RÖPORTAJ: ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ – Ece Yüksel/Denizhan Akbaba
Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin seçkisinde yer alan ulusal uzun metraj filmlerden biri Ela ile Hilmi ve Ali. Film, bu sene Adana Altın Koza Film Festivali’nde aldığı yedi ödülle çok konuşulacak gibi görünüyor. Biz de filmin iki başrol oyuncusu Ece Yüksel ve Denizhan Akbaba ile gerçekleştirdiğimiz röportajları sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar…
Öncelikle tebrik ederiz. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandınız. Daha önce yine Altın Koza’da Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu ödülünü almıştınız. Nasıl bir duygu bu ödülleri kazanmak? Eminim heyecanlanmışsınızdır ama heyecanın dışında neler hissetiniz?
Ece Yüksel: Çok teşekkür ederim. Tabii ki heyecan ve onur duyuyor insan. Oyunculuk bence kırılgan bir meslek. Yaptığınız işe dair o kadar çok yorum duyuyor ve okuyorsunuz ki bazen yaptığınız şeyi sorguluyorsunuz. Bu ödüller bana doğru yolda olduğumu hatırlatan ışıklar gibi. Mesela ilk kazandığım ödül, Adana’dan Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü’ydü ve tam da üniversite sınavına hazırlandığım ve geleceğimden pek emin olmadığım bir dönemde gelmişti. Çok emin bir şekilde, üniversitede tiyatro bölümünü okumama neden oldu. Bir yandan yaptığım işin takdirinin çok kişisel bir şey olduğunu ve farklı jürilerin farklı kararlar alabileceğini biliyorum, o yüzden ödülleri kutsallaştırmamak gerektiğini düşünüyorum. Ama tabii ki takdir edilmek çok güzel bir his.
Sizi özellikle bağımsız yapımlarda izliyoruz. Kız Kardeşler’de de akılda yer eden bir oyunculuk sergilemiştiniz. Nasıl seçiyorsunuz projeleri?
Ece Yüksel: Benim için en önemli şey, her yeni projemde yeni tecrübeler yaşamak. Daha önce çalışmadığım bir karakteri çalışmak, yeni keşifler yapmak ve farklı açılardan bakmak. Bana bunları sağlayabilecek projeleri seçmeye çalışıyorum. Bağımsız yapımlarda daha sık karşılaşıyoruz orijinal ve detaylı çizilmiş karakterlere. Zaman zaman dizilerde de oldukça enteresan karakterler görebiliyoruz, ki bu da oldukça sevindirci.
Ela ile Hilmi ve Ali’de Hilmi’nin öğrencisi olacak yaştaki eşi rolünde sizi izledik. Film boyunca kaç yaşında bir rol oynadığınızı, bu ilişkide ne kadar gönüllü olarak yer aldığınızı anlamaya çalıştım. Zaman zaman yüzünüzde yetişkin ifadeleri ortaya çıksa da çoğunlukla biz evli bir çocuğu gördük. Bu yetişkin-çocuğu oynamak zor oldu mu? Bu zorlukları nasıl aştınız?
Ece Yüksel: Kolay olduğunu söyleyemeyeceğim, çünkü çok bıçak sırtı bir denge vardı Ela ile Hilmi’nin ilişkisinde. Seyircinin bu ikilinin ilişkisini sorgulamasını doğal buluyorum; fakat bu evliliğin iki karakter için de hayatlarını pratik anlamda kolaylaştırmak için yapılmış bir anlaşma olduğu unutulmamalı. Ve kurulan bu birliktelikte karakterlerin yeni roller bulmaya çalışmaları anlaşılır bir şeydi, ben de bir oyuncu olarak bu duruma tutunarak çalıştım. Sizin de gördüğünüz gibi her sahnedeki dinamik o kadar farklı ki; bazen Ela’yı bu üçlü içindeki en yetişkin insan olarak izledik, bazen en kırılgan, bazense en güçlü. Karakterime hiçbir zaman bir etiket takmamaya çalıştım. Ela şöyle biridir demek benim oyuncu olarak da sık yaptığım bir şey değildir. Ela’nın tüm taşıdığı yüklerle bulunduğu yeni duruma adapte olmaya çalışan bir karakter olduğunu düşündükçe dengeyi kurmak kolaylaştı benim için.
