‘Air’

 ‘Air’

Mart ayında Texas’ta galası yapılan Air filminin basın toplantısına katılmak üzere evimde oturmuş bekliyordum. Buluşma saati olan 22.30’da Zoom penceresi aktif hale geldi ve filmin yönetmeni Ben Affleck, Chris Tucker, Jason Bateman ve Chris Messina karşımızda görünüverdi. İçlerinden en heyecanlısı Ben Affleck olmalıydı sanırım. Çünkü uzun süredir üzerinde çalıştığı filminin galası bir gün önceydi. Prime Video’nun organizasyonuyla tüm dünyada yakın zamanlı yapılan galanın yorumları kendisine iletilmiş olmalıydı ki hayli keyifliydi… Air adından da anlaşılacağı üzere Nike’ın efsanevi ayakkabı modeliyle ilgili bir film. Micheal Jordan’ın Nike’la yaptığı anlaşmanın sistemi nasıl değiştirdiğini anlatan gerçek bir hikâye.

Filmin yönetmeni Affleck, 1997’de Good Will Hunting’i birlikte yazdığı Matt Damon ile ilk kez Oscar’ı kucaklamıştı. Çocukluk arkadaşı olan ikili, eşine pek rastlamadığımız ünlü arkadaşlıklar kategorisinde ayrı bir yere sahip. Zaman içinde Matt Damon, Tom Cruise alternatifi olmaktan çok ileri gidemese de Ben Affleck, İran İslam Devrimi esnasında Tahran’da meydana gelen rehine krizini anlattığı Argo filmiyle ikinci Oscar’ını aldı bile. Sadece Oscar da değil, Altın Küre ve BAFTA ödüllerini de aynı zamanda evine götürdü.

Air

Air ise uzun süreden beri çekmek istediği Michael Jordan’ın hayat hikâyesinden yola çıkılan bir film. “Aslında ilham verici bir Jordan hikâyesi çekmek üzere yola çıkmıştım ama kader beni Air’a getirdi,” diyor gülerek. Efsanevi basketbolcunun hayatını çekmek üzere araştırma yaparken röportajlar sırasında annesi Deloris Jordan’ın anlattığı bir hikâye üzerine filmin bütün rotası değişiyor.

Sadece sporcuların değil, hepimizin hayatında anneler çok değerli ve her konuda destekleyicilerdir. Air biraz da bu değerler üzerinden yol alan bir yapım. Film, Nike’ın Michael Jordan’a kur yapmasını anlatıyor. Birçok oyuncunun annelerinin kariyerleri üzerindeki etkisini biliyoruz. Filmlerde genellikle bu tip anneler çocuklarını sert bir şekilde disipline eden, öfkeli ve sürekli bağıran kadınlar olarak anlatılır. Ama Air, özellikle siyahi annelerin filmlerdeki imajını temize çekilmek üzere yazılmış bir film.

Zaten hepimiz gibi, Jordan için de annesi çok önemli olmalı ki, filmde bir tek annesini oynayacak oyuncu için öneride bulunmuş. “Senaryoyu aldım ve Michael ile tekrar konuşma şansım oldu. Ona annesini kimin oynamasını sorduğumda ‘Kesinlikle Viola Davis olmalı,’” dediğini anlattı Affleck. Bir gün Viola Davis’e uyacak bir film çekebilmenin heyecanıyla yanıp tutuştuğunu ve sonunda böyle bir buluşma yaşandığı için çok mutlu olduğunu söyledi. Keza Chris Tucker da en sevdiği oyunculardanmış. “Onun yaptığı işlere bayılıyorum. Ve her şeyden önemlisi o herkesi tanıyor. Muhammed Ali, Mandela, Paul McCartney, İsa, kimi isterseniz…” Dolayısıyla filmde canlandırdığı Howard White’ı da tanıması kimseyi şaşırtmamış. Hâlâ Nike’ın yönetim kurulunda olan Howard White, Jordan’ın Airanlaşmasını yaparken kilit adamlardan biriymiş.

Air

Chris Tucker gülerek konuşmaya katılıyor. 1987’den beri arkadaş olduğu Jordan’ı anlatmaya başlıyor. Her yıl Santa Barbara’da çocuklar için bir kamp düzenleyen efsanevi basketbolcu, Chris Tucker’ın çocuğunu kampa götürmesiyle tanışıyor. “Çocuğumu götürüyordum ama aslında ben onunla tanışmak istiyordum,” diye gülerek anlatıyor o günleri. Bir gün kamp dönüşü Jordan onun arabasına binmiş ve oyuncu uzun süre kendine gelememiş. “Bir daha o arabayı satmayacağıma dair söz verdim kendime,” diyor. Filmin çekimlerine başlamadan önce Howard White ile 20 gün boyunca görüşmeler yapmış ve o dönem Nike’ta yaşanan her şeyi öğrenmeye çalışmış. Tabii ki elinde bir senaryo varmış ama arkadaşlığını kullanarak dönemin ruhunu yansıtabilmek için bütün ayrıntıları öğrenmiş.

