Seray Şahiner: ‘Güçlü Kadın, Arazlarına Sahip Çıkandır’
Yerli dizi sektörünün hikâyesiyle ve başkahramanıyla en cesur hikâyelerinden biri olan “Kayıp Şehir”, 2012’de Kanal D ekranlarındaydı. Maalesef ekran macerası kısa sürdü ancak büyük yankı uyandırdı. Başrollerini Gökçe Bahadır ve İlker Kaleli’nin paylaştığı dizinin yönetmenlik koltuğunda Cevdet Mercan vardı. Yazım ekibiyse edebiyatçı, köşeyazarı ve senaristlerden oluşan geniş bir yelpazedeydi: Murat Uyurkulak, Yelda Eroğlu, Seray Şahiner, Yıldırım Türker, Tuğrul Eryılmaz.
Bir seks işçisi olan Aysel’i ve karakterinin derinliklerini başarıyla canlandıran Gökçe Bahadır’ın iyi performansı bir yana, yazım ekibinin böyle bir baş kadın karakter tercih etmiş olmasındaki cesaret, ülkemizin şartlarını düşününce gerçekten etkileyici. Aysel’in serüvenini, gücünü, kadınlığını ve güçlü kadını, projenin senaristlerinde Seray Şahiner’le konuştuk.
Sizce güçlü kadın kimdir?
Arazlarına sahip çıkandır. Dayatılmış prenseslik algısına biat etmeyip kendi cümlesini kuran, kendi yolunda giden, basıp giderken de ayağının taşa takılmasını göze alan kadındır. Kimi zaman zaafları için güçten feragat eden kadınları çok güçlü buluyorum.
Kadın karakterleri yazarken nerede durmaya çalışıyorsunuz? Olmazsa olmazlarınız var mı?
Cinsiyetçi ve militarist işlerin içinde yer almamak gibi inadım var. Kendi hikâyesine karar veren kadınları yazmayı seviyorum. Zaten sistem tarafından yaratılmak istenen bir kadın algısı var. Edilgen, sessiz, sorgulamadan boyun eğen… Erkekler tarafından tanımlanmış bir kadın… Sinema ve tiyatronun, seyircisine rol model sunma özelliği var. Televizyon karşısında oturan, televizyonda da otur dendiği yerde oturan kadınlar görürse; bu karşılıklı aynalar tekniğiyle görüntülerin çoğalması etkisi getirir. Genelde o aynayı kıran kadınları yazmaya çalışıyorum.
“Kayıp Şehir’de Aysel, Bütün İyileri Sorguluyordu”
Aysel karakterinin sizin için özel bir anlamı olsa gerek… Türkiye’nin TV tarihini düşününce her dönem için cesur sayılabilecek bir kadın karakter: Hem en “kötü” mesleği yapıyor yani seks işçisi hem de bir kahramanda aranan bütün erdemleri taşıyor. Bunun seyircideki ve sektördeki yansıması nasıl oldu?
Aysel, tavrıyla, öfkesiyle, kahkahasıyla bütün “iyi”leri sorguluyordu. Çocukluğundan kalma örselenmişlikleri vardı. O yüzden, umursamaz gibi görünmeyi, dokunulmazlık zırhı olarak kullanıyor. Öfkesi var. Omuz silkip geçiyor gibi görünüyor ama aslında omuz atıyor. Senaryo ekibi olarak, yanında durduğumuz, savunduğumuz bir karakterdi. “Yakışık alır” görünen her şeyi hicviyle, damarına basılırsa öfkesiyle sorgulayan, çatapatlı bir kadın… Seyirciden hep iyi geri dönüşler aldık.
Aysel karakterini yaratma sürecinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Hikâye, bir ailenin İstanbul’a göç etmesiyle başlıyordu. Tarlabaşı’na… Ekibi oluşturan yazarları düşünücek olursak, Yıldırım Türker, Murat Uyurkulak… Aslında bu dizinin yazarlarının savunduğu herkesi bünyesinde toplamış bir semt burası. Tarlabaşı ve Aysel biraz birbirine benzeyen karakterler. Tarlabaşı da Kayıp Şehir’in başrol oyuncularından biriydi. Aysel içinden geçtiği sokağa benzeyen, kimi zaman o sokağı kendine benzeten bir kadındı.
Yerli dizilerde favori kadın karakteriniz hangisi?
“Yeditepe İstanbul” dizisindeki Önem. Ali Ulvi Hünkar’ın yazıp, Günay Karacaoğlu’nun canlandırdığı bu karakter; arazına sahip çıkma abidesiydi. Örtemediği bir travması vardı. Ama kendi yaralarını kendi kahkahasıyla ve o komün hayat içinde çevresindeki insanlara gösterdiği şefkatle sarmaya çalışıyordu. Hikâyenin sonunda bunu başardı da…