Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Ses Tiyatrosu’nu Yakmak İçin 1885 Sebep
Ses Tiyatrosu’nu yakmak için 1885 sebep… Bu binayı en kısa zamanda ateşe vermek gerek. Baksanıza bir, gelin iki dakika. Usul usul gireceksin bu kapıdan. Öyle ıslık falan çalmayacaksın. Selam Hasan Efendi’ye, bir selam da Dümbüllü’ye. Şaşırdınız değil mi?
Beyoğlu’nda, Halep Pasajı var hani. Liseye giderken solda kalır, Atlas’ın karşısında. Pasajın içinde, dışarıda gördüğünüz betonarme keşmekeşe nanik çeken bir kapı göreceksiniz. Ses 1885- Ortaoyuncular yazar. 14 Mart’ta Ortaoyuncular 36, Ses-1885 ise yeniden açılmasının 26. yaşını kutluyor. Ben size bu ay, evimi, yani Ses Tiyatrosu’nu gezdireyim istedim. Mesela bugün cuma, cumartesi ya da pazar olsun. Ferhangi Şeyler‘e gelmiş olabiliriz, Pera’daki Hayalet‘i izlemeye teşne olabiliriz, orası bizi ilgilendirir.
15 yaşımda Ferhan Şensoy’un açtığı sınavı kazanmadan evvel, 8 yaşında gol olmuştum kapıdan. Kapıdan içeri girerken sakızlarınızı ve ıslıklarınızı çöpe atmanız gerekiyor. Çünkü, Ses Tiyatrosu’nda ıslık çalınmaz, sakız çiğnenmez. Gelin gelin, kapıdan içeri adım atın hele, ama dikkat basamak hafif yüksek. Mustafa ve Dicle’ye de selam çakın, tuvaletin nerede olduğunu onlara sormayın, sol koridordan dümdüz gidiyorsunuz. Fuayeye girdiğinizde de sakin olun. Evet, çok güzel. Siz hiç kırmızı kadifenin üstüne mart ayında general bir kedi gibi kıvrılıp uyumak istediniz mi?
Ses 1885, Ses Tiyatrosu, Tarihi Ses Opereti ve Circus de Pera. Tarihine döndüğünüzde bir sürü lakaba sahip olan bu doğum günü pastası, 1885 yılında mimar Campanaki tarafından Viyana’daki Burgh Teatre’ın ikizi olarak yapılıyor. Campanaki bir tiyatro mimarı, birazdan salona geçtiğimizde tavana iyi bakın, o girinti ve çıkıntılar sırf dekoratif değil. Günümüz kültür merkezi alüminyumlaşmasında tiyatrocuların en aradığı şey olan akustik, Ses Tiyatromuzda en temel noktalardan biri. Salonun herhangi bir yerinden sadece öksürün ve bu öksürüğün sizden ayrılıp tüm salonu ata biner gibi gezmesini izleyin. Yücel size kahvenin kralını ikram edecektir. Erdinç abiden de kitap alın, oyun sonrası imzalatırsınız.
Duvardaki resimler süs olsun diye değil. İster vefa deyin, ister mekân dile geldi de size tarihini anlatıyor gibi yapın. Yıllarca hem tiyatroya hem de koca koca yıllarca bu binayı sırtında taşımış emektarların fotoğrafları onlar. Münir Özkul mesela, kavuğu İsmail Dümbüllü’den almadan evvel, bu binada profesyonel oluyor ve Küçük Sahne’de Ferhan Şensoy’a o kavuğu devrettikten sonra oyunlar boyu gene Ses Tiyatrosu’nda sahne alıyor.
Fuaye demişken, Ses Tiyatrosu, ülkedeki nadir fuayeli tiyatrolardan. Loca ve balkon konusuna girmeye gönlüm el vermiyor, Saray Sineması’na demir örülmesi konusunca yanıyor beynim. Ülkede sağlam kalan tek balkonlu tiyatro olmasından dolayı bilet almaya gelen izleyicilerin, “Ya balkondan almayalım şimdi, hava yağmurlu” gibi Brechtiyen yaşaması çok sık başa geliyor. Orasının da adı balkon değil zaten, Baykal Kent locası. Eskiden padişah locası denirmiş, hatta Atatürk oyun izlemeye geldiğinde de oradan izlermiş. Şimdiki padişahımızın GPS koordinatları pek tiyatroya dönük olmadığı için, oraya usta oyuncu Baykal Kent’in adı verilmiş. Diğer localar ise sadece bilet alınırken numarasıyla anılıyor Ses Tiyatrosu’nda. İçerideyken 1 numaralı loca demezsiniz, orasının adı Campanaki locasıdır. Dümbüllü, Hazım Körmükçü ve Kel Hasan Efendi locaları da bunu izler.
Neyse, oyun saati geldi, Hüseyin abi üçüncü zili verdi ve Murat sizi yerinize oturttu. Kendinize gelmeniz biraz uzun sürecektir çünkü beyniniz, “Oha salona bak, nasıl yani gotik motik, kaç yıllık ulan burası ve vay babayın kemiği!” tepkilerini hızla ünlüyor olacak. Ses Tiyatrosu, 583 kişilik. Kimi cep tiyatrosu 50 kişiye full oynarken Ses Tiyatrosu’nda 50 kişi kaybolur, görülmez bile. Koltuklar, evet efendim, ahşap. 90 yılında Soyut Padişah oyunu ile açılışını yaptığında cilası hâlâ kurumayan, hanımefendilerin mantolarının tüylerinin yapıştığı bu koltuklar çok temiz bir üçkâğıt ile yerleştirilmiş. Bariz bakan göz görmez ama her sıra, önündeki sıranın birkaç milim sağına ya da soluna kerterizlenmiştir.
Salonun içini gördünüz tamam, peki ya sahne? Kulisler falanlar? 8 sene önce ilk kez sahnesine çıkmış, poposundan şans damlayan biri olarak söylüyorum, diğer binalarda izleyici oyunu alkışlarken Ses Tiyatrosu’nda, oyun iyiyse bina da sizi alkışlar. Hafif doluysa salon, hele bir de ön localarda izleyici varsa salon sizi kucaklamış gibi hissedersiniz. Oyununuz var, daha erken vakitten geldiniz tiyatroya. Önce lavanta kokusunu içinize çekip kadifeye sürtüne sürtüne kulisinize gidersiniz. Sahnenin sağı ve solu 3 yerden toplam 6 kulis barındırır, bunlar soyunma odaları. Oyun oynanırken, salonun hemen alt katında bir alt kulisi var ki, ben diyeyim mavra size düşsün gıybeti, öyle diyeyim. Yaz önce Ses Tiyatrosu’na gelir, bahar ilk gönül çarpıntısının golünü burada atar. Erol Günaydın, vaktinde günde 6 oyun oynamış burada. 11-13 çocuk oyunu, 15-17 Dormen Tiyatrosu ile vodviller ve 19-21 Kenter Tiyatrosu ile Batı dramları şeklinde. “Aynı gün 6 tane daha oynardım,” diyordu ve basıyordu çayı kahkahanın gözüne.
Elektrik kontaklanan Şan Tiyatrosu ve harcanan Emek Sineması’ndan sonra, burayı korumayı görev belleyen Ferhan Şensoy’un bir yere gitmeye niyeti yok. Ayrıca kızları Müjgan Ferhan Şensoy’un yazıp yönettiği, Derya Şensoy’un da dekor ve kostümünü üstlendiği Pera’daki Hayalet oyunundan sonra, “Anladım ki, Ses Tiyatrosu benden sonra AVM olmayacak!” demişti Ferhan Hoca. Yani nöbet artık Müjgan Ferhan ve Derya’da. Kızlar da bırakmadıkça yakamayacağız biz burayı. Ne gerek var bu kadar güzelliğe? Yakın burayı da gitsin, tarihin dili kopuktur artık!
Bu yazı, Pulbiber derginin Mart 2016 sayısında yayımlanmıştır.