Toplantıya verilen 15 dakikalık aradan sonra bu sefer ekranda Viola Davis ve Matt Damon görünüyor. How to Get Away with Murder’daki Annalise rolüyle zihnimize kazınan Oscarlı oyuncu ise gayet açık konuştu. “Michael Jordan’ı tanıyorum ama annesi Deloris’in bu anlaşmada Jordan’a ayakkabıdan büyük bir pay almak için arabuluculuk yaptığını ve karşılığında oğlunun mirasını koruduğunu bilmiyordum. Oğlunun değeri için savaşma gücüne ve cesaretine sahip olan bu kadın hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordum.” Annesini oynamasını bizzat Jordan’ın önerdiğini duyunca çok heyecanlanmış ve Deloris hakkında videolar izlemeye başlamış. “Çok az konuşan, sakin, Zen öğretisi içinde yaşayan bir kadını oynamak heyecan vericiydi. Kadın çok çok kararlı ve sessiz. Kızdığı zaman bile muhtemelen çok kararlıydı. En azından ben öyle olduğunu hayal ediyorum. O ruhu gerçekten sarmak benim için bir meydan okumaydı. Ben her zaman omzunda bir çip olan kadınım. Bombastik gidiyorum. Bu yüzden hem gurur verici hem de zorlayıcıydı. Ardından Matt, Ben ve tüm bu müthiş oyuncularla çalışmak bir zevkti. Ben ve Julius (Tennon) hâlâ bunun hakkında konuşuyoruz, çünkü bu en büyük deneyimlerden biriydi,” diyor heyecanlı bir şekilde. Zaten basın toplantısının ana teması heyecanlı olmaları. Yaptıkları işe çok güvendikleri her hallerinden belli oluyor.

Air

Davis, çekimlerin en iyi yönünün Affleck’e güvenmek olduğunun altını çizdi. “Çoğu zaman sete gidiyorsunuz ve kimseye güvenmiyorsunuz çünkü doğrusunu söylemek gerekirse bizim mesleğimizde ne yaptığını bilmeyen pek çok insan var. Ve bunu herhangi bir küçümseme veya kimseye gölge verme anlamında söylemiyorum. Herkes bir filmin veya kariyerin sonucunu görür ama yolculuğu görmezler. Ne yaptığını gerçekten bilen, ne istediğini bilen, kamerada ne gördüğünü bilen, neyin işe yaramadığını bilen insanların sanatı bir başka! 40 yıllık bir kariyerim oldu ve birçok kez bana yanlış yapan insanlara güvendim. Her zaman göremezsin. Bazen yardıma ihtiyacın var. Ben’e güvendim. Gördüğüne güvendim.”

Peki, bu aile ortamında Matt Damon’ın rolü ne? Ben Affleck ilk senaryoyu bitirdiğinde tabii ki hemen en yakın arkadaşıyla paylaşmış. Aslında Florida’ya birlikte gidip Jordan’la konuşmaları ve onun hayatını çekmeleri gerekiyormuş. Damon, çocuklarının bir işi yüzünden vakit ayırıp gidememiş. Fakat görüşme biter bitmez telefonda konuşmuşlar. “Telefonda bana dedi ki Ben, ‘Biliyorsun, Michael çok korkutucu bir adam. O bir ikon, hepimiz için bu anlamı taşıyor. Ama annesinden bahsederken yüzünde daha önce hiç görmediğim bir ifade vardı.’” “Tamam, artık filmin ne olduğunu biliyoruz, değil mi?” dedim. Ve dedi ki, “Tek kötü haber, Viola Davis’i bu filmde oynamaya ikna etmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak filmi yapamayız.”

Ama anlaşılan o ki Viola Davis’i ikna etmeleri çok zor olmamış ve filmi bitirmişler. Prime Video’da 5 Mayıs’tan itibaren izlenebilecek Air’ı yine Ben Affleck’in sözleriyle tanımlayalım. “Bu sadece spordan hoşlanan, basketbol taraftarları için yapılmış bir film değil. Bu soyunma odasında geçen, şampiyonluk naraları atılan bir film de değil. Bu, dünyanın en büyük sporcularından birinin, yine dünyanın en büyük firmalarından birine kafa tutması ve kuralları değiştirecek bir anlaşmaya imza atmasının hikâyesi.”

Bu yazı, Episode’un 49. sayısında yayımlanmıştır.

Oben Budak

Basın hayatına Kral TV ve Star'da programlar yaparak başladı. Ardından haftalık Aktüel dergisi ve Harper's Bazaar için çalışmaya başladı. Uzun süre FHM dergisini yönetti. Röportajları bugüne kadar bazı dergi ve gazetelerde yayınlanmaya devam ediyor. Halen Türkiye'nin ilk ve tek dizi kültür dergisi Episode'un Genel Yayın Yönetmenliğini yapmaktadır. Aynı zamanda çok satan Falan Filan adlı kitabın da yazarıdır.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir