Yağızkan Dikmen: “Bayhoca’da kendimden bir parça buldum”
Son olarak Kuruluş: Osman dizisinde Bayhoca olarak karşımıza çıkan Yağızkan Dikmen ile kariyerini ve pandemini günlerini konuştuk. Keyifli okumalar!
Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Uzun süredir görüşemiyoruz seninle. Neler yaptın bu süreçte? Pandemi süreci nasıl geçti?
İçinde bulunduğumuz bu kötü süreci en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştım. Fiziksel anlamda spor ve diyet ile kendime yatırım yaptım. Aynı zamanda ailem ve arkadaşlarımın hayatımdaki önemini fark ederek zihinsel bir farkındalık sürecine girdim. Pandeminin bizden götürdüklerinden ziyade, hayatıma ne katabileceğimi bulma arayışına girdim.
Eğitimli bir oyuncusun. Nasıl karar verdin oyuncu olmaya ve eğitim almaya?
Beni oyuncu olmaya ailem yönlendirdi aslında. Bu, pek alışıldık bir şey değildir. Genelde aileler oyunculuk okumaya karşı çıkarlar ama ben bu konuda çok şanslıyım. Güzel sanatlar lisesiyle başladığım sanat ve oyunculuk eğitimime ailem vesile oldu, bu konuda onlara minnettarım.
İlk sahne deneyimini hatırlıyor musun?
İlk gerçek sahne tecrübem, güzel sanatlar lisesinin birinci sınıfındayken oldu. Midas’ın Kulakları oyununda oynadım. Oyun ile birçok yarışmaya katılıp, ödül de kazandığımızı hatırlıyorum. Ufak bir rolüm vardı ama o sahne tecrübesi hayatımdaki birçok şeyi değiştirdi.
Genelde oyuncuların hikayesi, olumsuz sonuçlanan audition’larla başlıyor. Ben ilkinde vazgeçerdim sanırım. İlk audition’ın ile hem iş kaybetmiş, hem de iş almış bir oyuncu olarak audition süreçlerinden de bahseder misin? Hayal kırıklığı yaratmıyor mu?
Bir oyuncu olarak kariyeriniz boyunca birçok auditiona girersiniz, muhtemelen bunların çoğu başarısızlıkla sonuçlanır ama bu sizin başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Sadece rol için uygun olmadığınız veya sizden daha uygun birisi olduğu anlamına gelir. Her oyuncu bütün rolleri oynayabilir ama bir rolü almak için oyunuluktan daha fazla etken vardır. Bunu bildikten sonra olumsuz sonuçlar hayal kırıklığı yaratmamalı. Çünkü hayal kırıklıkları bizi olumsuz etkiler.
“Bayhoca karakterinin yeri bende çok ayrı. Bu karakterde kendimden bir parça bulduğumu hissettim ve bunun da oyunuma yansıdığını düşünüyorum.”
Seni en son bir dönem işinde Kuruluş: Osman’da izledik. Dönem işleri daha zor diyebilir miyiz oyunculuk tekniği açısından?
Kesinlikle daha zor diyebiliriz. Sebebi teknik değil aslında. Dönem işlerinde sahnenizi oynarken birçok etken bulunmakta. Kuruluş: Osman‘dan örnek verirsem; alışık olmadığımız kelimeleri telaffuz etmek, ata binmek, kılıç kullanmak, giydiğimiz kıyafetler gibi etkenler… Bunlara alışık olmadığımız için bizi bir şekilde zorluyor. Bunu avantaja çevirmek mümkün. Ama bu etkenlerden birisine kapılırsak odağımız dağılabilir. Bu da oyunculuğumuza olumsuz bir şekilde yansıyabilir.
Sürekli dayak yediğinden bahsetmişsin…
Evet, hikaye gereği karakterim esir düşmüştü ve düşmanın elindeyken işkence kaçınılmaz oluyor. Bu tip sahneler aslında çok zorlayabilir. Ama Ertan Balaban’dan almış olduğum MMA (Karma Dövüş Sanatları) eğitiminin faydalarını burada gerçekten gördüm. Hem zamanlama hem de orantısız gücü absorbe edebilmek, bu sahnelerin üstesinden gelmeme fayda sağladı.
Sen aslında oldukça sakin bir insansın. Kafes dövüşüne ilgi nereden çıktı? Bu spor dalını çok anlamlandırabildiğimi söyleyemeyeceğim. Neden diye de sormak istiyorum. Hayata bakışına ve oyunculuğuna da katkısı oldu mu?
Aslında çok da sakin birisi değildim ancak dövüş sporlarıyla ilgilenmek insanın içinde kontrol edemediği öfke duygusunu kontrol altına alabilmesini sağlıyor. Zaman içinde daha dingin ve sakin bir insan haline geliyorsunuz. Kafes dövüşü aslında bir çok dövüş sporunun karmasından oluşuyor Benim yaklaşık 1,5 yıl kadar aldığım eğitim de jiu jitsu, muay thai ve güreş karmasından oluşuyor. Dövüş sporlarını satranca benzetebiliriz; yaptığınız her hamlenin bir karşılığı vardır ve bunu düşünmek zorundasınız. İşin felsefesini benimsediğinizde hem fiziksel hem de mental açıdan hayatanıza ve oyunculuk kariyerinize doğrudan etkisi oluyor. Spor dallarının hemen hepsi fiziksel özelliklerimizi geliştirir ve odaklanma kabiliyetimizi artırır, bu da aslında biz oyuncular için çok önemlidir.
Dönem işlerinin hazırlık süreçlerinde farklı eğitimler de almak gerekiyor sanırım.
Oynadığınız projeye göre değişmekle beraber, dönem işlerinin hazırlık süreci zorlayıcı oluyor. At binmek, kılıç kullanmak ve yakın dövüş eğitimleri gibi birçok eğitim alıyorsunuz. Bu hem fiziksel hem de mental anlamda yorucu bir süreç, çünkü zamanımız kısıtlı ve bütün iş bununla bitmiyor. Az önce söylediğim gibi, spor yapmak bu tip eğitimlerde oldukça işimize yarıyor ve adaptasyonu kolaylaştırıyor. Ben at binme ve kılıç kullanma konusunda daha önce çalıştığım işlerden tecrübeliydim ancak o zamanları hatırlayınca çok kısa bir zamanda bunları öğrendiğimi söyleyebilirim. Tabii bunda hocalarımızın çok büyük katkıları var.
Şimdiye kadar canlandırdığın karakterler arasında yeri ayrı dediğin bir karakter var mı? Hangisiyle arkadaş olmak isterdin mesela ya da hangisi benden uzak dursun dersin?
Bayhoca karakterinin yeri bende çok ayrı. Bu karakterde kendimden bir parça bulduğumu hissettim ve bunun da oyunuma yansıdığını düşünüyorum. Onu şimdiden özlediğimi söyleyebilirim. Asla Vazgeçmem dizisinde oynadığım Emin karakteri ile arkadaş olmak isterdim. Hayatımızda öyle temiz ve iyi yürekli insanlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ama Ağır Roman Yeni Dünya‘da oynadığım Yaşar karakteri ne yapacağı belli olmayan, mafyanın sağ kolu olmuş belalı bir tipti. O gibi insanların herkesin hayatından uzak durmasını dilerim.
“Belki tiyatro kökenli olduğum için olabilir ama ben usta – çırak ilişkisine inanırım.”
Genç bir oyuncu olarak geleceğe nasıl bakıyorsun? Evet, dizilerimiz dünyada da büyük ilgi görüyor ama pandemi sürecinde özellikle sinema ve tiyatro büyük yara aldı. Diğer taraftan da yeni pek çok platform açıldı.
Aslında rekabet her geçen gün daha da artıyor. Bu biz oyuncular için hem iyi hem de kötü. Kötü yönü, iş kapmak oldukça zorlaşıyor. Öte yandan bu rekabet bizleri daha çok çalışmaya ve gelişmeye zorluyor, bu da işin iyi tarafı. Bu pandemi başladığında açıkçası bu noktaya geleceğini hiç düşünmemiştim. Tiyatro, bu süreçten en çok etkilenen sektörlerden birisi oldu. Ne yazık ki ülkemizde tiyatrolar zaten güçlükle ayakta durabiliyorken bir de bu hastalık beraberinde çok zor zamanlar getirdi. Sinema ve dizi projeleri ya ertelendi ya da durdu. Dünyada etkilerin azalmasıyla tekrar ayaklanmaya başlayan sektöre az önce söylediğin gibi yeni platformlar eklendi. Böyle bakınca bu bizler için iş imkanlarını artırıyor ve performansımızı göstermek için daha fazla şans yaratıyor. Benim düşüncem evet her ne kadar rekabet olursa olsun büyüyen ve gelişen sektörümüzde hepimiz için bir imkan olacaktır. Önemli olan zamanımız geldiğinde hazır olup olmadığımızdır. Kısacası her zaman çalışmaya devam etmeliyiz ümitsizliğe yer yok.
Setlerin de mutlaka kendine has bir adabı vardır. Bunu da sette yaşayarak öğreniyorsundur diye düşünüyorum. Özellikle genç oyuncular için setlerin yazılı olmayan kuralları neler?
Belki tiyatro kökenli olduğum için olabilir ama ben usta – çırak ilişkisine inanırım. Setlerde bizden daha fazla zaman geçirmiş ve tecrübe edinmiş kişilere ustamız olarak yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Giyinme sırası, araçla bırakılmak, sete girmek ya da sahne hakkında görüşlerimiz gibi konuların hepsinde ilk söz hakkının ustamızda olduğuna inanırım. Bazı oyuncularda görüyorum, bir günaydın demekten bile uzaklar. Ancak unutmamak gerekir ki hepimiz aynı gemideyiz ve bu işin içinde hep birlikte yükseliyoruz.
Set anıların vardır mutlaka, en unutulmazı ne senin için?
Yaklaşık 10 yıldır kamera karşısındayım. Haliyle bir sürü anı biriktirdim. Bunlardan en taze olanı Kuruluş: Osman’daki aksiyon sahnemdi. Bana bir temiz bir de kirli aksiyon çekileceği söylendi. Sıram geldiği zaman yüzümü ve üstümü kirlettik sahneyi çektik, o zaman zor olan kısım bitti diye düşünmüştüm. Öbür arkadaşların sahnesi çekildikten sonra beni kirli aksiyon sahnesine hazırlamak istediklerini söylediler. Ben hata yaptıklarını, az önce kirli aksiyonumun çekildiğini söyledim. Ekip arkadaşlarım gülerek “Aramıza hoş geldin!” dediler. Neden bahsettiklerini az önce çekilenin temiz aksiyon olduğunu, kirli aksiyon sahnesi için balçıkların içinde yuvarlanmam gerektiğini ve yerden alınan çamurların saçlarımın arasına ve yüzüme bulaştırılacağını öğrendiğim anladım. Yaşadığım şoku unutamıyorum.
İki sinema filminde yer aldın: Güzel Günler Göreceğiz ve Batlır. İkisi de ödüller aldı. Hem şanslı hem de uğurlusun diyebilir miyiz?
Tabi ki böyle bir ihtimal de var ama ben bunun tesadüf olduğuna inanmıyorum. Doğru projeyi seçmek çok önemli. Senaryosu, yönetmeni ve oyuncuları başarılı bir projeye girdiğinizde, siz de elinizden geleni yaptığınız zaman başarı kaçınılmaz oluyor.
Canlandırmayı çok istediğin bir karakter var mı? Türkiye’de iyi bir süper kahraman işi yapılabilir mi bilmiyorum ama ister miydin süper kahraman olmak mesela?
Şimdiye kadar hem iyi hem kötü karakterleri canlandırdım ama iyiden kötüye veya kötüden iyiye yolculuk yapan bir karakteri oynamayı çok isterim. Benim jenerasyonumda herkesin bir süper kahraman işinde olmak isteyeceğini düşünüyorum. Bizler süper kahramanlar ile büyüdük ve bir gün süper kahramanı oynamayı çok isterim, böyle bir işte bulunursam başarılı olacağıma inanıyorum.
Son dönemde neler izledin? Önerdiğin diziler var mı?
Son izlediğim üç diziden biri Jupiter’s Legacy, hem fantastik hem de eğlenceli bir proje olmuş. Daha önce izlemiştim ama Spartacus‘ü tekrar bitirdim. Son olarak, yerli yapımımız Fatma‘yı izledim. Hem oyunculuk olarak hem senaryo olarak başarılı bir iş olmuş, herkese tavsiye ederim.