Sezer Arıçay ile ‘Yabani’ Dizisini Konuştuk

 Sezer Arıçay ile ‘Yabani’ Dizisini Konuştuk

Sezonun başarılı dizilerinden biri Yabani. Biz de dizinin başrol oyuncularından Sezer Arıçay ile Yabani‘yi, canlandırdığı Cesur karakterini, hedeflerini ve hayallerini konuştuk.

Röportaj: Engin İnan
Fotoğraf: Kaya Sercan

Sezer Arıçay: “Hikâyemizin hızlıca açılması projenin tutmasında büyük bir pay taşıyor”

Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuşsunuz. Tiyatroya ilginiz ne zamandan beri vardı? Tiyatro sahnesinden ekrana geçiş süreciniz nasıl gerçekleşti? Sizi yakın bir zamanda tiyatro sahnelerinde görecek miyiz?

Tiyatroya ilgim ilkokul yıllarında okul gösterileriyle başladı. Lisede edebiyat öğretmenimin önerisiyle tiyatro kulübüne katıldım ve bu ilgim daha da arttı. Tiyatro benim için sadece eğlenceli bir aktivite değil, kendimi ifade etmenin ve yeni şeyler öğrenmenin bir yolu haline geldi. Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne girdim. Bu süreçte Altınok Tiyatrosu’nda çocuk müzikallerinde oynamaya devam ettim. Üniversitenin ilk yılını okurken de Pis Yedili dizisinde rol almaya başladım. Tiyatro eğitimim ve kamera önü deneyimim eşzamanlı ilerledi. Pis Yedili‘nin ardından birkaç yıl tiyatro yapmaya odaklandım. Önümüzdeki sezon tiyatro yapma arzum çok yüksek. Tiyatro her zaman en büyük tutkum olmaya devam edecek.

FOX’ta yayınlanan Yabani dizisinde Cesur karakterini canlandırıyorsunuz. Sezonun en başarılı işlerinden, senaryoyu ilk okuduğunuzda bu başarıyı bekliyor muydunuz? Neden bu kadar sevildi sizce?

Senaryoyu ilk okuduğumda projenin potansiyelini hissetmiştim. Yönetmenimiz Çağatay Tosun’la ve rol arkadaşlarımla tanıştıktan sonra inancım daha da arttı. Hikâyemizin hızlıca açılması ve olayların seyirciyi sıkmadan neticeye ermesi bence projenin tutmasında büyük bir pay taşıyor. Oyuncuların birbiriyle uyumu da büyük bir etken. Her oyuncunun, karakterini benimseyerek güçlü bir biçimde savunması karşısındaki oyuncuya da önemli bir oyun alanı açıyor. Dizinin başarısında en önemli faktörlerden biri de yaptığımız işi severek ve birbirimize saygı duyarak çalışmamız. Bu, setteki atmosferi olumlu yönde etkiliyor ve herkesin daha iyi performans sergilemesine yardımcı oluyor.

Canlandırdığınız diğer karakterleri de düşünürseniz hangi karakter sizinle daha çok uyuşuyor?

Bugüne kadar oynadığım rolleri düşündüğümde açıkçası hiçbirinin benimle tamamen uyuştuğunu düşünmüyorum. Ama elbette her oynadığım rolde kendimden bir parça vardır. İnsanın yetiştiği çevresel koşulların, fiziksel yapısının ve olaylara bakış açısının o karakteri oluşturduğuna inanıyorum. Ben de çalıştığım her karakterde bu koşulları derinlemesine araştırıp oyuncu personamı bu koşullarda dürüstçe yaşamaya bırakıyorum. Bu sebeplerle aslında oynadığım her rol benim paralel evrendeki var oluşum diyebilirim.

“Cesur sokaklarda büyümenin ona öğrettiklerini ister istemez benimsemiş bir çocuk.”

Canlandırdığınız Cesur karakteri duygularını oldukça coşkulu yaşayan ve beladan kurtulamayan birisi olarak görülse de dizinin izleyicileri onu oldukça seviyor. Siz rolünüz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cesur sokaklarda büyümenin ona öğrettiklerini ister istemez benimsemiş bir çocuk. Sokakta hayatta kalmak için ya görünmez ya da ürkütücü olmaya ihtiyacı olmuş. Duygularını yüksek ve dışında yaşayan, çok filtresi olmayan, güdüsel bir çocuk Cesur. Bu güdüselliği yüzünden de ya komik durumlara düşüyor ya da başı beladan kurtulmuyor. Cesur’un bu güdüselliği, onu izleyiciler için sevimli ve sempatik kılıyor çünkü Cesur’un içimizdeki çocuk gibi olduğunu hissediyoruz. Kızgınlığı da, aşkı da, utancı da çocukça. Bu nedenle Cesur’un başına gelen komik durumlara gülüyoruz ve onun başına gelen belalara üzülüyoruz. Cesur, biraz da ötesini düşünmeyi öğrense belki büyür.

Pis Yedili dizisinden sonra Bertan Asllani ile bir televizyon dizisinde yeniden bir araya geldiniz. O zaman olduğu gibi şimdi de zıt kutuplardasınız. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bertan ile tekrar birlikte çalışacağımızı duyunca çok sevindim. İşini layıkıyla yapan, saygılı, sevgi dolu ve enerjik biri. Zıt kutuplarda oynamak keyifli çünkü tanışıklığımızla birlikte rahatlıkla birbirimizin sınırlarını zorlayabiliyoruz. Bu sayede birbirimizin oyun alanını geliştirebiliyoruz. Birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığım bir arkadaşım.

Dizideki karakteriniz zorlu bir yaşama sahip. Siz de hayatınızda bu noktaya gelene kadar ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız?

Hayatım boyunca pek çok sıkıntıyla karşılaştım. Ailevi sorunlar, maddi sorunlar ve sağlık sorunları yaşadım. Ancak bu sıkıntıları her zaman aşmayı başardım. Bu sıkıntıların üstesinden gelmemde ailemin ve arkadaşlarımın desteği çok önemli oldu. Ayrıca kendime inancım ve azmim de bu sıkıntıları aşmamda etkili oldu.

“Aşk insanın değişmesi ve dönüşebilmesi için en büyük motivasyon kaynaklarından.”

Çağla ve Cesur farklı dünyaların, sosyal sınıfların insanları. Sizce aşkları mümkün mü? Gerçek dünyada bu kadar farklı sosyal konumlardaki insanların ilişkisi mümkün olabilir mi?

Bence Çağla ve Cesur’un aşkı mümkün ama bu aşk ne kadar uzun süreli olur ve karşılaştıkları zorlukları ne ölçüde aşabilir derseniz bu, ikisinin birbirini anlamaya ve sorunların üstesinden gelmek için karşılıklı dönüşmeye ne kadar hazır olduklarıyla ilgili. Aşk bence insanın değişmesi ve dönüşebilmesi için en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Nasıl bir geçmişe sahip olduğunuzdan, hangi sosyal sınıfa mensup olduğunuzdan daha önemlisi aşk için kendinizi geliştirmeye, değiştirmeye hazır olup olmadığınız. Aşkı uzun ömürlü yapan tek şeyin, karşılıklı diyalog sonucu birbirine uyum sağlama becerisi olduğunu düşünüyorum.

Birçok yetenekli ve genç isimle birlikte çalışıyorsunuz. Set ortamınızı anlatır mısınız?

Enerjisi yüksek bir setimiz var. Çoğu zaman ya Bertan ya Halit, setin enerjisini yukarı çekmekte inanılmaz başarılılar. Birinden biri sayesinde o gün bir şarkı kesin dilimize dolanıyor. Tüm gün o şarkıyı mırıldanırken buluyoruz kendimizi. En fazla sahnem Rojbin’le ve onunla çok iyi bir kimya yakaladık, sahne öncesinde birlikte sahne üzerine çalışıyor ve fikir alışverişi yapıyoruz.

Gelecekte nasıl bir rol canlandırmak isterdiniz? Rol arkadaşı ve yönetmen olarak çalışmak istediğiniz kişiler var mı?

Nasıl bir rol sorusuna belki şöyle genel bir cevap verebilirim; beni bilmediğim bir alanda araştırma yapmaya ve öğrenmeye zorlayacak, hiç bilmediğim bir alanda ufkumu açacak ve genişletecek bir karakteri oynamayı çok isterim. Elbette rol arkadaşı olarak da yönetmen olarak da çalışmak istediğim çok insan var ama şimdi birkaçının ismini söylersem söylemediklerim yüzünden içim içimi yer. Yalnızca bu ara yakın çevremde sık dile getirdiğim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim, Tansu Biçer ile bir sinema filminde abi-kardeş veya baba-oğul oynamak bir süredir beni en çok heyecanlandıran fikir.

Son dönemde neler izlediniz? Sevdiğiniz ve önereceğiniz projeler var mı?

MartinMcDonagh’ın 2022 yapımı The Banshees of Inisherin filmini önerebilirim. Bu film, İrlanda’nın küçük bir adasında yaşayan iki arkadaş arasındaki çatışmayı anlatıyor. Filmin oyunculukları, diyalogları ve kara mizahı beni çok etkiledi.

Presnyakov kardeşlerin yazdığı ve Saim Güveloğlu’nun yönettiği Terörizm tiyatro oyununu önerebilirim. Oyun zaten kendisiyle başı dertte olan, anlamsızlık, yetersizlik ve hissizlikle mücadele etmeye çalışan insanların toplumsal düzeyde sarmalandıkları bu şiddetle beraber kendileri de şiddetin üreticisi haline gelmesini anlatıyor.

Bryan Lee O’Malley’in çizgi roman serisinden uyarlanan Scott Pilgrim’in Değerli ve Basit Hayatı dizisini önerebilirim. Bu dizi, Scott Pilgrim’in Ramona Flowers’a aşkını ve onun için yaptığı yolculuğu anlatıyor. Dizi, bence çok eğlenceli, romantik ve aksiyon dolu.

Oyunculuk dışındaki vaktinizde neler yapıyorsunuz?

Vaktimi genellikle ailemle ve kız arkadaşımla geçirerek değerlendiriyorum. Ailemle ve kız arkadaşımla vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum. Köpeklerimle birlikte uzun yürüyüşler yapmaktan büyük keyif alıyorum. Doğada vakit geçirmek ve köpeklerle birlikte dolaşmak beni çok rahatlatıyor. Bilgisayar oyunları oynamayı seviyorum. Özellikle macera oyunları ve VR oyunları beni çok çekiyor. Yazmak beni dinlendiren ve rahatlatan bir aktivite. Bazen bir hikâye, bazen de sadece kendi düşüncelerimi yazıyorum. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeye çalışıyorum. Bu nedenle düzenli spor yapmaya çalışıyorum.

*Bu Sezer Arıçay röportajı, Episode derginin 53. sayısında yayımlanmıştır.

Engin İnan

1979 yılında Bolu'da doğdu. Hayatının yaklaşık 20 yılını Sakarya'da geçirdi. Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünde okudu. İletişim ve organizasyon alanlarında çalıştı. Pek çok etkinlikte ve farklı sektörlerden markaların iletişim çalışmalarında görev aldı. Episode Dergi editörlüğü ile birlikte iletişim danışmanlığı çalışmalarını yürütüyor. Kedi babası.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir