‘The Great’ Dizisi Üzerine
Yunan sinemacı Yorgos Lanthimos’un 2018 yapımı The Favourite filminin senaristi Tony McNamara’nın Rus Çariçesi Catherine the Great’i (Büyük Katerina) merkezine alarak Hulu için hazırladığı The Great, İmparator Peter’in yönetimi altındaki Rusya’yı üzerinde titizlikle çalışılmış bir tablo misali resmediyor.
McNamara’nın Amerikalı tarihçi Robert K. Massie’in Catherine the Great: Portrait of a Woman isimli çalışmasında belirttiği, New Yorker’dan Rachel Syme’in de yazısında yer verdiği, “Mizah için her zamanının diğer hükümdarlarından daha çok, her zaman geniş bir serbestlik vardı. Belki de bu Catherine’in imparatorluk mevcudiyetini mizah duygusu ve hızlı bir dille ‘yumuşatma’ yoluydu” tanımını ‘ara sıra doğru bir hikaye’ notuyla tarihsel gerçeklik ve uyarladığı modern üsluba dayanak noktası olarak nitelemek mümkün.
Toplum ve devlet yapısından, saray hayatına ve Elle Fanning ile Nicholas Hoult’un başarıyla hayat verdiği dinamik karakterler üzerinden diziyi sarıp sarmalayan toplumsal söylemleri zeki, aktif bir kurgu, kara mizah ve drama arasında organik bir bağ kuran anlatım yapısıyla dizinin karakterini oluşturuyor.
The Great: Geçmişe Yeni Bir Form
Son yıllarda dönem işlerinin, özellikle tarihsel bağlamda öne çıkan figürleri ve gelişmeleri merkezine alan işlerin artık neredeyse bir ön koşul olarak kabul ettiği ‘ağırlığı’ ilk saniyesinden itibaren kaldırıp atan The Great, Catherine aracılığıyla izleyiciye sağlam bir tokat atıyor ve fetişize edilen kalıba güçlü bir itibarsızlaştırma niteliği de taşıyan taze, bir o kadar yoğun, tempolu bir anlatım biçiyor.
Monarşi düzenindeki çarpıklık dizinin kara mizah karakterini yansıtır şekilde sert ve Catherine’in ana motivasyon ve olgunlaşma damarlarını da inşa edecek biçimde tanıtılıyor. İlk bölümün sonunda, ‘saf’ hayallerle farklı bir sınıfa adım atan Catherine’in ideallerinin yaşadığı kırılmaya dikenli bir yol çiziliyor: Aydınlanmış bir Rusya için ihtilal.
Elle Fanning, Catherine’e farklı bir seviyenin aktörü olarak hayat veriyor. McNamara’nın kendisi için diktiği, dizinin bütün söylemlerini ve çıkış noktasını barındıran kalıpları kimlikleştirebiliyor. Fanning her sahnede farklı bir karakter, fakat hep Catherine.
Büyüsünü yitirebilecek komedi dili soyut bir biçimde dizinin akılda kalan ve doğrudan ana metne hizmet eden anlarda (işkence sahnesi gibi) sivrilen vahşet dozuyla canlı kalmaya devam edebiliyor ve zincirleme anlatının çekirdeğini oluşturan Peter ile Catherine’in yanı sıra, izleyicinin giyotine gitmeleri gerektiğine çoktan ikna olduğu diğer aristokratların öykülerine uyumlu bir şekilde ritim buluyor ve önümüzdeki sezonlarda kırılma yaratabilecek noktaları oluşturuyor. Bu, kimi öyküleri Catherine’in yolculuğu kadar dramatik bir forma sokabiliyor.
McNamara, Nicholas Hoult’un kariyerinin zirve performansını ortaya koyduğu Peter’ın başkalarının acıları üzerine kurulu, yetişkin bir çocuktan farksız sosyopat mizacını özenle kurduğu anlarda, karakteri izleyicinin gözlerini ekrandan kaçırmasına neden olacak kısa skeçlerdeki farklı ruh hallerinde tahlil ediyor ve etrafındaki karakterlerin de öykülerini şekillendirecek bir özne olarak sürekli ilgi çekici tutmayı başarıyor.
Sacha Dhawan’ın büyük bir özveriyle canlandırdığı, en az Catherine kadar dizinin ana söylemlerinden birini oluşturan aydınlanma iradesini temsil eden Orlo, gayet klasik bir karakter inşasının pratikleriyle olgunlaştırılmasına rağmen, dizinin kişiliği ve Dhawan’ın Orlo’nun teorik-pratik süreçte yaşadıklarını taşıyan performansı karakteri farklı bir tarafa konumlandırıyor.
The Great, her parçasıyla modern dünyanın, ana akım sinemanın monarşiye bakış açısını yeniden tanımlayacak ve en önemlisi, bu yolu arkasına bakmadan örüyor.
Bu incelemeyi Fantastik Cadde ekibinden Yakup Can Yargıç kaleme aldı.