Ya Zafer Ya Ölüm, Pinochet diktatörlüğüne karşı kurulan FPMR’yi, tarihe geçen eylemlerini ve komutanlarını anlatıyor. Her şeyden önce sizi bu dönemi ve hikâyeyi anlatmaya iten ne oldu?
Josefina Fernández: Pinochet diktatörlüğü, birçok kişinin düşündüğünden daha yakın bir geçmişte oldu. Ben 1973’te doğdum; tüm çocukluğumu ve gençliğimi onun rejimi altında geçirdim, bu yüzden o dönemi birebir yaşadım. Tarihimizin bu dönemi, ülkesinde olan bitenlere kayıtsız kalamayan Tamara’nınki gibi olağanüstü hikâyelerle dolu.
Vencer o Morir, Pinochet yanlısı, varlıklı bir ailede büyüyen, erken yaşlarda Şili Komünist Partisi üyesi olan, genç akademisyen Cecilia’nın Komutan Tamara olma yolculuğunu merkeze alıyor. Cecilia, yani Komutan Tamara, Şili halkı için unutulmaz biri; ancak onu bu diziyle tanıyacaklar için de epey etkileyici anlatılmış. Cecilia’nın hikâyesini çalışırken kaynaklarınız neler oldu? Sanırım ailesi de çalışmalarınıza destek olmuş.
Josefina Fernández: Süreç inanılmaz güzel ve bir o kadar da hassastı. Cecilia’nın kız kardeşiyle birlikte çalıştık. Cecilia’nın hikâyesini, kişisel eşyalarını, mektuplarını ve fotoğraflarını paylaştı bizimle. Bu, onu çok daha iyi tanımamızı sağladı. Cecilia’yı canlandıran oyuncu Mariana di Girolamo da bu sürecin bir parçasıydı ve dizideki performansının, bu sürece olan dahiliyetini yansıttığını düşünüyorum. Topladığımız bilgileri gerilla mücadelesindeki yoldaşlarının tanıklıklarıyla karşılaştırmak da çok etkileyiciydi. Herkes onun nezaketini ve güçlü ruhunu takdir ediyordu.
8 bölümde diktatörlüğe karşı savaşan, farklı ailelerden, eğitimlerden gelen ve çoğu 30 yaşındayken acımasızca katledilen bir grup devrimciyi anlatıyorsunuz. Özellikle 2. Dünya Savaşı’nın ardından tüm dünyada eşitlik, özgürlük mücadelesi dalga dalga yayılmıştı, ancak sizin ve bizim ülkelerimizde olduğu gibi ABD destekli askeri darbelerle bu mücadelelerin önünün kesilmesi hedeflendi. Bugünden baktığınızda siz o dönemi, o dönem verilen mücadeleyi nasıl anlatırsınız?
Josefina Fernández: Bu çok hassas bir konu; o kuşağın eşitlik ve özgürlük hayallerinin böylesine acımasız bir şiddetle ezildiğini görmek gerçekten çok üzücü. Ama daha derin düşündüğümüzde, o hayallerin enerjisinin, adanmışlığının ve ideallerinin her yeni nesilde yaşamaya devam ettiğini görüyoruz. Geçmişten ders alalım ve daha adil, daha iyi bir dünya yaratma umudumuzu koruyalım.
Ve şimdi, kırk yıl sonra, tüm dünyada darbelerin, diktatörlüklerin, ırkçılığın ve muhafazakârlığın yükseldiği bir dönemde yaşıyoruz. Tabii ki tek bir dizi ya da film insanların düşüncelerini değiştiremez ama tarihe dönüp bakmak ve izleyicilere, özellikle de genç nesillere geçmişte yaşananları hatırlatmak, bazı tohumların ekilmesini sağlayabilir, siz ne dersiniz?
Josefina Fernández: Katılıyorum. Bazı insanlar Şilili yazarların ve yönetmenlerin Pinochet rejimine takıntılı olduğunu söylüyor ancak bu bir takıntı değil. O döneme dair hikâyeler gerçekten güçlü ve insanı düşünmeye sevk eden türden. Bu hikâyeler insanın kendine bakmasını sağlıyor, bir diktatörlük altında yaşarken nasıl davranacağını, hakların için nasıl mücadele edeceğini sorgulatıyor. Tarih tekerrür etme eğilimindedir. Bir sabah baskıcı bir rejim altında uyanıp uyanmayacağını asla bilemezsin.

Dizide oyunculuklar, sahne tasarımları, mekânlar, kostümler çok başarılıydı. Tüm yapım sürecinde sizin için en zorlayıcı olanlar hangileriydi?
Josefina Fernández: Vencer o Morir, özellikle sahne tasarımı açısından tüm ekip için zor bir projeydi. Neyse ki inanılmaz yetenekli kişilerle çalıştık. Yapım tasarımcımız Sebastián Muñoz Costa del Rio, hikâyenin geçtiği dönemi büyük bir titizlik ve estetikle yeniden yarattı. Özellikle CNI’nin (Pinochet’in siyasi polisi) merkez binasının tasarımı son derece etkileyiciydi ve oyuncu kadrosunun olağanüstü performanslarına büyük katkı sağladı.
Ayrıca, Rodrigo Sepúlveda, Gabriel Díaz ve Ernesto Díaz’ın yer aldığı muhteşem bir yönetmen ekibimiz vardı. Onların işbirliği, her şeyin mükemmel bir uyum içinde olmasını sağladı. Yapım şirketimiz Parox ile harika bir ekip oluşturduk. Vencer o Morir‘e inandıkları ve süreç boyunca verdikleri destek için Prime Video’ya da minnettarız.
Aksiyon sahneleri bol bir dizi. Bombalamalar, çatışmalar, araba takipleri… Tüm bunların da altından başarıyla kalkılmış.
Josefina Fernández: Vencer o Morir‘deki aksiyon sahneleri bizim için çok önemliydi. Gerillaların eylemlerindeki cesareti ve amatörlüğü vurgularken, aynı zamanda iyi kurgulanmış aksiyon sahneleriyle genç izleyici kitlesine de hitap etmeyi amaçladık. Bu noktada da yönetmenimiz Ernesto Díaz ile çalışmak bizim için büyük bir şanstı. Doğal aksiyon yeteneği ve parlak fikirleriyle tanınan ünlü Şilili yönetmen Ernesto, tüm bölümlerdeki aksiyon sahnelerinin yönetmenliğini üstlendi ve sizin de söylediğiniz gibi hepsi büyük bir başarıyla hayata geçirildi.
Dizideki müzik kullanımı da etkileyici. Hem Inti İlimani’den günümüze ulaşan halk şarkılarının yeni yorumları, hem de punk, rock gibi daha modern müzikler birlikte kullanılmış.
Josefina Fernández: Müziği her zaman gerillalarımızın hikâyesini anlatmanın anahtar unsurlarından biri olarak gördük. Onlar gençti, cesurdu ve biraz da çılgındı, tıpkı bir rock grubu gibi. Gençlik ve isyan duygusunu yansıtmak istedik ve bu doğrultuda dizinin ortak yapımcısı Mauricio Dupuis, müzik süpervizörümüz Herminio Gutierrez ile birlikte her şarkıyı büyük bir titizlikle seçti. Şili punk’ından Silvio Rodriguez’in modern yorumlarına, halk müziği klasiklerinden günümüz rock’ına kadar birçok farklı türü kullandık. Amacımız, belirli bir dönemi birebir temsil etmekten çok, karakterlerin ruhunu müzikle ifade edebilmekti.

Tarihi dramalarda, en büyük zorluklardan biri, yaşamlarıyla hafızalarda yer eden insanları, hak ettikleri gibi anlatabilmek. Özellikle devrimcileri anlatmak, pek çok açıdan daha zor olabiliyor. Şili ve bölge izleyicisinden nasıl yorumlar aldınız?
Josefina Fernández: Şili izleyicisinin tepkisi konusunda endişeliydik çünkü Frente Patriótico Manuel Rodríguez, hâlâ hassas bir konu. İnsanlar onlara ya terörist ya da kahraman olarak bakıyor. Ayrıca, grubun bazı üyeleri hâlâ hayattalar ve diziyi izleyebilirler. Ama tüm bu endişeleri bir kenara bırakıp karakterlere ve hikâyeye odaklanmamız gerekiyordu ve sonunda bu yaklaşım başarılı oldu. Şili ve Latin Amerika izleyicilerinden harika geri dönüşler aldık. Çoğu kişi siyasi görüşlerini bir kenara bırakıp anlatılan mücadeleye odaklandı ve hikâyeden epey etkilendiler.
Türkiye’den bir izleyiciniz olarak yeni projelerinizi merakla bekleyeceğim. Yakın zamanda planladığınız bir proje var mı?
Josefina Fernández: Teşekkür ederim! OcoaFilms’teki ortağım Mauricio Dupuis ile bu hikâye üzerinde yıllarca çalıştık ve projemizi ekrana taşımak müthiş bir deneyimdi. Daha anlatacak çok hikâyemiz var ve yakında onları da sizlerle paylaşmayı umuyoruz.
Türkiye’deki izleyicilere bir şeyler söylemek ister misiniz?
Josefina Fernández: Tabii ki! Türk dizileri Şili’de gösterilmeye başladığında büyük bir etki yarattı. Farklı ülkelerin ve kültürlerin bir hikâye aracılığıyla bağ kurabildiğini görmek çok etkileyici. Türkiye’de izleyiciyle buluşma potansiyeli olan bir Şili hikâyesine, Vencer o Morir’e olan ilginiz de beni çok heyecanlandırdı.
Özlem Özdemir’in Josefina Fernández ile gerçekleştirdiği bu röportaj, Episode’un MIP LONDON 2025 sayısında yayımlanmıştır.
Read the interview in English: Episodemag