama Boğaziçi mezunu birinin yazdıkları elbette farklı oluyor. Lisanstayken Kierkegaard okumayı seven, Minnesota’da özel bir kütüphanede yaz boyunca araştırmalar yapan bir sanatçı, içindekini başka türlü söze döküyor haliyle.
Bakkal popun müzik piyasasını domine ettiği dönemlerde grubu Sakin ile Boğaziçi Üniversitesi’nde Taşoda performanslarıyla müziğe başlayan Onur Özdemir’in sahne personası Onurr tam bir hit makinesi. Yeni nesilden Sezen Aksu’ya şarkısını verebilmiş tek isim o (Günaydın Memur Bey). Son dönemin en büyük hiti Simge’nin Aşkın Olayım’ı da ona ait. Bu şarkıyı kimi Icardi’nin golleri kimi de Erkan Baş’ın vaatleri üzerine bağıra bağıra söyler hale geldi. Sonuç olarak tüm ülkenin buluştuğu nadir şarkılardan biri olarak tarihe geçti.
Yeni albümü Methiyeler’in çıkışı tam da karanlık deprem günlerine denk geldiği için bir kez daha o günlere dönmekte yarar var. Sürekli yeniyi üretmenin peşinde olan müzisyenin farklı keşif noktalarını bir araya getirdiği albümde daha deneysel ve cesur bir Onurr görüyoruz. O, birçok tarz denemesini maymun iştahlı olmasına bağlıyor. Ama sanatçı dediğin deneyerek yoluna devam eder zaten, kimse bu duruma şaşıramaz.
Afro-beat ve house vuruşlarının bir hayli çarpıcı olduğu albümü dinlerken insan bir an önce yaz gelsin ve Onurr sahnede izlensin diye geçiriyor içinden. Bazen rock soundlarında, arabesk gırtlakta ve müthiş dans şarkılarında görüyoruz onu. Genelden farklı olarak, moda neyse ona yönelme üzerine ilerleyen bir kariyer değil onunki. Tek amacı gerçekten içinden geldiği gibi müzik yapmak. Zaten bu yüzden birçok şarkıcımız var, evet ama gerçekten yetenekli isimlerimiz çok az. Bu yüzden Onurr’a ne kadar methiye düzülse az!
Harry Styles’a Düşmek
Prime Video’daki My Policeman’i izlerken Harry Styles’ın oyunculuğunu gözlemleme fırsatı buldum. Öyle ya, müzik dünyasında bir Harry Styles abartısı geçip giderken, ne var bu çocukta, diye sormadan olmaz. Adı açıklandığı zaman kendisinin bile şaşırdığı Grammy’nin en prestijli ödülü “Yılın Albümü” neden ona gitti mesela? Evet, inci kolye ve oje ile başlayan yolculuğunun görsel tarafı harika. LGBTQ+ topluluğunun bile giymeye cesaret edemeyeceği kıyafetleri çok iyi taşıyor, anladık. Peki, şarkılar? Hani, giderli şarkıları için Taylor Swift dinleyen kitle ona da bayılıyordur, bir şey diyemem. Ama ne zaman Harry Styles albümü dinlemeye kalksam sonuna ulaşamadan bıkıyorum. Türkiye’de benzeri pek çok olan, “güzel çocuklara albüm yapalım ama şarkı konusuna çok eğilmesek de olur” kafası Styles üzerinde deneniyor gibi. “Watermelon Sugar”ın başarısına diyecek yok. Başka bir şarkısı var mı derseniz, herhalde buna sadece genç hayranları evet diyebilir. My Policeman’i izlerken sürekli bunları düşünmekten alamadım kendimi. Aktör olarak çok iyiymiş bir de, bunu da söylemek lazım. Sonrasında hızımı alamayarak Olivia Wilde’ın yönetmen olarak karşımıza çıktığı Dont Worry Darling’e de girdim ki, bravo! Adam gerçekten yaşayarak oynuyor. Seneye bir de Oscar alır herhalde. Amerikan dünyasının “ürün” starlarına ne olacağını önceden kestirmek zor.
Bu yazı, Episode’un 48. sayısında yayımlanmıştır.