‘The Penguin’: Gotham İçinde Açılan Farklı Kapılar ve ‘The Sopranos’a Göz Kırpan Bir Mafya Hikâyesi
Röportaj: Dönence Dizisinden ve 1923 Müzikalinden Ülkü Hilal Çiftçi
Bu yaz Dönence dizisinde Gülce olarak izlediğimiz genç ve yetenekli oyuncu Ülkü Hilal Çiftçi ile keyifli bir röportaj yaptık. Çiftçi’ye oyunculuk hakkındaki düşüncelerini, Dönence’yi ve sahnelerde büyük beğeni toplayan 1923 müzikalini sorduk.
Öncelikle sizi kendi cümlelerinizle tanımak istiyoruz. Küçük yaşlardan beri reklam ve dizilerde yer alıyorsunuz. Oyunculuğa merakınız nasıl başladı? İlk kez oyunculuk yaptığınızda neler hissettiniz?
Aslında kendimi bildim bileli oyuncu olmak en büyük hayalimdi. Televizyon tutkum çok küçük yaşta başladı. Sabahları erkenden kalkıp ekran karşısına geçer, televizyondakileri taklit ederek kendi kendime farklı oyunlar kurardım.
Oyuncu olma hayalimi gerçekleştirmemin çok zor olduğunu düşünüyordum çünkü küçük bir şehirde yaşıyorduk ve bu da imkânları ve hayalleri kısıtlıyordu. Daha sonra farklı nedenlerden dolayı İstanbul’a taşındık. Ailem de hayallerimi bildiği ve beni her zaman desteklediği için beni bir ajansa yazdırdı.
Çok zaman geçmeden ilk diyaloglu rol teklifi geldi ve böylece oyunculuğa başladım. İlk oyunculuğumda çok heyecanlıydım çünkü en büyük hayalimi gerçekleştirmek için çok önemli bir adım atmıştım.
Arka Sokaklar, Karadayı gibi dizilerde ünlü oyuncularla oynadınız. Bu sırada neler öğrendiniz? Özellikle unutamadığınız bir anınız var mı bu dizilerdeki ekip arkadaşlarınız ile?
Her şeyden önce büyük isimler her zaman büyük ve başarılı işlere imza atmış oluyor, bu nedenle tecrübeli insanlarla çalışmak benim gibi henüz yolun başında olan oyunculara çok büyük avantaj sağlıyor ve yol gösterici oluyor.
Sayın Çetin Tekindor gibi çok büyük bir isimle henüz ben çok küçükken Karadayı dizisinde çalıştım mesela, o zamanlar henüz “set” kavramını tanımaya ve anlamaya çalışıyordum. Set disiplini ve ahlakı konusunda kendisinden ilham aldım. Çetin Tekindor’da gördüğüm disiplin ve çalışma isteği beni olumlu anlamda etkiledi.
Tecrübeli oyuncuların pozitif enerji yayması, benim gibi genç oyuncuların ilham alması açısından çok önemli diye düşünüyorum. Sonuçta biz de onları örnek alıyor, yol gösterici olarak görüyoruz.
TRT 1’in Tozkoparan İskender dizisinde Duygu karakterini canlandırdınız. Bu dizide oynadığınız sırada seyircilerden ne gibi tepkiler aldınız?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Tozkoparan İskender dizisi çok keyifli ve öğretici bir sete sahipti. Ekip arkadaşlarımla uyum içinde çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bu sette öğrendim ve kendimi bu anlamda geliştirme ve eğitme imkânı buldum.
Canlandırdığım Duygu karakteri benim için oynaması aşırı keyifli ve eğlenceli, akıcı bir karakterdi. İlk zamanlar biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim çünkü Duygu ve ben çok farklı iki karakteriz. O uyumu yakalamak biraz zor oldu. Fakat tabii ki oyuncu olarak canlandırdığımız karakterle uyumu yakalamamız çok önemli.
Bu noktada kendimi elimden geldiğince geliştirmeye çalıştım. Örneğin çevremde Duygu karakterine
benzeyen arkadaşlarım vardı, onları çok daha yakından gözlemledim. Sonraki bölümlerde de Duygu’yu benimsemem çok kolay oldu. Sanırım Duygu, oynamayı en sevdiğim karakterlerlerden birisi.
Oldukça büyük bir prodüksiyon olan 1923 müzikalinde yer alıyorsunuz. Seyircinin de ilgisini çeken, önemli bir iş. Nasıl bir deneyim böylesi bir müzikalde yer almak? Cumhuriyetin 100. yılında bu müzikalde oynadığınız için heyecanlı olduğunuzu tahmin ediyorum. Bize biraz duygularınızdan söz eder misiniz?
Uzun zamandır bir müzikalde yer almak istiyordum, benim için çok güzel bir duygu ve deneyim. 1923 gibi güzel bir projede yer almak beni çok gururlandırıyor ve mutlu ediyor. Çok uzun süre prova yaptık ve hepimiz çok iyi anlaştık, bu tabii ki sahneye yansıyor.
Cumhuriyetimizin 100. yılında bu kadar güzel bir projede olmak harika bir duygu…
Bu kadar erken yaşta birçok dizi ve filmde yer almak nasıl bir duygu? İnsanlar sizi tanıyıp durdurduklarında ne gibi duygular yaşıyorsunuz?
Kendimi bildim bileli sanatın birçok dalı içerisinde yer aldım ve bundan çok keyif aldım. Hayattaki en büyük tutkum sanat icra etmek. Bu yüzden bunun yanında getirdiği her şeyi seviyorum ve kabulleniyorum. Şu an olduğum yerden çok memnunum.
Kendimi daha da güzel yerlerde görmeyi isterim tabii ki ve bunun da ne kadar çok emek gerektirdiğini biliyorum. Yolda biri beni tanıdığında çok hoşuma gidiyor ve mutlu oluyorum. Sanırım ünlenmeyi, tanınmayı da sevdim.
Bu durum sevdiklerime de büyük gurur yaşatıyor.
Kendinize idol olarak gördüğünüz, “Bir gün birlikte bir dizide ya da filmde yer almak isterim,” dediğiniz bir oyuncu var mı?
Zerrin Tekindor ile çalışmak isterim. Umarım bir projede birlikte rol olma fırsatımız olur.
Okumayı seviyor musunuz peki? En sevdiğiniz kitap hangisi?
Boş vakitlerimde zamanımı genelde dinlenmeye ya da bir şeyler dinlemeye ayırsam da okumayı da çok sevi yorum. Bu zamana kadar en etkilendiğim kitaplardan biri Beyaz Gemi. Sıkılmadan defalarca okuyabilirim.
Üniversitede oyunculuk alanında mı eğitim almak istersiniz yoksa ilginizi çeken başka meslekler var mı?
İlk hedefim oyunculuk alanında devam etmek oldu. Tabii ki çok farklı meslekleri düşündüğüm zamanlar da
oldu ama bunları yapabilmek için de oyunculuktan vazgeçmek ya da ikinci plana almak gerekiyor.
Oyunculuğu hem çok sevdiğimden hem de ona duyduğum saygıdan dolayı bırakmak istemedim. LGS’ye de bu nedenle girme çabası göstermedim. Bunun yerine zamanımı yetenek sınavına ayırmak daha cazip geldi.
Yine olsa yine aynısını yapar, aynı tercihte bulunurum. Çünkü sınavı kazandım ve gururla söyleyebilirim ki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisiyim artık. Birçok kişi, altın bileziğin olsun klişesine kapılıp bana karşı çıktı ama yapmak istediğim meslek, hobi, her şey oyunculuk…
Bu nedenle asla vazgeçmedim ve vazgeçmeyeceğim.
Bu röportaj, Episode’un 51. sayısında yayımlanmıştır.