Norman Reedus: “Dizinin bu kadar önemli parçası haline geleceğimi hiç düşünmemiştim”

 Norman Reedus: “Dizinin bu kadar önemli parçası haline geleceğimi hiç düşünmemiştim”

Fulya Turhan’ın Norman Reedus ile gerçekleştirdiği bu röportaj Episode’un Ekim 2020 dijital sayısında yayımlanmıştır.

Tüm zamanların en efsanevi dizileri arasında yerini alan, FX’in sevilen dizilerinden The Walking Dead’in 10. sezonu geçtiğimiz sene ekim ayında yayınlanmaya başladı. Dizinin sezon finali olan 16. bölüm ise pandemi koşulları nedeniyle tamamlanamadı ve ertelendi. The Walking Dead’in en iyi sezonlarından biri olan 10. sezonun final bölümü, nihayet 4 Ekim’de izleyicilerle buluştu. The Walking Dead’in ilk sezonundan bu yana izlediğimiz ve artık vazgeçilmez bir karakter haline gelen Daryl Dixon’ı canlandıran Norman Reedus ile The Walking Dead üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

The Walking Dead uzun yıllar boyunca ekranlarda kaldı ve 11. sezonuyla final yapacak. Bu konuda neler hissediyorsunuz?

Aslında hem acı hem tatlı hislerim var dizinin bitmesiyle ilgili. Bir yanım yeni bir spin-off  ve bunun yaratacağı heyecan için hazır, bir yanım da inkâr halinde diyebilirim. Bu işi uzun zamandır yapıyorum; büyük bir parçam haline geldi bu dizi. Evet, bazen gerçek dışı geliyor. Öte yandan 30 bölüm çekeceğiz arka arkaya, önümüzde daha yol var. Hepsi bittiğinde birbirimizi öldürme noktasına gelebiliriz (gülüyor). 

Bugüne kadar The Walking Dead’in tüm sezonlarında yer aldınız. 10. sezonu, özellikle de 16. bölümü diğerlerinden farklı kılan nedir sizce?

Çok karmaşık, efsanevi bir bölümdü diyebilirim. Genellikle ağır topları sezon ya da sezon ortası finalleri için kullanırız. Bir sezonun ilk bölümlerinde genellikle karakterler tanıtılır. Sonrasında bir hikâyenin içine düşerler, sona yaklaştıkça da olaylar karmaşık bir hal alır. 10. sezonda, hikâyeye büyük etkileri olan epey önemli karakterlere veda ettik. Dizinin dinamiğini değiştiren karakterlerdi. Tüm bu karakterlerin sunduğu katkılara bir saygı niteliğinde efsanevi bir sezon hazırlandı. 16. bölüm ise çok önemli bir bölümdü. Dondurucu bir soğuk vardı, her yer kan, her yer yapış yapış… Aynı zamanda da çok üzücü. 

Dizinin uyarlandığı çizgi roman serisinde Daryl karakterinin bir karşılığı yok.  Karakterinizle birinci sezonda tanıştık ve artık Daryl vazgeçilmez bir karakter The Walking Dead için. Dizinin ilk sezonu için seçmelere katıldığınızda bunu bekliyor muydunuz?

Beklemiyordum. Ben bir iki bölüm için dizide yer alacağımı düşünmüştüm. Bunun için de heyecanlanmıştım tabii. Zaten Mad Man ve Breaking Bad gibi dizilerin büyük hayranıydım. Frank Darabont ve Gale Anne Hurd (The Walking Dead’in yaratıcısı ve yapımcısı) gibi isimler işin içindeydi. Mutlaka bu işin parçası olmam gerekiyor diye düşündüm, eğlenceli olacağına inanıyordum. Benim karakterimle çizgi romanlarda yer almayan olay, hikâye ve aksiyonların gerçekleşmesi mümkün oldu. Tabii özellikle de çizgi roman serisi hayranları için bazen bu romanlara sadık kalındı. Ufak şeyleri değiştirebiliyordunuz elbette ancak her şeyi değiştirmek mümkün değil. Çizgi romanlarda yer almayan bir karakter olarak kendi hikâyemi yaşama fırsatı buldum. Bana büyük bir özgürlük verdi. Şansım da yaver gitti sanırım. İnsanların beklemediği, özgün şeyler gösterebildiğimi düşünüyorum. Ama hayır, dizinin bu kadar önemli bir parçası haline geleceğimi hiç düşünmemiştim (gülüyor). Bir zamanlar dizinin en genç karakteriydim, hatırlıyor musunuz? Hepiniz sakallarıma düşen aklara eşzamanlı şahit oldunuz (gülüyor).  Norman Reedus

Uzun zamandır izleyicilerin beğeniyle takip ettiği bir dizi The Walking Dead. Bu kadar uzun soluklu bir etkiye sahip olmasının nedeni nedir sizce?

Sanırım kıyametin, hayatta kalabilmenin de ötesinde bu dizi aslında barındırdığı karakterlerle yaşayan bir dizi. Hayatın farklı alanlarından gelen, birbirinin zıddı karakterler görüyoruz. Bu insanlar normal şartlarda bir araya gelmeyecek insanlar aslında. Bu kıyamet içinde hayatta kalabilmenin tek yolu da birlikte çalışmaktan geçiyor. Bağ kuruyorlar, aile oluyorlar. Yavaş yavaş içinde bulundukları dehşet durumundan kurtulup birbirlerine destek oluyorlar. Hepsi öyle değil tabii. Bazıları ormana kaçıp saklanıyor, bazıları korkak. Bu zıt karakterlerle bir arkadaşlık bağı kurabilenler, birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyor. Şu an içinde bulunduğumuz pandemi süreci de böyle aslında. Birlikte hareket edebilirsek, birbirimize destek olursak bu süreci atlatabiliriz. Diziyi ayakta tutan en önemli şeylerden biri de bu. 

Rick Grimes karakterini canlandıran Andrew Lincoln’ı neredeyse bir buçuk sezondur görmüyoruz. Daryl bu sürede nasıl bir evrim geçirdi sizce? Lider rolünü benimseyebildi mi?

Daryl, Rick gittiğinde çok acı çekti. Büyük bir darbeydi onun için. Ama Daryl ve Rick birbirine zıt karakterler. Andrew diziden ayrıldığında, ayrılmak istemiyordu aslında, ailesi İngiltere’deydi ve artık dönmesini istiyorlardı. Neden ayrıldığını anlayabiliyorduk tabii. Andy ayrıldıktan sonra Angela’yı (The Walking Dead senaristi Angela Kang) aradığımı hatırlıyorum. “Bana o uzun Rick Grimes konuşmalarından yazma,” dedim. Ben öyle bir karakter değilim çünkü. Darly iş bitirici bir karakter, çözüm üretiyor. Fakat insanların, “Peki, şimdi ne yapıyoruz?” beklentisine girmesinden hoşlanmıyor. Öyle bir adam değil ve onu öyle bir adam haline de getiremezsiniz. Alfa’nın, Hilltop’un kapısına geldiği sahneyi hatırlıyorsunuzdur. Alfa, “Buranın sorumlusu kim?” diye soruyor. Herkes birbirine bakıyor, kimse bir şey söylemiyor ve en sonunda Daryl, “Ben gider konuşurum,” diyor. Daryl böyle bir karakter. 

10 senedir ekranlarda olan bir diziden bahsediyoruz. Unutamadığınız bir anınız var mı?

Sanırım Andy’nin ayrılmasının ardından gelişen olaylar benim için unutulmaz oldu. Bir ara Rick o kadar öfke doluydu ki gözü hiçbir şey görmüyordu ve yanlış kararlar veriyordu. Tıpkı geçtiğimiz sezonda Melissa’nın yaptığı gibi. Kapana kısıldığımız bir sahne vardı. Daryl, Rick’e, “Beni dinlemiyorsun, herkesten önce kendini düşünüyorsun!” demişti. O andan köprü sahnesine kadar meydana gelen olaylar en unutulmaz tecrübelerimden biriydi. Andy ve ben kendi zamanımızda prova yapıyorduk, hafta sonları, çekimlerden önce, çekimlerden sonra sürekli iletişim halindeydik. Rick ve Daryl arasındaki ilişkiyi en iyi şekilde resmetmek istiyorduk çünkü.  

“Bu dizi, hayatımın o kadar büyük bir parçası haline geldi ki… Daryl de öyle. Walking Dead evrenini kesinlikle özleyeceğim. 

Uzun süredir devam eden bir hikâyenin içindesiniz. Tüm bunlar bir gün bittiğinde, sabah uyandığınızda walkerların artık orada olmamasına alışabilecek misiniz?

Canavarları kesinlikle özleyeceğim, bu kadarını söyleyebilirim. Bu dizi, hayatımın o kadar büyük bir parçası haline geldi ki… Daryl de öyle. Walking Dead evrenini kesinlikle özleyeceğim. Fakat Carol ve Daryl’in bir spin-off dizisi olacak, biliyorsunuz. Bu yeni dizinin ne kadar farklı ya da benzer olacağını çok merak ediyorum. İki dizinin teması tamamen farklı elbette, bundan başka farklılıklar da olacaktır mutlaka. Ama belirli şeyler de kalacaktır diye düşünüyorum. Yani gelecekte birkaç zombi daha göreceğim sanırım (gülüyor).

The Walking Dead’de yapmak istediğiniz ama yapamadığınız, bu spin-off’ta yapabilmeyi umduğunuz bir şey var mı?

Aslında ikisi çok farklı diziler olacak. Carol ve Daryl dış dünyaya atılacak ve hayatta kalan var mı, onu anlamaya çalışacaklar. Çocukken Kung Fu ve Billy Jack gibi dizilere bayılırdım. Dünyayı gezen bir karakter vardır ve kendisini olayların içinde bulur. Fakat bu olaylardan sonra atmosfer tamamen değişir, kendileri gibi olabilirler çünkü. Bütün oyuncular için geçerli bir durum aslında bu. Soruna tam cevap verecek olursam, aklımda bir şarkı var. Spin-off dizisinin jenerik müziği olmasını çok istiyorum. Umarım o şarkı olur. 

Kullandığınız silah, arbalet üzerine konuşmak istiyorum biraz. Dizideki karakterlerin çoğunun belirli bir silahı var. Arbalet tehlikeli bir silah, orası kesin ama bu silah sizin elinizde çok daha göz korkutucu, çok daha büyülü görünüyor. Siz bu silahla nasıl bir bağ kurdunuz?

Çok ağır bir silah. Bu silahın beni alt etmesine izin vermeyecek şekilde iyi kullanmayı öğrenmem gerekti. Arbaletle koşmak oldukça zor. Sırtınıza asıp koşarsanız silah sürekli omurganıza vuruyor (gülüyor). O yüzden çok dikkatli olmaya çalışıyorum ve tutuş egzersizleri yapıyorum. Üzerinde hâkimiyet kurmam gerekiyor ki, yirmi kiloluk bir silah olduğu anlaşılmasın. Tabii bazen dizide, “Bıçak kullansam olmuyor mu?” dediğim zamanlar da oldu (gülüyor). Bazen senaryoda şöyle şeyler yazıyor: “Arbaletini alır ve zombinin kafasına geçirir.” Arbaletle birine ya da bir şeye vurursam silah da gerisin geri bana vurur. Gerçekten de bu silah yüzünden gözümün morardığı çok olmuştur (gülüyor). Katana’yı alsam olur mu artık? Silahları değiştirebilir miyiz? (gülüyor) Şaka bir yana, arbaletimi çok seviyorum. 

Daryl karakteri her sezonda değişti, gelişti ve evrildi. Peki, bu karakterin en zayıf olduğu nokta nedir? Hâlâ öğrenmesi gereken şeyler var mı?

Öğrenmesi gereken çok şey var kesinlikle. Kabuğundan çıkmış durumda Daryl. İnsanlar ona güveniyor, onu dinliyor, bu da onu gönülsüz bir lider yapıyor aslında. Ama kesinlikle samimiyet ve yakınlık kurmayla ilgili sorunları var hâlâ. Birisi öldüğünde keşke onunla daha çok vakit geçirebilseydim dersiniz. Daryl bunu sıklıkla söyleyen bir karakter bence. 

10. sezon, dizinin önceki sezonlarının önemli sahneleriyle kıyaslandığında nerede duruyor sizce?

Çok iyi bir finaldi. Diziye büyük katkılarda bulunan karakterlere veda ediyoruz bu sezonda. Çok güçlü vedalar bunlar. Dizinin en iyi sezonu olduğuna dair de birçok yazı okudum eleştirmenlerden. Norman Reedus

Son birkaç sezondur, bir köpek dostunuz var. Onunla beraber sette olmak nasıl bir duygu?

Bayılıyorum o köpeğe. Aslında ben ikinci sezondan bu yana bir köpek istiyorum. Sonunda dileğim gerçek oldu. Ama bu köpek çok başka. Beni çok seviyor. Beni gördüğünde bana koşuyor ve iki ayağının üstünde dikilerek kocaman sarılıyor (gülüyor). Bunu başka hiç kimseye yapmıyor. Köpeğin eğitmeni, Norman’a yaklaşırken dikkat edin diye uyardı herkesi çünkü sahne arasında makyajımı tazelemeye geliyorlar ve köpek onlara hırlıyor. Çok seviyorum. Umarım onunla beraber çalışmaya devam ederim. Norman Reedus

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı. Özellikle polisiye edebiyat alanındaki çalışmalarına ağırlık veren Fulya Turhan, Episode ve 221B editörlerindendir. Türkiye’de sayılı Sherlock Holmes uzmanlarından biridir.

Related post