Röportaj: ‘Yürek Çıkmazı’ Dizisinin Başarılı Oyuncusu İlayda Ildır
Söz ve Sefirin Kızı dizilerinden tanıdığımız genç oyuncu İlayda Ildır’ı şimdilerde TRT1’de yayınlanan Yürek Çıkmazı dizisinde Funda rolüyle izliyoruz. Genç oyuncuyla oyunculuk serüveni ve gelecek projelerine ilişkin konuştuk. Keyifli okumalar…
Yeditepe Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezunsunuz. Bu bölümden sonra sizi oyunculuğa iten ne oldu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Aslında çok bağlantılı sorular. Ailem ben 7 yaşındayken farklı alanlarda bir sürü aktiviteye başlattı beni. Tenis, piyano, tiyatro, resim gibi. Lise hayatımın sonuna kadar devam ettirdiğim tek hobim tiyatro oldu. Amatör olarak ilkokul ve ortaokulda kurslarda, lisede okulun tiyatro kulübünde devam ettim. Aileme de, “Bu kız mutlaka tiyatroya devam etsin,” telkinleri yapıldı hep. Babam Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü’nde profesör, annem de avukat ve arabulucu. Bir de erkek kardeşim var. Bizi hep istediklerimizi yapma konusunda desteklediler. İkisi de akademisyen olduğu için elinde bir altın bilezik olsuncular aslında ama ne kadar emek verdiğimi ve istediğimi gördüklerinde tabii ki hep yanımda oldular ve desteklediler. Ayrıca anlatmayı çok sevdiğim bir hikâyeleri var: Annemle babam aynı lisede okuyorlar Ankara’da ve tiyatro kulübünde karıkocayı oynuyorlar, sonra hiç görüşmüyorlar. Yıllar sonra ikisi de Uludağ Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak atanıyorlar ve asansörde karşılaşıyorlar. Sonra evleniyorlar. Film gibi… Yani onların hem tiyatro geçmişi var hem de onlarda özel bir yeri var.
Tiyatrodan sonra kamera karşısına geçmek nasıl bir his? Gelecekte tekrar tiyatroya dönmek gibi bir fikriniz var mı?
Hep hayalimdi kamera karşısına geçmek, bu yüzden üniversiteye giderken kamera önü eğitimi de almaya başladım. O dönem her şey hızlı gelişti, ne olduğunu anlamadan sette buldum kendimi ama iyi ki bulmuşum. Tiyatronun yeri çok başka ama sahneye çıkmayalı o kadar uzun zaman oldu ki… Tiyatro çok farklı bir disiplin ama günün birinde tekrar sahneye çıkmayı çok isterim.
Sizi en son TRT1’de yayınlanan Yürek Çıkmazı dizisinde izledik. Bu projede ilginizi çeken ne olmuştu? Funda karakteriyle benzer yanlarınız nelerdi?
Yürek Çıkmazı’nın bir sosyal sorumluluk projesi olması, ülkenin gerçeklerine, kadın haklarına dokunması, gerçek bir hikâye olması ve çok güzel kaleme alınması, kadrosu… Böyle birçok sebep sayabilirim. Funda’yla aslında hiç benzemiyorduk, beni Funda’ya en çok çeken şey de bu olmuştu.
Yürek Çıkmazı, Atike Hınçlıer’in aynı isimli romanında uyarlandı. Sizin de uyarlanmasını istediğiniz bir roman veya canlandırmak istediğiniz bir roman karakteri var mı?
Böyle sorular beni çok geriyor! (Gülüyor) Şimdi bir şey söylüyorum, sonra tüh, bu da vardı aslında keşke onu söyleseydim, diyorum. 1 ay sonra okuduğum yeni bir kitabın enerjisindeyken de keşke bunu söyleseydim derim kesin. Zaten çok beğendiğim kitapların çoğunun dizisi, filmi çekildi. Mesela Çalıkuşu’na bayılırım.
Mesleki olarak yakın geleceğe dair hedefleriniz nelerdir?
Sınır koymuyorum kendime. Bu mesleği seçerken de hiçbir şeyi imkânsız görmediğim, sınır koymadığım için kolaylıkla olduğunu düşünüyorum. Mesleki hedefim, gelinebilecek en iyi nokta diyeceğim o yüzden.
Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz? Bir röportajınızda karakalem yapmayı, dans etmeyi ve dil öğrenmeyi sevdiğinizi söylemişsiniz. Bu tarz hobilerinizi geliştiriyor musunuz?
Düzenli olarak konuştuğum hem İngiliz hem İspanyol arkadaşlarım var. Dil konusunda liseden beri öğrendiklerimi diri tutmaya çalışıyorum ve pratik yapıyorum bol bol. Zehra Belevi’den şan dersleri alıyorum ve düzenli spor yapıyorum.
İzlemeyi ya da okumayı çok sevdiğiniz türler/janralar var mı? “İzlerken hayatın karmaşasından sıyrılıyorum,” dediğiniz film ve dizileri söylemenizi istesek…
Her dönem değişiyor aslında, bazen bir türe takılıyorum, 1 ay onu okuyorum, izliyorum. Bazen de gerçekten bugün canım bunu istiyor diyor, ona göre karar veriyorum. Bir türü söylesem diğerine haksızlık olacak yani. Son dönemde popüler olan işlerden Emily in Paris’i izlediğim her an hayatın karmaşasından sıyrılıyorum. Yaşadıkları hayat, kıyafetler, renkler, Paris… Ama asla değişmeyen bir filmim var: Jeux d’enfants, bayılıyorum!
Ne yazsa okurum, ne çekse izlerim dediğiniz yazarlar ve yönetmenler var mı?
Her tarzdan moduma göre her filmi izlerim ama Damien Chazelle’in her filmini izlemeye çalışıyorum. Zaten filmlerinin neredeyse hepsinde müziğe yer veriyor ama ondan da öte filmlerinin genelinde bir melodi var, sanki filmi izlerken aynı zamanda dinliyor gibi. Her filminde aynı şeyi hissediyorum ve bu bana çok iyi geliyor. Darren Aronofsky’i de çok beğenirim. Her zaman alt metni olan filmler yönetir, yazar da aynı zamanda. Hatta bazen izlemekten çok düşündüğümü fark ediyorum. Mutlaka filmlerini bitirdikten sonra yorum okur, başka insanlar ne anlamış diye bakarım. Filmlerde olduğu gibi kitapta da biraz moduma göre yine farklı yazarlar, türler tercih ediyorum ama şimdi düşününce Dan Brown ne yazsa merak eder, alırım.
Sizi, Söz ve Sefirin Kızı dizileriyle daha çok tanıdık. Şimdi de Yürek Çıkmazı’nda izliyoruz. Kariyeriniz açısından dönüm noktası olduğunu düşündüğünüz iş hangisiydi?
Henüz tam anlamıyla dönüm noktamı yakaladığımı düşünmüyorum ama bunlardan birini söyleyecek olursam Söz derim çünkü bu sektöre başladığım, bana bu sektörü sevdiren iş.
Son olarak 2022 yılını nasıl değerlendirirsiniz?
Vallahi benim yılımdı diyemeyeceğim 🙂 Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki 25 senedir yaşadığım yıllardan çok farklı ve çok öğretici bir yıldı. Zordu ama bir o kadar da sürprizlerle doluydu. Hem kayıplarım hem kazançlarım oldu ama daha önemlisi, hepsi bana unutamayacağım dersler verdi.
Bu röportaj, Episode’un 47. sayısında yayımlanmıştır.