Asiler Buluşması: Charlie Hunnam, Djimon Hounsou & Staz Nair, Episode’un Sorularını Cevapladı

 Asiler Buluşması: Charlie Hunnam, Djimon Hounsou & Staz Nair, Episode’un Sorularını Cevapladı

Rebel Moon: Part One, Zack Snyder’ın uzun zamandır beklenen bilim kurgu destanı… Kişisel olarak filmi çok sevdiğim için filmin başrolleri Charlie Hunnam, Djimon Hounsou ve Staz Nair ile buluşup yapım hakkında konuşmak da ayrı bir keyif oldu. Film, kötü Imperium güçlerine karşı savaşmak için bir grup savaşçıyı bir araya getiren Kora ve Gunnar’ı konu alıyor.

Röportajın daha önce yayınlanan bölümünde Zack Snyder setteki sürükleyici deneyimden ve yeni bir bilim kurgu dünyasının inşasından övgüyle bahsetmişti. Bu sefer, yapımın savaşçıları ile buluşup çektikleri zorluklar hakkında konuştum.

Charlie Hunnam, Djimon Hounsou, Staz Nair anlatıyor: Rebel Moon

Hikâye, Zack Snyder’ın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bir senaryo. Bence klasik olması muhtemel filmlerden biri oldu. Kişisel olarak bir yere kadar konuşabilirim ama siz işin içinde olduğunuz için sürecin en başına gidelim mi?

Charlie Hunnam: Zack’in neyi başarmak istediği konusundaki netliği çok önemliydi. Bu netlik, süreci en başında hayal edebileceğimden çok daha az korkutucu hale getirdi. Biliyor musun, burada yaptığı işe göre o çok iyi bir mercek. Dediğiniz gibi, yapım ile 30 yıldır uğraşıyor. Çekime başlamadan önce çizimler ve grafiklerle bize Rebel Moon evrenini gösterdi. Bu da insana güven veren bir şey. Yani kişisel olarak yapmamız gereken tek şey, Zack Snyder’ın vizyonuna teslim olmaktı.

Staz Nair: Bu bize tamamen yabancıydı çünkü her şey uzayda gerçekleşiyor, değil mi? Yani aslında somut olan tek şey korumaya çalıştığımız köydü.

Charlie Hunnam: “Zack [Snyder] gerçekten eşsiz ve sıradışı bir sanatçı”

Zack Snyder gerçekten önemli bir yapımcı ve yönetmen. Onunla çalışmayı nasıl tanımlarsınız? Bu bir macera mıydı yoksa deneyim mi?

Staz: Elbette bir macera. Her ikisi de öyleydi, değil mi? Charlie’nin bu konuda söyleyecek daha çok şeyi var. Ama evet, kesinlikle bir maceraydı.

Charlie: Evet, bence öyle. Zack gerçekten eşsiz ve sıradışı bir sanatçı. Biliyor musun, o gerçekten bir sanatçı gibi yaşıyor. Tüm zamanını zihinsel olarak kurduğu dünyada geçiriyor. Ve ne yapmak istediğini tam olarak biliyordu. Eğer bir şeyi %90 biliyorsanız geri kalan %10’luk alanı kurmak o kadar da zor olmuyor.

Staz: Sadece eğlenceli ve havalıydı. Ve sanki hiçbir baskı yok gibiydi çünkü ne istediğini tam olarak biliyordu. İstediğini nasıl elde edeceğini tam olarak biliyordu. Ve sonra, bunu elde ettiğimizde, gerçekten sadece oynadık. Sette çok fazla oyun alanı vardı doğrusu. Yaratıcı bir şekilde ortalığı karıştırmanın pek çok yolu var. Bilirsiniz, işin nereye varacağını ve ne bulabileceğimizi görmek için yapılan sanatsal karışıklıktan bahsediyorum. Bu film sizi onun yaratıcı yolculuğuna çıkarıyor.

Staz Nair: “Henüz Tarak, olmak istediği adam değil”

Charlie, Kai’i oynamanın senin için en etkileyici kısmı neydi? O bir hain ama aynı zamanda çok da havalı. Onu sevdim.

Charlie: Bu senaryoyu bana gönderdiği zaman aslında başka bir karakterle uğraşıyordum. Sonra Zack bana dedi ki, bu karaktere bir bakar mısın? Ben de karaktere baktım ve kabul ettim. İlk önce heyecan duymuyordum. Biliyor musun, bunun bir çeşit meydan okuma olduğu düşünüyorum. Ne olduğunu bilmiyorum.

Kai hakkında bana senaryodan fırlayan bir şey vardı. Ve onu hem iyi hem de kötü yönleriyle hemen tanıdığımı hissettim. Bu gerçekten önemliydi. Bu karakterin hakkını verebilmek için onu tanımam gerekiyordu sonuçta. Çünkü o gerçekten karmaşık biri, çok farklı kıyafetler giyiyor ve çok fazla yüzü var! İşin püf noktası her bir yüzün gerçek olmasından geçiyor. Sanki bu gerçek ben ve bu da gerçek ben. Ve bu gerçek benim. Bilirsin, tıpkı Joseph Campbell gibi, binlerce yüzün kahramanı.

Hepimiz çok karmaşık insanlarız. Ve eğer dışarıdan basit görünen birini oynuyorsanız, o zaman işiniz içeri girmek ve onları tamamen gerçek bir insanda tamamlayan o çelişkili unsurları bulmaktır.

Ne güzel bir tanımlamaydı, teşekkürler. Peki, Staz, filmde en sevdiğim sahnelerden biri devasa bir kuş olan Benu’yu evcilleştirmeye çalışmandı. Umarım ikinci bölümde o kuşu bir kez daha görebiliriz, aklım kaldı. O sahnelerin çekimlerini bize biraz anlatır mısınız?

Staz: Kesinlikle. Teşekkür ederim. İkimizden de bahsetmeniz çok nazik bir davranış. Devasa bir “kuş ineği” (bird nerd) olduğumu söyleyerek başlayacağım. Yani benim ideal boş zamanım güzel bir günde oturup kuşları, nasıl etkileşim kurduklarını izlemektir. Bu sahnelerin sadece benim için harika bir fırsat olduğunu hayal edebilmişsindir.

Hayvanları insanlardan daha çok seven biri olarak ne demek istediğini çok iyi anladım.

Staz: 70-80 metrelik bir kuşa binerek hayalimin gerçekleşmesini sağladım sanki. Ama bunun ötesinde kuşla benim aramda bir ilişki var diyeceğim. Yeniden var olacaklar. Bir şekilde veya biçimde geri gelecekler. Bana göre bu bir bağlantı. Bir anlamda normallik ve gerçeklik, burada kişinin aklından neler geçtiğini gerçekten anlamanızı sağlayan bir şey. Bu beni pitbullları beslediğim ve istismara uğrayan ya da kötü ailelerden gelen pitbullları eğittiğim zamana bağladı. Ve bu, bir düzeyde yakınlık, güven ve duyarlılık yarattı.

Yeni bölümde yine Benu’yu görebilecek miyiz?

Staz: Bunun spoiler olduğunu düşünmüyorum. Bu kuşlar aslında benim gezegenimden, hadi bunu söylemiş olayım. Tarak ile Benu arasında bir konuşma var. Tarak ve kendisi arasında da bir konuşma var. Çünkü henüz Tarak, olmak istediği adam değil. Ve bence bu hayvanı evcilleştirmek ile aynaya bakmak ve kendini yeniden bulmak arasındaki bu tür bir karışımla oynamak gerçekten eğlenceliydi.

Djimon Hounsou: “General Titus’ın içindeki yankı, kendimi gerçekten onun gibi hissetmeme neden oldu”

Kesinlikle muhteşem gözüküyordu. Ve Bay Djimon, siz ise çok fiziksel bir aktörsünüz. Yaptığınız işleri, o hayran olduğumuz rolleri düşündüğümde genellikle buna güçlü bir fiziksel güç eşlik ediyor. Bir görkem eşlik ediyor. Bu anlamda, General Titus’ı anlatır mısınız biraz?

Djimon Hounsou: General Titus rolüne bürünmek eğlenceliydi. Tarihsel arka planını verdikleri için çok zorlanmadım. Zack’in senaryoyu yazma biçimiyle birlikte benim açımdan gerçekten çok çarpıcıydı. Açıkçası tarihsel olarak gösterilen yaklaşım da çok değerliydi.

Biliyorsunuz, izlediniz, o dönemin beyin yıkamasına maruz kalan bir karakterim var. Bu durum, Afrika kıtasını uzun süredir geride tutan jeopolitik tutumla benzerlik içeriyordu. O yüzden General Titus’ın içindeki yankı, kendimi gerçekten onun gibi hissetmeme neden oldu.

Charlie: Burada bir şey eklemek istiyorum ki, sorunu sorarken çok doğru bir şey söyledin, onun rollerinde her zaman hissedilen düzeyde bir fiziksel güç var. Ve bence Djimon’un doğasında belli düzeyde fiziksellik var çünkü o çok güçlü bir insan. Djimon’un çalışmalarını şu şekilde sınıflandırabilirim: Hollywood’un hemen hemen en duygulu aktörü. Sevgili dostum, yaptığın şey şu; dünyaya ruhunu göstermek! Ben çok büyük bir hayranıyım. Ve bu yüzden ne düşündüğümü paylaşmak istedim.

Çok iyi yaptınız, ben oyunculuğuna dair hayranlığımı bu kadar net dile getiremezdim. Peki, filmdeki aksiyon sahnelerinde bahsedelim mi? Çekimler sırasında Snyder sizi çok zorladı mı?

Charlie: Peki, çocuklar, bu soruyu ben alacağım. Ne söylediğimi biliyorsunuz nasıl olsa! Dedim ki; ben yapmıyorum. Reddediyorum dedim. Görevi reddediyorum. Oyunu oynamıyorum. Bu eğitime katılmıyorum. Ben bunu kabul etmedim. Bana bunun gerekli olacağı duyurulmadı. Ben de yapmıyorum dedim. Ve sonrasında bu adamlar gelip eğitimi yapmaya karar verdiler. Yani yeterince adil.

Djimon: Evet, toplu olarak eğitim aldık ve hayatımızın en korkunç altı haftası gibiydi.

Charlie: Sizin için korkunç gözükmüyordu ama ben çok zorlandım. Sonra kendime dedim ki, ortaya çıkıp bunu yapmalısın. Çünkü yapmazsam takımın işe yaramayan kişisi olacaktım.

Staz: Evet, Charlie korkmuştu. Onun bir diva olduğunu düşünüyoruz. Hepsi bu kadardı. Aslında başka hiçbir şey için endişelenmiyordu.

Charlie: Değildim ya da evet, ben bir divayım ve bu umurumda değil. Hiç arkadaşımın olmadığı ergenlik yıllarıma geri dönmek istemedim. Yoksa aksiyon sahnelerini biraz zor kabul ederdim. Sonuçta biz takımız. Biri olmazsa sahne çekilemez.

Djimon: Onun söylediklerini destekleyeceğim ve şunu söyleyeceğim: Tamam. Gerçekten öyleydi! (Gülüyorlar) Kendi adıma konuşacağım ama en zorlu fiziksel efordu. Hayatımın her döneminde psikolojik ve fiziksel olarak sadece bir film için değil, genel olarak bizi gerçekten neyin mümkün olduğu neyin olmadığı uçurumuna getirdi. Ve Charlie’nin dediği gibi yoldaşlık, özünde hepimizi birbirine bağlama şekli. Gerçeklerden beslenen ilişkileri bilirsiniz. Sanırım geriye dönüp baktığımda burada biraz gerekli bir gurur var. Sanırım hepimiz bakabiliriz, zor olsa da.

Peki, süper kahraman filmlerine hazırlanmak ne kadar sürer? Yani vücut açısından, filmdeki görüntüleriniz muazzam.

Staz: Biz süper kahraman değiliz. Biz kahramanız! (Gülüyorlar)

Djimon: Evet, bunlar film sahneleri. Yani süper güvenli bir ortamdasınız sonuçta. Çekimlerden iki ay önce eğitim almaya başladık. Tüm süreç boyunca da eğitim devam etti. Kelimenin tam anlamıyla dokuz ay boyunca antrenman yapıyoruz. Ama bunun aynı zamanda tutarlılık gerektirdiğini düşünüyorum. Bu büyük bir şeydi. Hangi yaşta olursanız olun, bu çok ince ayarlanmış seviyede kalmak için hızlı bir şekilde düşersiniz, her pozisyon zordur.

Staz: Ve hiçbirimizin beklemediğini düşündüğüm bir tutarlılık seviyesi gerektiriyor. Sanırım bu çok çok iyi bir deneyimdi, ama Tanrıya şükür ki karşılığını verdik.

*Röportaj, Episode derginin 53. sayısında yayımlanmıştır.

Oben Budak

Basın hayatına Kral TV ve Star'da programlar yaparak başladı. Ardından haftalık Aktüel dergisi ve Harper's Bazaar için çalışmaya başladı. Uzun süre FHM dergisini yönetti. Röportajları bugüne kadar bazı dergi ve gazetelerde yayınlanmaya devam ediyor. Halen Türkiye'nin ilk ve tek dizi kültür dergisi Episode'un Genel Yayın Yönetmenliğini yapmaktadır. Aynı zamanda çok satan Falan Filan adlı kitabın da yazarıdır.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir