En İyi Futbol Filmleri
Galiba ünlü felsefeci ve yazar Jean Paul Sartre‘ın lafıydı: Futbol, yaşadığımız hayatın metaforudur. Belki de bir başkasının lafıdır ama kim söylemişse, en azından bir zamanlar oynanan futbol için doğru söylemiş. Futbol gerçekten de hayatımızdan izler taşır. Bir dönem ülkemizde de çalışan İtalyan teknik direktör Fransesco Farioli de, Fanatik gazetesinin bir haberde aktardığına göre, lisans tezinde bu sözü şöyle yorumlamış: “Oynadığımız gibi yaşar, yaşadığımız gibi oynarız. Sahada yaptığımız her şey bir zihniyetten, süreçteki derin bir öz güven ve sahanın içinde ve dışında her şeyi verme arzusundan geliyor.”
Bunu sağlayan galiba futbolun bir işçi sınıfı oyunu olarak doğması, kolay anlaşılırlığı, basketbolun aksine temasa izin vermesi gibi etkenler… Nitekim onun bu özelliği, komediden drama farklı türlerde sinemaya uyarlanmasına da yol açıyor. Bugüne kadar pek çok iyi futbol filmleri yapıldı ve hemen hepsi, insanın dramını, trajedisini ya da komedisini konu aldı.
Belki bir gün derinlemesine bir futbol filmleri incelemesi yazarım. Ama şimdilik, bu en iyi futbol filmleri listesiyle idare edin! Yalnız bir not: Buraya futbol belgesellerini dahil etmedim. Bana neden Maradona belgeseli yok, şu yok, bu yok diye sormayınız. Ayrıca, çok sevdiğim Looking for Eric gibi futbolla ilişkili ama futbola doğrudan temas etmeyen birkaç yapımı da es geçtim. Yani, bu listede sadece futbol filmleri yer alıyor.
Onur Bayrakçeken’in Netflix yapımı Fatih Terim belgeseli eleştirisini okudunuz mu?
En İyi Futbol Filmleri | İlk 10
The Damned United (2009)
Futbol tarihi birbirinden etkileyici hikayelerle doludur. Bunlardan biri de gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörler arasında gösterilen Brian Clough ile yardımcısı Peter Taylor‘ın hikayesidir.
Brian Clough ve Peter Taylor ikilisi 1967’de Derby County’nin başına geçtiklerinde Derby, İngiltere İkinci Ligi’nin dibinde debelenen bir takımdı. Sadece 5 yıl sonra ise Derby, küçük bir bütçeyle İngiltere’nin devlerini geçip Birinci Lig şampiyonu oldu. Clough ve Taylor bunu, ne kadar yetenekli ama sorunlu veya yaşlı topçu varsa alıp onları eski günlerine döndürerek ve genç yeteneklerle bir araya getirerek başarmıştı. Daha sonra 1973 yılında Avrupa Kupası’nda yarı final oynadılar. Fakat tam da bu dönemde kulüp başkanıyla tartışan Clough, Taylor ile beraber Derby’e veda etmek zorunda kaldı.
Clouch ve Taylor, Derby’den sonra kısa bir süre Brighton & Hove Albion kulübünde çalıştılar. Ancak ikilinin yolları, o dönemin büyük kulüplerinden Leeds United’ın efsanevi teknik direktörü Don Revie milli takımın başına geçince ayrıldı. Leeds, Derby’nin başında kendilerine kök söktüren Brian Clough ile anlaşırken Peter Taylor, Brighton’da teknik direktör olarak kaldı. Aslında Leeds’in Clough ile anlaşması oldukça şaşırtıcı bir karardı çünkü pozitif bir futbol oynatmayı seven Clough, Leeds’in ve Don Revie’nin oyun tarzını yıllardır eleştiriyordu. Bu nedenle hem taraftar hem de Leeds’li futbolcular Clough’tan hiç hoşlanmıyordu. Yine de Clough’un başarılarını Leeds United’ta da sürdüreceği düşünülüyordu. Ne var ki böyle olmadı. Clough’un Leeds United’taki macerası yalnızca 44 gün sürdü.
