Fatma: İyi Dram, Zayıf Polisiye

 Fatma: İyi Dram, Zayıf Polisiye

Dizi ve filmlerde şimdiye kadar muhtelif mesleklerden seri katiller gördük: Eski polisler, işsizler, iş insanları, din adamları, cerrahlar, gazeteciler, avukatlar falan filan… Ancak temizlikçilik yapan ve kadın bir seri katil alışılmışın epey dışında; hele bu kadın, hâlâ kadın olarak var olmanın güç olduğu bir Anadolu köyünde doğup büyümüşse. 

Netflix’in yeni Türk yapımı dizisi Fatma, işte böyle alışılmışın dışında bir kadının öyküsünü anlatıyor. Özgür Önürme’nin kaleme aldığı bu altı bölümlük mini-dizi, yer yer izleyiciyi ikna etmekten uzak olsa da su gibi akıyor ve bir çırpıda tüketiliyor. Demek ki karşımızda hem alışılmışın dışında hem de sürükleyici bir hikâye var. Üstelik dram yükünün ağırlığı ve başarılı oyunculuklarla izleyecisini en azından biraz sarsmayı, hiç değilse derdini izleyiciye aktarmayı da başarıyor. Bu kısa yazıda Fatma’dan ne beklemeli ne beklememeliyiz, ne umursak hayal kırıklığına uğrarız, bu soruları kendi perspektifimden cevaplamaya çalışacağım. 

Fatma: Tedirgin, tekinsiz ve görünmez bir kadın 

Burcu Biricik’i beğenirim ama bu kadar da iyi oyunculuk yapabildiğini bilmezdim. Fatma’nın başrolünde o var ve Fatma Yılmaz karakterine hayat veriyor. Burcu Biricik, aynı anda hem daima tedirgin hem daima tekinsiz olan karakterini öyle iyi ki kavramış ki Fatma’yla empati kurmak ya da ona söylenmek, yani ona gerçek bir insan muamelesi yapmak biz izleyiciler için hiç zor olmuyor. Dizideki aşağı yukarı tüm oyuncular rollerini başarıyla icra ediyor ama Burcu Biricik, Fatma’daki performansıyla yakın dönem Türk dizilerinde gördüğümüz en iyi oyunculuklardan birini sergiliyor. Böylece ayrı bir alkışı hak ediyor. 

Peki, canlandırdığı Fatma Yılmaz karakteri nasıl biri? O, Anadolu’nun bir köyünde doğup yolu İstanbul’a düşen yüzbinlerce kadından biri. Oğlunu yakın zamanda kaybetmiş, hapisten henüz çıkan eşi Zafer ise ortalarda yok. Zaten bir seri katile dönüşmesindeki dönüm noktası da eşini aramaya başlaması ve onun borç taktığı tehlikeli bir adamı mekanında ziyaret etmesi… Spoiler vermemek için burada duracağım ama Fatma’nın ‘görünmezliği’ne de bir parantez açmak gerek. Fantastik anlamda bir görünmezlikten bahsetmiyorum. Fatma’yı kimseler fark etmiyor çünkü o öyle sıradan bir kadın işte. Fakir, çirkin giyinen, daima yere bakarak yürüyen bir kadın. Polisler için de kurbanları için de varlığı yokluğu bir, haliyle cinayet işlemek onun için çocuk oyuncağı oluyor. 

Fatma

Bana kalırsa onun bu özelliği, bir dram dizisi olarak Fatma’ya zarar vermiyor. Çünkü o kısımda bizi Fatma’nın yaşadığı dönüşüm, kendini ve etrafında olup biteni keşfetmesi ilgilendiriyor. Ancak işin polisiye kurgu tarafı var bir de. Fatma, belli dozda izleyeni germeyi ve merak ettirmeyi, sonra da sürprizlerle (twist) şaşırtmayı uman bir dizi. O zaman da Fatma’nıın elini kolunu sallaya sallaya, yakalanma korkusu duymadan cinayet işlemesini ‘görünmez’ oluşuyla açıklamak insanı pek ikna etmiyor. Yani baş karakter dizinin dram yükünü ne kadar sırtlıyorsa polisiye yükünün de o kadar altını oyuyor. Yine de bu son bölümü de bitirdiğinizde sizi çok rahatsız etmiyor çünkü Fatma’nın hikayesi sizi şaşırtmaktan önce sarsmayı amaçlıyor. Bunu da beceriyor. 

Burada Fatma’nın özellikle kardeşiyle olan ilişkisine de kısaca değinmek lazım. Hazal Türesan’ın canlandırdığı kardeşi Mine (asıl adı Emine), Fatma’nın aksine İstanbul’a geldikten sonra zenginleşmeyi başarmış. Fatma’nın köyüyle koparamadığı bağları o rahatlıkla koparıp atmış ama bunu yaparken ablasıyla ilişkisini de zedelemiş, ona uzak kalmış. İkilinin ilişkisi, bana kalırsa dizideki en iyi işlenmiş ikili ilişki. İzleyen, aralarında neler olmuş da uzaklaşmışlar merak ediyor. Mine, ablasının boğuştuğu sorunlara karşı nasıl tavır alacak, bunu da merak ediyor. Fatma’yla Mine’nin ilişkileri bölüm bölüm açığa serilirken aklımızdaki sorular cevap buluyor. Burada tempo iyi tutturulmuş; bu sorular cevap bulurken aralarındaki dramatik gerilim de kaybolmuyor. 

Doğru oyuncu seçimleri, yersiz karakterler

Fatma’nın Burcu Biricik dışındaki oyuncuları da gayet iyi performans sergiliyor. En azından rolünü kötü oynayan yok. Fatma’nın evine temizliğe gittiği bir yazarı canlandıran Uğur Yücel, bütün ustalığıyla iyi oyunculuğun sadelikte olduğunu ispatlıyor. Ne var ki karakteri biraz yersiz; yersiz, derken, bu dizide ne işi olduğunu sorgulamıyorum. Yerli yerine oturtulamadığını düşünüyorum. O, Fatma Yılmaz’ı ve ölen zihinsel engelli oğlunu gerçekten anlamaya çalışan ender kişilerden. Bu, Uğur Yücel’in canlandırdığı yazarın hikâyedeki birinci önemi. İkincisi ise Fatma’nın hikâyesini bize onun anlatması. Bir çeşit üstkurgu var burada: Dizide yazar, Fatma’dan mülhem bir temizlikçi kadının hikâyesini romanlaştırmaya başlıyor ve biz aslında o romanı izliyoruz. Galiba. İşte bu “galiba” bir sorun çünkü yazar karakterinin anlatıcılığı bana kalırsa zayıf kurgulanmış. Fatma’nın hikâyesini ve Fatma’yı onun bakış açısından gördüğümüzü hiç hissedemiyoruz. Öyleyse bu yazarın dizide nasıl bir işlevi var ki? Bu yazar karakteri olmasa, sanırım Uğur Yücel’in usta oyunculuğu dışında hiçbir şey yitirmezdi dizi. 

Aslına bakarsanız dizideki karakterlerin büyük kısmında bir gelişmemişlik var. Büyük müzisyen ve mafya babalarını oynamak için yaratılmış, yürüyen ‘ağır abi’ Burhan Öçal’ın canlandırdığı Ekber’in takıldığı genç bir hayat kadını var örneğin, Melis Sezen oynuyor. Yalnızca mesaj vermek için var dizide. Genç oyuncu, kesinlikle kötü canlandırmıyor karakteri ama birkaç dakikalığına, sadece nutuk atsın diye ağırlık kazanan bir karakter bu. Bir anlığına baş karakter olup, sonra kayboluyor sanki. 

Fatma

Bu söylediklerimden dizinin yazarı Özgür Önürme’yi beğenmediğim anlamı çıkmasın. Bence sırf Fatma Yılmaz gibi ilginç bir karakter yaratabildiği için bile alkışı hak ediyor. Ancak kimi karakterleri hikâyede sahici bir yere oturtamaması ve yazının başlarında değindiğim ‘görünmezlik’ gibi polisiye kurgu bakımından basit açıklamalar hikâyenin inandırıcılığını zedeliyor. 

Bununla beraber, Fatma’nın ev sahibi ve komşusu Kadriye karakterini çok sevdiğimi söylemem lazım. Harika bir yan karakter; çirkin kişiliği, bencilliği, iki yüzlülüğü ile komikliği öyle güzel dengelenmiş ki… Gülçin Kültür Şahin de nefis oynamış ve ortaya spin-off’u yapılsa izlenecek bir karakter çıkmış. Sahi, buradan yapımcılara sesleneyim: Şu Kadriye’den bir komedi-suç dizisi falan çıkarsanız ya!

Fatma dizisinden ne beklemeli?

Bütün bu söylediklerimi bir araya getirince Fatma dizisinden ne bekleyebileceğimiz aşikar oluyor: Radikal bir karakter dönüşümü, düşündüren ve yer yer inandırıcılığı akamete uğrasa da etkileyici bir dram. Sıkmayan, sürükleyici ama hemen her bölümde karşımıza çıkan sürprizleri hep aynı düzeyde etkileyici olmayan, inandırıcılık bakımından kolaya kaçan bir polisiye. 

Uzun lafın kısası, Fatma’yı izlemeye değer. Büyük beklentiyle izlerseniz, hele esaslı bir polisiye ya da gerilim bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz ama iyi, gerçek sorunlara dokunan, çoğu Türk dizisinin aksine pek arabeske de bağlamayan bir dram izlemeyi bekliyorsanız öyleyse Fatma sizi tatmin edecektir. 

Yazıyı bitirirken puanlamayı da ihmal etmeyeyim: 10 üzerinden 6,5 veriyorum. 

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir