‘The Penguin’: Gotham İçinde Açılan Farklı Kapılar ve ‘The Sopranos’a Göz Kırpan Bir Mafya Hikâyesi
Sara La Fountain: Sevdiğiniz Yemeklerden Kendinizi Mahrum Etmeyin, Usulünce Yiyin
[highlight]Yeme-içme yazarı, şef ve program yapımcısı Sara La Fountain, İstanbul ve Türkiye’yi büyüleyici bulanlardan. “Hayalim, Türkiye’yi daha çok gezmek,” diyen La Fountain, Türk yemeklerini de çok sevdiğini vurguluyor: “Ne kadar kalori alacağım umurumda değil çünkü yemek, tecrübelerimizi ve yaşam şeklimizi belirliyor, öykülerimizi şekillendiriyor. Halen denemediğim sayısız şey var, bunlardan mahrum kalmak yerine usulünce yemeyi tercih ediyorum.”[/highlight]
Sara La Fountain… Onu yemek programlarından, yeme-içme üzerine yazılarından, kendi tasarımı mutfak ve ev gereçlerinden tanıyor, hayata dokunan farklı ve renkli kişiliğiyle seviyoruz. Yarı Amerikalı, yarı Finlandiyalı, sağlıklı yaşam elçisi ve yemek aşığı La Fountain, 24Kitchen Dünya Lezzetleri Festivali kapsamında kısa süre önce bir kez daha İstanbul’daydı…
Röportaj: Fulya Turhan
Yeniden Türkiye’de olmak nasıl bir duygu?
Uzun zaman oldu. Çok özlemişim. En son 2 yıl önce 24Kitchen ile bir program çekmek için gelmiştim. Pek çok yeni insanla tanışmış ve onlarla İstanbul’un sokaklarını keşfetmiştik. Bu kez de 24Kitchen Dünya Lezzetleri Festivali ve yeni bir program çekimi için buradayım.
İnsanlar sizi çok seviyor. Festivalde gördüğünüz ilgi sizi de mutlu etmiş olmalı…
Evet. İstanbul’a tekrar gelebildiğim ve bu eğlenceli, enfes şeyleri tecrübe edebildiğim için minnettarım. Atölyenin sonunda ağladım çünkü benimle fotoğraf çektirmek isteyen, programımı izlemiş pek çok harika insan vardı. Ben de onları çok seviyorum. İnsanlar programımı izlediği için çok mutluyum.
Şu an nerede yaşıyorsunuz?
New York ve İskandinavya’da.
“İstanbul, büyüleyici bir şehir”
Oralardaki hayatla ve mutfakla kıyaslayacak olursak Türk mutfağıyla aralarında ne gibi farklar var dersiniz?
İskandinavya mutfağında o kadar çok baharat kullanılmıyor. Kullanmaya yavaş yavaş başlıyoruz. Baharatlar, sizin tarihinizde var, dünyanın her yerinden baharat getirilmiş. Sizin için baharat çocukluğunuzdan beri geleneksel ve tarihsel bir şey yani. Bizse daha sade lezzetleri seviyoruz. Mevsimlere göre beslenmek de İskandinavlar için çok önemli. İyi ürünlerin değerini biliriz, özellikle de yemek konusunda ama son zamanlarda yeni tatlara yönelmeye ve baharat eklemeye başladık. New York’a gelirsek; İstanbul biraz oraya benziyor diyebilirim. Birçok farklı tat, ulus ve din var. Bir sürü farklı unsur birbirine bir şeyler katıyor. Bence bu açıdan iki şehir birbirine benziyor. İstanbul, yeni fikirler edinmek ve damak tadınıza yönelik ilham almak bakımından çok elverişli bir yer. Benim en sevdiğim şehirlerden biri. Ayrıca güzel sahiller veya dağlardan gelen güzel ürünler istiyorsanız, Türkiye bunun için birebir. İstanbul da büyüleyici bir şehir. Her zaman sunabileceği bir şey var. Düşününce bile tüylerim diken diken oluyor.
Gelmişken bir program çekeceğinizi söylediniz. Bu seferki programınız neyle ilgili olacak?
Ufak tefek şeyler söylüyorlar ama sürpriz olmasını istiyorlar galiba. Ama duyduğum kadarıyla harika konuklarımız olacak. Bol bol yemek tadacağım ve pek çok renkli insanla tanışacağım. Yine İstanbul’un farklı noktalarını gezerek ilham toplayacağım.
“Keşfetmeyi seviyorum”
Türkiye’de başka nerelere gittiniz veya gitmek istersiniz?
Antalya ve Bodrum’a gittim. Açıkçası hayalim, Türkiye’yi daha çok gezmek. Tüm o farklı yerleri görmek… Türkiye’yi turladığım bir program harika olabilirdi. Seyahat ekseninde yemek programlarını çok seviyorum çünkü insanlarla tanışıp onların öykülerini dinleyebiliyor ve yemeklerini tadabiliyorum. Harika bir tecrübe edinme aracı bu bence. İnsanlara “Bunu denemeniz gerek, beni büyüledi,” dememi mümkün kılan bir şey. Keşfetmeyi seviyorum. Özellikle de yemek tutkunu insanlarla tanışmayı seviyorum çünkü kendilerince spesifik yemekleri, sosları veya malzemeleri oluyor. Benim için gizli bir cevher bulmak gibi bu.
Atölyenizde Kuzey Kutbu’na gittiğinizden bahsettiniz. Orada ne yapıyordunuz?
İşbirliği yaptığım bir markayla sağlıklı kokteyl konsepti yaratıyoruz. İskandinav tatları taşıyan meyve suları ve şuruplar olacak. Sağlıklı bir miksoloji gibi… Ayıüzümü ve yalancı iğdeyle İskandinav tatları yaratmak istiyoruz. Ayrıca besin değeri yüksek ve sağlıklı birçok filiz çeşidi de kullanıyoruz. Adeta süper gıdalar bunlar. İnsana enerji veren ve kutlamalara eşlik edebilecek lezzetli ve sağlıklı seçenekler. Dünyaya sunmak için sabırsızlandığım bir iş oldu.
“İnsan hayata bir kez geliyor”
Çok sağlıklı ve fit görünüyorsunuz. Bunun sırrı ne?
Sağlıklı bir yaşam tarzında ne yiyip içtiğimiz önemli bence, insana enerji veren bu. Doğadan gelen sağlıklı gıdalar ve saf malzemeler kullanmakta bitiyor iş. Ama insan hayata da bir kez geliyor, yemek yemekten mutlu oluyorsanız bu konuda tereddüt etmeyeceksiniz. Ben mesela burada baklavaları ve birbirinden lezzetli yemeklerinizi tatmak için sabırsızlanıyorum. Ne kadar kalori alacağım umurumda bile değil çünkü yemek, tecrübelerimizi ve yaşam şeklimizi belirliyor, öykülerimizi şekillendiriyor. Halen denemediğim sayısız şey var, bunlardan mahrum kalmak yerine usulünce yemeyi tercih ediyorum. Ara sıra detoks yapıyorum, ağırlıklı olarak sağlıklı ve bütünüyle insan vücuduna iyi gelen yiyecekler tüketmeye önem veriyorum.
Dünyada da sağlık odaklı yemek kültürü yükselişte. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Evet, gerçekten de dünyanın farklı ülkelerinde yükselen bir trend bu. Önümüzdeki dönemde de holistik yaşam ve sağlıklı yiyeceklerin öne çıkacağını tahmin ediyorum. Özellikle ailelerin ve çocukların beslenme şeklini düşünürsek yani. Dünyada birçok şey değişiyor ve biz de toplum olarak daha dikkatli davranıyoruz. Örneğin New York’a baktığımda insanların ne tükettiklerini veya yediklerini, bunların nereden geldiğini öğrenmek istediğini görüyorum. Bence bu tür şeyler artık daha ön planda. Sağlık ve yemekle ilgili daha fazla ürün ve konsept yaratmak istiyorum ben de…