‘And Just Like That…’ Bildiğiniz Gibi Değil
Sex and the City’nin uzun zamandır heyecanla beklenen devam dizisi And Just Like That…, SATC’nin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen Michael Patrick King tarafından HBO Max için yaratıldı. Candace Bushnell’in 1997 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan ve Darren Star tarafından yaratılan HBO dizisi Sex and the City’nin 10 bölümlük reboot’u olarak tasarlanan dizi, geçtiğimiz aralık ayında izleyicilerle buluştu. Orijinal Sex and the City kadrosu, bir eksikle yola devam ediyor bildiğiniz gibi. Carrie (Sarah Jessica Par-
ker), Miranda (Cynthia Nixon) ve Charlotte (Kristin Davis) geri dönerken Samantha’yı canlandıran Kim Cattrall ne yazık ki dizide yer almıyor. Bunun sebeplerine elbette değineceğim.
AJLT aslında SATC’nin üçüncü filminden evrilen ve epey uzun ve sancılı bir sürecin neticesinde olgunlaşan bir proje. İlk olarak 1998’de bir TV dizisi olarak başlayan SATC, altı başarılı sezonun ardından 2004’te bitti. İlk devam filmi 2008’de, ikincisi ise 2010’da vizyona girdi. İlk film geniş izleyici kitlesi topladı ve dünya çapında gişede 418 milyon dolar hasılat elde etti. Çoğunlukla Abu Dabi’de geçen ikinci filmse dünya çapında 290 milyon dolarlık hasılata ulaştı. İkinci filmin vizyona girmesini takip eden yıllarda SATC hayranları üçüncü filme dair tahminler yürütmekten geri durmadı elbette. SATC dünyasının oyuncuları da sürekli aynı sorulara maruz bırakılıyordu. 2012’de, Miranda’yı canlandıran Cynthia Nixon üçüncü filmi soran gazetecilere, “Harika bir yolculuktu ama bence bırakmanın vakti geldi,” yanıtını vermişti. Öte yandan Sarah
Jessica Parker’ın arada bıraktığı küçük ipuçları, filmin çekileceğine dair umutları güçlendiriyordu. Parker, 2014’te, “Anlatmamız gereken son bir bölüm olduğuna inanıyorum,” demişti. Ardından Parker, 2015’te Bloomingdale mağazasından çıkarken çekilmiş bir fotoğrafını paylaştı ve altına şu notu düştü: “Pekâlâ. Sanırım kedi, (küçük kahverengi) çantadan çıktı. Her zamanki gibi, elimizden geldiğince sizi her ayrıntıdan haberdar edeceğiz. O zamana kadar sıkı bir gizlilik emri altındayım.” Samantha’yı canlandıran Kim Cattrall ise 2016’da verdiği bir röportajda seriyle ilgili şunları söylemişti: “Sex and the City’den sonra insanlar başka bir dizi yapmalısın, bir spin-off yapmalısın dediler ama ben gerçekten bu sayfayı kapatmış gibi hissediyorum. Daha iyi yazarlar bulabileceğimi veya daha iyi bir performans sergileyebileceğimi düşünmüyorum. Bu seriyle ilgili tamamen doymuş ve tatmin olmuş gibi hissediyorum.”
Dizinin hayranları neredeyse umutları tüketmişken Aralık 2016’da uzun zamandır beklenen Sex and the City 3 filminin resmen çekileceğine dair açıklamalar yapıldı. Söylenene göre ana karakterleri canlandıran tüm oyuncular imzaları atmıştı. Bunun yanında, Sarah Jessica Parker’ın senaryoda gördüğü sorunlar nedeniyle filmden neredeyse vazgeçmek üzere olduğu da konuşuluyordu. Casta yakın kaynaklardan biri, Parker’ın karakterlerin daha olgun bir ışıkta tasvir edilmesi fikrinden hoşlanmadığını söylemişti.
Bu nedenle senaryoda ince ayarlar yapılmıştı. Aradan neredeyse bir yıl geçti. Sex and the City 3’ün çekimlerine 2017 sonbaharında başlanması planlanıyordu. Her şey ayarlanmıştı ve çekilmeye hazırdı. Derken DailyMailTV özel ve sıcak bir haber yayınladı. Haberde, çekimlerin başlamasından sadece haftalar önce, Kim Cattrall’ın aşırı talepleri nedeniyle projenin rafa kaldırıldığı iddia ediliyordu. Söylenene göre Cattrall, geliştirme aşamasında olduğu başka filmlerin de aynı stüdyo tarafından çekilmesini talep etmiş, aksi takdirde SATC 3 filminde yer almayacağını söylemişti. Warner Bros, Cattrall’ın bu taleplerini karşılamayı elbette reddetmişti. Ancak dört ana karakterden sadece üçünü içeren bir filmin, hayranlar için adil olmayacağına karar verdiği için prodüksiyonu iptal etmek zorunda kalmıştı. Habere göre prodüksiyon ekibindeki kaynaklar, gişe rekortmeni olmasına kesin gözüyle bakılan filmin rafa kaldırılmasından tamamen Samantha Jones rolünü yeniden canlandıracak Cattrall’ı sorumlu tutuyorlardı: “Bu filmin yapıl-
mamasının tek nedeni Kim Cattrall. Herkes bu filmi yapmayı dört gözle bekliyordu ama Kim, her şey onun etrafında dönüyormuş gibi yaptı. Her zaman kurbanı oynadı. Kim, Warner Bros’a ancak kendisinin başka filmlerini yaparlarsa bu projede yer alacağını söyleme cüretini gösterdi. Saçma. Kim olduğunu sanıyor, George Clooney mi?” İşler epey kızışmışa benziyor.
Başka bir kaynak şöyle söylüyordu: “Oyuncular ve ekip sadece bir filmi yapmak için öyle birdenbire gelemezler. Hayatlarını yeniden düzenlemek zorundalar. İnsanlar bu iş için başka işleri reddetti, bazıları New York’a taşınma sürecindeydi. Ama Kim, herkesi oyalamaya devam etti. Cevap
talep ettiğimizde hiçbir zaman müsait değildi.” Birçok insan gibi, benim de favori SATC karakterim olan Samantha’yı canlandıran Kim Cattrall’ın gerçekten bu talepleri öne sürmüş olma ihtimali ortalığı iyice karıştırmış tabii. Aslında Cattrall, 2016’da verdiği bir röportajda, üçüncü filmin gişeye çıkma ihtimalinin zayıf olduğunu belirtmiş ama yine de tutkulu karakterine veda etmeye hazır olmadığını ima etmişti: “Herkes kendi işini yapıyor şu anda. Film olsaydı şimdiye kadar olurdu. Üçüncü filmi çekmek zor olurdu şüphesiz ama yine de eğlenceli olabilirdi. Samantha’ya tamamen veda etmek oldukça zor.” Kim Cattrall’ın o sıralarda sıklıkla dile getirdiği bir husus daha vardı. Son SATC filmi 2010 yılında gösterime girmiş ve aradan geçen altı yılda şüphesiz çok şey değişmişti. Yeni bir SATC filminin “dönemi yakalama” konusunda ne kadar başarılı olabileceğine dair soru işaretleri elbette vardı. Cattrall da bu konuya dair görüşlerini şöyle dile getiriyordu: “Sanırım hava biraz değişti. İnsanlar masaya yemek koymakta zorluk çekerken dört kadının alışveriş maceralarını ve ayakkabılara yüzlerce dolar harcadıklarını konuşması? Buna da ihtiyacımız var elbette ancak bence sarkaç farklı bir yere döndü.”
