Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Mahcup, İçten, İncelikli, Kırılgan Ama Çok Güçlü: Olivia Colman
[highlight]Son olarak İngiliz Bağımsız Film Ödülleri töreninde The Favourite (Sarayın Gözdesi) filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında ödüle layık görülen, bu yıl Oscar’ın en güçlü adaylarından Olivia Colman, sıradışılığı sıradan gösterenlerden. Diva duruşu yok ama zaten o bununla değil, işin kendisiyle ve yaptıklarıyla ilgili. Yakında The Crown‘da Kraliçe Elizabeth rolünde izleyeceğimiz Britanyalı oyuncunun önü açık. Eh, o da bunu sonuna kadar hak ediyor…[/highlight]
Mahcup duruyor genellikle, yüzü ağlamaklı hatta… Ama güldüğü zaman gözlerinin işi gülen, yüzü ışıldayan, güçlü kadınlara hayat verirken gücünü hissettiren dört dörtlük bir oyuncu. Rolü yaşayanlardan… Son dönemin büyük yıldızı Olivia Colman’ı yakında The Crown‘da Kraliçe Elizabeth rolünde izleyeceğiz. Kraliyet Ailesi’ne pek yabancı değil Britanyalı aktris. Yorgos Lanthimos’un son filmi The Favourite‘te (Sarayın Gözdesi) 1700’lerin başlarında hüküm sürmüş Kraliçe Anne rolünde olağanüstü bir performans sergiledi yakın zamanda. Film, İngiliz Bağımsız Film Ödülleri’nde 13’te 10 yaptı. Ona da En İyi Oyuncu Ödülü’nü getirdi. Venedik Film Festivali’nde de En İyi Kadın Oyuncu seçilmişti. Sırada Oscar var. Olivia Colman, favoriler arasında gösteriliyor. Bu konuda biraz kafası karışık: “Bununla ne yapacağımı bilmiyorum,” diyor ve ekliyor: “Oscar Ödülü hakkında konuşmak saçma bir hayal gibi. Uyanıp gerçekleşmediğini görürseniz hayal kırıklığı yaşayacağınız kesin.”
Arkadaşları anlatıyor
Oscar’ı kazanma ihtimalinden filme dönelim ve filmin yönetmeni Lanthimos’la rol arkadaşları Emma Stone ve Rachel Weisz’a kulak verelim. Stone, onu tanımlayacak kelimeleri bulmakta zorlanırken “Olivia’ya aşığım,” deyiveriyor mesela. Weisz, arkadaşından “Tam bir neşe kaynağı” diye söz ediyor. Usta yönetmen Lanthimos ise oyuncusunun performansından çok memnun: “Onu, Tyrannosaur‘da görüp The Lobster‘da çalışma fırsatı bulduktan sonra Kraliçe Anne’i canlandıracak başka birisini düşünemedim. Onsuz bu filmi yapamazdım. Çok zor ve karmaşık bir rolün altından kalktı. Bu, içgüdülerin devreye girdiği bir roldü. Olivia, senaryoyu okuyup çok fazla düşünmeden, içgüdülerini dinleyerek doğru noktaya gelmeyi başardı.”
“Senaryoyu gerçekten sevdiysem, sonrası içimden geliveriyor”
Britanyalı aktris de yönetmeni doğruluyor. Çok fazla düşünmeden role kendini kaptırdığını belirten Colman, “Benim için senaryo önemli. Senaryoyu gerçekten sevdiysem, sonrası içimden geliveriyor. Nedenini açıklayamam, hissediyorum sadece. O sözleri tekrarlayıp o insan olmak istiyorum,” diyor.
Spotlar altında olmak ona göre değil, bundan pek hoşlandığı söylenemez. “Tanınır olmaktan nefret ediyorum,” diyor, arkasından şu cümle geliyor: “Kimse bununla nasıl başa çıkmanız gerektiğini öğretmiyor. Evde kalmayı tercih ediyorum genellikle çünkü insanlar sizi tanıyor ama siz onları tanımıyorsunuz. Bu çok garip, eşit değilsiniz.” Yanlış anlamayı önlemek için de ekliyor Colman: “Bu demek değil ki insanlar sevimsiz ama bu başa çıkılması kolay bir durum değil.”
Giriş, gelişme ve sonuç
Britanya’nın doğusundaki Norwich’te yetişen Olivia Colman, çocukken oyuncu olmayı hayal eden oyunculardan. “Bu kendime sakladığım bir sırdı,” diye söz ediyor o günlerden. Cambridge’de öğretmen okuluna giden, orada Cambridge Üniversitesi’nin amatör tiyatro topluluklarından birine katılan Colman, sonrasında Bristol Old Vic Drama Okulu’nda eğitim aldı. 1999’da mezun oldu. Onlarca seçmeye katılmasına rağmen bir rol alamadı uzun süre. Sekreterlik, temizlikçilik yaptı ama asla pes etmedi. “Zaten yaptığım işlerde pek de iyi değildim,” diyor tebessümle.
Dönüm noktası, 2003’te dahil olduğu komedi dizisi Peep Show oldu. Artık göz önündeydi ama asıl çıkışını Paddy Considine’ın yönettiği Tyrannosaur ile yaptı. Hem şiddete hem de manevi tacize uğrayan eş rolünde akıllara kazınan bir performans sergiledi. “Hep dramatik yönü ağır basan roller isterdim ama kimse beni bu tip rollere yakıştıramıyordu. Neyse ki Paddy vardı,” diyor Colman o günler hakkında.
Tyrannosaur‘daki rolü, bugüne kadar verdiği en iyi performanslardan Broadchurch‘ün kapısını açtı ona. Dedektif Ellie Miller karakteriyle David Tennant’ın karşısındaydı artık. Polisiye, Britanya’da olduğu gibi tüm dünyada da büyük ilgi gördü. Broadchurch‘deki rol arkadaşlarından Jodie Whittaker (şimdilerde Doctor Who‘da izliyoruz kendisini), şöyle diyor Colman hakkında: “O, sizi aynı anda güldürüp ağlatabilecek ender oyunculardan.”
Boardchurh‘ün ardından sırada John le Carré uyarlaması The Night Manager vardı. Rolü küçüktü ama iz bırakmayı başardı. Performansı Altın Küre Ödülü ile taçlandırıldı.
Colman’ın son işi, BBC’nin noel akışında yer alan Victor Hugo uyarlaması Les Misérables, yani ölümsüz Sefiller…
Kraliçe Elizabeth rolünde izleyeceğiz
Tabii öncesinde biraz Netflix’in en önemli dizilerinden The Crown‘a bakmakta yarar var. 2019’da 3. sezonuyla dönecek kraliyet draması kabuk değiştirirken, kraliçe rolü Claire Foy’dan Colman’a geçiyor. Aktrisi iki sezon boyunca Kraliçe II. Elizabeth olarak izleyeceğiz. Britanyalı oyuncu dizi için aldığı teklifi ve sonrasını şöyle anlatıyor: “Diziyi çok beğeniyordum. Claire Foy’un performansı da nefes kesiciydi gerçekten ama 3 ve 4. sezonlarda yeni bir yapılanma olacağından haberim yoktu. Rol hakkında hiç düşünmemiştim bu yüzden.”
Altın Küre ve Emmy’ye layık görülen performanslarıyla Claire Foy’un yerini doldurmak konusunda ne düşürüyor peki? Çözümü basit; konu hakkında düşünmemek ve işi akışına bırakmak…
Böyle düşünse de dizinin ilk iki sezonunu hatmetmiş Colman. Bölümleri adeta ezberlemiş, döneme dair araştırma yaparken saatler harcamış. Kraliçenin aksanını hakkıyla verebilmek için seslendirme ustalarıyla, yürüyüşünü, duruşunu kusursuz hale getirmek için de farklı uzmanlarla çalışmış sonra. “Bir çiftçi gibi yürüyordum, hiçbir zaman da iyi bir taklitçi olmadım,” diyor gülerek…
Bunca başarıya rağmen mütevazı kalmayı becerebilen nadir insanlardan biri Olivia Colman. “Hâlâ işsiz kalırım endişesi taşıyorum,” diyor ve ekliyor: “Kimseye kötü davranma. Seni bir daha aramayabilirler…”
New York Times gazetesinden derlenmiştir…
Çeviri: Ufuk Kaan Altın