Doğru Fikir, Yanlış İstikamet ‘Rap Shit’

 Doğru Fikir, Yanlış İstikamet ‘Rap Shit’

Müziği mevzubahis eden kitapları, dizileri, filmleri falan filan ayrı severim. Ama müzik var müzik var: Ana akım fasafisolarla hiç işim olmadı. Onlar yalnızca çerezdir, atıştırmalıktır. Benim ana yemeğim hep endüstrinin kapılarını tekme tokat açmış, kendini bin bir zorlukla kabul ettirmiş müzikler oldu. Endüstrinin kapısından bir kere içeri girmelerinden sonra ise onlardan da sıkıldım.

Çocukluğumdan beri tabiri caizse bir rock’n’rollcuyum. Beş altı yaşlarında, evde durmadan çalan Barış Manço ve Erkin Koray kasetleriyle başladığım rock’n’rollculuk kariyerime ilkokulda dinleyip çarpıldığım Elvis Presley ile devam ettim. Elvis’in abuk sabuk şarkıları da olduğunu fark edince Beatles, Chuck Berry, Rolling Stones ve Led Zeppelin ile tanışmak nasip oldu. Sonrasını tahmin edebilirsiniz.

Bu sırada Türkiye’de Duman ve Mor ve Ötesi rüzgârı esiyordu. Mor ve Ötesi’ni hep çok steril buldum, Duman’ı sevdim. Onların başlattığı ve endüstrinin kemendini attığı rock müzik dalgasına atlayan elektrogitarlı Yıldız Tilbelerden ise tiksindim: Emre Aydın’mış, Gripin’miş… Çok şükür, o ara başka bir şeyler deneyen başka birileri de vardı. Bunlara “rapçi” deniyordu ve bir bakıma, rock’n’roll ruhunu (varsa öyle bir şey) onlar taşıyordu. Yıllar geçti, bu kez elektrogitarlı Yıldız Tilbelerin yerini rap yapan Yıldız Tilbeler aldı. Endüstrinin kuralı budur: Seni sokaklardan alır, sana istediği makyajı yapar ve seni satar. Profesyonel müzisyenin kaçınılmaz sonu.

HBO yapımı Rap Shit dizisine başlarken diziden beklentim bu gerçeğe meydan okuması değildi. Daha çok, endüstrinin çarklarının nasıl işlediğini göstersin istiyordum. Bundan yıllar önce HBO, Martin Scorsese ve Mick Jagger yapımcılığında Vinyl diye bir dizi çıkarmıştı. İlk sezonundan sonra iptal olsa da Vinyl bunu harika yapmıştı: Bir yanda özgürlük ve isyan arzusu, öte yanda para sayma makinesinin cazip sesi. Bu, en idealist müzisyeni bile yoldan çıkarabilecek bir dilemmadır. Rap Shit’in ilk bölümünü açtığımda işte böyle şeyler izlemeyi bekliyordum. Bana başarılı olduğu her gün daha çok parçalanan, kendinden uzaklaşan, başka bir şeye dönüşen bir karakter vermeliydi… Bir başka deyişle gerçeği.

Rap Shit

Peki, verdi mi? Geçen yıl yayınlanan 8 bölümlük ilk sezonuyla Rap Shit bunu kısmen verdi. Dizinin başkarakteri Shawna (Aida Osman) idealist bir rapçi ve amiyane tabirle orasını burasını açarak ünlü olmak istemiyor; öyle ki yaptığı rap videolarında yüzüne bir maske bile takıyor. O, pahalı arabalardan ya da lüks villalardan da bahsetmek istemiyor; Rosa Parks’ı, Angela Davis’i, gettoları ve kadın hareketini anlatmak istiyor. Ne var ki bu inadı onu ünlü bir rapçi olmaktan alıkoyuyor ve Shawna, kendisini bir otel lobisinde çalışıp neredeyse yalnızca hobi niyetine rap yaparken buluyor.

Dizinin bir diğer başkarakteri Mia (KaMillion), Shawna’nın çocukluk arkadaşı. Ne onun kadar entelektüel ne de idealist. Mia’nın bir kızı var, bir de paraya ihtiyacı. Makyöz olarak çalışıyor ama aynı zamanda yarı zamanlı OnlyFans modelliği yapıyor; “pornocu” deyip geçiyor bunu duyanlar ama Mia yaptığından utanmıyor.

Mia ile Shawna’nın yolları yıllar sonra kesiştiğinde ikili Instagram canlı yayını açıp sarhoş halde doğaçlama bir rap yapıyor. Bu, sosyal medyada kendi çapında viral olunca Mia ve Shawna bir rap grubu kurmaya karar veriyorlar. Rap Shit, işte bu kararın hikâyesi: İki farklı vizyonun, başka başka arzuların, birbirini dönüştürerek büyüyen bir dostluğun.

Dizinin yaratıcısı Issa Rae, Mia ile Shawna’nın hikâyesinin tıpkı onlar gibi Miamili bir kadın rap ikilisi olan City Girls’ün hikâyesinden esinlendiğini doğruluyor. Ancak Rap Shit bir biyografi değil; bir rap endüstrisi komedisi.

Buraya kadar, tüm müzik meraklılarının izlemek isteyeceği bir dizi tarif ettim. Ama Rap Shit ile ilgili birkaç sorunum var. Bunlardan birincisi, vasatı aşamayan oyunculuklar. Başroller dahil aşağı yukarı tüm oyuncular klişelere yaslanıyor. Dizinin en iyi oyunculuk performansını yan rolde Mia’nın kızının babası Lamont’u canlandıran RJ Cyler sergiliyor. Diğerleri kötü değilse bile hiç fark yaratmıyor.

İkinci sorunum, dizinin temposuyla ilgili. Bu yazıyı yazmayacak olsam ilk bölümün ardından diziye devam etmezdim. Bu bölümün tek amacı, anlaşılır şekilde, karakterleri tanımamız.

Rap Shit

Ama karakterler arasındaki ilişkiler sanki yoktan var oluyor. Mia ile Shawna ilk konuştuklarında onları çok yakın dost sanmıştım, örneğin; halbuki sonraki bölümde öğrendim ki aralarına epey soğukluk girmiş. Demem o ki bazı şeyler çok hızlı, bazı şeyler çok yavaş gelişiyor. Bu da izleyiciyi diziden biraz koparıyor.

Rap Shit ile ilgili üçüncü bir sorunum daha var; dizinin mizahı. Belki Amerikalılar için bu diziye gülmek mümkündür ama beni diziye bağlayan, kesinlikle mizahı olmadı. Rap Shit’in hiçbir orijinal komiği yok. Evet, kesinlikle eğlendiriyor ve müzik endüstrisine dair bir hiciv geliştiriyor. Ama bunu kör göze parmak usulü ve fazlaca Amerikalı bir şekilde yapıyor.

Peki, öyleyse Rap Shit izlenmeye değmez bir dizi mi? Hayır hayır, Rap Shit yanlış mesleği seçmiş üniversite mezunu bir genç. Hiçbir şeyi çok iyi değil ama bir standardı var. Bir fikri var. En önemlisi, itirazı var. Sorun şu ki, komedi değil dram mesleğini seçmeliymiş. Bu, onu hem dünyanın her coğrafyasında anlamlı kılarmış hem de dizinin motoru olan Mia ve Shawn ilişkisinin daha güçlü çalışmasını sağlarmış. Nitekim bu ilişki, Rap Shit’in müzik endüstrisine ve rap müziğin asi bir alt kültürden bir darphaneye dönüşmesine itirazını en iyi işlediği unsur. Mia ve Shawn’un fikir ayrılıkları, idealler ile hayatın gerçeklerinin çatışması; dostlukları ise yeteneğin ihtiyaçla buluştuğu yerde doğabilecek başarının ispatı. Rap Shit’in tüm ana fikri aslında bu ilişkide gizli ve biz, Mia ile Shawn arasındaki dostane çatışmayı daha detaylı izleyebilmeyi hak ediyorduk.

Rap Shit

Rap Shit, bu haliyle müzikseverlerin keyifli vakit geçirecekleri ama birkaç sene sonra varlığını unutacakları bir yapım. Fakat siz bu yazıyı okurken dizinin ikinci sezonu da ekranlara gelecek. Hikâye hâlâ daha orijinal, gerçekçi ve evrensel bir yere gitme şansına sahip. HBO’nun prodüksiyon düzeyi de düşünülünce Rap Shit, en kötü olasılıkla izlenebilir bir dizi olmayı sürdürerek ikinci sezonunu kapatacaktır.

Ben de bu yazıyı, Rap Shit’i kimler izlemeli sorusuna cevap vererek sonlandırayım: Rap müzik meraklıları mutlaka; müzik meraklıları, zamanları varsa ve diğer herkes biraz müzik dinlemek, biraz da keyifli vakit geçirmek için…

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir