Ahsoka: Star Wars Prequel Nostaljisi ve Clone Wars ile Rebels’ın Etkileyici Bir Devamı
Ahsoka Tano, Star Wars kültünün yan hikayelerde öne çıkan ve en sevilen karakterlerinden. Bir Togruta kadını olan Ahsoka, Star Wars: Attack of the Clones (Yıldız Savaşları: Klonlar’ın Saldırısı) ve Star Wars: Revenge of the Sith (Yıldız Savaşları: Sith’in İntikamı) filmlerinin arasında kalan dönemi anlatan Star Wars: Clone Wars (Yıldız Savaşları: Klon Savaşları) animasyonundaki rolüyle parlamıştı.
Güç’e denge getireceğine inanılan ve Jedi Düzeni’nin seçilmiş kişisi olan Anakin Skywalker’ın “Snips” lakabını taktığı Ahsoka, ilk olarak Ani’nin Padawan’ı olarak kendisini göstermişti. Aynı zamanda Padawan olma hakkını kazanan en genç öğrenci olarak Jedi tarihine geçen Ahsoka’yı Clone Wars sonrasındaki Star Wars: Rebels (Yıldız Savaşları: Asiler) animasyonunda da görmüştük.
Yaşadığı talihsiz suçlamalardan sonra Jedi Düzeni’nden ayrılan ve gri bir karaktere dönüşerek kendi yolunu seçen Ahsoka, farklı isimlerle anılan asi bir lider olmuştu. Dolayısıyla Ahsoka’nın orijin hikayesi ve izlediği yol özellikle “fandom” kültürü açısından oldukça önemli bir yerde duruyor.
Disney’in Lucasfilm’i satın aldıktan sonra Star Wars mitolojisini yan hikayelerle büyütme ve bir transmedya evreni kurma isteği de Ahsoka gibi karakterlerin daha görünür olmasını sağladı. Mandalor öğretisini ve tarihini derinlemesine anlatan The Mandalorian ile başlayan genişleme süreci, The Book of Boba Fett, Obi-Wan Kenobi ve Andor gibi serilerle devam etti.
The Mandolarian; Star Wars mitolojisinin temellerinde bulunan ve John Ford, Sergio Leone gibi efsanelerden ödünç alınan “western” ruhunu geri getirmişti. Bu nedenle de eski okul hayranlar tarafından çok sevilmişti.
Buna karşılık The Book of Boba Fett ve Obi-Wan Kenobi serileri benzer bir coşku yaratamamıştı. Bilhassa Boba Fett’in karakter arkının değiştirilmesi ve senaryosunun “deus ex machina”larla (yapay, beklenmedik olaylar) doldurulması tatları kaçırmıştı.
Ancak Cassian Andor’un hikayesini ve Rogue One‘ın öncesini anlatan Andor serisi, tıpkı The Mandalorian gibi Star Wars evrenine farklı bir perspektif sunmuştu, özellikle de politik anlamda. Peki, Ahsoka serisi nerede duruyor? Buna irdelemeden önce Ahsoka’nın karakter olarak öneminden biraz bahsedeyim.
Jedi Düzeni’nden Ayrılmış ve Ölümle Yüzleşmekten Çekinmeyen Bir Asi
J.J. Abrams’ın yönettiği yeni üçlemenin son filmi The Rise of Skywalker‘dan (Skywalker’ın Yükselişi) sonra Star Wars kanonunun beyazperde macerasına bir süre ara verildi. Neticede Star Wars, popüler kültürün vazgeçilemeyen öğelerinden biri ve küresel bir fenomen olsa da George Lucas’ın yarattığı vizyonun kenara atıldığı yeni filmler hayranlar tarafından haklı şekilde acımasız eleştiriler almıştı.
