Julio Torres: “Fantasmas sınıflandırması zor bir dizi”

 Julio Torres: “Fantasmas sınıflandırması zor bir dizi”

Yakın zamanda BluTV’ye yepyeni ve çok ilginç bir komedi dizisi eklendi: Fantasmas. Julio Torres’in yazıp başrolünü üstlendiği bu yer yer sürreal bilim kurgu – komedi dizisi, eğlenceli olmasının yanı sıra oldukça ilham verici ve şaşırtıcı. HBO yapımı dizide New York’a bambaşka bir gözle bakarken Julio Torres’in altın istiridyenin izindeki gerçeküstü yolculuğuna tanık oluyoruz.

İşin en güzel yanı da bu keyifli diziyi yaratıcısı Julio Torres ile konuşma fırsatı bulduk. Buyurun Fantasmas’ı bizzat Julio Torres’ten dinlemeye… Keyifli okumalar!

Öncelikle tanıştığımıza memnun oldum ve dizi için tebrikler! Fantasmas, pek alışıldık komedilerden değil. Sürrealist bir yanı var. Fantasmas’ın mizah anlayışını nasıl tarif edersin?

Sınıflandırması zor bir dizi. Saturday Night Live ya da Portlandia gibi geleneksel skeç komedisi ile fantastik ve çok teatral bir şeyin birleşimi gibi. Mesela çocukken çok sevdiğim bir Lars von Trier filmi vardı, Dogville. Biraz onun gibi, biraz da Disney’in farklı büyülü anların yaşandığı ama bazen bunların birbiriyle bağlantılı olmadığı animasyon filmi Fantasia gibi. Bilemiyorum. Bence bu bizzat görmeniz ve size uygun olup olmadığını anlamanız gereken bir deneyim. Başka projelerimde birçok kez insanlar kafayı bulup izlemek istediklerini söylemişlerdi ve bu başta pek hoşuma gitmemişti. Şimdi ise bu belki de iyi bir şeydir diyorum.

Komedi dizilerinde sıcak tonlar görmeye alışkınız. Ama Fantasmas dizisi renk paleti ve çekim stiliyle oldukça retro-fütüristik. İzlerken kendimi eğlenceli, oyunlu bir Blade Runner evreninde gibi hissettim. Dizideki sinematografik tercihleriniz ve bunların hikayeyle ilişkisinden bahseder misin biraz?

“Fantasmas” sözcüğü İspanyolca’da “hayaletler” anlamına geliyor. Konsept, New York’u çok yoğun nüfuslu ama insanların sürekli arayışta, yabancılaşmış ve biraz hissettikleri; hayaletler gibi görülmediklerini düşündükleri bir şehir olarak tasvir etmeye dayanıyordu. 

Görüntü yönetmenimiz Sam’e sürekli söylediğim şey, her zaman en hayaletvari seçimi yapmasıydı. Böylece her şeyi çok karanlık yaparken bir şeyleri da parlattık. Sonra setlerin etrafında siyah boşluklar olmasına karar verdik. Biraz da Age of Empires’dan esinlendim. Hiç Age of Empires oynadın mı?

Elbette!

Öyleyse Age of Empires’ta haritanın başta karanlık olduğunu ve bir karakteri hareket ettirdikçe aydınlandığını bilirsin. Bundan çok esinlendim çünkü insanlar olarak sadece deneyimlerimiz kadarını görebildiğimizi düşünüyorum. Gerisi karanlık ve orada ne olduğunu aslında duygusal olarak bilmiyoruz. Ben de Fantasmas’ta bu fikirle oynamak istedim. Evet, dediğin gibi şehri renkli değil ama güzel ve aynı zamanda biraz korkutucu ve biraz da yalnız olarak göstermek istedim. Sanırım yalnızlık gerçekten üzerinde durduğum bir konuydu.

Julio Torres: “HBO, Fantasmas’ta ne istersem yapmama izin verdi.”

Bana kalırsa bazı komediler yerel, bazıları evrensel oluyor. Burada yerel ve evrenseli en geniş anlamıyla kullanıyorum. Yani, bir ABD’li ve bir Türk aynı şeye gülmeyebilir; bir işçi ve bir patron ya da bir sanatçı ve mühendis de. Fantasmas’ın hedef kitlesi ne?

Hedef kitlenin ne olduğunu hiç düşünmedim. Ben televizyon endüstrisi çok gelişmemiş bir ülkede, El Salvador’da büyüdüm. Her yerden televizyon programları ve diziler izledim. Bunlarla gerçekten ilişki kurabileceğimi hissettim. Yani bence bir iş iyiyse küresel olabilir. Ve bu bence çok heyecan verici bir şey. Şu an seninle, hiç gitmediğim bir ülkeden biriyle konuşuyorum; harika! Bence biri diziyi anlamıyorsa yabancı olduğundan değil, sadece sevmediğindendir ve bu da gayet normal.

Dizide birçok konuk yıldız da var: Julia Fox, Alexa Demie, Steve Bescemi ve diğerleri… Tüm bu kişiler nasıl bir araya geldi ve bu sizin yaratıcı bir kararınız mıydı yoksa HBO’nun biraz daha ticari bir kararı mı?

Benim kararımdı. HBO, Fantasmas’ta ne istersem yapmama izin verdi. Saturday Night Live’da çalışırken farklı türden oyuncularla ve farklı türden sanatçılarla çalışma deneyimini gerçekten çok sevmiştim. Burada da bunu yapmak istedim. Ve insanlar benim açtığım bu dünyaya gelmek istediği için çok şanslıyım. Sadece oyuncuları kast etmiyorum; prodüksiyon tasarımcıları, bestecileri ve diğerleri de… Farklı ve belki de bugüne kadar yapamadıkları ya da çok fazla yapamadıkları bir şeyi yapmaları için onlara bahane olmak hoşuma gidiyor. Bu yüzden dizideki ünlü konukların ama aynı zamanda New York sahnesinden tanıdığım ve çok da ünlü olmayan arkadaşlarımın birlikte çalışmasına izin verilmesi beni hem gururlandırdı hem de çok heyecanlandırdı.

Çok teşekkürler!

Ben teşekkür ederim. 

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir