Türkiye’de İyi Komedi Var
Son dönem komedi dizilerinde oldukça enteresan, ağırlıklı olarak da absürt bir dil hâkim. Özellikle dijital platformlarda böyle komedi yapımlarına rastlamak mümkün. Bu yeni tarz Türkiye’de komedi alanında yeni bir bakışın oluştuğunu gösteriyor. Esasında absürt, ‘’ağlanacak halimize gülüyoruz’’ tarzı yaklaşımı özellikle Gezi Direnişi sırasında görmeye başladık. Sosyal medya, duvar yazıları, Gezi’nin ardından çekilen belgeseller olayların yaratıcılığımıza ne kadar yansıdığını ortaya koyuyordu. Hiçbir şey bilmediği düşünülen, apolitikliğiyle ünlenmiş 90 Kuşağı, Gezi Direnişi’nde sokağa çıkmış ve bir yandan da iyi mizah üretir olmuştu. Bu tarz, özellikle sosyal medya üzerinde karşılık buldu. Yalnızca 90 Kuşağı değil, kendinden önceki ve sonraki kuşak da bu tarz mizaha katıldı. Bana kalırsa son dönem internet dizilerinin tutturduğu bu tarz, Gezi’de ortaya çıkan mizah diliyle doğrudan ilişkili. Bu dizilerden küçük bir seçki sunmak istedik.
Bartu Ben (2018)
Absürt ama aynı anda gerçekçi diyebileceğimiz bir tarzın ilk örneği olduğunu söyleyebiliriz Bartu Ben için. BluTV’de yayınlanan dizi, Türkiye’de özgün internet dizilerinin henüz başlarında oldukça cesur bir çıkış olmuştu. Yönetmenliğini Tolga Karaçelik’in yapmasının da bu cesarette payı olduğunu düşünebiliriz. Kendini ispatlamış yeni dönem sinema yönetmeni, bir internet platformuna ünlü bir oyuncuyla (aynı zamanda Büyük Ev Abluka’da grubunun solisti) absürt bir komedi dizisi çekmiş. Dolayısıyla da kadro da dizi kadar ilgi çekici bir hal alıyor. Bartu Küçükçağlayan’ın kendi hayatı olduğunu düşünmemizi sağlayan ancak alternatif bir evren içindeyiz. Yarı ünlü bir oyuncunun iş, aşk, arkadaşlık gibi konularda yaşadıklarını absürt bir dille izliyoruz. Bu tarzın bir diğer önemli örneği yalnızca başrollerin ön plana çıkmaması. Ana karakterin hayatındaki absürt karakterlerin de komedinin büyük bir parçası olması. Gündelik hayatta çok kullandığımız “Herkes deli ya!” lafının yansıması olan karakterler bunlar. Yaşananlar gündelik hayatın parçası, bu karakterler kesinlikle bir yerlerde yaşıyor ancak bir o kadar da saçmalar.
Gizmo ve Dayı
Bartu karakterinin kuzeni Gizmo (Nazlı Bulum) ve Dayı (Müfit Kayacan) hem başarılı oyunculuklarıyla hem de senaryonun kıvraklığıyla birçok sahnede Bartu karakterinin önüne geçiyor. Özellikle Dayı’nın birçok repliği dizinin ilk yayınlandığı süreçte sosyal medyanın şaka malzemelerinden olmuştu. Bu iki başarılı oyuncu dizi sayesinde tanındı. Bu durum oyuncuları özellikle bağımsız sinema yapımlarında izlemeye devam etmemizi sağladı.
Doğu (2021)
Bartu Ben’le neredeyse aynı formatta olan Doğu, komedyen Doğu Demirkol’un “başarısızlık” öyküsüne odaklanıyor. Benzer bir yapım diliyle Doğu Demirkol’un ünlü olmadan önceki hayatını izliyoruz. Bartu Ben’den farklı olarak bu kez sahiden gerçek bir hikâye anlatıyor. Hatta bir bölümün sonunda Doğu Demirkol’un Yetenek Sizsiniz’de kimse tarafından beğenilmediği gerçek videoyu izliyoruz. Yine BluTV yapımı olan dizinin ikinci sezonunu da beklemeye devam ediyoruz. Dizi; Doğu’nun okul hayatındaki başarısızlığı, komedyen olma hayali, ailesi, artık kendisini hakir gören arkadaşları, okulda asistan olmuş derslerine giren eski sevgilisi gibi konu ve karakterler etrafında ilerliyor. Bartu Ben’de olduğu gibi öne çıkan tek karakter Doğu değil.
