Röportaj: Dell Technologies Türkiye ve eCIS Genel Müdürü Işıl Hasdemir
Erkek egemen teknoloji sektöründe sayıları giderek artan kadın liderlerin en başarılılarından biri… Işıl Hasdemir, Türkiye genel müdürlüğünü üstlendiği Dell Technologies’in liderliğini üç yılı aşkın süredir başarıyla sürdürüyor. Hem kendisi hem Dell Technologies adına, STEM alanında genç kızların cesaretlendirilmesi için önemli çalışmalar yürütüyor, teknoloji alanında kadın istihdamının artırılması için var gücüyle çalışıyor. Hasdemir’le teknolojide kadının mevcut konumundan sürdürülebilirliğe, en sevdiği dizilerden Dell Technologies’in dizi keyfini doruklara taşıyan ürünlerine kadar keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Teknoloji alanına ilginiz nasıl başladı? Sizi bu alanda eğitim almaya ve kariyer yapmaya yönelten motivasyon neydi?
Aslında motivasyondan çok rol modellerim vardı diyebilirim. Hem annem hem babam mühendisti. Haliyle mühendis bir ailede büyüyünce onların profesyonel hayatlarından ve donanımlarından etkilenmemek mümkün değildi. Ama hiçbir zaman “mühendis anne babanın kızı da mühendis olmalı” gibi bir dikte de söz konusu değildi. Hayallerimizin peşinden özgürce koşabilmiştik. O kadar ki, balerin olacağım diye tutturduğumda bile boyumdan dolayı dezavantaj yaşayacağımı düşünmeden desteklemişlerdi. Tabii büyüdükçe hayaller ve hedefler yeniden şekilleniyor. Nihayetinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden mezun oldum. Mühendislik zaman zaman içe kapanmayı, daha doğrusu odaklanmak için insanlardan izole olmayı gerektirebiliyor. Bense sporla, sanatla, insanla iç içe olmayı seven ve onlardan ilham alan bir yapıdayım. Bu nedenle de kariyer alanı olarak teknolojiyi seçerken hep insana temas edebildiğim görev ve sorumluluklar aldım.
Dışarıdan bakıldığında IT sektörü biraz erkek egemen duruyor. Bu bir önyargı mı? Sektörde genel olarak kadınların durumu nedir? Yönetici pozisyonunda ya da gelirlerde sektörde kadınların karnesi nasıl? Cam tavanlardan söz etmek mümkün mü? Dell Technologies bu konuda hangi noktada? Konuyla ilgili herhangi bir çalışmanız var mı?
Evet, ne yazık ki bu bir önyargı değil. Yani erkek egemen bir sektörden bahsediyoruz ama bu etiketi söküp atmamıza az kaldı. Çünkü günden güne teknoloji sektöründeki kadın temsili artıyor. Ancak şu da bir gerçek ki, daha gidecek yolumuz var. Örneğin Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2022” raporunda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin teknoloji alanına nasıl yansıdığı da görülüyor. Burada kadınların STEM alanlarında yeterin[1]ce temsil edilmediği açıkça ortada. Rapora göre, 2021’de liderlik pozisyonlarında kadınlardan daha fazla erkek istihdam eden sektörlerde yüzde 30’la teknoloji başı çekiyor. Cam tavan konusunun da artık tarih olması gerektiğine inanıyorum. Tüm dünyada kadının şu ya da bu gerekçeyle hem toplumsal hem profesyonel düzende dışlanmasına karşı güçlü bir başkaldırı olduğunu görüyoruz. Bunun sektörlere yansımasına baktığımızdaysa cinsiyet eşitliği ve kadın temsili kavramlarının artık çok daha ciddiye alındığını ve kurumsal mesajları süslemekten öteye geçtiklerini görüyoruz. Çünkü aksi takdirde varlıklarının tehlikeye gireceklerinin farkındalar.
