Kenan Ece: “Sadakatsiz, kadın-erkek ilişkilerini farklı bakış açısıyla anlatan bir dizi”
Engin İnan’ın Kenan Ece ile bu söyleşisi, Episode’un Şubat 2021 özel (dijital) sayısında yayımlanmıştır.
Son dönemin ilgi çekici dizilerinden Sadakatsiz’de Turgay karakteriyle rol alan Kenan Ece ile söyleştik. Kenan Ece ile diziyi, tiyatroyu ve ebeveyn olmayı konuştuk.
Keyifli okumalar…
Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Çekimler nasıl gidiyor? Özellikle pandemi döneminde hastanede çekim yapmanın zorlukları neler, nasıl önlemler alıyorsunuz?
Çekim olmadığında sette her daim maske takıyorum. Kostüm ve saç-makyaj bittikten sonra seti arabamda bekliyorum. Sürekli kolonya ve dezenfektan kullanıyorum. Hepimiz için zor bir dönem.
Turgay karakterini sizden dinleyebilir miyiz? Geçmişe dair yaraları olan bir karakter. Sizin için Turgay nasıl biri? Asya ile ilişkisine, dizinin ilerleyen bölümlerine dair ipuçları da verirsiniz belki…
Turgay genel olarak olgun bir adam. Eşini ve çocuğunu kaybetmek herhalde bir insanın yaşayabileceği en büyük acılardan. Turgay bir şekilde hayata tutunmayı başarmış, mesleğinin de verdiği anlayışla yaşamaya devam ediyor. Yaşadığı acı bütün çelişkilerini yok etmiş, neticede hayatta korkacak bir şeyi kalmamış. Kendinden emin, duyarlı, dinlemeyi ve empati kurmayı bilen bir insan. İyi bir dost ve belki de… Bakalım, ben de bilmiyorum Asya’yla ilişkileri nasıl ilerleyecek…
Sadakatsiz’in bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz? Kadınlar kadar erkeklerin de sevdiği bir dizi, bu anlamda bir misyonu da olduğuna inanıyorum.
Kadın-erkek ilişkilerini farklı bir bakış açısıyla anlatan bir dizi Sadakatsiz. Evlilik içi sorunlar, boşanmalar, bütün bunların çocuklar üzerinde etkileri hem kadınları hem de erkekleri ilgilendiren hayatın içinde konular.
Bu yıl ekranda en fazla gördüğümüz meslek grubu terapistler oldu, sizi terapi sahnelerinde pek görmüyoruz ama sizce bu karakterlerin ve sahnelerin artışının bir sebebi var mı?
İnsanların hayatlarını anlamlandırmak için bir otorite figürüne ihtiyaç duydukları bir dönemden geçiyor olabiliriz. Gerçekle sahtenin, doğruyla yanlışın birbirine girdiği bir dönem yaşanıyor. Hal böyleyken bir de pandemiyle birlikte herkesin psikolojisi bozuldu. İnsanlar hem kendileri hem de çevreleriyle ilgili sorulara cevap verebilecek birilerine ihtiyaç duyuyor olabilirler. Dizilerdeki terapist karakterler de bunun bir yansıması olabilir.
“Kabul görmüş kalıpların dışında farklı hayatlar yaşayan kadınların ve erkeklerin dizilerde ve filmlerde temsil edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.”
Sadakatsiz, güçlü kadın karakterleriyle öne çıkan bir iş. Hem anne hem de iş yaşamında başarılı bir kadın, bekâr anne, evlenmemiş ve çocuk sahibi olmayan kadın karakterler de var. Birbirine destek olan da, köstek olan da kadınlar var. Bu sezon için genel anlamda kadın karakterlerin güçlendiğini söylemek mümkün. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Kabul görmüş kalıpların dışında farklı hayatlar yaşayan kadınların ve erkeklerin dizilerde ve filmlerde temsil edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Tiyatro ve sinemada yer aldınız, 10 yılı aşkın süredir de ekranlardasınız. Yakın zamanda farklı projeleriniz var mı?
Eşimle beraber oynadığımız Hipokrat adlı oyunun yazarı Erdi Işık ve eşimle beraber yazdığımız bir senaryo var, onu hayata geçirmek istiyoruz.
Farklı sektörlerden sanatçılar, pandemi döneminde büyük zorluklar yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Özellikle tiyatrolar bu süreçten çok etkilendi. Farklı yöntemler, canlı yayınlanan tiyatro gösterimleri, online izlemeler deneniyor. Bu deneyimler sizce tiyatronun pandemi sonrası sürecine nasıl etki edecek?
Pandemi genel olarak sahne sanatları için felaket oldu. Elbette geçecek bugünler, yeni bir dünya kurulacak. Online tiyatro bu dönemde teknolojinin de yardımıyla bir şeyleri sürdürmek adına akıllıca bir çözüm oldu. Hiç yoktan iyidir, pandemi sonrası kalıcı olur mu bilemiyorum. Tiyatronun espirisi, oyuncular ve seyircilerle beraber o an, orada yaşanan bir deneyim olması.
Çok değerli bir oyuncu, Canan Ergüder ile evlisiniz. Meslektaşınızla evlenmiş olmanın eve yansımaları neler? Annem ve babam meslektaştı, ister istemez iş eve de gelirdi, sohbetlerin konusu genelde işleri, arkadaşları da genelde meslektaşlarıydı. Kendi adıma bunun çok keyifli olduğunu söyleyemem.
Bazen yoğunluktan eşimi arzu ettiğim sıklıkta göremiyorum. Neyse ki bizim işlerimiz proje bazlı ve sürekli aynı tempoda devam etmiyor. Oyuncu oyuncunun derdinden anlıyor, bu da önemli.
Baba olmak nasıl bir duygu? Ebeveyn olmanın getirdiği sorumluluk, hayata bakışınızı nasıl etkiledi?
Çocuk sahibi olmak insanın hayatını temelden değiştiriyor. Hayatın merkezi çocuk oluyor, her şey onun etrafında dönmeye başlıyor. Kendinizden çok onu düşünüyorsunuz. Ben bir babayım, sorumlu olduğum bir çocuğum var demek her adımı ona göre atmak demek. Büyük bir aşk ve beraberinde gelen büyük bir sorumluluk çocuk sahibi olmak.
Babanız, anladığım kadarıyla çok özel çikolatalar üretiyor. Sizin çikolatayla aranız nasıl? İyi bir çikolata nasıl olmalı, en sevdiğiniz çikolata hangisi?
Babam aslında üst düzey bir mali müşavir. Kendimi bildim bileli haftasonu mutfağa girip kestane şekeri, badem ezmesi, helva falan yapardı. Son beş yıldır makarona sardı ve müthiş makaronlar yapmaya başladı. Derken çikolataya el attı, ben de dahil olmak üzere yiyenler, “Hayatımızda böyle çikolata, böyle makaron yemedik,” dedikçe daha da havaya girdi ve ustalaştı. Yurtdışına gidip incelemer yaptık ve sonunda beraber Hermosa Chocolate & Macaron adında bir marka kurduk. İnternetten satış yapıyoruz, keyifli gidiyor.
Son dönemlerde izlediğiniz ve çok beğendiğiniz dizi ya da filmler var mı?
Dizilerden Undoing güzel gitti, sonunu beğenmedim. Dublin Murders güzel diziydi. Film olarak Mon Roi etkileyiciydi.