Komediyi gündelik hayatın içinde bulan yapımda, komik unsur olarak ön plana çıkartılan durumlardan biri anne ve baba arasındaki tezatlık. Doğu’nun annesi (Banu Fotocan) oldukça dindarken babası (Kubilay Tunçer) ateist bir doktordur. Doğu ise kararsızdır ve duruma göre iki tarafa da yaklaşır. Bu tarz dizilerde yan karakterler kimi bölümlerde neredeyse hiç yer almayabilir kimi bölümlerde ise bölüm doğrudan bu karakter üstüne inşa edilmiş olabilir. Bu durum hem komik duruma daha fazla karakter üstünden alan açıyor hem de oyunculuk önemli belirleyen olarak karşımıza çıkıyor. Kubilay Tunçer’i aynı zamanda Bartu Ben’deki yönetmen olarak da hatırlamanız mümkün.
Ayak İşleri (2021)
Yukarıdaki iki diziden daha farklı bir yapım Ayak İşleri. Bu kez bir GAİN dizisiyle karşı karşıyayız. Daha önce televizyonda da gördüğümüz bir tarzla iki ana karakter dışında neredeyse kimsenin yer almadığı, her bölümde başka bir hikâye ve oyunculara yer verildiği bir tarzda ilerliyor. Mafyanın yanında çalışan iki ana karakterden biri eski tip mafya adamıyken (Çağlar Çorumlu) diğeri (Güven Murat Akpınar) genç ve okumuştur. Dizinin ana komik unsuru ikili arasındaki tezatlık. İlk bakışta konu bakımından sıradan bir görüntü çizse de mafya adamları da komiği gündelik hayatta bulurlar. Patron için apartman toplantısına girmekten köpek kaçırmaya kadar “saçma” işler ikiliye verilir. Burada bahsedilen bütün dizilerde komik unsur gündelik hayat ve “herkesin başına gelebilir” içinde aranmaktadır. Yaşananlar hepimizin başına gelebilir ancak biz böyle tepkiler vermeyebiliriz. O sırada komikliğini göremeyebiliriz ancak oturulup yazıldığında apartman toplantısı basbayağı komik bir durumdur. Apartman toplantısı örneği bir sonraki dizimizde de var mesela. Hepimizin hayatta hiç değilse bir kez olsun gittiği bu apartman toplantılarının “saçma” gündemlerinde gülünecek bir durum var demek ki. Bu diziler bize gündelik hayatın her yerinde birçok saçmalık, komiklik olduğunu hatırlatıyor. Mesele ise nereden baktığımız, komiği ortaya çıkarmak.
Gibi (2021)
Exxen’de şimdiye dek yapılmış en iyi işten söz edeceğimizi net biçimde söyleyebiliriz. Bu dizilerin hepsine izlerken çok gülmüş olmakla birlikte favori dizimin Gibi olduğunu belirtmeliyim. Belki bu noktada 90 Kuşağı’nın bir parçası olduğumu da söylemem gerekiyor. Ana akım ya da Amerikanvari komedi, slapstick gibi tarzların artık çağın komedisi olmadığını, yeni bir şeylere olan ihtiyacımızın ise bu dizilerle giderildiğini söyleyebiliriz. Bahsettiğimiz bu diziler gündelik hayatın “saçma” konuları bağlamında tanıdığımız, bildiğimiz, yerli konulardan söz ediyor. Bizim yaşadığımız komik şeylerden söz ediliyor. Bir yandan yenilikçi, özgün işler. Gibi bu yapımlar arasında hem en çok gündelik hayattan söz eden hem de en absürt dizi.
Hikâye üç arkadaşın sıkıcı hayatları ve başlarına gelen basit şeylerin bu sıkıcılığı kırarak komiğe dönüşmesi etrafında ilerliyor. İlk bakışta görülmese de bu basit durumlar sosyal birtakım konulara da değerek onlarla da dalga geçiyor. Yılmaz (Feyyaz Yiğit), İlkkan (Kıvanç Kılınç) ve Ersoy (Ahmet Kürşat Öçalan) bu absürt durumları yalnızca günümüzde geçen gündelik hayat içinde yaşamıyorlar. İki sezonun da son bölümlerinde alternatif bir evrende, başka bir zamanda yaşayarak başka bir zamanın gündelik hayat absürtlüklerini gösteriyorlar. Bana Gibi, birkaç arkadaş “Düşünsene şöyle bir şey olsa mesela,” diye başlayan bir cümleyle sohbet ederken kendi şakalarına saatlerce gülme halini çağrıştırıyor. Sanki her bir bölüm böyle bir konuşmadan doğmuş gibi.
Bu yazı Episode Dergi 43. sayısında yayımlanmıştır.