‘The Penguin’: Gotham İçinde Açılan Farklı Kapılar ve ‘The Sopranos’a Göz Kırpan Bir Mafya Hikâyesi
Bir Venedik Polisiyesi: ‘Non mi lasciare’ – Diren Tufan
Tüm dünyada ses getiren, izlenen İtalyan dizileri hangileridir diye soran olsa muhtemelen gönül rahatlığıyla Gomorrah ve ZeroZeroZero diye cevaplarız. İşte bu İtalyan şaheserlerinin başyazarı Leonardo Fasoli, yeni bir diziye daha imzasını attı. Rai ve PayperMoon Italia ortak yapımı Non mi lasciare (Beni Bırakma). Dizi, BluTV’de yayında.
Leonardo Fasoli’yi özellikle İtalyan gettolarındaki yaşam, İtalya’daki mafya yapılanmaları, antimafya girişimleri konularında yarattığı dizilerle tanıyoruz. Non mi lasciare’de ise tam olarak klasik bir polisiye dizi yarattığını söyleyebiliriz.
Non mi lasciare, ortak yapımcı PayperMoon’un belirttiği üzere, neredeyse tamamı Venedik’te geçen ilk İtalyan dizisi. Dizinin çekimleri, 2021 kışında Venedik’te yapılmış yani korona salgını sırasında. Dizinin hikâyesinde şehrin kendisi bir başrol adeta. Venedik’in arka sokakları, turistik lokasyonları, kanalları, şahane evleri, belki de dünyanın en iyi mimarisine sahip polis merkezi… Tüm mekânlar oldukça etkileyici, üstelik yılın her gününde insan kalabalığıyla dolu bir Venedik değil karşımızdaki, daha sakin, daha durgun bir şehir görüyoruz dizi sayesinde.
Non mi lasciare, Venedik kanalında balıkçı ağına takılan bir cesedi çıkarmaya çalışan iki polisin görüntüsüyle açılıyor. Daniele, sudan çıkardığı çocuğa dakikalarca kalp masajı yapıyor ancak artık çok geç, bu genç beden çoktan hayata veda etmiş. Üzüntü ve şok içinde evine giden Daniele, bir an önce iki oğluna ve yakında doğacak kız bebeklerine hamile olan eşi Giluia’ya sıkıca sarılmak istiyor. Polis olmasına rağmen ölüme yabancılaşmamış bu hüzünle Daniele’nin karakterini ilk sahneden anlamaya başlıyoruz: Duygusal ve kırılgan.
Daniele, küçük çocuğun sırt çantasından çıkan taşlar nedeniyle bunun bir intihar olduğundan neredeyse emin, Roma’dan CNCPO bölümünden gelen komiser yardımcısının bunun bir cinayet olabileceğini söylemesine rağmen.
Evet, başkahramanımız Elena, CNCPO bölümünde çalışıyor yani internette çocuk pornografisine karşı ulusal mücadele biriminde. Dark web’de bir açıkartırma sitesinde maktulle %50 uyumlu bir fotoğrafın yayınlanması nedeniyle Roma’dan Venedik’e geliyor.
Daniele’nin Elena’ya ilk anda güvenmemesi için çok gerçekçi bir nedeni var: Elena, Daniele’nin ilk aşkı ve ilk nişanlısıdır. Fakat Elena, 20 yıl önce hiçbir açıklama yapmadan nişanlısını, en yakın dostu Giluia’yı ve Venedik’i terk etmiştir. Bu nedenle Venedik’te 20 yıl sonra gerçekleşen bu karşılaşma iki taraf için de yaralayıcı.
Seyirci olarak bu ilişkiler ağı nedeniyle Giluia ve Daniele arasında Elena nedeniyle bir gerilim yaşanmasını beklerken yanılıyoruz. Bu üç eski dostun birbirine duyduğu sevgiyi bölümler ilerledikçe anlamaya başlıyoruz.
Kanalda bulunan çocuğun kimliği, ailesinin bir gün sonra kayıp başvurusunda bulunmasıyla tespit edilir. Gilberto, yoksul bir ailenin küçük oğludur; kumar bağımlısı babası, babasıyla sürekli kavga halinde olan annesi ve çalışmak zorunda olduğu için okulunu bitiremeyen ablasıyla yaşamaktadır. Hiçbirinin Gilberto’yla ilgilenecek vakti, sabrı yoktur neredeyse, ablası dışında. Otopsi raporuyla Gilberto’nun boğularak ölmediği, öldükten sonra kanala atıldığı gerçeği ortaya çıkar. Gilberto, bir doz ketaminin astım hastalığını tetiklemesi sonucu ölmüş/öldürülmüştür. Daniele, ilgisiz ailelerinin çocuklarının uyuşturucu kullandığını ve bunun bir cinayet olmadığını düşünürken Elena artık daha da emindir. 2013’ten beri İtalya’nın kuzeydoğusunda aktif olduğunu düşündüğü bir pedofil ağı vardır ve bu ağ, dark web üzerinden çocukları açıkartırmayla satışa çıkarmaktadır. İlk kez dark web’de satışa çıkarılan bir çocuk ölmüştür, bu nedenle pedofili çetesinin bir hata yaptığını ve bu hata sayesinde onları yakalamaya yakın olduğunu düşünür. Gilberto, tespit edebildiği kadarıyla bu pedofili çetenin 8. kurbanıdır. Bu kayıp çocukların çoğu, yokluğu geç fark edilecek ailelerde yaşar. Yoksul, dezavantajlı aileler ya da yurtlardan kaçan çocuklar…
Venedik polis merkezinin amiri, Roma’daki üstler yani genel olarak herkes, Elena’nın abarttığını hatta bu dosyayı takıntı haline getirdiğini düşünürken bu sırada bir başka çocuğun dark web’de yine açıkartırmayla satışa çıkarılması, Elena’nın doğru iz üzerinde olduğunu gösterir. Bu aşamadan sonra Daniele de artık Elena’ya tam olarak güvenir. Venedik polis merkezinden iyi bir ekip kurulur ve bu ekip, kaçırılan bu yeni çocuğu zamanında kurtarmak için çalışmalara başlar.
Non mi lasciare, kayıp çocuklar ve pedofilinin dark web üzerinden nasıl rahatça yayıldığıyla ilgili araştırma boyutlarıyla ana hikâyesini anlatırken Elena-Daniele-Giluia üçlüsünün dostlukları, kırgınlıkları ve geçmişe dair hesaplaşmalarıyla duygusal tarafını da diri tutuyor. Ayrıca Elena’nın Roma’daki yaşamı, oğluyla ilişkisine dair de ilk bölümden itibaren bir tuhaflık olduğunu sezdiriyor.
Dizi, güncel ve güçlü bir hikâyeyi merkeze alırken yaptığı kimi tercihlerle bazı anlarda tökezlemeye başlıyor. Travmatik, içe kapalı, psikolojik tedavi gören dedektif karakteri örneğin… Polisiye romanlarda ve dizilerde biraz eskide kalmış bir karakter artık bu, daha çok erkek dedektiflere atanan bu özellikler bir kadın polise atandığında çok da yeni bir şey söylemiş olmuyor.
8 bölümden oluşan dizi, ana hikâyesini de Elena’nın özel hayatına dair hikâyesini de final bölümünde hızlıca anlatıyor. Bu çok hızlı final duygusal, derin ve güncel bir hikâyeyi klişeleşmiş bir yükselen final bölümüyle heba ediyor bence. Ve galiba en olumsuz tarafı, müzik kullanımı… Dizide neredeyse her yüksek, duygusal ya da gizemli anda arka plandaki müzik, seyirciyi zorluyor ve hikâyedeki, kurduğu atmosferdeki etkiyi düşürüyor.
Dizinin en başarılı olduğu nokta bence Elena ve Giluia’nın dostluğunu anlatım biçimi. İlkokul gününde birbirinin elini tutan bu iki kız çocuğunun, 20 yıl aradan, yaşadıkları onlarca iyi kötü andan sonra görüştükleri ve sohbet ettikleri ilk gün, kaldıkları yerden devam edebildiklerini görmek etkileyici gerçekten. Ve tabii Venedik. Dizinin başrolü bence şehrin kendisi. Gidenler, gitmeyi düşünenler, tanımak isteyenler, özleyenler… Venedik’i böyle görmek için bile Non mi lasciare’ye bir şans verebilirsiniz.
Bu yazı, Episode’un 37. sayısında yayımlanmıştır.