Ela’nın bir de deprem travması var. Filmde buna ilişkin izler görüyoruz. Böyle bir geçmişi Ela’ya nasıl sığdırdınız? Özel bir çalışma yaptınız mı? 99 depremine ilişkin bir araştırma, depremin yıkıcılığını deneyimlemiş insanlarla görüşme gibi bir hazırlığınız oldu mu?
Ece Yüksel: Ziya (Demirel) ile Ela’nın geçmişini bol bol araştırdık, tartıştık ve doğaçladık. İlk olarak Ela’nın depremde her şeyini kaybetmeden önceki hayatını keşfettik, sonra da bunların yok olmasını ekledik. Depremle ilgili kişisel araştırmalarımı da yaptım bunun yanında. Ve en önemlisi ise bütün bu kayıplara karşı Ela’nın aldığı tavır ne? Herkesin yas yaşama süreci çok farklıdır ve ben Ela’nın sürecini anlamaya çalıştım.
Ayvalık’taki söyleşide Ela’nın çok az konuştuğu için oynaması güç bir karakter olduğundan söz ettiniz. Filmde sizi abartısız ama güçlü mimiklerle izledik. Hazırlık döneminde bu mimikleri yönetmenle birlikte mi oturttunuz, buna ilişkin nasıl bir çalışmanız oldu?
Ece Yüksel: Evet, doğru bence; repliksiz oynamak zorlayıcı bir şey. Daha derinlerde bir yerde hissetmeyi gerektiriyor, susarak bir şey anlatmak… Ziya ile birlikte Ela’yı anlamaya yönelik çalışmalar yaptık ve sonuç olarak izlediğiniz karakter ortaya çıktı. Sessiz ama yine de anlayabildiğimiz bir karakter olmalıydı Ela. Tabii ki mimikler ve ifadeler değişken şeylerdir, oyunculuk da öyledir. O yüzden sabitlediğimiz bir şey olmadı mimik anlamında fakat netleştirdiğimiz karakter motivasyonları ve istekleri oldu.
Oldukça genç yaşta, iyi bağımsız filmlerde oynamış bir oyuncu olarak sizi bundan sonra neler bekliyor? İlerleyen yıllara ilişkin planlarınız neler? Bağımsız sinemada sizi görmeye devam mı edeceğiz yoksa ilginizi çeken başka ihtimaller de var mı?
Ece Yüksel: Bağımsız sinema her zaman ilgimi çeken bir alan oldu. O, hayatımın bir parçası olmaya devam edecektir ama aynı zamanda yeni şeyler tecrübe etmeyi de seven biriyim, o yüzden belki bir dizide görürsünüz beni, belki uluslararası bir yapımda, belki de tiyatroda… Beni geliştireceğine inandığım projelerle devam edeceğim kariyerime.
Öncelikle Ela ile Hilmi ve Ali’deki performansınız için sizi tebrik ederiz. Çocukluğunuzdan beri setlerdesiniz, 9 yaşında oyunculuğa başlamışsınız. Biraz söz edebilir misiniz, nasıl ilerledi bu süreç?
Denizhan Akbaba: Çok teşekkür ederim. Aslında oyunculuk serüvenim küçüklüğümde ikizim Emirhan (Akbaba) ile birlikte, filmlerdeki karakterleri taklit ederek başladı. (Gülüyor.) Sonrasında ajans aracılığıyla dizilerde rol almaya başladım. Ailem bu süreçte en büyük destekçimdi. 3 yıl tiyatro yaptım. 2014’te Üst Kattaki Terörist adlı oyunumuz 100’den fazla gösterim yaptı, Mülheim ve Dortmund’a turneye gitti. 14 yaşında Direklerarası Genç Yetenek Ödülü’nü aldım. Ve çok severek yaptığım bu işte 13. yılım. Daha nice 13’lere… (Gülüyor.)
Çok genç bir oyuncuyla karşı karşıyayız. Ancak birçok projede yer almışsınız ve şimdi Adana Altın Koza Film Festivali’nin bu seneki gözde filminde başrollerden biriydiniz. Yer aldığınız projeleri nasıl seçiyorsunuz? Bundan sonra sizi nasıl işlerde görmeye devam edeceğiz?
Denizhan Akbaba: Projeleri seçerken hikâye, karakter derinliği ve yönetmenin işe olan enerjisi ve inancına göre değerlendiriyorum. Oyunculuğun yanı sıra kendi filmlerimi yapıyorum. İkizim ile ilk uzun metrajımız Return of the Dark (Karanlığın Dönüşü) filmimizin çekimlerini tamamladık. Şu anda post prodüksiyon sürecinde. Sanırım bundan sonra derin hikâyelere sahip filmlerde ve ikizimle ürettiğimiz film projelerde görmeye devam edeceksiniz.
Özellikle 2014 yılındaki Üst Kattaki Terörist oyunuyla dikkat çektiniz. Tiyatroyla ilgili düşünceleriniz neler? Sizi daha çok perdede mi yoksa sahnede mi göreceğiz?
Denizhan Akbaba: Üst Kattaki Terörist benim için harika bir deneyimdi. Şu anda oyunculukla ilgili bildiğim ne varsa pek çoğunu orada öğrendim. Benim için bir okul gibiydi. Tiyatroyu çok seviyorum. İyi bir hikâye ve iyi bir rol olursa tekrar sahnelere dönmek çok isterim. Ama şu anda daha çok, perdede göreceksiniz gibi duruyor. (Gülüyor.)
Ela ile Hilmi ve Ali’de Ali’nin söylediği rap şarkı, Ela’ya öğrettiği küfürler, Hilmi’ye küfredip kalkıp gitmesi filmin ritminin de yükseldiği anlardı. Oyunculukta doğal bir biçimde küfür etmek zor olabiliyor. Gerçekten ergen bir çocuğun küfrederek isyan edişini gösterdiniz. Bu doğallığa ulaşmak zor oldu mu? Ali’yi oynarken ne gibi gözlemlerden faydalandınız?
Denizhan Akbaba: Ziya (Demirel) ile birlikte Ali’yi yaratma yolculuğunda Denizhan’dan çok uzak bir portre çizmeye çalıştık. 12 yaşında tiyatro sahnesinde de bolca küfür eden bir çocuğu canlandırmıştım, deneyimliydim. (Gülüyor.) Doğallığa ulaşmak zor olmadı yani. (Gülüyor.)
Ayvalık’taki söyleşide 2001 doğumlu olduğunuzu ve filme başlamadan önce 99 depremi hakkında bir fikriniz olmadığını belirtmiştiniz. Ela ile Hilmi ve Ali’nin alt metni içinde yer alan konulardan biri deprem. Nasıl bir hazırlık süreci gerçekleştirdiniz? Deprem deneyimine ilişkin bir araştırma yaptınız mı?
Denizhan Akbaba: 99 depremi ile ilgili bilgiyi ailemin anlattığı kadarıyla biliyordum. Fakat filmin çalışma sürecinde orada yaşanan trajediyi öğrenme fırsatım oldu ve bunu anlamaya, karakterlerle de empati kurmaya çalıştım.
Filmi çekerken set ortamı nasıldı? Ekip arkadaşlarınız ve yönetmeninizle ilişkiniz nasıldı?
Denizhan Akbaba: Ziya ile çalışmak harika bir deneyimdi. Ayrıca, set saatleri ve çalışma süresi ile de şimdiye kadar çalıştığım en rahat setlerdendi. Partnerlerim Ece Yüksel ve Serkan Keskin ile de harika bir enerji yakaladık. Bunun filme de yansıdığına inanıyorum.