Miray Daner & Boran Kuzum: “‘Saygı’ günümüz sorunlarının büyük bir cesaretle işlendiği bir iş”

 Miray Daner & Boran Kuzum: “‘Saygı’ günümüz sorunlarının büyük bir cesaretle işlendiği bir iş”

Miray Daner ile Boran Kuzum’un Onur Bayrakçeken’e verdiği bu röportaj Episode’un 23. sayısında yayımlanmıştı

Onları birlikte ilk defa Vatanım Sensin dizisinde izledik. Biri, henüz gencecik yaşta Milli Mücadele’ye gönül vermiş Hilal, diğeri ise Yunan askeri Leo’ydu. Hilal de Leo da çok sevildi, aralarında gelişen aşk ise birçok kişiyi kalbinden yakaladı. Kuşkusuz bu karakterlerin geniş kitleler tarafından benimsenmesinde onları canlandıran genç oyuncuların yani Boran Kuzum ile Miray Daner’in oyunculuk maharetlerinin payı büyüktü. Onlar da çok sevildiler ve Jack & Elwood ya da Bonnie & Clyde gibi birlikte anılır oldular.

İkili, Vatanım Sensin’in ardından başka başka yapımlarda rol aldı. Hepsinin de altından başarıyla kalktılar. Şimdi bir kez daha, hem de bu sefer gerçekten Bonnie & Clyde’ı andırır bir rolle karşımızdalar. Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi’nin antikahramanı Ercüment Çözer’i merkezine alan yeni BluTV dizisi Saygı: Bir Ercüment Çözer Dizisi’nde kendi adaletlerini sağlamaya girişiyorlar. Boran Kuzum, Savaş karakterini; Miray Daner ise Helen’i canlandırıyor. Savaş ve Helen arasında bir yandan romantik bir ilişki doğarken bir yandan da toplumsal adaletsizliklere, kadına şiddete, saygısızlığa savaş açıyor ikili. Onların bu savaşı, yollarının Ercüment Çözer ile kesişmesine neden oluyor. 

Saygı: Bir Ercüment Çözer Dizisi ile Türk televizyonlarının gördüğü kendine has karakterlerden birinin hikâyesinde başrolü üstlenen Boran Kuzum ve Miray Daner, hem kariyerlerine hem de Saygı: Bir Ercüment Çözer Dizisi’ne dair sorularımızı yanıtladı. Keyifle okumanız dileğiyle!

Fotoğraflar: Ozan Balta

“Toplumsal olarak günümüz sorunlarının büyük bir cesaretle işlendiği bir iş Saygı. Yaşadığımız coğrafyada hepimizin söylemek isteyip söyleyemediklerini, isyanlarımızı, arayışlarımızı, var olma çabamızı ve daha nicesini işliyor.”

Karantina ve “yeni normal” sürecini nasıl geçirdiniz? 

Boran Kuzum: Biz tam Saygı’yı çekmeye başlayacakken pandemi oldu aslında, biraz daha üzerine düşünecek zamanımız oldu, evden çalışmaya devam ettik. Ama bütün insanlığı etkileyecek kadar büyük bir olay olması hem yalnız hem kalabalık hissettirdi, hayattaki önem sıralamamızı sorgulattı biraz. 

Miray Daner: Başlarda nasıl bir süreç yaşayacağımızı, ne gibi bir virüsle mücadele ettiğimizi kavrayamadığım dönemde herkes gibi büyük bir endişe hâkimdi. Süreci kavrayıp kabul ettikten sonra hepimizin evde geçirdiği bu karantina sürecini verimli hale getirmek için yeni hobiler edinmeye çalıştım. Mutlaka her gün evde spor yapmaya çalıştım, küçük heykeller yapmaya başladım, el işine merak sardım, yeni tarifler denedim. Mutlaka her günümü planlamaya çalıştım. Saygı’nın çalışmalarına ve toplantılarına çevrimiçi devam ettik. Hâlâ süreci atlatmış değiliz maalesef. Umarım ve dilerim artık virüsle mücadelemiz en yakın zamanda son bulur. Bu sürecin kahramanları sağlık çalışanlarımıza sizin aracılığınızla bir kez daha teşekkür etmek isterim.

BluTV’de yayınlanan Saygı-Bir Ercüment Çözer dizisine nasıl dahil oldunuz ve bu projede yer alma konusunda sizi en çok cezbeden neydi? 

Boran: İlk başta proje dosyası halinde geldi, orada genel öykü ve karakter analizlerine bayıldım. Hatta Ercan Mehmet Erdem’in Savaş ile ilgili yazdığı çok küçük bir cümle bile beni işe ikna etmeye yetti. Bazen cümleye döküldüğünde tuhaf olabilen ama yazılı olduğunu görünce evet, ya, ben de böyle hissediyorum dediğimiz şeyler vardır ya, öyle güzel bir yazıydı. Senaryoyu da okuyunca bu hikâyenin bir parçası olmak beni daha da mutlu etti.

Miray: Sevgili Ercan Mehmet Erdem’in çok cesur ve özel bir kalemi var. Hikâyemizdeki bütün karakterler, bütün detaylar beni çok etkiledi. Toplumsal olarak günümüz sorunlarının büyük bir cesaretle işlendiği bir iş Saygı. Yaşadığımız coğrafyada hepimizin söylemek isteyip söyleyemediklerini, isyanlarımızı, arayışlarımızı, var olma çabamızı ve daha nicesini işliyor. Karakter analizlerini ve senaryosunu okuduğum anda, daha bitirmemişken bile içinde yer almak istediğim bir iş olduğuna karar vermiştim.

Canlandırdığınız karakterleri biraz anlatır mısınız? 

Boran: Savaş, insanlara tahammülü tükenmiş, sosyalleştiği vakit ruhundan ödün verdiğini hisseden, daha fazla alçalmamak için yalnızlığı seçen bir genç. Üniversite okumamış, kendi kendini geliştirmiş. Başına gelecek olayların sonucunda eylemsiz kalmak ya da katil olmak arasındaki ince çizgide yürüyecek ve sahip olduğu aşkın gücüyle, bocalayacağı bir yola girecek bir karakter.

Miray: Helen ailesiyle problemleri olan, sevgisiz ve yalnız büyümüş bir genç kadın. Bu sebepten ayaklarının üstünde durmayı ve kendi yolunu bulmayı bir refleks haline getirmiş. Güçlü bir karakter, özgür bir ruh. Savaş hayatına girdikten sonra ona büyük bir tutkuyla bağlanacak ve onunla tamamlandığı hissedecek. Hayata karşı başta ailesi olmak üzere birçok kırgınlığı var. Ve bu kırgınlıklar, kırılmaya devam ettikçe yerini zamanla öfkeye bırakacak. Başına kötü bir olay geldikten sonra hayata  isyanı artacak, kendi yolunu bulmayı refleks haline getiren Helen, inandığı adalet sistemini oluşturmak üzere Savaş’la bir yola girecek. Ve dönüşümü başlayacak.

Behzat Ç.’deki Ercüment Çözer ile kıyaslayınca Saygı’daki Ercüment Çözer kendine biraz daha toplumsal bir görev yüklemiş göründü bana. Savaş ve Helen, Behzat Ç.’deki Ercüment ile de bir araya gelmek ister miydi?

Boran: Behzat Ç.’deki Ercüment Çözer’e çok hâkim değilim ama Savaş zaten buradaki Ercüment Çözer’le ilgili de çok bocalama yaşayacak.

Miray: Behzat Ç.’yi izlememiştim. Saygı için yola çıktıktan sonra da özellikle izlemek istemedim çünkü biz Saygı’da İstanbul’daki Ercüment Çözer’in dünyasını tanıyıp görüyoruz. Saygı’daki Ercüment Çözer’i doğrudan tanımayı daha doğru buldum.

Çekimlere başlamadan önce nasıl bir ön hazırlık yaptınız?

Boran: Başı sonu belli olan bir işe hazırlık yaparken üzerine konuşmak daha sağlıklı oluyor tabii. Biz de bu süreçte tüm bölümler ve sahneler üzerine uzun uzun konuşabildik. Okuma provaları yaptık. Çok fazla belgesel izledim, karakterlerimizin durumunu barındıran kişiler özelinde. Sosyoloji, toplum psikolojisi ve hukuk sistemine de biraz daha hâkim oldum. 

Miray: Senaryoyu bir yıl önce elime aldım. Hikâyeye baştan sona hâkim olmak, karakterleri tanımak ve hikâyemizin evrileceği yeri bilmek bir oyuncunun oyun alanı için çok büyük bir avantaj. Helen’e farklı bir pencere açabilmek için benzer konuları ele alan belgeseller izledim. Karakteri anlama, içselleştirme ve oluşturma sürecimde yönetmenimizle uzun toplantılar ve görüşmeler yaptık. Yönetmenimiz Ali Taner Baltacı’nın oyuncusunu dikkatle dinlemesi, fikirlerine önem vermesi ve yaptığı işe tüm inancıyla sarılması Helen’i daha da özgürleştirdi. Karantina sürecinde de çevrimiçi olarak senaryo ve karakterlerle alakalı görüşmelere devam ettik. Karakterime bir kimlik oluşturmak için işinde son derece özenli olan karakter tasarımcımız Jeff ve ekibiyle uzun provalar yaptık. Yapılan dövmelerin her birine anlamlar yükledik. Ve nihayet Helen’in son görüntüsü ortaya çıktı.

“Biz çok ekstrem bir durum üzerinden, sosyal yaşamlarında insanların kendilerine ve diğer insanlarla ilişkilerine ancak ayna tutabiliriz. Yansıtılan durumdan ortaya çıkacak rahatsızlık, bu rahatsızlığı hissedenin korkusudur ancak.”

Behzat Ç. gibi Saygı da anladığım kadarıyla politik ve toplumsal göndermelere sık sık rastlayacağımız bir dizi. Böyle bir yapımda yer almak bugünün Türkiyesi’nde sizi biraz olsun korkutmuyor mu? 

Boran: Kurgusal bir dünya sunuyoruz insanlara ve bizim coğrafya özelinde değil, tüm dünyada var olan çürümelere değiniyoruz. Bizim işimiz, doğası gereği hayatın her kesitinden hikâyeyi seyirciye yeni bir perspektif açması durumunda anlatma özgürlüğü taşır normalde. Taşımalıdır. Diğer türlüsü belgesel ya da kamu spotu olmaktan öteye gidemez. Biz çok ekstrem bir durum üzerinden, sosyal yaşamlarında insanların kendilerine ve diğer insanlarla ilişkilerine ancak ayna tutabiliriz. Yansıtılan durumdan ortaya çıkacak rahatsızlık, bu rahatsızlığı hissedenin korkusudur ancak.

Miray: Kalemine çok güvendiğim senaristimizin cesaretle oluşturduğu hikâyede bir oyuncu olarak aynı cesaretle oynayabilmekten onur duyuyorum. Toplumsal olayları ele alırken korkarsak hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Bizim amacımız toplumda yaşadığımız bu yozlaşmayı ve gitgide yitirdiğimiz saygı bilincini izleyicimize göstermek. Neticede biz içinde realite barındıran kurgusal bir hikâye anlatıyoruz.

Dizideki karakterleriniz de Ercüment Çözer gibi toplumsal çürümeyi kendi yöntemleriyle çözmek, kendi adaletlerini sağlamak istiyor. Peki, sizce toplumdaki çürümeyi ve adaletsizlikleri gidermenin yolu nedir? Hiç hak verdiğiniz oldu mu mesela Savaş ile Helen’e? 

Boran: Bana göre toplumdaki adaletsizlikleri ve çürümeyi gidermenin ilk yolu eğitim seviyesinin artırılması ve toplumsal refahın iyileştirilmeye çalışılması. Baskı ve suç oranının da doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Toplumsal ya da geleneksel her türlü baskı, suç oranını da artırabilir. Ancak biz tabii ki kurgusal bir dünya paylaşıyoruz seyirciyle; adalet arayışını ekstrem bir hikâyeyle işliyoruz. Bir toplum içinde yaşayan kimsenin bireysel olarak bir topluluğu etkileyecek çözümlere kalkışmaması gerektiğine inanıyorum.

Miray: Toplumdaki çürümeyi ve adaletsizliği gidermenin en etkili ve doğru yolunun toplumdaki birlik beraberlik bilincini sağlamlaştırmak, insanları doğru yönde bilinçlendirebilmek ve hukuk sistemindeki cezaların kamu vicdanını tatmin edecek ölçüde caydırıcı olmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Oyuncu olarak oynadığım karakteri inançla canlandırmak için onun düşünce sistemini anlamam ve eylemlerine hak vermem  gerekiyor. Ama Miray olarak şiddetin çözüm olabileceğini hiçbir zaman düşünmedim, düşünmüyorum.

Saygı, izleyen herkesin kendinde bir şey bulabileceğine inandığım bir hikâye.”

Saygı’yı bekleyen izleyicilere neler söylemek istersiniz, bu dizide anlattığınız hikâyelerin hangi soruları akla getirmesini istersiniz?

Boran: Filmler, diziler size bir dünya sunar. Hayatı başka bir perspektiften gösterir ve bir his bırakır sizde. Anlattığımız hikâyenin sonunda da aslında izleyen kişilerde bireysel farkındalığın artmasını ve kişisel sorgulamaların gelişmesini isterim. 

Miray: Yaşam hakkının kutsal olduğunu, beden dokunulmazlığının kutsal olduğunu, herkesin özgürlüğünün bir başkasının özgürlük çizgisinin başladığı yerde bittiğini. Farklılıklara saygı göstermemiz gerektiğini. Toplumdaki her bireyin bir zincirin halkası olduğunu, kırılan ya da çürüyen bir halkanın tüm toplumun dengesini bozduğunu ve buna göre hareket etmemiz gerektiğinin konuşulmasını isterim.

Saygı, Savaş ve Helen’le ilgili sizi en çok neler heyecanlandırıyor?

Boran: Saygı, izleyen herkesin kendinde bir şey bulabileceğine inandığım bir hikâye. İşin artık bizden çıkıp seyircinin bireysel yolculuğuna dönüşmesini sabırsızlıkla bekliyorum. 

Miray: Helen’in inandığı adalet sistemini yaratmak için girdiği cesurca mücadele. Hikâyemizin gücü ve ekip arkadaşlarımın her birinin yaptığımız işe olan inancı beni heyecanlandırıyor.

Pandemi sürerken sete dönmeye dair kuşkularınız var mıydı ve nasıl şartlarda çalıştınız? 

Boran: Pandemi hepimiz için bir bilinmez olarak başladı aslında, böylesi büyük bir salgın yaşamamıştık çünkü kuşak olarak. Tabii ki endişelerimiz ve korkumuz vardı, çalışmayı özlesek de. Büyük sağlık önlemleri alınmıştı set sürecinde. Düzenli test oluyorduk ve bir sağlık görevlisinin kontrolü altında günlük önlemler alınıyordu.

Miray: Tabii ki kuşkularımız vardı, biz topluluk halinde iş yapan insanlarız ama Inter Medya ve BluTV bu konuda özenli ve titiz çalıştı. Sette her daim ambulans vardı. Periyodik aralıklara tüm ekibe testler uygulandı. Ne kadar özenli olsak da hastalanan ekip arkadaşlarımız oldu, setimize ara verildi. Herkes iyileştikten sonra kaldığımız yerden aynı özenle çalışmaya devam ettik.

Hemen herkesin çocukluğunda, gençliğinde idolleri olmuştur. Sizinkiler kimlerdi?

Boran: Tom Cruise ve Leonardo DiCaprio çocukluk idollerimdi. Saçlarımı DiCaprio gibi yapmaya çalışırdım ama asla olmazdı.

Miray: Belli birini idol olarak görmedim ama takdir ettiğim yönlerini örnek aldığım çok insan oldu.

“Hilal ve Leon ayrı ayrı çok derin karakterlerdi.”

Bir karaktere can verirken size en çok ne keyif verir? Mesela kendinize yakın gördüğünüz bir karakteri mi canlandırmaktan daha çok zevk alırsınız yoksa tamamen farklı kişilikte bir karakteri canlandırmaktan mı? 

Boran: Bir karaktere can verirken en önemli şey, o karakterin içinde bulunduğu hikâyenin gücü benim için. Onun hemen akabinde diyalog yazımının niteliği. Bir karakter benden ne kadar farklı olsa da benim içimden bir parça harekete geçiriyor o karakteri çalışmamı, o yüzden her biri benden bir parça taşıyor elbet.

Miray: Tamamen farklı kimlikte karakterleri canlandırmak bir oyuncu olarak beni çok tatmin eden ve dünyamı genişleten bir tecrübe olduğundan beni daha çok heyecanlandırır.

Bugüne değin canlandırdığınız karakterler arasında en çok benimsedikleriniz, en sevdikleriniz, size en çok keyif verenler hangileri oldu?

Boran: Her biri ayrı bir yolculuk, ayrı bir dönemi hayatlarımızın. Her birinin verdiği keyfi bir yana koyarak, üzerine çok fazla konsantre harcadığım ve sorumluluk aldığım Savaş’ı şimdiki heyecanla ayrı bir yerde tutabilirim. 

Miray: Yaş evrelerime göre oynadığım her karakterden keyif aldım. Vatanım Sensin’de canlandırdığım Hilal ile iki sene geçirdik ve hikâyesinin gerçekliği sebebiyle çok içselleştirdiğim bir karakterdi. Şimdi aynı heyecanı Helen için duyuyorum. Helen benim çok özel yere sahip oldu.

Miray, sen Med Cezir; Boran, sen de Muhteşem Yüzyıl: Kösem gibi bilinen dizilerde önemli roller aldınız. Ancak asıl çıkışınızı birlikte Vatanım Sensin’de yaptınız. Vatanım Sensin kariyerinizde nerede duruyor? 

