Röportaj: Ayvalık Film Festivali Direktörü Azize Tan

 Röportaj: Ayvalık Film Festivali Direktörü Azize Tan

Seyir Derneği tarafından 14-19 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali başta Ayvalıklılar olmak üzere çevre illerden gelen sinemaseverlerin yoğun katılımıyla geçti. Episode’un da yakından takip ettiği festivalin direktörlüğünü yapan Azize Tan’la Ayvalık Film Festivali‘ni, festivalle Ayvalık arasındaki ilişkiyi, Seyir Derneği’nin kış planlarını ve çok daha fazlasını konuştuğumuz bir röportaj yaptık.

Festivalde ‘Uluslararası Seçki’, ‘Sinemacılar Sinema Yapmaya Çalışıyor’, ‘İlk Filmler’, ‘Ve Ayvalık’, ‘Godard’a Saygı’, ‘Anılarına’ ve uzun metraj, kısa ile belgesel filmlerin yer aldığı ‘Türkiye’den Filmler’ bölümlerinde birbirinden değerli yapımları izledik. Festivalde gösterimlerin yanı sıra film ekipleri seyircilerin sorularını yanıtladı, filmlerin temalarından hareketle konuşmalar düzenlendi, Genç Sinema programı kapsamında 30’dan fazla öğrenci Ayvalık’ta hem atölyelere katıldı hem festivalde gönüllü çalıştı ve Seyir Çocuk Günü ilk kez gerçekleştirildi.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali yönetmenler, oyuncular, yapımcılar, basın, sinema sektörü temsilcileri ve öğrencilerden oluşan 200 konuğu ağırladı, 8000 izleyici salonları doldurdu. Mey|Diageo’nun katkılarıyla verilen ‘Yeni Bir Senarist’ ödülü ise Sanki Her Şey Biraz Felaket filmiyle yönetmen-senarist Umut Subaşı’nın oldu.

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu sene de Ayvalık Film Festivali’nde hem keyifli vakit geçirdik hem de birbirinden değerli isimlerle röportajlar yapıp filmler izledik. Okurlarımızı Azize Tan’la festivale dair yaptığımız röportajla baş başa bırakıyoruz.

Azize

Ayvalık Film Festivali’nin ne gibi hedefleri var? Bize festivalden biraz söz edebilir misiniz?

Biz artık Ayvalık’a iyice yerleştik. Geçen sene yeni bir dernek üzerinden festivali yapmaya başlamıştık. Bu sene Seyir Derneği olarak festivali ikinci kere yaptık ama artık Ayvalık’ta iyice tanınan, bilinen bir ekibiz. Ayvalık’ın çok sahiplendiği bir festival haline geldik. Festival dışında da yazları açık hava gösterimleri yapıyoruz. Onlar da gayet dolu dolu geçiyor ve ilgi görüyor.

Bu yıl bizim için güzel yeniliklerden bir tanesi Ayvalık’ın çok güzel binalarından bir tanesi Küçük Han oldu. Geçen sene restore ediliyordu bu bina, bu sene bitti. İçinde dükkânlar da açıldı, bizim de burada bir ofisimiz var. Bu ofis bizim daha da kalıcı olmamızı ve Ayvalık’taki köklerimizi derinleştirmemizi sağladı. Bir taraftan da Küçük Han çok güzel bir bina olduğu için buranın avlusunda bir Barbie gösterimi de yaptık, çok güzel oldu. Festival sırasında da bu bina bir buluşma merkezi oldu bizim için. Hem gelen konukların hem de seyircilerin söyleşilere, panellere katıldığı bir mekân oldu.

Biliyorsunuz, biz bir yarışma yapmıyoruz. Ama bir ödül veriyoruz. Mey|Diageo’nun desteğiyle ikinci kere verdik bu ödülü. “Yeni Bir… “ adındaki bu ödülle ilk filmiyle dikkat çeken sinemacıları desteklemeyi hedefliyoruz.

Bu yıl da çok sevdiğimiz isimlerden oluşan bir jürimiz vardı. Tayfun Pirselimoğlu, oyuncu Selen Uçar, kurgucu Eytan İpeker, yapımcı Dilde Mahalli ve sinema yazarı Nil Kural; jürimizi oluşturuyorlar.

Festivalde; filmlerin ön plana çıktığı, yani “Ay hangisi kazanacak, ne olacak, ne bitecek?” konuşmaları yerine filmlerin daha çok konuşulduğu ve özellikle panellerle ve söyleşilerle desteklendiği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bu bizim bilinçli tercihimiz. Bir konuşma alanı yarattığımız bir festival yapıyoruz. Gerçekten gelen bütün konuklar da seyircilerle birlikte filmlere giriyorlar, film aralarında sohbet ediyorlar. Ayvalık buna imkân veren bir yer olduğu için biz de mümkün olduğu kadar konuklar ve seyircilerle küçük buluşma ortamları yaratıyoruz. Film ekipleri sadece gösterimlerinden sonraki soru cevaplarda değil, aralarda da sürekli seyircilerle karşılaştıklarında sohbet etme, sinema hakkında konuşma imkânına kavuşuyorlar. Paneller, söyleşilerle bayağı dolu ve yoğun bir altı gün geçirdik Ayvalık’ta.

Mekân olarak kullandığımız yerlerden biri de buranın en eski ve ‘Ayvalık Sineması’ diyebileceğimiz tek mekânı Vural Sineması. Şu anda belediyeye ait orası. Sürekli sinema salonu olarak kullanılmıyor. O yüzden onun orijinal işlevini tekrar yerine getirir hale en azından beş altı günlüğüne sağladığımız için de mutluyuz.

Sanat Fabrikası’nı da kullandık mekân olarak, festivalde hep iş birliği yaptığımız Ayvalık Sanat Kültür Eğitim Vakfı’nda da bu sene sadece söyleşilerimiz olmadı, aynı zamanda film gösterimleri de yaptık. O da çok güzel Ayvalık binalarından bir tanesi. Zaten festivali yaparken de bilinen, turistik Ayvalık’ın ötesinde mimari mirasını vurgulayan başka bir yüzünü, ara sokaklarını, eski binalarını seçerek buraların yeni işlevlerini de vurgulayan mekânlar kullanmaya çalışıyoruz.

Birlikte çalıştığımız otellerin çoğu eski konaklar. Bizim hedeflerimizden bir tanesi de gerçekten bir şehir ve festival birbirini nasıl etkiler, nasıl buluşur, nasıl birbirini geliştirir, nasıl birbirini değiştirir bunları keşfetmek. O yüzden Ayvalık’la çok açık bir diyalog kurmaya çalışıyoruz. Kapımız her zaman açık, sürekli bir ofisimiz olması da buna imkân sağladı. Herkes bizi ziyaret edebiliyor, Ayvalık’ta yaşananları da takip etmeye çalışıyoruz.

Azize

Açılışımızı da Ayvalık Belediyesi’nin Amfitiyatro’sunda yaptık. O da görkemli bir şey oldu, iki bin kişilik kapasitesi var oranın. Biz Ayvalık’ın her kesiminden insan gelsin istedik, festival takip etmeyen insanları da çekerek “Neler oluyormuş?” burada demelerini istedik. Köylü Pazarı Meydanı var, doğal bir açık hava sineması gibi, dört tarafı binalarla çevirili, açık hava sineması yapmak için çok uygun yani. Geçen sene de orada gösterimler yapmıştık, bu sene de yaptık. Festival boyunca her gece, orada ücretsiz gösterimler yaptık. Bütün mahallelilerin gelmesi için yaptığımız bir iş ve bir şenlik havası oluşuyor. Mahallede, birlikte bir şeyler yapma kültürünü de birlikte film seyretme ötesinde canlı tutmaya çalışıyoruz. Kırmızı halılarımız, şaşaamız olmuyor, amacımız da o değil zaten. Bir araya gelmeyi mümkün olduğu kadar teşvik etmeye çalışıyoruz. Gelen konuklar da seyirciler de festivalin en çok bu tarafından mutlu oldular.

Ayvalık’ın nüfusu da arttı son zamanlarda. Biz de sinemaya dair mümkün olduğu kadar fazla iş yapıyoruz ama festival, bunun şahikası. Festivalin mevsim itibariyle de sinema sezonunun canlandığı eylül ayında olması kimi filmlerin ilk gösterimini yapmamızı sağladı. Sonbaharda çok sayıda festival birbirini takip ediyor, Ayvalık’la başladı sezon. Bu ilk gösterimlerden biri, benim en çok etkilendiğim filmlerden İlker Çatak’ın Öğretmenler Odası oldu. İlker Çatak, Almanya’da doğup büyümüş bir sinemacı. Bu yılın Berlin’de en çok konuşulan filmlerden biri oldu Öğretmenler Odası, ‘Encounters’ bölümünde yarıştı. Ben olsaydım ana yarışmaya alırdım filmi, söylemeden geçemeyeceğim. Onu göstermiş olduğumuz için çok mutluyuz.

Michel Gondry’nin son filmi Çözümler Kitabı’nı, Ken Loach’un son filmi Umudunu Kaybetme’yi, Hirokazu Kore-eda’nın son filmi Canavar’ı, Nanni Moretti’nin son filmi Güzel Günler’i, Aki Kaurismäki’nin son filmi Sararmış Yapraklar’ı, How to Have Sex’i gösterdik. Benim favori filmlerinden bir tanesi olan, Cannes’da ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazanmış Tràn Anh Hùng’ın Şeflerin Aşkı filmini gösterdik. Festivalde yabancı konuklarımız oldu, festival oturdukça daha fazla yabancı konuk davet etmek istiyoruz. Mesela bu seneki filmlerimizden Vurgun Yemek olarak Türkçeye çevirdiğimiz Narcosis’in yönetmeni Martijn de Jong festival konuklarımız arasındaydı. Tabii kısa filmlerimizden, yerli yapımlarımızdan ve belgesellerimizden de birçok konuğu ağırladık.

Bu sene festivalde ilk kez yaptığınız Seyir Çocuk Günü’nden biraz söz edebilir misiniz? Nasıl bir program yaptınız?

Küçükköy’de, Sabancı Üniversitesi Küçükköy Yaratıcı Teknolojiler Atölyesi’yle iş birliğinde yaptığımız bütün gün süren bir etkinlik yaptık. Çeşitli atölyelerle, tabii ki film gösterimiyle dolu dolu bir gün yaşandı. Çocuklarla birlikte gelen ebeveynler için de pedagog İnci Vural ve Yankı Yazgan’ın birlikte yaptıkları bir konuşma oldu. Bunu ilk defa gerçekleştirdik ama ilerleyen zamanlarda ayrı bir etkinliğe dönüştürüp gezici bir hale getirme düşüncemiz var. Çocuk Günü’nde gösterdiğimiz Koca Adam adlı filmin Türkçe dublajını yaptık ve bu filmin dolaşmasını sağlayacağız. Bir gösterimini Urla’da gerçekleştireceğiz, Urladam’da. Koruncuk Vakfı’nda çocuklar da gelecekler o gösterime.

Azize

Diyarbakır’daki Mordem Sanat’la işbirliği halinde, özellikle depremden etkilenen bölgelerdeki çocuklara filmin ulaşması için çalışıyoruz. Dublajlı bir kopya olduğu için çok sayıda çocuğun izlemesini sağlayacağız.

Bir gösterim de İstanbul’da Sinematek’le yapmak istiyoruz. Belki ilerleyen zamanlarda da çocuklara yönelik yaptığımız şeyin farklı bir tarihte ayrı bir etkinliğe dönüşmesini sağlayacağız. Artık çocukların teknolojiye çok küçük yaşlardan itibaren maruz kaldığı bir çağda yaşıyoruz. Sinema, görsel okuryazarlık konusunda çalışmalar yapılması gereken bir alan. Biz de bir film festivali olarak bu konuda çocukları nasıl geliştirebiliriz diye düşünüyoruz.

Bir de festivalin geçen sene de gerçekleştirdiği Genç Sinema programı var. Bundan söz edebilir misiniz?

Genç Sinema, bizim çok önemsediğimiz projelerimizden bir tanesi. Türkiye genelinde bir çağrı yaparak başvuruları topluyoruz, otuz öğrenciyi seçerek Ayvalık’ta festival boyunca ağırlıyoruz yolları, konaklamaları ve yemekleri bize ait olmak üzere. Sabahları atölyelere katılıyorlar sinemacılarla, günün geri kalan kısmında da ekibimizin bir parçası olarak festivalde çalışıyorlar. Çünkü biz küçük bir ekibiz, onların festivalin bir parçası olarak çalışması bizim için çok kıymetli. Hem onlar tecrübe kazanıyor hem sinemaya dair kendilerini geliştirme imkânı buluyorlar hem de ekibimizin bir parçası olarak festivale katılıyorlar. İlerleyen zamanlarda da bu festivali onlara bırakmak istiyoruz.

Geçen sene Genç Sinema programında yer alan arkadaşlarımızdan bazıları, bu yıl ekibimize sürekli olarak katıldılar. Mümkün olduğu kadar çeşitliliği gözetmeye gayret ediyoruz. Deprem bölgesinden başvurulara öncelik vermeye çalıştık, tabii ki festivalin ihtiyaçları doğrultusunda. Bizim için önemli ve geliştirmek istediğimiz programlardan biri Genç Sinema. Gelen öğrenciler de mutlu ayrıldılar biz de ekibimizin bir parçası oldukları için çok mutlu olduk. Beraber yapıyoruz festivali. Ayvalıklılar da genç öğrencileri, boyunlarında kartlarla Ayvalık sokaklarında koştururken gördükçe çok mutlu oluyorlar. Festivalde beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri her zaman bu proje.

Ayvalık seyircisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Festivali sahiplenen, ekiplere sorular soran, oldukça katılımcı bir seyircisi var Ayvalık’ın.

Haklısınız, gerçekten özel bir seyircisi var Ayvalık’ın. Bizim yapmaya çalıştığımız festival kurgusunu gerçekleştirmemizi sağlayan en önemli unsur seyirci. Bu kadar katılımcı, takipçi, dikkatli bir seyircimiz olmasa bu yapmaya çalıştıklarımızı bu kadar cesur biçimde gerçekleştiremezdik. Film söyleşileri, paneller oldukça dolu geçiyor. Genellikle diğer festivallerde ekipler alışırlar, benzer sorular gelmeye başlar. Ayvalık biraz ters köşe bu bakımdan.

Burada yapılan etkinlikler içerisinde Ayvalık dışından en fazla insanın geldiği iş festival, yalnızca konuklar değil, civardan çok sinemasever geliyor. Burada başka kültür sanat etkinlikleri de yapılıyor, oralarda da katılımcı bir seyirci kitlesi görebiliyorsunuz. Ayvalık Film Festivali’ni diğer festivallerden farklı kılan en önemli özelliklerden bir tanesinin de seyircisi olduğunu düşünüyorum.

Azize

Bazı yerlerde filmleri yapanlarla izleyiciler arasındaki buluşma o kadar kolay olmuyor. Kırmızı halılar oluyor, sinemacılara ulaşmak çok kolay olmuyor. Burada film aralarında ya da günün sonunda çok güzel sohbetler oluyor. Festivalin başında ödül vererek sonrasında yarışmanın bütün festivali domine etmemesi de önemli bizim için. Her filmin bir diğeri kadar önemli olduğu, konuşulduğu bir ortam yaratmaya gayret ediyoruz.

Biz bu mayayı bozmak istemiyoruz, ilerleyen zamanlarda da şöyle büyütelim gibi bir derdimiz yok. İçeriğimiz her zaman iyi olsun, güzel yeni mekânlar ekleyelim, biraz daha uluslararası konuk çağıralım, Genç Sinema programımızı daha uluslararası hale getirelim, her sene bir ülkeyle değişim gerçekleştirelim gibi düşüncelerimiz var. Mesela Midilli bize çok yakın, orayla daha fazla işbirliği yapalım, belki orada birkaç gösterim yapalım, onlar gelsinler gibi düşüncelerimiz de var. Herkes Cannes Film Festivali’ne benzemeye çalışıyor, biz Ayvalık’ın ruhuna uygun bir şey yapmak istiyoruz.

Geçen sene de bu sene de festival afişinde Ayvalıklı bir sanatçının eserini kullandınız. Festival ve Ayvalıklı sanatçılar arasındaki ilişkiden söz edebilir misiniz?

Filmlere ulaşmak eskisi kadar zor değil, dünyanın her yerindeki festivaller birbirine benziyor. Bir festivali özel kılan şeyler bulmanız lazım, festivale karakterini veren bir şeyler olması lazım, burada olmanın bir anlamı olması lazım. Geçen sene resmini kullandığımız Elvan Alpay, halis muhlis Ayvalıklı. Bu sene afişte resmini kullandığımız Tunca, uzun süredir burada yaşıyor ve üretiyor. Buranın ruhunu anlayan insanlardan biri. Bu tip işbirlikleri yapmak bizim için önemli.

Küçükköy de mesela burada ‘Sanatçı Köyü’ diye adlandırabileceğimiz bir yer. Çok sayıda orada yaşayan sanatçı ve onların atölyeleri var. İnsanların belki tahmin edemeyeceği kadar sanatsal canlılık var burada. Bunu da afişlerimizde göstermek istiyoruz. İnsanlar afişimize bakıp “Neden bir boksör koydunuz?” diye düşünmüş olabilirler ama eski siyah-beyaz filmlerden bir kare hissi veriyor bu resim. Sanatçı burada olduğu için resmin orijinalini de görebildi insanlar.

Filmlere artık daha kolay ulaşılabildiğinden söz ettiniz. Dijital platformlara da yeni filmler artık daha hızlı giriyor. Dolayısıyla seyirciyi festivallere çekmek zorlaştı mı sizce?

Zorlaştığını düşünebilirdiniz ama çok fazla seçenek var elinizin altında. Bir festivaldeyse sizin için bir seçkiyle karşı karşıyasınız. Çünkü bir dijital platformun başına oturunca o kadar çok şey var ki ne izleyeceğinizi şaşırıyorsunuz. O festivalin ruhunu da biliyorsanız ne tür filmler izleyeceğinizi biliyorsunuz. Filmleri bir arada, dolu bir sinema salonunda izlemenin sizde bıraktığı tadın çok farklı olduğunu düşünüyorum. Ben ne zaman sinemada, perdede bir film seyretsem o filmin hafızamda kalması daha uzun sürüyor, daha fazla aklıma geliyor sonrasında. Birçok insan için de böyle zannederim. Bir de yalnızca bir film izlemek değil; o film hakkında konuşma, sosyalleşme imkânı da sunuyor festival.

Pandemiyle birlikte dijital platformların gelişimi de hızlandı. Artık hayatımızın vazgeçilmez bir alışkanlığına dönüştüler. Ama pandemi sırasında sosyalleşememe durumu her şeyin önüne geçti. Sadece filmlere ulaşmak değil, o filmlere nasıl ulaştığımız da önemli. Tabii ki çok büyük bir lüks dijital platformlar, mutlaka kaçırdığınız işler oluyor festivallerde. O yüzden sunduğu imkânları yadsıyamayız ama bir festivalin sunduğu deneyimi de unutmamak gerekiyor.

Azize

Peki, festivali geride bıraktık, bundan sonrasında Ayvalık’ta neler yapacaksınız? Kış için planlarınız var mı?

Ayvalık’ta kalıcı olmak istiyoruz, geçen sene derneğin oturması için gayret ettik. Ama şimdi daha farklı şeyler yapmak istiyoruz, mesela çeşitli gösterimler yapmayı düşünüyoruz. Yazın yaptığımız açık hava gösterimleri bizim için önemliydi mesela. Vural Sineması belediyeye ait, oranın farklı işlevleri de var ama orada belediyeyle işbirliği halinde birtakım gösterimler yapmak isteriz. Ya da başka bir mekânın yıl boyunca bize ait olması için çalışmak ve yıl boyunca gösterimler yapmak hedeflerimiz arasında. Ama bunlar yavaş yavaş gerçekleştireceğimiz şeyler. Önceliğimiz festivali oturtmak, ekibi sağlamlaştırmak. Bundan sonra da farklı etkinlikler yapmak istiyoruz burada.

Hümay Ongan

1996 yılında, İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon okudu. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Sinema yüksek lisansı yaptı. İyi bir sinema ve tiyatro izleyicisi. Özellikle toplumcu-gerçekçi Türkiye Edebiyatı okumayı seviyor. Yazmayı seviyor. Şu anda Episode'da sevdiği ve sevmediği dizi ve filmler hakkında yazabileceği için mutlu.

Related post