Önemli olansa arkamızdan gelen neslin de aynı mücadeleyi sürdürmesi ve cinsiyet eşitliğinin tartışma konusu olmaktan çıkması. Burada da hem kız hem erkek çocukları bu bilinçle yetiştirmek, onları toplumun cinsiyetlere biçtiği rollerden arındırmak çok önemli. Dell Technologies olarak bu konuda çok sayıda çalışma yapıyor, projeler yürütüyoruz.
2030 yılına kadar Dell Technologies’de çalışanlarımızın en az yüzde 50’sinin, yöneticilerimizinse en az yüzde 40’ının kadınlardan oluşması hedefimiz var. Türkiye ekibi olarak bu hedeflerimize şimdiden büyük oranda yaklaşmış durumdayız. Bünyemizdeki Dell Career ReStart programıyla da 2018 yılından bu yana başta kadınlar olmak üzere çalışanlarımızın bir yıl veya daha uzun süre işten ayrıldıktan sonra tekrar Dell Technologies’de çalışmaya başlamalarına olanak tanıyoruz.
Aynı zamanda geleceğin başarılı kadınlarını yetiştirmek için projeler yürütüyoruz. Habitat Derneği’yle başlattığımız Kızlar için Gelecek projesiyle 953 genç kızı STEM alanlarıyla tanıştırdık. Yakın geçmişte ikinci ayağı da hayata geçirdik ve bu kez 53 kız öğrenci STEM alanlarının sunduğu fırsatları keşfetme imkanı buldu. Yakın dönemde projenin üçüncü ayağını da hayata geçireceğiz. Kız çocukları kadar kariyer yolunu çizmeye hazırlanan genç kadınlara da ilham olmak istiyoruz. Bunu yapabilme fırsatını yine yakın zamanda Bloomberg HT TV’de yayınlanan “Silikon Vadisi” programında buldum. Moderatörlüğünü üstlendiğim “Teknolojinin Işıltıları” bölümüyle elimden geldiğince teknolojideki veya teknolojiyi kullanarak kendi işlerini yaratmış kadın rol modellerin hikâyelerini paylaştım. Bu hikâyeleri dinleyen bir genç kız, “Ben de başarabilirim o zaman!” dese bile ne mutlu bize.
Çalışmalarımızı teknoloji sektörüyle de bırakmıyoruz. Örneğin kadın temsilinin hayli zayıf olduğu e-spor alanında önemli bir adım attık ve ESA Esports & Media Kurucu Ortak ve CEO’su Lale Ergin’le işbirliği yaparak Türkiye’nin ilk kadın VALORANT turnuva serisi olan VALO[1]RANT DELL Rebels Turnuva serisini sahiplendik. Daha nice alanlara uzanmayı umuyoruz.
Bizim odağımız eğlence içeriği, diziler ve filmler olduğu için teknolojinin de bununla ilgili kısmıyla ilgileniyoruz. Bu anlamda bilgisayarlar, özellikle öğrenci ve çalışanlar için sadece bir çalışma aracı değil, aynı zamanda içerik tüketim aracı. Sanıyorum siz de ürünlerinizde bunu dikkate alıyorsunuz…
Elbette. Bilgisayarların aynı zamanda birer içerik tüketim ve üretim aracı olarak kullanılması daha gelişmiş ekran kartları, daha gerçekçi görüntü ve grafikler, daha iyi bir işitsel ve dokunsal deneyim anlamına geliyor. Örneğin bu yıl, CES 2023 fuarında 6K çözünürlüklü yeni monitörümüzü tanıttık. Dell UltraSharp 32 monitörü IPS black panel teknolojisini kullanan ilk 6K monitör olma özelliğini taşıyor. Bu monitör modeli normal IPS panellerine göre yüzde 41 daha derin siyahlar ve 1,2 kata kadar daha iyi renk doğruluğu sağlıyor.
Mayıs ayında Dell’in “en fütüristik” dizüstü bilgisayarı olarak kabul edilen XPS 13 Plus’ı tanıttık. Küçük ama oldukça iddialı olan XPS 13 Plus, hafif iş yüklerinin yerine getirilmesi ve çoklu görevlerin kolaylıkla yapılmasını sağlıyor. Özellikle yerinde duramayan Z kuşağının hareket halindeki yaratıcı kullanıcıları için ideal bir çözüm. Çünkü en son teknoloji ve minimal tasarımın alışılmadık UX özelliklerini bir araya getiriyor. Burada dizi ve filmseverlerin yanında oyun tutkunlarını da unutmamak gerek. Bu yazın başında efsanevi oyun bilgisayarı Alienware’i yeniden Türkiye’ye getirdik. Şu an Türkiye’de Aurora R15, Alienware M16, Alienware M18 olmak üzere hem dizüstü hem masaüstü modelleri hem de Alienware klavye, fare gibi aksesuarları bulunuyor.
Pandemi hepimizin hayatında çok şey değiştirdi. Her şeyden önce çalışma hayatı çok mobilize oldu, elbette teknolojinin sağladığı imkânlarla. Ürünlere etkisinden önce şirketler için ne gibi etkileri oldu? Bir yönetici olarak sizin hayatınızda ve aldığınız profesyonel kararlarda neleri değiştirdi?
Uzaktan çalışma, eskiden ütopik bir dünyanın parçasıyken bir anda zorunluluk haline geldi. Şu anda özellikle Z kuşağına mensup çalışanlar için öncelikli bir kriter olmuş durumda. Bu durum, gerek şirketler gerek yöneticiler için de dönüşümü beraberinde getirdi. Uzaktan çalışmayı hem şirket hem insan faktörü adına avantaja çevirmeyi başarabilen şirketler ve yöneticiler, eskisinden de verimli iş süreçleri oluşturabildiler. Temelde değişen şey, iş yaşam dengesine yönelik farkındalık oldu. Çalışma hayatının özel hayatı sıfırlamak anlamına gelmediği, zaman yönetimi doğru yapıldığı takdirde her yerden çalışılabileceği ve buna imkânı varken yapamayan işgücünün artık motive olmakta zorlandığı ortaya çıktı.
Biz de Dell Technologies çatısı altında Work From Anywhere adını verdiğimiz bir esnek çalışma politikası izliyoruz. Şu anda dünya genelindeki ekip üyelerimizin yüzde 65’i, sunduğumuz çalışma esnekliğinden yararlanıyor.
Bu politikayla amacımız ekip üyelerini uzaktan çalışma, esnek saatler ve iş paylaşımı dahil olmak üzere kendileri için ideal olan çalışma düzenini tasarlamaya teşvik etmekti. Aynı zamanda sunduğumuz gelişmiş teknoloji altyapısı ve eğitimlerle de sürekli iletişimde olup ihtiyaçlarını desteklemeye devam ediyoruz.
Öte yandan uzaktan çalışmanın sektörlerde yarattığı yeni taleplere de yanıt veriyoruz. Örneğin bu yeni düzen akıllı, hızlı karşılık veren teknolojiyle desteklenen geniş ekranlara ve toplantı çözümlerine ihtiyacı artırdı. Biz de Dell olarak Dell XPS 13 Plus dizüstü bilgisayar, Dual Charge Dock şarj çözümü, Latitude 7340 Ultralight bilgisayar, darbelere dayanıklı Latitude 7230 Rugged Extreme Tablet ve Dell 14 Type-C IPS taşınabilir monitör gibi pek çok ürünle hibrit ve uzaktan çalışanların hayatlarını kolaylaştıracak ürünler sunuyoruz. Aynı zamanda Dell Speakerphone ve Dell Slim Conferencing Soundbar’ın da bulunduğu kişisel işbirliği cihazlarıyla bu portföyü genişletmeye devam ediyoruz. Kısa süre önce 4K Dell UltraSharp Webcam ve Dell Pro Webcam’i de duyurduk. Tüm bu ürünler her yerden çalışmanıza imkân veren harika birer yol arkadaşı.
Kişisel olarak tabii ki iş yapma şeklimi çok değiştirdi ve verimliliğimi artırdı diyebilirim. Çok daha fazla şeyi takvimime sığdırabiliyorum. Daha önceleri vakitsizlikten şikâyet ederken hibrit çalışma sayesinde daha önceleri bakmaya veya yapmaya vakit bulamadığım konulara da eğilebiliyorum. Ancak bir konuya dikkat etmek gerekiyor, o da sosyalleşmek; ekibinizle, iş arkadaşlarınızla, müşterilerinizle bir araya gelmek şart. Dengeyi tutturduğunuz zaman hibrit çalışma modelinden daha verimlisi yok bence.
Teknoloji ile Z kuşağının ilişkisi önceki nesillerden çok daha kapsamlı. Bu ilişki, teknolojinin gelişimini belirliyor ve etkiliyor. Hem profesyonel gözlemleriniz hem de ailenizdeki deneyimlerle bu konuda söylersiniz?
Gerek çocuklarıma gerek iş hayatına yeni dahil olan gençlere yönelik gözlemlerimden şunu anlıyorum; Z kuşağı çok meraklı, tez canlı, duyarlı ve bir o kadar da pratik. Hatta biraz da sabırsız olduklarını söyleyebiliriz. Ancak tüm bu özellikler, kişisel olarak baktığımda ebeveynler için, profesyonel anlamda baktığımdaysa bizim gibi teknoloji şirketleri için kılavuz niteliğinde. Anne baba olarak çocuklarımızdan çok şey öğrendiğimiz, onlarla birlikte yeni bir dünya keşfettiğimiz ve aslında kendimizi de geliştirdiğimiz deneyimler yaşıyoruz. Aynı deneyimler profesyonel yaşamda da geçerli. Demek istiyorlar ki bize hızlı, güçlü, dayanıklı ve hem kullanıcıya hem gezegene dost ürün ve çözümler gerek.
Bu noktada Dell Technologies olarak yaptığımız bir araştırmadan söz etmek isterim. Dell Technologies, Z kuşağının sürdürülebilirlik perspektifine ışık tutan araştırması Future-Proof’un sonuçlarını açıkladı. 15 ülkede gerçekleştirilen araştırma Z kuşağı yetişkinlerinin (18-26 yaş) sosyal ve ekonomik iyileştirme stratejilerine ilişkin görüşlerini içeriyor.
Ankete katılanların yaklaşık üçte ikisi (yüzde 64) teknolojinin iklim kriziyle mücadelede önemli bir rol oynayacağına inanıyor. Kısa vadeli ekonomik kısıtlamalar karşısında dayanmaya hazır olan Z kuşağı, hükümetlerin öncelik vermesi gereken ilk üç yatırım alanı olarak sürdürülebilir enerjiyi (yüzde 42), döngüsel ekonomiyi (yüzde 39) ve daha sürdürülebilir toplu taşımayı (yüzde 29) sıralıyor. Katılımcıların dörtte biri (yüzde 25) ise sürdürülebilirlik için eğitime daha fazla destek istiyor.
Biz halihazırda Dell olarak ürünlerimizi tasarlarken ve güncellerken kullanıcıların deneyimlerini dikkate alıyor ve ihtiyaçlarına yanıt vermek için çalışıyoruz. Z kuşağı da kulak verdiğimiz, çağı yakalamada bize kılavuzluk eden en dinamik kuşaklardan biri.
Çevre duyarlılığı, enerji verimi, sürdürülebilirlik gibi kavramlar günümüzde haklı olarak gündemde. Dell Technologies bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyor? Sağlamlığı ile bildiğim bir marka, kullanım süresinin daha uzun olduğunu söylemek mümkün mü? Geri dönüşümle ilgili çalışmalarınız var mı? Genel olarak Dell Technologies’in çevreci adımları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Dell Technologies insanlık ve gezegen üzerinde olumlu ve kalıcı bir sosyal etki yaratmayı misyon ediniyor. Yola çıkarken de dünyanın en büyük teknoloji şirketi olmayı değil, dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek teknolojiyi üreten şirket olmayı hedefliyor. Bu kapsamda da çok keskin planları ve taahhütleri bulunuyor.