Boran: Bu meslekte gitmek istediğim yolu bana açan, sürecini asla unutamayacağım bir yolculuktu.

Miray: Vatanım Sensin bana çok kazanım sağlayan bir iş oldu. Oyuncu kadrosuyla, yönetmenleriyle, senaryosuyla içinde yer almaktan gurur duyduğum ve mesleki olarak çok şey öğrendiğim özel bir yapımdı. Kariyerimin çok önemli bir parçası oldu.

Vatanım Sensin’deki uyumunuz çok dikkat çekiciydi. Öyle ki Hilal ile Leon’un birlikte bir hayran kitlesi oldu, bir çift olarak o kadar benimsediler ki isimlerini HiLeon olarak bir araya getirdiler. Bu uyum nasıl doğdu? 

Boran: Vatanım Sensin’in en büyük başarısını Taylan Biraderler’in incelikli kurduğu dünyaya ve senaristlerimizin emeğine borçluyuz öncelikle. Toplamda iki sezon süreceği ve sezon hikâyeleri başından belli olduğu için bizim uyumlanmamız da çok kolay oldu.

Miray: Hilal ve Leon ayrı ayrı çok derin karakterlerdi. Güçlü bir senaryonun ürünü, biz de çok inanarak ve severek oynadık. Aralarında geçen aşk çok güçlü bir yere dayanıyordu. Bence bütünsel bir başarıydı.

Hakan: Muhafız’dan sonra başrolünde olduğunuz ve Saygı ile birlikte yine dijital platformlara bir dizi çekiyorsunuz… Konvansiyonel televizyon dizilerinde çalışmakla dijital dizilerde çalışmak arasında nasıl farklar var?

Boran: Çalışma şartlarıyla üreticiliğin verimi doğru orantılı çalışıyor. Yetiştirme derdi olduğu vakit, çalışma saatleri de belirsiz oluyor ve üzerine düşünüp, çalışıp, üretebileceğimiz süreç kısalıyor. Dijital platformlarda deneyimlediğim kadarıyla da günlük belli bir çalışma kotamız var ve dinlenmeye ve üretmeye daha fazla vaktimiz kalıyor. Sonunda da daha verimli bir iş çıkardığımıza inanıyorum. 

Miray: Dijital platformdaki yapımlar daha özgün ve özgür senaryolara sahip olabiliyor, bu da oyuncunun oyun alanını özgürleştiren bir olgu. Senaryoyu baştan sona bilmek oyuncu ve ekip için büyük bir avantaj. Televizyon dizilerinde ise genelde haftalık olarak gelen senaryolar ve daha hızlı çalışma koşulları var ama televizyonun avantajı da inandığınız hikâyeyi daha geniş kitlelere anlatabilmek.

Bundan sonra sizi nasıl projelerde göreceğiz? 

Boran: Şimdilik, Saygı’nın seyirciyle yolculuğuna şahit olacağım.

Miray: Özgün, farklı ve derinliği olan işlerde yer almak isterim.

Miray Daner & Boran Kuzum ile KISA KISA

Başucu kitabın?

Boran: Çavdar Tarlasında Çocuklar, J.D. Salinger

Miray: Sosyal Hayvan, David Brooks

Sana en çok ilham veren sanatçı kimdir? 

Boran: Algılarını açtığın zaman hayatta her şeyden ilham alabilirsin, okuduğun bir kitap, şahit olduğun bir sohbet, sokakta gördüğün bir graffiti…

Miray: Frida Kahlo yaşamı ve mücadele gücü ile ilham aldığım bir sanatçı.

Hangi filmde rol almış olmak isterdin?

Boran: Magnolia.

Miray: Çok var. İlk aklıma gelen Black Swan.

En sevdiğin beş yabancı ve yerli dizi hangileri?

Boran: Beşe indirgemek çok zor, son bir yılda izleyip beğendiklerimi söyleyeyim. Euphoria, The New Pope, Years and Years, Normal People, I May Destroy You.

Miray: Euphoria, Sense 8, Black Mirror, La Casa de Papel, Sherlock, Killing Eve, Rise Of Empires: Ottoman, Şahsiyet, Masum, Hatırla Sevgili, Öyle Bir Geçer Zaman ki.

Asla aklından çıkarmadığın bir söz var mı? 

Boran: You only live once.

Miray: Yaşadığın hayatı sev, sevdiğin hayatı yaşa. (Bob Marley)

En son hangi albümü dinledin? 

Boran: Woodkid-S16.

Miray: Woodkid-S16.

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post