İki Şafak Arasında | Levent Tanıl
İki Şafak Arasında uzun dönemdir görmezden geldiğim bir hissin yeniden tetiklenmesine sebep olduğundan çok şaşırdığım bir filme dönüştü benim için. Yönetmen Selman Nacar iş kazalarında yaşanan ölümler sonrasında geride kalan insan faktörünün en gerçek yanlarını açığa çıkarmayı çalışmış ve başarılı da olmuş.
Aslında bu gerçeklik iş kazaları sonrasında kaçınılmaz bir son olarak kabul görebilir. Neticede hayata veda eden bireyin yakınlarıyla bu kazanın gerçekleştiği işyerinin sahipleri arasında samimiyet derecesi kestirilemeyen, duyguların netliği tam olarak ifade edilemeyen zorunlu bir iletişim süreci başlar. Genelleme yapmam doğru olmaz tabii ama iş kazasında yakınını kaybetmiş biri olarak Selman Nacar ve ekibinin yapmaya çalıştığı şey tam olarak bu iletişim sürecinin oluşturduğu etkileri gerçekçi biçimde dışa yansıtması olmuş. Hatta bunu öyle duru ve çoğunlukla İran Sineması’ndan alışık olduğumuz sakin anlatım biçimiyle gerçekleştirmiş ki bitişiyle birlikte üzerinizde koca bir ağırlık oluştuğunu hissedebilirsiniz.
Daha önce Burak Çevik’in Tuzdan Kaide ve Aidiyet filmlerinde yapımcılık görevini üstlenen Nacar, bu sefer Çevik’le rolleri değişmiş ve ilk yönetmenlik deneyimini gerçekleştirmiş. Filmin anlatılış biçimi ritmini bozmadan aynı tempo ile ilerliyor. Yükselişler ve kopuş noktalarında gerçekçi karakterler anlatıyı hayli etkili kılabilmeyi başarıyor. Ayrıca titiz işlenmiş bir senaryo söz konusu ve bu da anlatılanın içimizdeki insanların hikâyesi olabileceği etkisini güçlendirmiş.
Filmin en önemli noktası yaşanan olayı işçinin değil yöneticinin gözünden anlatıyor oluşu. Paraya hâkimiyet kuranın birçok alanda söz sahibi oluşu sadece bu topraklarla sınırlı bir özellik olduğunu düşünmüyorum. İki Şafak Arasında’nın başkarakteri Kadir üzerinden kurulan köprü de zaten parayla oluşan vicdan ve ahlak unsurlarının nasıl boyut değiştirdiğine gösterge oluyor bir nevi. Nacar, kamerasını aceleye getirmeden meselesini detaylıca anlatacak biçimde çalıştırıyor. İşçi, mağdur aile, yöneticiler, duyarsızlaşan avukat ve bilinmezlikle pekişen derin bir endişe! Her biri filmin tamamlayıcısı rolünde olduğu için güçlü senaryoyu daha detaylı bir somutluğa kavuşturabilen unsurlara dönüşerek seyirciye hakikati gösteren bir yaşanmışlığa ulaşıyor.
Tarafsızlık ise anlatılanın çok daha dolgun kalmasını sağlamış. Yönetici tarafıyla teklif edilen paradan ziyade var olan niyete tepki gösteren yakınların duruşları her karakteri yeterli sürede inceleme imkânı tanındığı için çok iyi yansıtılıyor. Özellikle vicdanını sorgularken o gecenin akışına kapılmaktan kurtulamayan Kadir’in bakış açısı bahsetmiş olduğum tarafsızlık eylemini güncel tutabilmiş.
Türkiye Sineması’nda özellikle son yıllarda gerçeği yansıtmayı başaran filmlere az rastlanır oldu benim gözümde. Fakat İki Şafak Arasında’nın genel ritmi belli bir süre sonrasında rahatsız edici boyutlara ulaşacak derecede gerçekçi bir üslupla ilerliyor. Nacar’ın ilk filmiyle ortaya çıkardığı anlatım her sahnede gittikçe yükselen başarılı oyunculuklarla desteklendiği için bu rahatsız edici gerçekçilik filmin genelinde sizi sarıp sarmalayacaktır.
Torino Film Festivali’nde En İyi Film, Antalya Film Festivali’nde 4 ödüle ulaşan İki Şafak Arasında Mubi’nin kütüphanesinde yerini aldı. Sinemamızda dinç bir soluk keşfi yapmak isteyenler açısından kesinlikle iyi bir fırsata dönüşecektir!