DailyMailTV’nin haberine dönersek oyuncular Sarah Jessica Parker, Kristin Davis ve Cynthia Nixon’ın (bu arada proje için hepsinin eşit ücretlerde anlaştıkları söylenmişti) son gelişmelerden dolayı epey üzgün oldukları dile getiriliyordu. Bunun yanı sıra SATC senaristi ve yönetmeni Michael Patrick King, bu filmin de
senaristliğini üstlenmişti ve ortaya harika bir senaryo çıktığı belirtiliyordu. Tabii bu iddiaların hiçbiri henüz doğrulanmamıştı ta ki birkaç ay sonrasına kadar. Eylül 2017’de, New York City Ballet’nin düzenlediği
bir galada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sarah Jessica Parker, üçüncü filmin çekilmeyeceğini doğruladı: “Güzel, komik, yürek parçalayıcı, neşeli, kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir senaryomuz ve hikâyemiz vardı. Hikâyeyi anlatamamanın ve bu deneyimi yaşayamamanın yarattığı hayal kırıklığı var elbette. Bunun yanında izleyiciler de bu filmi istediklerini sıklıkla dile getiriyorlardı.” Evet, Parker, Kim Cattral etrafında şekillenen söylentileri doğrulamıştı. Bu meselenin doğurduğu dramaysa hiç bitmedi elbette. Kim Cattrall, ilk hamle olarak Daily Mail’in haberini Twitter üzerinden tamamen yalanladı. Söylediğine göre stüdyodan talep ettiği tek şey, üçüncü filmde yer almamaktı. Ortalık Twitter üzerinden de kızıştı elbette. Herkes bir şey söylüyordu. SATC oyuncularından Willie Garson örneğin, Daily Mail haberinin doğru olduğunu ima eden bir tweet attı. Gündeme oturan tartışmaya ünlü şarkıcı Sia bile hayal kırıklığını
dile getirerek katıldı ve Samantha karakterini canlandırmayı önerdi. SATC’de Charlotte karakterini canlandıran Kristin Davis de bu tweeti beğenmişti. Hatta Sarah Jessica Parker, Samantha karakterini Ellen DeGeneres’ın canlandırabileceğini önermiş, Cattrall da bunun iyi bir fikir olduğuna dair bir tweet atmıştı. Sarah Jessica Parker ve Kim Cattrall’ın yıldızının hiçbir zaman barışmadığı sürekli konuşulan bir konuydu ama sonuçta kişisel meselelerini, altı sezon ve iki film çekebilecek kadar kenara koyabilmişlerdi. Çekişmenin resmiyete dökülmesi ise bu sıralarda olmuştu.
Cattrall, birkaç ay sonra verdiği başka bir röportajda da konunun parayla ya da herhangi maddi bir şeyle ilgisi olmadığını söyledi ve ekledi: “Bu, hayatımın bir bölümü bitirip başka bir bölümünü başlatmak için aldığım güçlendirici ve net bir karar. 61 yaşındayım.” Buna karşı çıkmak beyhude olur bana kalırsa. Cattrall, Sex and the City hayranları için elinden gelenin fazlasını yapmıştı. Bunun yanı sıra SATC sonrasında kariyerinin nasıl etkilendiğine, sınırlandırıldığına dair açıklamalarda da bulunmuştu. Cattrall’ın SATC dışında bir kariyere sahip olması gayet doğaldı. Dizinin hayranları buna saygı duymalıydı, oyuncular da öyle. Tüm bu spekülasyonlar bir yıl kadar daha sürdü. Cattrall’ın SATC 3’te yer almak istememesinin nedenlerine dair son detaylar da netleşti. Cattrall’ın aslında senaryoyla ilgili sorunları da olmuştu. SATC 3, Mr. Big’i ortadan kaldırıyor ve Carrie Bradshaw’ın yas sürecini takip ediyordu. Kim Cattrall, Mr. Big’in ve dolayısıyla Carrie’nin senaryonun ana olay örgüsünü oluşturmasından hoşnut değildi. Bunun yanı sıra senaryoda Samantha karakterine “leke getirecek” unsurlar vardı. Görünüşe göre, Samantha’nın hikâyesi, Miranda’nın 14 yaşındaki oğlu Brady Hobbes etrafında dönüyordu. Ergenlik ve keşif döneminde olan Brady, Samantha’ya müstehcen mesajlar, nü fotoğraflar atıyordu. Bu detayın da ortaya çıkmasının ardından Samantha hay-
ranları bir kez daha desteklerini dile getirdi. Senaristler zaten altı sezon ve iki film boyunca Samantha’ya haksızlık yapmışlardı. Samantha karakteri birçok badire atlatmıştı ve tüm bunların ardından böyle bir sonu hak etmiyordu. Cattrall, 2019’da verdiği bir röportajda “hoşlanmadığı bir durumda bir saat bile kalmak istemediğini” dile getirdi ve konuyla ilgili son olarak şu açıklamada bulundu: “Sex and the City’yi sevdiğim için Samantha Jones’un bitiş çizgisini geçtim. Bu, birçok yönden bir lütuftu ama ikinci filmden sonra bu kadarı yeter dedim. Zorbalıkla zaman kaybetmek yerine neden beni başka bir oyuncuyla değiştirmediklerini anlayamıyordum. Hayır, hayır demektir.”
‘And Just Like That…’
2020’de, SATC’nin bir yeniden çevrimle geri döneceği söylentileri dolaşmaya başladı. Warner Media’nın sahip olduğu HBO Max, New York’ta geçen bu moda tutkunu diziyi geri getirmek için çalışmalara başlamıştı. Aralık 2020’de Deadline, SATC reboot’unun HBO Max’te mini seri olarak yer alabileceğini doğruladı. Ocak 2021’de And Just Like That… platform tarafından 10 bölümden oluşacak bir dizi olarak onaylandı. Cattrall dışında tüm oyuncular projeye dahildi. 50’li yaşlarında arkadaşlıklarını sürdürürken izleyeceğimiz Carrie, Miranda ve Charlotte’ı takip eden dizinin çekimlerine de 2021 baharının sonlarında başlandı. Dizinin yönetmenliğiyle Emmy ödülü kazanan ve iki devam filmini yazıp yöneten Michael Patrick King, reboot’un yapımcılığını da üstleniyor. Parker, Davis ve Nixon da yapımcılar arasında. Cynthia Nixon’ın bir bölümün yönetmenliğini üstlendiğini de belirtelim. Orijinal dizinin kostüm tasarımcısı ve stilist Patricia Field, ne yazık ki bu dizide yer alamadı. SATC, dönemi şekillendiren modasını Field’a borçluydu. The Devil Wears Prada filmi için hazırladığı kostümlerle Oscar’a aday gösterilen Field, bu sıralarda Emily in Paris’in çekimleri için Paris’teydi. O nedenle AJLT için SATC dünyasına en az onun kadar hâkim bir arkadaşını, Molly Rogers’ı önerdi.
Biraz karakterlere göz atalım. Mr. Big’i canlandıran Chris Noth’un diziye katılan isimlerden olduğu açıklandı. Bildiğiniz gibi ilk bölümün yayınlanmasının ardından Noth’la ilgili cinsel saldırı iddiaları ortaya çıktı. Noth’un son bölümde ufak bir sahnede yeniden yer alması planlanıyordu ancak beş farklı kadının ifşasının ardından senaryo değiştirildi.
Carrie’nin eski nişanlısı Aidan Shaw’un da geri döneceği belirtildi. Ayrıca Stanford Blatch rolünde Wille Garson (geçtiğimiz eylül ayında çekimlerin sürdüğü sırada hayatını kaybetti), Anthony Marentino rolünde Mario Cantone, Harry Goldenblatt rolünde Evan Handler ve Steve Brady rolünde David Eigenberg’ün de geri döneceği açıklandı.
Temmuz 2021’de HBO Max, Miranda Hobbes rolünde Cynthia Nixon, Carrie Bradshaw rolünde Sarah Jessica Parker, Charlotte York rolünde Kristin Davis’in yer aldığı And Just Like That…’in ilk resmi fotoğrafını paylaştı. Samantha’nın projede yer almadığı gerçeğinin en somut kanıtıydı bu belki de. HBO Dramalar Müdürü Casey Bloys, Sex and the City’yi “yeniden yapmaya çalışmadıklarını” belirtti ve Samantha’ya dair
şunları söyledi: “Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, insanlar hayatınıza girer, bazıları hayatınızdan çıkar. Dostluklar biter, yeni dostluklar başlar. Bu yüzden bence bunların hepsi hayatın gerçek aşamalarını temsil ediyor.” Samantha’nın yokluğu çok konuşuldu elbette. Dizide bu konuya nasıl değinileceği de merak konusuydu. Söylenene göre Samantha, Carrie onunla çalışmayı bırakınca tüm grupla ilişkisini kesiyor ve Londra’ya taşınıyor. Bunun Samantha hakkında şimdiye kadar bildiğimiz hiçbir şeyle örtüşmemesi, görünüşe göre zerre kadar önemli değil. Fakat elbette AJLT’yi büyük resme bakarak değerlendirmek gerekiyor. Sex and the City neydi, bugün diziyi ilk defa izleyecekler üzerinde aynı etkiyi bırakması için neler yapılması gerekiyordu?
Sex and the City, erkek antikahramanlarla dolu prestij dizilerinin dünyasında kadın merkezli komedi hikâyelerinin önünü açtı. SATC karakterleri, ciddi bir ilişki içinde olsalar da olmasalar da kadınların cinsel arzulara sahip olmasının ve bu arzuların peşinden gitmesinin normal olduğunu gösterdi. Bize kadınların rakip değil müttefik olabileceklerini ve aynı anda hem profesyonel başarıya hem de kişisel tatmine ulaşabileceklerini gösterdi. 90’ların sonunda ve 2000’lerin başında dönemine uygun söyleme ve tutuma sahipti belki dizi. Ne var ki bu söylemin ve tutumun güncellenmesi gerekiyor.
SATC’nin tüm ana karakterleri heteroseksüel, cis, beyaz, maddi durumu iyi olan kadınlar. Başarılı bir kariyerleri olmasına rağmen çalışmak için şaşırtıcı derecede az zaman harcıyorlar. Özellikle de ayakkabılar için ne kadar fazla para harcadıklarını göz önünde bulundurunca epey tuhaf bir durum bu. Hikâyelerinin büyük bölümü, erkekler etrafında şekilleniyor. Dizi ilk yayınlandığında, kadınların televizyonda seks hayatlarını ve arzularını açıkça tartışmalarını izlemek devrim niteliğindeydi şüphesiz. Ama şu anda bunu tartışma biçimleri bile sorunlu.
Carrie bir bölümde, cinsel saldırı olarak nitelendirilebilecek bir olayı “tavşan seksi” olarak adlandırarak reddediyor. Beyaz olmayan bir karakterin yer aldığı nadir bir bölümde Samantha, siyah bir adamı fetişleştiriyor. Stanford, ete kemiğe bürünmüş bir karakterden ziyade basmakalıp gey arkadaş portresi çiziyor. Carrie, biseksüel bir erkekle çıktığında, biseksüelliğin gey olmaya giden yolun orta noktası olduğunu düşünüyor, gibi gibi. 1998-2004 yılları arasında yayınlanan ve 1997 tarihli bir kitaptan uyarlanan bir diziyi izlediğinizde tam olarak zamanının ürünü olduğu için tüm bunları görmezden gelebilirsiniz elbette. Ancak filmler çıkmaya başlayınca diziyle ilgili sorunlar daha da arttı bana kalırsa. Bu hikâyeleri farklı bir zaman dilimine aktarmaya çalışan 2008 ve 2010 filmleri, sanki geçmiş bir dönemin kalıntıları gibi çıkıyor karşımıza. İkinci filmin bir kısmı Abu Dabi’de geçiyor ve karakterlerin yabancı bir kültürü anlamak ve saygı duymak için çabalamak yerine, geri kalmış olarak tasvir edilen bir kültüre isyan edişini izliyoruz.
Dizinin son bölümünün yayınlanmasının üzerinden neredeyse 20 yıl geçmiş, son filmin üzerindense 12 yıl. Bu yeni dizinin işlemesi için çok büyük güncellemeye ihtiyaç var şüphesiz. Ve herkes bunun farkında. Çeşitlilik meselesinin ekip için epey önemli olduğu aşikâr örneğin. Michael Patrick King ve Sex and the City yazarı Elisa Zuritsky, AJLT senaryosu için beyaz olmayan üç yazarla birlikte çalıştı: Komedyen ve yazar Samantha Irby, Fresh Off the Boat yapımcısı Rachna Fruchbom ve Black Lightning yazarı Keli Goff.
Daha sonra, diziyi daha gerçekçi ve kapsayıcı hale getirmek için Nixon, Parker ve Davis’in grubuna beyaz olmayan üç oyuncunun katılacağını bildirdi. AJLT’de üçlünün yeni arkadaşı Lisa’yı canlandıran başarılı oyuncu Nicole Ari Parker bunlardan biri. HBO Dramalar Müdürü Casey Bloys bu seçimlerle ilgili konuşurken, “tamamen beyaz yazarlar veya tamamen beyaz oyuncularla bir hikâye anlatmak istemediklerini” çünkü bunun “New York’u yansıtmadığını” söyledi. Sex and the City geçmişte çeşitlilik eksikliği ve beyaz olmayan karakterleri ve LGBTİ+ karakterleri içeren hikâyelerin olmaması nedeniyle epey eleştirilmişti. O nedenle Sara Ramírez’in kadroya alınması da önemli bir hamle. Grey’s Anatomy’de canlandırdığı Dr. Callie Torres karakteriyle tanınan Ramírez, komedyen ve podcast sunucusu Che Diaz’ı canlandırıyor. Non-binary, queer bir karakter olan Diaz, Carrie’yi de podcast programında düzenli olarak ağırlıyor. Evet, teoride yapılması gereken birçok şey yapılmış gibi görünüyor. Mesele, bu eklemelerin, değişikliklerin ne derece organik ve güncel olabildiği. Sex and the City’nin bir parçası olduğu için And Just Like That…’i iyi ya da kötü olarak nitelendirmek mümkün değil elbette ama AJLT, aynı karakterlerle aynı hikâyeleri anlatıyor.
Bu yazı, Episode 30. sayısında yayımlanmıştır.