Türk Dizi Sektörünün Dünü, Bugünü ve Yarını ‘Dizi Günleri’nde Konuşuluyor
Ayvalık Uluslararası Film Festivali: Festival Nedir – Niçin Yapılır?
Seyir Derneği’nin bu yıl ilk kez düzenlediği Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde geçen altıncı günün akşamında bunu düşünüyorum, film festivalleri neden yapılıyor? Yani işin ticari boyutunu, filmlerin tanıtılmasını vs. bir kenara koyarsak festivaller ne işe yarar? Bence her şeyden önce festival çok şey öğretiyor. Yalnızca yeni filmler izlemek, tanımadığınız yeni yönetmenleri keşfetmek anlamında değil, insan ilişkilerine dair çok şey düşündüğüm bir festival oldu benim için. Festivaller; seyirciyi, film ekiplerini, festivalin yapılması için koşturan insanları, filmleri izleyip yazacak olanları yani sinemaya ilişkin düşünen herkesi bir araya getiriyor. Bir araya gelince de insanlar konuşmak istiyor. Söyleşiler, paneller bunun için yapılıyor. Ama bunun dışında da kimi insan fark edilmek istiyor kimi gizlenmek kimi filmi fark edilsin istiyor kimi sorduğu soruyla dikkat çekmek kimi sessiz sakin bir kenarda olan biteni izliyor. Ama her şeyi bir arada görüyoruz. Sevdiğimiz, sevmediğimiz filmleri, hoşumuza giden gitmeyen her şeyi bir arada, sıkıştırılmış bir zaman içinde yaşıyoruz. Bütün bunları düşününce ben bu festivalden çok şey öğrendim. Bir yandan da aklıma hayattaki ilk festival deneyimim geliyor, hala en sevdiğim festival; Palto Film Festivali. Eskişehir’in buz gibi soğuk günlerinde “Paltonu giy, gel” diye çağırılan ve sloganı haddinden fazla doğru olan festival. Bir üniversitenin içinde sinema salonu olması dünyanın en önemli şeyiymiş gibi hissettirirdi Palto Film Festivali. Evden okula yürümem on dakika sürüyordu ama ayazda o da iyi bir süre. Paltonun altına ne var ne yoksa giyip Sinema Anadolu’nun önünde sıraya girmek, çıkışta donarak sigara içip filmleri konuşmak okula dair en sevdiğim anılar.
Ayvalık’a dönelim. Tam tersi bir festival. Yazdan kalan son günlerde, festivale gelen herkesin denize girecek bir an kovaladığı bir eylül festivalindeyiz. Ayvalık güzel, Ayvalık’ın eski bir sinema salonu varmış; Vural, onu öğreniyorum. Tabii, festival sadece sinema salonunun önü değil. Salonların içini önemsediğim bir yerdeyim artık. Bu da beni Türkiye Sineması’na dair düşünmeye itiyor. Türkiye’de neler oluyor ve sinemamız bize neler anlatıyor? Türkiye’de hem hiçbir şey olmuyor hem de çok şey oluyor. Bir yandan durgun bir göl gibi kokmuş bir memlekette yaşıyoruz bir yandan içimiz dışımız kaynıyor. Konuştuğum neredeyse bütün yönetmenler bundan bahsediyor; memleketin hali. Belli ki herkes biliyor, görüyor. Peki, sinemamızda ne anlatılıyor? Memleketin hali en iyi durumda arka planda işleniyor, çoğunlukla onu da görmüyoruz. Neden? Bir yandan anlaşılmaz bir durum değil, o durgunluk hali herkesin içine işliyor, sanatçının da seyircinin de. Bir yandan konuşulacak çok şey varsa biz neden başka şeyler konuşuyoruz, diye düşünüyorum. Bu manada Türkiye Sineması’ndan cebime daha fazla umut doldurmak “umuduyla” ayrılıyorum festivalden.
Öyleyse neler izledik? Bu senenin çok konuşulacağı belli olan, Adana Altın Koza Film Festivali’nden yedi ödülle dönen Ela ile Hilmi ve Ali’yi izleme imkânı bulmuş olduk. Ardından da dizinin iki başrolü Ece Yüksel ve Denizhan Akbaba’yla röportaj yaptık. Bu filme ilişkin daha çok konuşacağımızı düşünerek üzerine bu yazıda ayrıntılı bir şeyler söylemiyorum ama beklediğimi bulduğumu da söyleyemiyorum. Ayvalık’ın en güzel yanı ulusal uzun metraj dışında da geniş bir seçki sunuyor olması; kısa film seçkisi, belgesel seçkisi, çocuk filmleri… Her zaman her yerde rastlayamayacağımız birçok yeni yapımla karşılaşma imkânı sundu festival. Yine burada yazmış olduğum Park Chan-wook’un Ayrılma Kararı’ysa festivalde beni en çok etkileyen yapımlardan biri oldu. Festivalin bir diğer etkileyici yanı da izlediğim filmlerin ekipleriyle röportaj yapabilme imkânı tabii. Episode Portal’da okuduğunuz Suna filminin yönetmeni Çiğdem Sezgin ve başrol oyuncuları Nurcan Eren ve Tarık Papuççuoğlu’yla yaptığımız röportajı, Stiletto kısa filminin yönetmeni Can Merdan Doğan’la gerçekleştirdiğimiz röportaj ve önümüzdeki günlerde okuyacağınız röportajlar festivalin bakiyesi.
Kısacası Ayvalık’ta, yazın son günlerinde Vural Sineması’nda buluşmak bana çok iyi geldi. Ayvalık halkına da iyi gelmiş gibi görünüyordu. Yalnızca filmlere değil, filmlerin ardından yapılan söyleşilere de katılan seyircilerin yüzleri bir süre sonra tanıdık gelmeye başladı. Ayvalık’ta bir toplam hiçbir filmi kaçırmıyordu. Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde ilerleyen yıllarda da böylesi buluşmalar gerçekleştireceğimizi ve hem yazın son günlerine hem de sinemaya doyacağımızı içtenlikle umuyorum.