O yüzden filmler yerine Disney+ platformuna eklenecek serilere ağırlık verildi, galaksideki farklı zaman dilimlerine ve yan hikayelere odaklanıldı. Ahsoka karakteri de ilk defa The Mandalorian serisinin 13. bölümü olan “The Jedi“da gerçek bir oyuncu tarafından canlandırıldı.
Rosaria Dawson tarafından canlandırılan Ahsoka’nın karakter tasarımı da hayli gösterişliydi. Ahsoka’nın göründüğü “The Jedi” izlenme oranları ile rekorlar kırdı ve fitili de ateşledi.
Ahsoka’nın karakter arkına dönersem, Ahsoka üç yaşında saygıdeğer Jedi ustası Plo Koon tarafından keşfedilen özel bir yetenek. Obi-Wan Kenobi’nin ustası Qui-Gon Jinn’in de Jedi Konseyi’ne katılmasını sağlayan Plo Koon, Ahsoka’nın Güç’e olan duyarlılığını hemen fark ediyor ve onu Coruscant’daki Jedi Tapınağı’na getiriyor.
Anakin’in Padawan’ı olarak kendisini kısa sürede gösteren Ahsoka, yakın arkadaşlarından biri olan Barris Offee’nin Jedi Tapınağı’nı bombalama eylemi sonrasında suçlu bulunuyor. Bir komplonun içine çekilen Ahsoka, Jedi Düzeni’nden atılıyor. Daha sonra Anakin’in yardımıyla masumiyeti kanıtlanan Ahsoka’dan özür dileniyor. Fakat Ahsoka Jedi Düzeni’ne olan inancını kaybediyor ve bir parya olmayı seçiyor.
İmparatorluk döneminde ise ilk olarak Dış Halkada bulunan Raada’ya saklanmaya gidiyor. Burada Bail Organa ile tanışan Ahsoka, asi hareketine katılıyor ve “Fulcrum’”adını alarak bir istihbarat ağını yönetmeye başlıyor.
Rebels animasyon serisinde de gördüğümüz Ahsoka, Padawan Ezra Bridger, Kanan Jarrus ve Hera Syndulla’nın bölüğünde bazı görevler üstleniyor. Bu görevlerinde de İmparatorluğun “Jedi Avcıları” olarak bilinen Inquisitor‘ları (Engizisyoncular) ile karşılaşıyor ve onları alt ediyor.
Malachor görevinde de Darth Vader’e dönüşen eski ustası Aanakin ile karşılaşıyor. Bir Sith tapınağının içinde gerçekleşen bu düelloda tapınak çöküyor ve Ahsoka da ortadan kayboluyor. Ahsoka’nın öldüğü sanılıyor ama Ezra Bridger uzay ve zamanı birbirine bağlayan bir portaldan ve farklı bir boyuttan Ahsoka’ya yardım ediyor.
Vader’ın ölümcül darbesinden kurtulan Ahsoka, kayıplara karışıyor. Galaktik İç Savaş’ın ardından Lothal gezegenine dönen Ahsoka, İmparatorluk komutanı Amiral Thrawn’u bulmak için Sabine Wren ile yola koyuluyor.
Bu olaylardan sonra ise Ahsoka’yı ilk kez The Mandalorian’ın The Jedi bölümünde görüyoruz. Thrawn’ın izini bulmaya çalışan Ahsoka’nın Din Djarin ile yolları kesişiyor. Böylece Ahsoka’nın kendi öyküsü de başlamış oluyor.
Büyük Amiral Thrawn’un Peşinde, Geçmişle ve Anakin Skywalker ile Yüzleşme
Doğrusu Ahsoka serisinin en büyük avantajı, Rebels serisinin de yaratıcılarından birisi olan Dave Filoni tarafından yazılmış olması. Filoni, Jon Favreau ile birlikte The Mandalorian‘ın da arkasındaki isim. Dolayısıyla Filoni, Star Wars mitosunun ve yan hikayelerinin nereye doğru kıvrılması gerektiğini çok iyi biliyor. Ahsoka’nın yolculuğunda da payı çok büyük.
The Mandalorian ile ortak zaman diliminde, yani Star Wars: Return of the Jedi (Yıldız Savaşları: Jedi’ın Dönüşü) ile Star Wars: The Force Awakens (Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor) arasında geçen seri, gerçek Star Wars seyircilerine hitap ediyor.
Esasen pilot bölümüyle birlikte Andor serisindekine benzer bir yolu izleyen Ahsoka, hikayesini de kısık ateşte ve yavaş yavaş pişiriyor. Özellikle ilk üç bölümde olabildiğince ağır ilerleyen bir hikaye aksı bulunuyor. Clone Wars ve Rebels döneminden tanıdığımız karakterler ile yeniden buluşuyoruz, yaşanan olayları hatırlıyoruz ve Ahsoka’nın görevinin detaylarını öğreniyoruz.
Tabii burada önemli bir husus mevcut. Serinin yazarı Filoni, izleyicilerin birçok karakteri yakından tanıdığını ve hikaye arkını bildiğini varsayıyor. Zaten serinin başlangıcında da Star Wars filmlerinden alışkın olduğumuz üzere ikonik kayan bir yazı ile bir özet sunuluyor. Ardından da Baylan Skoll ve öğrencisinin uzay gemisi baskını ile seriye giriş yapıyoruz.
Bu noktada şunu belirtmem gerekiyor, Ahsoka serisi bir devam niteliği taşıyor. O nedenle hikayeyi tam olarak bilmeyen yeni izleyiciler açısından içine girmesi kolay bir seri değil. Ancak seri iyi yazılmış senaryosuyla hem eski hem de yeni Star Wars hayranlarına derinlikli bir hikaye sunuyor.
Ayrıca serinin iyi kurulmuş gizemli, okültist, karanlık bir atmosferi de bulunuyor. Bilhassa Morgan Elsbeth karakteri üzerinden “Nightsister”lar olarak bilinen Dathomir Cadıları’na ait bir sis perdesi oluşturuluyor. Karanlık tarafı herkesten iyi tanıyan ve anaerkil bir klan olan Dathomir Cadıları, büyü kullanma becerileri ile tanınırlar. Dolayısıyla seride Güç’ün karanlık tarafının Dathomir ile olan bağı da gizem sosuna bulanarak veriliyor.
Dördüncü bölüm olan “Fallen Jedi” ile de seri vites yükseltiyor ve tempo artırıyor. Bu bölümün sonunda gördüğümüz Anakin Skywalker da yüzleri güldürerek enfes bir sürpriz yapıyor. Beşinci bölüm olan “Shadow Warrior” ise serinin zirve noktası olarak parıldıyor.
Açıkçası bu bölümdeki Ahsoka ile Anakin yüzleşmesi gerçekten ikonik bir şekilde tasarlanmış. Clone Wars zamanına flashback’ler ile döndüğümüz bölümde, Ahsoka yeniden doğuyor ve Jedi eğitimini tamamlıyor. Bu bölümün Star Wars kanonunda şimdiden özel bir yer edindiğini de belirtmem lazım. The Mandalorian‘ın “The Rescue” bölümü kadar epik anlar sunuyor.
Zaten Ahsoka’nın Padawan’ı olan Sabine Wren sayesinde The Mandalorian ile iç içe geçen bir yapı da kuruluyor. Sabine’in bir Mandalor olması ve Ahsoka’nın Jedi Düzeni’nden ayrıldıktan sonra bir dönem Mandalore’da mülteci olarak yaşamını sürdürmesi de seriye dair önemli unsurlar olarak karşımızda duruyor.
Sonuç olarak Ahsoka serisi özenle kurulmuş yapı taşlarıyla, Star Wars kanonuna ekledikleriyle ve kahramanının sonsuz yolculuğunu ele alma biçimiyle gönülleri fethetmeyi başarıyor.
Bu yazı, Episode’un 52. sayısında yayımlanmıştır.