Örneğin 2030 yılına kadar müşterilerin satın aldığı her ürün için eşdeğer bir ürünü yeniden kullanmayı veya geri dönüştürmeyi hedefliyoruz. Buna ek olarak ambalajların yüzde 100’ünün geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir malzemeden imal edilmesi planlanıyor. Bu plan doğrultusunda ürün içeriğinin yarısından fazlası da geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir malzemeden yapılacak.
Aynı zamanda yüzde 64 daha az enerji harcayan bir ürün portföyü oluşturduk ve 1 milyon ton kullanılmış elektronik malzemeyi geri dönüştürdük. Geçtiğimiz yıl, ürünlerimizin döngüsel tasarımını hızlandırmanın ilk prototipi olarak Concept Luna’yı tanıttık. Concept Luna, onarım ve demontaj süreçlerini önemli ölçüde basitleştirip hızlandırarak bileşenleri daha kolay erişilebilir hale getiriyor ve yeniden kullanım imkânlarını artırıyor. Concept Luna’daki tüm tasarım fikirlerinin hayata geçirilmesi halinde, ürün karbon ayak izinin yaklaşık yüzde 50 oranında azaltalabileceği öngörüyoruz.
Bunun yanında Intel işlemcilerin kullanıldığı Dell’in Lattitude 5000 Serisi dizüstü bilgisayarlar, tasarımında geri dönüştürülmüş karbon fiber ve kapağındaysa yüzde 21 oranında ağaçlardan elde edilmiş biyoplastik kullanan ilk bilgisayarlar olarak önemli. İşletmeler için tasarlanan ve Intel’in yeni nesil Xeon işlemcileriyle desteklenen PowerEdge server serisi de sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında atılan önemli adımlardan biri. PowerEdge’deki enerji yoğunluğu 2013’ten bu yana yüzde 83 oranında azaltıldı. Şirketlerin karbon ayak izlerini azaltmada büyük rol oynayan termal ısıtma ve soğutma sistemleri bu seride etkin olarak kullanıldı ve PowerEdge ürünleri yüzde 35 oranında geri dönüştürülmüş plastik içeriyor.
Sizin günlük hayatınızda teknolojiyle nasıl bir ilişkiniz var? Elbette işiniz dolayısıyla pek çok gelişmeyi yakından takip ediyorsunuzdur ama günlük hayatınıza yeni ürünleri hızla sokuyor musunuz?
Hem yaptığım iş gereği hem çocuklarımın ilgisi sebebiyle günlük hayatımda da teknolojiyle iç içe olmam, yenilikleri takip etmem kaçınılmaz oluyor. Çocuklar zaten teknolojinin içine doğdukları için çoğu zaman yenilikler onların talepleriyle günlük hayatımıza giriyor. Bu yenilikler ister donanım olsun ister yeni nesil uygulamalar, iş yapış şekillerine hepsini hemen adapte ediyoruz. En basit örnek; çocukların harçlıkları bile artık mobil cüzdanlarla herhangi bir nakit kullanmadan veriliyor.
Bir önceki neslin araştırıp öğrenmek zorunda olduğu bilgiye yeni nesil saniyeler içinde ulaşabiliyor. Çoğu araştırmayı yapay zekâ hızla yapabiliyor. Aynı zamanda bir anne olarak ileride eğitim, araştırma, öğrenme gibi kavramlarla ilgili öngörünüz nedir?
