Hemen Şimdi Mr. Robot’a Başlamak İçin 7 Sebep | Melike Nur Özçatalkaya
Karanlık atmosferi, alışılmadık çekim planları, oyunculuklar, müzikler, retro kültürünü post modern bir yorumla bezemesi, sosyal ve ekonomik eleştiriler derken aslında yüzlerce maddeye çıkarılabilecek olan bu yazıda, en öne çıkan birkaç sebebi derledik Mr.Robot’la ilgili. “Mr Robot güzel mi, izlenir mi, nedir, ne anlatıyor?” diyenler için hemen ilk bölümü açtıracağını düşündüğümüz, satır arası bilgileri derledik.
Breaking Bad’den Beri En Özgün Tarza Sahip Dizi
Breaking Bad montajın kralıdır, zaman sapmalarının efendisidir, nefes kesen sahnelerde popüler müziği en akıllıca ve muhteşem biçimde kullanmanın tanrısıdır. Ekranda ne olursa olsun Breaking Bad onu havalı göstermeyi başarmıştır. Her ne kadar Mr. Robot BB’i yerinden etmeye adaysa da o yer zaten 3 sene önce boşalmıştı.
Her bölüm hafızalarınıza kazınacak nefes kesen sahnelere sahip; ne zaman bir zaman sapmasında kapitalizm en sevdiğiniz bağımsız işletmeyi değiştirse ya da bir sosyopat kadının birini boğsa havalı bir şarkı o sahneyi daha da unutulmaz kılıyor.
Göreceli Olarak Hacker Kültürüne Daha Realist Bir Bakış
Eğer kodlamalara ve teknik konuları öğrenmek konusunda yeteneksizseniz o zaman birinin Facebook’unu hacklerken bile nereden başlayacağınızı bilemezsiniz ki hackerlık dünyanın en güçlü ve büyük işlerindendir. Bu tip dizi ve filmlerse on yıllardır varlar hem pek yardımcı oldukları söylenemez hem de hack kültürünü abartıyorlar.
Öte yandan Mr. Robot adalet için suç işliyor. Teknik jargonla sizi çok bunaltmıyor hem dizilerin size kendinizi aptal gibi hissettirmemesi her zaman güzeldir. Sam Esmail ve Mr. Robot’ın yazarları, bölümleri daha takip edilebilir yazıp izleyicinin de kendisini akıllı hissetmesini sağlıyor. İyi bir yazı zeki bir yazıdır aynı zamanda, bu da Mr. Robot’ı belki de bugünlerdeki en iyi kurgulanmış dizi yapıyor.
Yani, eğer “Honeypot”unuzdan “Raspberry Pi”nizi bilmiyorsanız korkmanıza gerek yok. Mr. Robot size internetin en korkulan hackerı olmanız için ilham verecek. (FBI’ın evinizi basmasından korkup yeniden hayali karakterleri izlemeye başlayacağınız güne kadar.)
Uyumsuzluğu Övmüyor
Popüler kültürde düzenli olarak özgünlükleri kutlarız. Trendleri takip etmeyen insanları bilirsiniz. Yeni Fransız dalgası filmleri izlemeyi yeni Star Wars filmini izlemeye tercih ederler ya da Açlık Oyunları’nı okumak yerine okudukları felsefi yazılar onları daha mutlu eder.
Tamam, elbette bu, olayı biraz basitleştirmek olur. Lakin dizide karakter bize, bizim genel olarak keyif alacağımız şeylerden hoşlanmamanın, diğer insanlarla iletişim kuramamanın, uyum sağlayamamanın aslında cehennem azabı gibi olabileceğini gösteriyor. Mr. Robot bize farklı olmanın ne demek olduunu gösteriyor, farklı olmanın yalnızlığa, kafa karışıklığına ve depresyona yol açabileceğini…
Uyum sağlamanın faydaları, Rami Malek tarafndan ustaca canlandırılan Elliot karakterinin Starbucks’ta oturup “o aptal Marvel filmlerini” izlediği sahnede çok güzel özetlenmiş. Bu sahne Elliot’ı mutlu gördüğümüz nadir anlardan.
Diğer diziler bize farklı olmayı öğütlerken Mr. Robot bambaşka bir perspektifle, farklı olmanın mutsuzluğa yol açabileceğini gösteriyor.
Beklenmedikliği
Her dizinin bekenmedik bir kaç sahnesi vardır ama Mr. Robot size her sozon bir kaç saşırtmacayı vaat etmiyor, hayır! Birinci ve ikinci sezonda Mr. Robot şaşkınlıktan çenenizi yere düşürecek sahnelerle dolu hem de her bölümde. (Bazen bölüm başına birden fazla kez.) Belki de bu yüzden bu dizi çok değerli, bir oturuşta tek bölüm izlemek asla yeterli olmuyor, bu da bir dizinin uzun soluklu olması için olmazsa olmaz. (Bu aynı zamanda bölüm yayınlanır yayınlanmaz izliyorsanız o haftanın geçmek bilmeyeceği anlamına geliyor)
Tecrübeli bir televizyon izleyicisinin öngöreceği şaşırtmacalar bile hatırda kalıcı, provakatif ve şok edici olma garantili. Ayrıca bir bölümün sonunu tahmin ettiniz diye endişelenmeyin, eviniz üzerine bahse girebilirsiniz ki bir sonraki sizi kamyon çarpmışa çevirecek.
Hem bunlar ufak tefek, önemsiz ters köşeler değil. Her birinin karakterler üzerinde büyük etkileri var.
Bütün bir hikâyenin bir bölümde değiebileceğini bilmek, gerçek hayatta sorumluluklarınızı görmezden gelmenize yol açabilir ama önemsemeyeceksiniz çünkü bu diziden gözlerinizi ayıramayacaksınız.
Muhteşem Sosyal Eleştirileri
Pek çok dizi vee program yaşadığımız dünyayla ilgili yeni ve önemli bir şeyler söylemek istiyor ve bunu çeşitli yollarla yapıyorlar ama Mr. Robot bu duruma kendi tarzıyla yön veriyor. Bu dizi gerçek hayatla ilişkili pek çok zor konuya da değiniryor; yolsuzluk ve açgözlülük gibi.
Bugünlerde sosyal adaleti sağlama konusu iki yüzlüce ele alınabiliyor ama Mr. Robot bu tuzaklara düşmeden ustaca üstünden gelebilmiş. Daha önce de dizinin çok havalı olduğunu belirtmiştim, dizide ya da bölümde hoşa gitmeyen bir detay var ise bu bilinçli olarak yapılmıştır.
Rami Malek
Mr. Robot’tan önce muhtemelen Rami Malek’i televizyonda görmek bir yana adını bile duymamıştınız. Fimde gördüyseniz de o film muhtemelen Night at the Museum’un devam filmlerinden biri, Short Term 12 ya da Twilight’ın son filmidir. (Ama Twilight’ı ona karşı kullanmayın.)
Eğer yeteri kadarr yıldız enerjisi olmadığını düşünüyorsanız üzülmeyin, gözünüzün önünde parlayan ve yükselen bir yıldız göreceksiniz. Hâlâ ikna olmaya ihtiyacınız varsa size Rami Malek’in bileğinin hakkıyla Emmy Ödülü kazandığını söyleyebilirim. Bu günlerde, elbette bu tartışmaya açık, Emmy Ödülü kazanmanın Oscar kazanmaktan daha zor olduğunu söyleyebilirim.
Dizi Malek’in performansıyla yaşacak ya da ölecek ve neyse ki Mr. Robot şimdiye kadar yaşadı, hem de iyi yaşadı. Sizi muhteşem performansıyla, karmaşık hiperaktif yapısı ve bazen yanlışlıkla (tamamen bilinçli) resmettiği komik halleriyle içine alacak.
Psikolojik Rahatsızlıkları Romantize Etmiyor
Popüler kültür ve toplum zaman zaman psikolojik rahatsızlıkları romantize etmekle suçludur, bu rahatsızlıkları zaman zaman gizemli, ilginç, yoğun ve sessizce söylemek gerekirse seksi bulurlar. Tabii, neden olmasın? Depresif insanlar zaten çok zekidirler ve Nietzche okumuşlardır, değil mi? Sanki hepsi hayatını tamamen yoluna sokmuştur. Sace Joker ve Harley Quinn’in ilişkisine özenen insanlara bakmak bile yeterli olacaktır bu tesbiti yapabilmek için, tüm zamanların en kötü Stockholm Sendromu olduğu halde… “Van Gogh Efekti” de diyebiliriz. Bir kaç dakikalığına arkanıza yaslanın ve kendi kulağınızı kesmenin ne kadar havalı olduğunu düşünün. Evet! Bunun havalı bir yanı yok!
Neyse ki Mr. Robot şimdiye kadar böyle bir suçlamayla karşılacağı hiç bir şey yapmadı. Elliot’ın hastalığı nüksettiğinde kimseye tahammül edememesini ve tek göz evinde duvar köşesinde ağlayarak kendisini uyutmasını izlemek psikolojik rahatsızlıkların ne kadar korkunç olabileceğini gözler önüne seriyor.
Belki kendiniz bölye bir rahatsızlıkla mücadele ettiniz, belki bir yakınınız etti ya da sadece merak ediyorsunuz. İlginizin sebebi her ne olursa olsun eğer gerçekçi, ilginç, dürüst bir anlatım arıyorsanız uzaklarda aramayın, Mr. Robot burada.
Kaynak: WhatCulture.com