Aytaç Şaşmaz: “Üretmek istiyor insan, çalışmayı çok özledim”
Konuğumuz, Hekimoğlu dizisinde genç doktor Emre Acar’ı canlandıran başarılı oyuncu Aytaç Şaşmaz. Corona nedeniyle evlerde olduğumuz bu dönemde Aytaç Şaşmaz’la hem içinden geçtiğimiz bu olağanüstü günleri hem de oyunculuğa dair düşüncelerini konuştuk.
Nasıl gidiyor karantina?
İlk zamanlar, her ne kadar evde zaman geçirmeyi seven biri olsam da bu durumun mecburiyet olması sebebiyle gergin hissediyordum açıkçası. Ama sonrasında oluşturduğum bir plan program çerçevesinde kendimi geliştirmeyi ve rahatlatmayı başardım diyebilirim. Bu sebeple şu an gayet sakin, huzurlu, gelen iyi haberlerle mutlu, umutlu ama çalışmayı bir o kadar özlemiş durumdayım.
Neler keşfettiniz bu dönemde? Çoğumuzun daha fazla içe döndüğü, dünyanın gidişatıyla ilgili de daha fazla düşündüğü bir dönem içindeyiz, sizde neler uyandırdı ve düşündürdü bu süreç?
Haliyle dediğiniz gibi birçoğumuzun kendisiyle baş başa kalabildiği nadir süreçlerden biri oldu. Hem ruhen hem bedenen, sağlığın ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde anladık. İnsanın kendisine herhangi bir alanda dur diyebilmesinin kolay olmadığını düşünürken küçücük bir virüsün koca bir hayatı durdurması gerçeğiyle yüzleştik. Bu sayede maddeden çok manevi değerlere ilgim ve öngörüm arttı. Kendimi bu yüzden şanslı hissediyorum.
En çok neleri yapmayı özlediniz bu dönemde?
En çok çalışmayı ve iş hayatımdaki sosyal yaşantımı özledim. Yakın dostlarımla geçirdiğim değerli vakitleri özledim.
Peki, evde bir gününüz nasıl geçiyor?
Bir günüm çoğunlukla film, dizi izlemekle ve spor yapmakla geçiyor. Tabii ki mutfakta zaman geçirmeye başladım. Öncesindeki yoğun çalışma hayatım dolayısıyla boş zamanlarımda çok fazla ilgilenmediğim bir alandı. Ancak mutfakta zaman geçirmenin de ne kadar keyifli olduğunu görmüş oldum.
“İnsanın kendisine herhangi bir alanda dur diyebilmesinin kolay olmadığını düşünürken küçücük bir virüsün koca bir hayatı durdurması gerçeğiyle yüzleştik.”
Sinema ve dizi sektörünü çok etkileyen bir süreç bu, kalabalık ekiplerle iş yapıldığı için. Sezona iyi başlayan ve iyi devam eden Hekimoğlu dizisindeydiniz ve ara vermek zorunda kaldınız. Dönemin yarattığı avantajlar ve dezavantajlar neler olacak sizce yerli dizi sektörü açısından?
Bence bu durumun herhangi bir avantajı yok, dezavantajları var. Sektör olarak tam sezon ortasıydı ve seyircinin izleme alışkanlığını kazandığı diziler yarım kaldı. Çünkü çoğu dizi bizde de olduğu gibi sezon finali vermek zorunda kaldı. Bazı işler daha yeni yayınlanıp bir veya iki bölüm sergileyip devam edemediği için hevesini bile alamadı seyirci karşısında. Hem izleyicimizin hem de oyuncu ve kamera arkası ekip arkadaşlarımızı üzen bir durum oldu açıkçası. Fakat hayat devam ettiği gibi sektörün de nefes almaya başladığı bir döneme geçtik yine.
Yaz işleri yine seyirci karşısına geçmek için hazırlanıyor, biz de Hekimoğlu ekibi olarak yeni sezon için en kısa zamanda sete çıkmayı planlıyoruz.
Bu yüzden de sektör nefes almaya devam edecek ve dikkatli bir şekilde tedbirlerimizi alarak yine çalışmaya devam edeceğiz.
Oyuncuları nasıl etkiliyor bu süreç?
Şahsım adına konuşacak olursam üretmek istiyor insan. Yani çalışmayı çok özledim. Bu karantina sürecinde, salgının bitmesi ümidiyle bekledik ve beklediğimiz her an kayıp oldu.
İşleyen demir parlar, sözü her şeyi açıklıyor. İşlerimize en yakın zamanda dönmeyi umuyorum.
Tüm dünya bu karantina ve virüs dönemini atlattıktan sonra ilk neler yapmayı hayal ediyorsunuz?
En çok sevdiklerimle birlikte doğada uzun vakitler geçirmeyi hayal ediyorum. Deniz, güneş, doğa… Şu an bahsederken bile içimi huzur kaplamaya yetiyor.
Biraz da Hekimoğlu dizisinden bahsetmek isteriz. Dr. House uyarlaması olduğu için biraz da tedirginlikle bekleniyordu, böyle kült dizilerin uyarlamalarına dair şüphe duyulabiliyor doğal olarak. Fakat çok iyi yerelleştirildiğini gördük, dizinin bölümler ilerledikçe seyirci de alıştı ve sevdi diziyi. Siz nasıl dahil oldunuz projeye, Dr. House’u sever miydiniz?
Aslında projenin haberini almadan önce Dr. House’u izlememiştim fakat biliyordum. Projeyi duyduktan sonra izlemeye, araştırmaya başladım ve bu projeye dahil olmaktan gurur duydum.
Gerçek hastalıklar, hepimizin kendini o konumda bulabileceğimiz hayatlar ve yaşam savaşları. Bu yüzden de tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sevildi ve dikkat çekti.
Canlandırdığınız Emre karakterini bir de sizden dinlesek, neler hissettiriyor sizde Emre ve nasıl hazırlandınız karaktere? 14 bölüm yayınlandı, bölümler ilerledikçe Emre’yi canlandırırken sizde değişen neler oldu? Karaktere yaklaşımınız, onu kavrayışınızda fark oldu mu ilerledikçe?
Emre, ailevi yönden travmalar yaşamış bir karakter. Her şeyi sineye çekip kendini insanlığa adamış, çok iyi bir doktor. Ve bu yolda önüne ne çıkarsa çıksın onu işinden alıkoyamaz hale gelmiş. Hayatta başarılı olmak onun için en önemli şey aslında.
Yalnız bir adam Emre. İçindekileri öyle hemen yansıtabilen bir yanı yok. Gözlem yapmayı ve zamana bırakıp olayların kendi halinde şekillenmesi taraftarı olan bir adam.
İşi haricindeki konularda susmayı ve daha çok umursamaz olmayı seçiyor.
“Yaşayan ve yaşattıran bir tadı var benim için sinemanın. Beyazperdede bir süper kahramanı canlandırmak gibi bir hayalim var.”
Timuçin Esen, Okan Yalabık gibi çok deneyimli oyuncularla çalışıyorsunuz. Neler katıyor size bu durum? Setteki iletişim, diyalog sizi en çok hangi anlamlarda değiştirdi?
Hep çalışmayı hayal ettiğim oyuncularla çalışıyorum, çok şükür. Hepsi birbirinden değerli aktör ve aktrisler. Onları gözlemleyip öğrenebildiğim ne varsa öğrenmeye çalışıyorum.
Çok nezih bir set ortamımız var, çok cana yakın insanlar ve neyi merak edebiliyorsan danışabildiğin samimiyette oyuncular. Bunun için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Sahne öncesi ve sonrası yaptığımız istişareler bana çok şey katıyor.
Kötü Çocuk ve Aşk Tesadüfleri Sever-2’de de yer aldınız. Sinema ne ifade ediyor sizin için? Bundan sonrası için hayalini kurduğunuz projeler var mı?
Sinema bambaşka benim için. Kendinizi daha çok içinde hissettiğiniz ve bulduğunuz bir dünya. Yaşayan ve yaşattıran bir tadı var benim için sinemanın. Beyazperdede bir süper kahramanı canlandırmak gibi bir hayalim var.
Ayrıca aklımda birkaç proje de var. Kendi filmimi yazıp yönetmek istiyorum. Umarım bunu en kısa zamanda hayata geçirebilirim.
Hayranlarınızın sizin için yaptığı en ilginç şey?
Onlar ne yapsalar bana ilginç geliyor 🙂 Onların o karşılıksız sevgileri beni en mutlu eden şey.
Günlük hayatta vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız var mı? Dinlediğiniz bir şarkı, güne başlarken mutlaka yapmam lazım dediğiniz bir şey?
Bulunduğum bu güzel hayata ve yaşadığım her şeye bir kez daha devam edebildiğim ve hâlâ nefes alabildiğim için şükretmek oluyor.
“Hep çalışmayı hayal ettiğim oyuncularla çalışıyorum, çok şükür. Hepsi birbirinden değerli aktör ve aktrisler. Onları gözlemleyip öğrenebildiğim ne varsa öğrenmeye çalışıyorum.”
Bu dönemde hepimiz bazı okuma, izleme, keşfetme listeleri, programlar yapıyoruz. Ne kadar uyabiliyoruz tartışılır ama sizin böyle programlarınız, listeleriniz var mı?
Bir listem yok. Programsız programlıyım aslında 🙂 Bir günde yaptığım her şeyin saati hep aynı olmasa da aynı sırayla düzenli olarak yapıyorum.
Son dönemde keşfettiğiniz ve önereceğiniz kitap, dizi, film, albüm, app…
Kitap: Çoluk Çocuk – Patti Smith. Dizi: Into the Night. Film: Extraction
Artık seyahat hayalleri kurmak biraz zor olsa da en kısa zamanda mutlaka görmek istediğiniz şehir/ülke hangileri ve neden?
Eğitim amaçlı Los Angelas’ a gitmek istiyordum, umarım en yakın zamanda giderim.
Sizin için özel bir dizi karakteri ya da dizi var mı? Yerli ya da yabancı işlerden, mutlaka böyle bir işte böyle bir karakteri canlandırmak istediğim dediğiniz…
Tabii ki var. İlk olarak çocukluk hayalim olan Supermen’i canlandırmak isterdim, ayrıca Baby Driver filmindeki Baby karakterini canlandırmak da çok isterdim. Umarım bir gün olur 🙂