Yapay zekânın popüler uygulaması ChatGPT’yi ilk kullanmaya başlayanlar çocuklar desek sanırım yanlış olmaz. Biz daha ne işe yaradığını çözmeye çalışırken onlar çoktan gerek ödev gerekse araştırmalarında kullanmaya başlamışlardı bile. Daha önce de söylediğim gibi onlar teknolojinin içine doğan bir jenerasyon, çok kolay kullanıp kolay adapte olabiliyorlar her şeye. Artık okullarında basılı hiçbir materyal yok, üretilen içeriklere bilgisayarlarıyla erişip yine web kaynaklı araştırmalarla eğitim görüyorlar. Bence kaynaklara erişim anlamında şanslılar, çok fazla kaynağa birkaç tıkla erişebiliyorlar. Aynı zamanda oynadıkları oyunlar da öğrenme ve kendilerini geliştirme konularında onlara yardımcı oluyor. Her ne kadar anne babalar aksini düşünse de yapılan araştırmalar kanıtlıyor ki oyun oynama çocukların öğrenme, kavrama becerilerini desteklerken el-göz koordinasyonunu, stratejik düşünme yeteneğini ve karar verme mekanizmalarını da destekliyor. Yani yeni jenerasyon bizden farklı, bizim öğrenme anlama metotlarımız onlar için artık demode ve teknolojinin doğru kullanıldığı, zararlı ve tehlikeli içeriklerden arındırılmış halinin onların gelişimine çok büyük katkısı var. Teknolojiye ve in[1]ternete erişimi olmayan çocukların maalesef olanlarla karşılaştırıldığında geride kaldıklarını da görüyoruz. Hatta burada özellikle bu sorunu vurgulamak için Dell’in dünya çapında yer aldığı bir projenin de altını çizmek isterim. 2030 yılına kadar her okulu internete ve her genci bilgiye, fırsata bağlamayı amaçlayan küresel bir girişim olan Giga’yı desteklemek için Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile ortaklık kurduk.
Teknoloji ile içerik üretimi de başka bir boyut kazandı; bir taraftan Netflix, Disney+, BluTV gibi VOD platformlar, diğer taraftan da YouTube, TikTok gibi platformlar gelişti. Siz tüm içerik çeşitliliği içinde nasıl içerikler tüketiyorsunuz? Geleneksel TV izliyor musunuz?
Geleneksel TV izlemeyi bırakalı çok oldu. Evimizde yıllardır geleneksel TV platformları bulunmuyor. Tabii ki Netflix, Prime Video gibi aboneliklerimiz var ve dizi, film, belgesel gibi içerikleri takip ediyoruz. Bununla birlikte YouTube da çok sık kullandığımız bir kanal. YouTube’da özellikle gündemi, haberleri ve hobilerimizle ilgili içerik üreticilerini takip ediyoruz.
Dizi izliyor musunuz? Severek takip ettiğiniz, önerebileceğiniz diziler var mı? Çocuklarınızın izlediklerine bakıyor musunuz? Onlar daha çok neler izliyor?
Dizi izlerim, son dönemlerde çok sevdiğim diziler de var; The Bear, Only Murders in the Building, Succession, Bosch, American Horror Story gibi dizileri hemen sayabilirim. Bununla birlikte polisiye kitap ve dizilere bayılırım. Bu nedenle de yakaladığım tüm polisiye dizilere mutlaka göz atarım. Çocuklarımın dizi ve içerik tercihleri birbirinden çok farklı ancak kızımla dizi ve film zevklerimiz çok uyduğundan genelde aynı dizi ve filmleri izler, birbirimize de mutlaka tavsiyelerde bulunuruz. Oğlumun tercihi ise daha çok oyun ve oyunla ilgili içerik üreticileri oluyor.
Hâlâ sinemaya gidenlerden misiniz?
Evet, hâlâ ailece sinemaya gidenlerdeniz. Gerçekten konforlu sinema salonlarında film seyretmek çok keyifli oluyor. Vizyona giren filmleri takip eder, her hafta bir sinema günü yapmaya çalışırız.
Sizi her şeyden uzaklaştıran, defalarca izlediğiniz bir film var mı? Ya da sizi çok etkileyen, başucu kitabım diyebileceğiniz kitaplar…
Genelde bir defa seyrettiğim filmleri tekrar tekrar seyretme alışkanlığım yoktur. Ancak defalarca okuduğum kitaplar var. Mesela Alchemist (Simyacı), başucu kitaplarımdan biridir, arada açar, mutlaka farklı bölümlerini tekrar okurum. Filmlere dönersek kafa dağıtmak ve keyiflenmek için ara ara açıp izlediğim Bridget Jones’un Günlüğü serisi var. Keyifli ve mod yükselticidir, tavsiye ederim.