What If…?: Alternatifin de alternatifi
Levent Tanıl’ın bu What If…? incelemesi, Episode’un 28. sayısında yayımlanmıştır.
Marvel’ın çizgi roman külliyatından aldığı referansla son 13 sene içerisinde oluşturduğu görsel anlatı evrenindeki yükselişin önüne bir süre daha geçilemeyecek gibi. 2021’in başından itibaren stüdyonun servis etmeye başladığı dizi projeleri hakkında her fırsatta yazıp konuşuyorum. Ortada gerçekten ilmek ilmek işlenmiş bir rota söz konusu. Her maceranın sonrakilerle bağ kurabilecek, her karakterin de evrendeki gelecek nesli doğrudan ya da dolaylı biçimlerde etkileyebilecek albenileri var. Bu durum aslında senelerdir takip ettiğimiz bu fantastik dünyaya alternatif bakışlar atmamız açısından şahane bir fırsat. Neticede Disney çatısı altında ilerleyişini emin adımlarla sürdüren bir oluşum söz konusu ve bu dünyanın başındaki esas isim Kevin Feige çeşitlilik konusunda asla geri adım atacak bir kişilik değil.
What If…? Marvel’ın geliştirdiği ilk animasyon dizisi. Daha doğrusu MCU ile bağlantılı olan ilk animasyon dizi projesi. Genel anlamda sinematik ya da dizi evrenine fazla etkisi olur mu henüz ilk iki bölümü izleyip bu yazıyı yazdığım için kestiremiyorum. Fakat WandaVision itibarıyla sürekli ters köşeler yaparak atıfta bulunulan alternatif evrenler meselesi kronolojik düzenin şimdiki duraklarında giderek gün yüzüne çıkmaya başladı. Keza Loki, bu etkileşime en önemli örnek oldu. Sadece tek bir evren değil, Marvel’ın gökyüzünde saklanmış sayısız paralellik ve karakter olduğuna Loki dizisiyle tanıklık edildi. What If…? ise bu projelere kıyasla çok daha bağımsızmış gibi bir izlenim sergilese de anlatılarındaki vurgulamaları kıyısından da olsa önem arz edebileceğini gösteriyor. Hatta gelecek Spider-Man No Way Home ve Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmleriyle de çok daha geniş bir anlatıya kavuşabileceğinin öngörüsünü daha da somutlaştırabiliyor.
Tek bir seçimin sonsuz gerçekliklerle dallanabileceği, bildiğiniz dünyaların alternatif dünyalarını yaratan bir olgu söz konusu bu macerada. Gözcülük görevini üstlenen Uatu ise bu geniş yeni gerçekliklerde izleyiciye rehberlik edecek kişi olarak kendini tanıtıyor.
1977’de yayımlanan What If çizgi roman serisi, evrende “The Watcher” olarak bilinen Uatu’nun bakışından anlatılıyor. Animasyon dizisi de bu karakterin sesli anlatımıyla başlamakta ve özellikle sinematik evrenden de aşina olduğumuz olay örgüleri karakterlerin üstlendikleri farklı misyonlar aracılığıyla şekilleniyor.
Uatu, çizgi roman evreninde yaşanan her olayı gören özgün bir izleyici. Nitekim 1977 ile 1984 yılları arasında yayımlanan çizgi roman serisinde de her şeyi izleyen bu Göz, olup bitenin tüm anlatıcısı oluyordu. Animasyonun ilk bölümünde de Uatu’yla tanışıyoruz.
‘’Zaman, uzay, gerçeklik ve doğrusal bir yoldan daha fazlası, sonsuz ihtimallerden oluşan bir prizma.’’
Tek bir seçimin sonsuz gerçekliklerle dallanabileceği, bildiğiniz dünyaların alternatif dünyalarını yaratan bir olgu söz konusu bu macerada. Gözcülük görevini üstlenen Uatu ise bu geniş yeni gerçekliklerde izleyiciye rehberlik edecek kişi olarak kendini tanıtıyor. Olayların takibi esnasında izleyicisinin her fırsatta, “Ya öyle olsa ne olurdu?’’ sorusunu düşünmesini isteyen Uatu, alternatif maceralardaki gidişatın ilgi çekiciliğini ortaya koyuyor.
Alınan en ufak bir kararın koca evreni ne yönde etkileyebileceğini bir çeşit kelebek etkisi imajıyla yansıtıp dillendiriyor dizi. Aslında ilk üç fazın akabinde gelen diziler sonrası böyle bir durak gerçekten dinlendirici ve eğlenceli. Çünkü Steve Rogers’ın süper asker projesine dahil olamadığı, Thanos’un ise soykırım meselesini dilinde tutsa da evrene saldırmak şöyle dursun, sıradan bir yağmacı olarak karşımıza çıkabildiği bir evren. Uatu sadece izliyor ve olup bitenler hakkında biz seyircilere yorum yapma olanağı tanıyor.
Projenin başyaratıcı koltuğunda Bryran Andrews oturuyor. Marvel’ın birçok projesi ve farklı animasyonların storyboard tasarımlarında görev alan Andrews, çizimlerde yenilikçi bir duruş sergilemese de öyküdeki gidişatın kontrolünü elinde tutabilmiş. Üstelik seslendirme tercihleri de sinematik evrendeki aktörlerin rollerine bir nevi geri dönüşleriyle gerçekleştiği için deneyim seviyeleri genişlemesini biliyor.
Eğri oturup doğru konuşmak gerek! Noel dönemi vizyona girecek Spider-Man: No Way Home filmiyle birlikte Marvel’ın live action anlatılarındaki taşlar büyük olasılıkla yer değiştirecek. Keza Sony’nin ilk Spider-Man serisinde Doctor Octopus’a hayat veren aktör Alfred Molina’nın rolüne Spider-Man 2. filmin sonundaki Octapus olarak döndüğünü açıklaması ve aynı şekilde ikinci kuşak Spider-Man serisinde rol alan Jamie Fox’un da Electro rolüyle filme dahil olması, Loki dizisinde fitillenen paralel evren seyirliğinin zirveye ulaştıracak etkenler şeklinde öngörülebiliyor.
What If…? gidişatı ise “olası paralel evrenlerle karşılaşsaydık nasıl olurdu düşüncesini” bir tutam da olsa yansıtabilen bir tarzda. Bu sayede karşımıza çıkacak daha detaylı evren anlatılarına da hâkimiyetimizi güçlendirmeyi amaçlıyor olabilirler. Derinlik ya da devamlılık oluşturmaktan çok anlat-geç mantığında ilerleyen dizi bölümlerinde maceralar da zaten alternatif kadercilikle çeşitlenebiliyor. Dolayısıyla önceki faz ile gelecek olan yeni dönem arasında tutuluşu bile What If…? işinin özel bir anlatı olarak anımsanacağının göstergesi olacaktır. Neticede evrende benimsenen kahramanların mizaçları bir nevi değiş tokuş edilmiş durumda ve bu tercih Marvel’da ciddiyetten uzak, klişe bir tarz izlenimi sunsa da aslında sözkonusu gözcü görevindeki Uatu gibi olgun bir karakter olduğunda elbette değişik referansların doğmasına aracılık edecektir. Ya da şimdilik ben gözümde aşırı büyütüp heyecanlanıyor ve sizin de heyecanlanmanızı istiyorumdur. Şunun şurasında Noel dönemine çok az kaldı sayılır. Bekleyip göreceğiz…