Gen V: The Boys Evreninin Yeni Süperleri, X-Men’in Önemi ve Neoliberalizm ile Popüler Kültüre Atılan Faça

 Gen V: The Boys Evreninin Yeni Süperleri, X-Men’in Önemi ve Neoliberalizm ile Popüler Kültüre Atılan Faça

Kuzey İrlanda asıllı Garth Ennis, çizgi roman dünyasının Olimpos Dağı’nda oturan tanrılarından. Özellikle 90’lı yıllarda yazdığı eserlerle çizgi roman anlatılarını değiştiren Ennis; türleri altüst eden, kural tanımayan, radikal ve sarkastik bir hikaye anlatımına sahiptir. Steve Dillon ile birlikte yarattığı Preacher serisi de “magnum opus”u olarak bilinir ve ikonik bir köşede durur.

Bunun yanı sıra yazdığı Punisher, Hellblazer ve Hitman serileriyle de oyunun kurallarını değiştiren Ennis, The Boys ile de 2000’li yıllara damga vurmuştur. Aslında Preacher’ın antikahraman ana karakterlerinden biri olan Proinsias Cassidy’i de bir bölümde gödüğümüz bu seri, Preacher’dan sonraki Preacher olarak da tanımlanır.

preacher

İlk olarak 2006’da yayımlanmaya başlayan The Boys serisi, 2012’de sona erdi. Daha sonra Prime Video tarafından satın alınan ve TV’ye uyarlanan seri, süper kahraman anlatılarına getirdiği yenilikçi tavırla küresel bir fenomene dönüşmeyi de başardı.

Doğrusu serinin “showrunner”ı Eric Kripke, Ennis’in süper kahraman mitlerine yaptığı yapısökümü baz aldı, grafik şiddet dozunu, “gore” planları ve sarkastik kara komedi tonunu çizgi romandakine yakın kıldı. Kripke’nin The Boys uyarlamasının Ennis’in vizyonuna sadık kalması da Prime Video’nun katalog yıldızlarından birisi olmasını sağladı.

Bu küresel başarının ardından Prime Video, The Boys evrenini “spin-off”lar ile büyütmek için çalışmalara başladı. Amazon ve MGM Studios’un TV’den sorumlu başkanı Vernon Sanders da verdiği röportajlarda Kripke’nin çıkardığı işten duydukları memnuniyeti dile getirdi ve The Boys evreninin genişlemesini istediklerini söyledi.

2022’de Diabolical animasyonu bu isteğin ilk örneğiydi. Devamında ise bir nevi X-Men parodisi olan Gen V serisi geldi. Gen V serisine girmeden önce X-Men’e ve The Boys’un açılımlarına göz atalım.

the boys

X-Men’in Dışlananlar Temsili ve The Boys’un Yıktığı Tabular

Çizgi roman evreni açısından kült serilerinden biri olan X-Men ilk olarak 1963’te Marvel Comics tarafından yayınlandı. Açıkçası Marvel‘ın kurucu efsaneleri Stan Lee ve Jack Kirby’nin yarattığı X- Men, DC Comics’in Doom Patrol serisi ile de birçok yönden benzerlik gösterir. Doom Patrol serisinde de güçleri nedeniyle dışlanan bir grup vardır ve The Chief (Şef) olarak tanınan Niles Caulder bu gruba liderlik ederek bir yaşama amacı verir.

X-Men’de ise üstün telepati ve telekinezi yetenekleri ile dikkat çeken Profesör Charles Xavier (Profesör X), toplumdan dışlanan ve güçlerini kontrol etmekte zorlanan mutantları eğitmeye çalışır. X-Men’in köklerinde ayrımcılıkla mücadele mevcuttur ve bu hissiyatın üzerine inşa edilen özgün karakter hikâyeleri de seriyi zirveye taşımıştır. Özellikle 90’lı yıllarda ABD’nin en çok satan çizgi roman serisinin X-Men olması da boşuna değildir. X-Men’in toplumsal ve soyopolitik bir arka planı vardır.

Esasen azınlıkların yaşadığı zorlukların sembolik bir anlatımı olan X-Men; sadece din, dil, ırk ve kültürel farklılıklardan ötürü yok sayılanların hikayesi değildir. Aynı zamanda cinsel yönelimleri dolayısıyla dışlananlar da X-Men anlatılarının içerisinde yer alır. Kültür endüstrisini oluşturan unsurlar ve sosyal hassasiyetler de incelikle kullanılır.

Örneğin Queen’in efsane vokali Freddie Mercury’nin AIDS dolayısıyla ölümünden sonra “legacy virüsü” adı verilen bir virüs, X-Men serilerinde görülür. Bunun sebebiyse hastalığa neden olan HIV’in herkese bulaşabildiğini göstermektir ve homoseksüelliğe yönelik gerici söylemlerin önüne geçmektir. Çizgi romanlardaki bu sosyal duyarlılık, okul teması ve takım ruhu da okurlar açısından X-Men’e farklı tür bir bağlılık sağlar.

Tabii X-Men’in yıllardır süregelen bu popülaritesi MCU (Marvel Cinematic Universe) tarafında da oldukça önemlidir. Marvel’ın sahibi Disney’in Fox’u satın almasından sonra da X-Men’in film hakları Marvel Studios’a döndü. Dolayısıyla önümüzdeki fazlarda MCU’nun da odağında X-Men ve Fantastic Four filmleri yer alacak.

x-men

Buradan The Boys’a geçersem, The Boys çizgi romanının bu kadar çok sevilmesinin sebebi ise Ennis’in kalemindeki aşırılık, uysallaşmayan saldırganlık ve politik tutumdur. Ateist olan Ennis, Preacher serisinde Hıristiyan ahlakını ve yaradılış destanını yerle bir etmiştir. The Boys serisinde de günümüzün geç kapitalist toplumlarının ruhuna sirayet etmiş tüketim çılgınlığını ve kaçınılmaz yozlaşmayı sansürsüz şekilde kazmıştır.

Bu antikahraman anlatıları Ennis’ten önce perçinleyen isim ise çizgi roman dünyasının bir başka tanrısı Alan Moore’dur. Moore, Dave Gibbons ile hazırladığı ve 80’lerin ortasında yayımlanan Watchmen‘de süper kahramanların öteki yüzünü göstermiştir. Süper kahramanların da yozlaşabileceğini, erdemden yoksun olabileceğini, derin devlet için gizli suikastlar düzenleyebileceğini ve masum insanları gözlerini kırpmadan öldürebileceklerini anlatmıştır.

Ennis de The Boys serisiyle Moore’un açtığı bu yoldan gitti ama kalemindeki kendine has aşırılığı, kışkırtıcılığı kullanarak. Onun süper kahramanları da toplumda yansımaları olan profillerdi. Bu profiller de tecavüzcü, hedonist, madde bağımlısı, sadist, ırkçı ve çıkarcıydı.

Dahası bu süper kahramanlar bir “şirket” tarafından kontrol edilen, kullanılan reklam ürünleriydi. Ennis, süper kahraman mitlerini bu şekilde paramparça etti ve sağlam bir “vigilante” hikayesi kurdu.

watchmen

İşte, Prime Video’nun The Boys serisi de TV’deki ezberleri bu şekilde yerle bir etti. Bir “X-Force” üyesi olan Deadpool ile de bir özdeşlik kuran seri, zamanın ruhunu yakalayan tavrıyla yeni bir trend yarattı. Çizgi romandaki gibi süper kahramanları birer ürün halinde sunan seri, neoliberal politikaların, şirketokrasi ve sosyal medya çağının karşı konulamaz bir alegorisi olarak da büyüdü.

Her şeyin pazarlama stratejilerine, reytinglere ve etkileşim çılgınlığına göre ölçüldüğü bu çağda popüler kültüre ve kapitalist sisteme atılan faça da her sezonda derinleşti. Bunun yanı sıra kadın düşmanlığına, cinsiyetçiliğe ve mobbinge dair göndermeler de vurucu bir hal aldı. Bol miktarda kan, grotesk çizgi roman estetiği ve hicivle dolu bu evren, Gen V ile de ana hikayesine eğlenceli bir köprü kurdu.

X-Men’den G-Men’e Sistemin Kötücüllüğü ve Zeka Dolu Satirik Bir Yan Hikâye

Aslına bakılırsa Gen V serisi, The Boys serisinde kurulan “snark and gore” formülünü zekice kullanıyor ve Z-kuşağı ile bağlantılı bir yere kaydırıyor. The Boys serisinde “Vought International” olarak gördüğümüz şirket, ürün haline getirilmiş süper kahramanlar ve PR konusunda uzmanlaşmıştır. Kendi çıkarları doğrultusunda medya üzerinden kamuoyunu yönlendiren Vought International, iktidar ve derin devletle de çalışmalar yürütür.

gen v


Geçmişten gelen Nazi bağlantıları da olan bu şirket, “Compound V” (V Bileşiği) adı verilen ve kullananlara süper güçler kazandıran maddeyi geliştirerek sistemi kontrol altına almıştır. Gizli, yasa dışı, etik olmayan deneyler yapan ve sürekil kâr odaklı büyüme eğilimi gösteren Vought International, sistemdeki kötücül urdur. Bu küresel urun bir de genç süperlere yönelik “Godolkin Üniversitesi” adında bir okulu mevcuttur.

Genç süperler bu okulda kahraman olmayı öğrenirler ve birbirleriyle rekabet ederek öne çıkmaya çalışırlar. Doğrusu Gen V serisi bu kolej ruhunu çok doğru bir yerden yakalıyor, kanlı bir hediye yanında iyi yazılmış bir ergen mizahı ve zorbalığı da sunuyor.

The Boys serisindeki odak noktası daha çok kurumsal kâr denizleri ve medya-iktidar ilişkileridir. Gen V bu ilişkiler ağını kurumsal dünyadan alıp kampüs hayatına, sınıfsal ayrımlara kaydırıyor ve Vought International’ın örtbas ettiği gizemli emelleri yeni “vigilante” karakterler ve yeni bir macera ile birleştiriyor.

Tabii Gen V’nin köklerinde The Boys’un çizgi roman serisindeki X-Men parodisi olan G-Men ve “We Gotta Go Now” bölümü yer alıyor. “We Gotta Go Now” bölümünden ilham alan seri, gösteriyi de daha geniş bir alana yayıyor.

Bir yandan Gen V’nin köklerinde olan G-Men ve “We Gotta Go Now” bölümü The Boys evreni için bile karanlıktır. G-Men adı verilen grup John Godolkin tarafından kurulmuştur. Güçleri nedeniyle reddedilen bu çocuklar, Godolkin tarafından kabul edilen yetimler, isyancılar ve dışlanmışlar olarak tanıtılır. Ama işin aslı öyle değildir. Godolkin bu gruba çocukluklarından itibaren cinsel tacizde bulunmuş ve tecavüz etmiştir. Aynı zamanda da kendisine sadık olmaları için beyinlerini yıkamıştır. Yani Godolkin, X-Men’deki Profesör X’in şeytani bir zıddıdır.

the boys

Kripke ve serinin yaratıcı ekibi G-Men temasını alsa da Gen V’de daha farklı bir yolu izliyor, seriyi de The Boys’un üçüncü sezonu ile gelecek dördüncü sezonu arasında bir yere konumlandırıyor. Ayrıca serideki yeni süper karakterler, güçlerinin ebeveynleri tarafından kendilerine verilen “V Bileşiği”nden geldiğini biliyor. Bu da doğal bir aile ya da ergen-ebeveyn çatışması yaratıyor.

Sonuç olarak Gen V, The Boys’un küresel bir fenomene dönüşmesini sağlayan motifleri layıkıyla kullanıyor ve içinde yaşadığımız acımasız sisteme dair alegorileriyle parlıyor.

Bu yazı, Episode’un 51. sayısında yayımlanmıştır.

Orçun Onat Demiröz

Lisans öğrenimini 2010 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde tamamladı. Akabinde yüksek lisans için Viyana’ya gitti ve 4 yıl kadar Avusturya’da yaşadı. 2015 yılında Türkiye’ye döndü ve çeşitli kültür/sanat dergilerinde, eklerde, bloglarda yazarlık yaptı. Aynı zamanda birçok ajansta da metin ve içerik yazarı olarak çalıştı. Hayatına yazar, yorumcu ve DJ olarak devam ediyor.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir