Tv+ 18 Kasım’da Yayınlanacak ‘Landman’in Fragmanını Paylaştı
Röportaj: Yetenekli Oyuncu Mehmet Yılmaz Ak
Mehmet Yılmaz Ak röportajı için hazırlamaya başlamadan oynadığı filmlere bakıyorum. İçlerinde Onur Ünlü’nün Kırık Kalpler Bankası, Mahmut Fazıl Coşkun’un Anons’u, Semih Kaplanoğlu’nun Buğday’ı gibi isteyip de bir türlü vakit bulamadığım için izleyemediklerimi bitiriyorum önce. Peri: Ağzı Olmayan Kız’daki Onbaşı Kemal isimli psikopat karakteri önceden biliyordum. Filmin can alıcı bir yerinde beş dakika içinde duygu değişimini bize öyle yansıtıyordu ki, yapımın en gergin sahnesini yaşatıyordu aslında. Yeni izleyebildiğim Anons’taki taksi şoförü, İçerde’deki Yaşar ve son dönemin en popüler isimlerinden biri olmasını sağlayan Savcı Pars. Dışarıdan bakıldığında bir rolle patlama yapmış gibi gözükse de alt yapısı bu kadar sağlam bir oyuncu görmemiştim ne zamandır. Biliyorsunuz, dizi piyasası genç oyuncudan geçilmiyor ama karakter oyuncusu derseniz parmakla sayıyoruz hâlâ. Olanlar da ileri yaşın getirdiği profesyonelliği doya doya yaşatıyor bize, hepsi bu. Bu yüzden Mehmet Yılmaz Ak’ın filmografisi bütünün içinde pırıl pırıl parlıyor. Biz de hiç tereddüt etmeden, Episode’un bu ayki sayısında onun kim olduğu ve şu anki durumuna nasıl geldiği hakkındaki gerçeği ararken buluyoruz kendimizi.
Çok acayip bir oyuncusunuz, uzun süredir ekranda izlediğimden farklı görünen bir oyuncuyla tanışmamıştım açıkçası. Bu tabii sizin inandırıcılığınızdan kaynaklanıyor. Pars savcı mesela… Sizinle tanışırken benzer birini görmeyi bekliyordum ama güler yüzlü ve sevecen, sakin biriyle karşılaşmak beni şaşırttı. Tanıştığımız gece arkanızdan ilk söylediğim, ne kadar gençmiş, oldu hatta. Her şey tamam da yaşı daha gençken 45’lerindeki bir savcı gibi oynamayı nasıl başarır insan?
Teşekkür ederim, iltifat olarak kabul ediyorum. Bunu çok duyuyorum… Tabii 45 yaşında görünmekte saç, makyaj ve kostümün de etkisi oluyor. Bir tiyatro oyununda 4 yaşında bir kız çocuğunu oynamam gerekiyordu. Danışmak için hocam Cüneyt Türel’e, “Ben nasıl 4 yaşındaki kız çocuğu olacağım?” diye sormuştum. O da, “Sen 4 yaşında bir kız çocuğu olamazsın, sadece 4 yaşında olduğuna inandırabilirsin,” demişti.… İnanmaya ve inandırmaya çabalıyorum. Bunu da başarabiliyorsam ne mutlu.
Çok değerli bir filmografiniz var, nasıl oluşturdunuz? Bulunsun diye bir filmi kabul etmemişsiniz sanki.
Evet, bu konuda şanslıyım diyebilirim. İş seçerken hislerimle hareket ettim hep, o iş beni çekiyorsa yapıyorum, çekmiyorsa yapmıyorum.
Genelde film seçme hakkına şöhretli insanlar daha çok sahiptir diye işlemişlerdi beynimize ama konunun şanla şöhretle alakası yokmuş gördüğüm kadarıyla. Siz baştan itibaren kontrolü elinizde tutmuşsunuz gibi görünüyor.
Yeni mezun olduğum dönemde, iş yapmaya ihtiyacım olduğu zamanlarda bile bu durum böyleydi aslında. Kendimi bulamadığım projelerde yer almaktansa beklemeyi tercih ettim. Kontrollü olmaktan ziyade hislerime güvendim ve o şekilde ilerledim.
Gün gelir, sizi bir romantik komedide görür müyüz? Sanki o tip senaryolardan kaçmış gibisiniz.
(Gülüyor) Neden tercih etmeyeyim… İyi bir senaryo ve iyi bir ekiple içime sinen bir romantik komedi projesinde de yer alabilirim. Belki beni bu tarz bir projeyle de görebilirsiniz ileride, neden olmasın.
Yargı, yeni sezonuyla da çok izlenen, konuşulan bir iş oldu. Yeni sezonda Pars daha da öne çıkıyor, hem yaşadığı acı, hem yeni ilişkisi hem de başsavcı kimliğiyle. Bir yandan da nasıl bir dost olduğunu izliyoruz. Yargı sizce hangi kavramları irdeliyor? Pars’taki değişimler size nasıl alanlar açıyor, neler düşünüyorsunuz Pars’la ilgili?
Pars karakteri bu sezon zorlu sınavlar verdi, vermeye de devam ediyor. Zaten işin heyecanlı tarafı da bu benim için. Rutini sevmiyorum, farklı koşullarda karakterin nasıl tepki vereceğini ben de merak ediyorum ve bu bilinmezlik ve farklı koşullar karakteri canlı kılıyor.
Hakkınızda geç gelen şöhret başlıklı haberler var ama 36 yaşında en popüler döneminizi yaşıyorsunuz yani dünyanın en güzel yaşları. Biz genelde model yarışmasından çıkıp 20’lerinde gözde olan isimlere alıştığımız için böyle konumlandırılmışsınız sanırım. Şöhretin geç gelip gelmediği oldukça göreceli ama böyle haberler sizde geç kalmışlık hissi yaratıyor mu?
Açıkçası şöhret benim hayatımda hiçbir zaman odak noktası olmadı. O yüzden geç gelmiş, erken gelmiş hiç ilgilenmedim. Benim için bir geç kalmışlık hissi yaratmıyor. Bundan dolayı üzerimde baskı hissetmiyorum ve hayatımı aynı şekilde yaşamaya devam ediyorum.
Yazın tüm ilgi üzerinizdeydi, eminim devam ediyordur. Bu, hayatınızı nasıl etkiledi? Bu ilgi Pars’a mı size mi, ayırabiliyor musunuz?
Evet, Yargı’da canlandırdığım Pars karakterinin etkisi oldu. Tabii ki bu ilgi çok güzel ve beni de mutlu ediyor ama aynı şekilde yaşamaya gayret ediyorum. Bu ilginin, sevdikleri bir dizinin oyuncusuna duydukları merak olduğunu düşünüyorum.
Başkaları gibi olmamak adına, “herkesleşmemek” için özel bir çabanız oluyor mu?
Teşekkür ederim. Kendim gibi olmamak adına çabalıyorum. Hem kendime hem de canlandırmaya çalıştığım karaktere özgün bir şey katabilirsem mutlu oluyorum.
Bu kadar gerçekçilik nereden geliyor cidden? Sanki siz ve Savcı Pars aynı iki insan. Tuncel Kurtiz’in Ramiz Dayı diye anılması, Perran Kutman’ın hala Perihan Abla olması, Engin Günaydın denince akla ilk olarak Burhan Altıntop’un gelmesi gibi uzun süre Savcı Pars olarak anılacaksınız. Buna hazır mısınız?
İnsanların aklında kalmak ve bir karakterle bütünleşmek hoş, bu beni oynadığım karakterin inandırıcılığı konusunda motive eden bir durum. Ama hazır mısın dersen, değilim. Henüz kariyerimin başında görüyorum kendimi, yolum daha çok uzun. Pars’tan sonra da hatırlanacak, keyifle izleyebileceğiniz karakterleri biriktireceğimi düşünüyorum. En azından bunun için çabalıyorum ve çabalamaya da devam edeceğim.
Şimdiye kadarki kariyerinizin en tepesinde olduğunuz anlar yaşıyorsunuz, Alaçatı’da birçok kez şahit oldum ki herkes sizinle tanışmak istiyor, herkes sizi tanımak istiyor. Sahilde de, gece mekânlarında da yanınız beş dakika boş durmuyordu. Özel hayatınızı nasıl etkiliyor? Birisiyle tanışıp özel şeyler yaşamak artık hem çok kolay ama bir o kadar da zor sanki.
Birisiyle tanışmak tedirginlik yaratabiliyor bazen. O yüzden güvenli alanlarımdan fazla çıkmamaya çalışıyorum. Zaten odak noktam kariyerim. Hayat ne getirir tabii ki belli olmaz, o yüzden biriyle bir şey yaşayacaksam zaten bu zor olmamalı ve kendiliğinden huzurlu bir şekilde ilerlemeli.
Çocukluğunuzda sinema merakı içinde olan çocuklardan mıydınız? VHS filmleri kiralarmışsınız, bu beni kendi çocukluğuma da götürdü. O zamanlar en çok neyin hayalini kuruyordunuz?
O zamanlar en çok akülü araba hayali kurardım. (Gülüyor) Benim için film izlemek büyülü bir dünyaya açılan bir kapı gibiydi ve hâlâ öyle. Aynı keyifle, aynı hevesle film izlemeye devam ediyorum.
Yeni dönem, yeni akım karakter oyuncularından birisiniz ki çok fazla yetişmiyor. Bir oyuncunun her yapımda ayrı bir karakter olması ülkemizde çok rastladığımız bir konu değil maalesef. Neredeyse hepsini izledim filmlerinizin ve iyi biliyorum ki hepsi bambaşka. Müthiş doyurucu bir oyunculuk izliyoruz her seferinde. Kadir Has Üniversitesi’nde tiyatro okumuşsunuz? Biliyorum ki tiyatro konusunda çok iyi bir okul ama devlet konservatuarları sizi nasıl kaçırdı? Bu sizin tercihiniz mi?
Her oyuncunun üslubu farklıdır. Kendimi mutlu edebildiğim yerden bakmaya çalışıyorum. Farklılaşabilmek beni mutlu ediyor. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler okurken devlet konservatuarı sınavlarına girdim ama kazanamadım. Bir yıl sonra sadece tek bir okulun sınavına girdim ve kazandım. Zamanla bir şeyler öğrenebileceğime inandığım eğitim kadrosuna sahip tek okuldu benim için. Çok kıymetli hocalardan çok şey öğrendim diyebilirim.
Beşinci Basamak isimli oyunu 2008 yılında yazmışsınız, sonra neden devam etmediniz? Vakitsizlik ana neden mi? Aslında şu anda üzerinde çalıştığınız bir oyun var mı desem daha doğru olur belki de.
Aslında yazmaya devam ediyorum ama bunu insanlarla çok paylaşmadım. Doğru zamanda hayata geçirmek istediğim birçok projem var. Üzerinde çalışıyorum, umarım zamanı geldiğinde hayata geçireceğim.
Şu sıralar sizi en çok ne heyecanlandırıyor?
Açıkçası yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Kısa vadede beni en çok heyecanlandıran şey repo. Sezon bitiminde yeni yerler keşfetmeyi, gezmeyi, daha çok üretebilmeyi hayal ediyor ve heyecanlanıyorum.
Yargı, Pelin Akat tarafından Yunan televizyonlarına uyarlandı. Haftanın 3 günü 40’ar dakika halinde yayınlanıyor. İzleyebildiniz mi?
Evet, birkaç sahnesine baktım. Gurur verici bir şey. Ayrıca başka bir oyuncunun aynı karakteri nasıl yorumladığı da ayrı bir heyecan ve merak yaratıyor bende…
Son yıllarda izlediğiniz ve çok etkilendiğiniz dizi ve filmler hangileri?
İzlediğim birçok dizi ve film var ama Bir Başkadır dizisini gerçekten beğenmiştim. Tüm ekibi de buradan kutlamak isterim. Ayrıca yakın zamanda Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u izledim, tavsiye ediyorum.
Pandemide Bob Ross videolarıyla resme başlamışsınız, özellikle dijital resimlerinizi çok merak ettim. Devam ediyor musunuz?
Evet, dijital resimler üretmeye devam ediyorum… Vakit bulabilirsem ileride bir sergi açmak istiyorum ama nasıl yapabileceğime dair şu an bir fikrim yok, bunu da zamanı gelince umarım hayata geçirebileceğim.
Bu röportaj, Episode’un 45. sayısında yayımlanmıştır.