Brian Clough ile Peter Taylor’ın yolu ise bu ayrılıktan sonra tekrar kesişti. Clough, Notthingam Forest ile anlaşmıştı ve Peter Taylor bir kez daha onun yardımcılığına geldi. Bu aynı zamanda bir efsanenin başlangıcı olacaktı: Notthingam Forest, Brian Clough yönetiminde sadece harika bir futbol oynamayacak, bir lig ve iki de Avrupa şampiyonluğu kazanacaktı.
The Damned United, işte bu efsanevi futbol ikilisinin kariyerini, en çok da Brian Clough’un başarısız Leeds United deneyimi anlatıyor. Tom Hooper‘ın yönetmenliğini yaptığı ve David Peace’in 2006 tarihli romanından uyarlanan filmin başrollerinde Michael Sheen, Timothy Spall, Colm Meaney ve Jim Broadbent yer alıyor.
En iyi futbol filmleri sayılırken akla ilk gelenlerden olan The Damned United‘ın fragmanını izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Green Street Hooligans (2005)
Futbolun bir parçası da taraftarlardır. Taraftarlar üçe ayrılır: izleyiciler, fanatikler ve tribüncüler ya da holiganlar. Dünyanın hemen her ülkesinde holiganlık vardır ama İngiltere’de bir çeşit altkültür halini almıştır. Küçük holigan grupları maç öncesinde ya da sonrasında birbirlerine girerler. Bu, futbolun kirli yüzü müdür? Belki de. İnsanların birbirini dövmesi hoş değil. Ama futbolun en sahici yüzlerinden de biridir. Green Street Hooligans ya da ülkemizde bilinen adıyla Yeşil Sokak Holiganları da işte bu konuyu ele alıyor ve bizleri West Ham United holiganlarının arasına götürüyor.
Elijah Wood’un İngiltere’ye gelip holiganizmle tanışan saf bir Amerikalı genci canlandırdığı Yeşil Sokak Holiganları, en iyi futbol filmlerinden olmasının yanı sıra harika bir suç draması. Yönetmenliğini Lexi Alexander’ın yaptığı ve 2000’lerin klasik filmlerinden olan bu yapımın başrollerinde Wood’a Charlie Hunham, Claire Forlani, Marc Warren ve Leo Gregory de eşlik ediyor.
Green Street Hooligans fragmanını izlemek için buraya tıklayabilirsiniz. Ama bir uyarıda bulunayım: bunun iki de devam filmi yapıldı, ikisi de birbirinden berbat. Futbol filmleri sınıfına dahil etmeye de bin şahit ister! İzleyerek zaman kaybetmeyin derim.
Siu Lam juk kau (Şaolin Futbolu) (2001)
2000’lerde çocuk olanlar için unutulmaz birkaç film varsa bunlardan biri de Şaolin Futbolu‘dur! Futbol ile dövüş sanatlarını bir araya getiren, Hong Kong yapımı harika bir komedi filmi olan Şaolin Futbolu‘nda, sakatlanarak kariyerine veda eden eski futbolcu “Altın Bacak” Fung’un Şaolin keşişleriyle birlikte futbola dönüşüne tanık oluyoruz. Her biri birer Kung-fu ustası olan Şaolin keşişlerinden bir takım kuran Fung, dövüş teknikleriyle futbolu bir araya getiren bu benzersiz takımla birlikte Çin Süper Kupası’na katılır.
Yönetmenliğini dünyanın en eğlenceli filmlerinden olan Kung Fu Hustle‘ın da yönetmeni olan Stephen Chow‘un yaptığı Şaolin Futbolu, 21. Hong Kong Film Ödülleri’nde tam 7 ödül kazanmıştı. Şu an Netflix‘te gösterimde olan Şaolin Futbolu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
United (2011)
Futbol tarihi büyük trajedilere tanık olmuştur. Bunların en büyüklerinden biri de dönemin Manchester United takımının neredeyse tamamının ölümüyle sonuçlanan 1958 Münih Faciası’dır.
1950’lerin ortalarında Manchester United, teknik direktörleri Matt Busby öncülüğünde fırtına gibi esmeye başlamıştı. 1955-56 ve 1956-57 sezonlarında şampiyon olurlarken takımın yaş ortalaması sırasıyla 21 ve 22’ydi. Birçoğu gencecik oyunculardan kurulu bu takıma basın ve taraftarlar Busby’nin Bebekleri adını takmıştı. 1958 yılında ise Busby’nin Bebekleri, Avrupa’da da önüne geleni deviriyordu. Özellikle o sırada 21 yaşındaki Duncan Edwards ve 20 yaşındaki Bobby Charlton, geleceğin büyük yıldızları olarak görülüyordu. Ancak o yıl bir Avrupa Kupası maçının dönüşünde gerçekleşen uçak kazasıyla her şey ters yüz oldu: Duncan Edwards dahil 8 futbolcu hayatını kaybederken, ağır yaralanan bazılarının ise futbol hayatları sona erdi.
Matt Busby ve Bobby Charlton ise kazadan sağ kurtulmuşlardı. Peki şimdi Manchester United’a ne olacaktı? Busby, ağır yaralandığı için uzun süre hastanede kalmak zorundaydı. Ancak Bobby Charlton taburcu edilmişti. Bunun üzerine, Busby’nin kazayla sonuçlanan bu yolculukta olmayan yardımcısı Jimmy Murphy işe el attı. Murphy, Bobby Charlton’ın yanına rezerv takımdan ve genç takımdan oyuncuları yazarak Manchester United’ı kazadan kısa süre sonra tekrar sahaya çıkardı. United, bu toplama takımla ilk maçından 3-0 galip ayrıldı ve o sezonu zorlukla da olsa tamamlamayı başardı. Sezon sonunda Matt Busby takımın başına geri dönerken, Bobby Charlton 1973 yılına kadar Kırmızı Şeytanlar’ın formasını giydi. Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan Charlton, Manchester United’ın ve İngiliz futbolunun en büyük efsanelerinden biri olarak kabul ediliyor.
2011 yapımı bir futbol filmi olan United da işte bu trajik olduğu kadar ilham verici hikayeyi konu alıyor. Yönetmenliğini James Strong‘un yaptığı United‘ın başrollerinde David Tennant da yer alıyor.
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000)
Türkiye’nin futbol ülkesi olduğu çok söylenir. Doğrudur da. Türkiye’de futbol sokakta en çok izlenen spordur. Gerçi futbol Türkiye’de ne kadar seviliyorsa o kadar kötü yönetilir ama Türk futbol taraftarlarının tutkusu ise tüm dünyanın malumudur. Türk sineması da en iyi futbol filmlerinden birine imza atmıştır: Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000).
Serdar Akar’ın yazıp yönettiği Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ın oyuncu kadrosunda Erkan Can, Müjde Ar, Savaş Dinçel, Şahnaz Çakıralp ve Uğur Polat gibi usta isimler yer alıyordu. Film, Bursa’nın tarihi semtlerinden İvazpaşa’da esnafın ve mahalle sakinlerinin kurduğu Esnafspor takımının hikayesini anlatıyordu. Bursa Amatör Kulüpler Ligi’nde şampiyon olmak isteyen Esnafspor, teknik direktörleri Hacı’nın yönetiminde her maç mağlup olmaya artık alışmıştı. Bir nevi San Marino! Ama Hacı’nın beden öğretmeni Çetin’i yardımcısı olarak yanına almasıyla, işler değişecekti.
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, 20. Uluslararası İstanbul Film Festivali‘nde En İyi Türk Filmi Ödülü’nü alırken; Serdar Akar’a En İyi Yönetmen Ödülü’nü ve Savaş Dinçel’e En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırmıştı.
Két Félidö A Pokolban (Cehennemde İki Devre) (1961)
Sadece en iyi futbol filmleri arasında değil, gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında da gösterebileceğimiz Két Félidö A Pokolban (Cehennemde İki Devre) (1961), futbolu politik bir araç olarak ele alan yapımlardan. Film, Adolf Hitler’in doğum günü için savaş mahkumları ile Almanlar arasında organize edilen bir futbol maçını konu alıyor. Film, FC Start adıyla bilinen ve Sovyet vatandaşı savaş esiri Dinamo Kiev kalecisi Mikola Truseviç’in esir kampında kurduğu bir futbol takımının hikayesinden esinleniyor.
Yönetmenliğini Zoltán Fábri‘nin yaptığı, başrollerinde ise Imre Sinkovits, Dezső Garas, Gyula Benkő, István Velenczei gibi isimlerin yer aldığı Cehennemde İki Devre, Macar sinemasının önemli örnekleri arasında sayılıyor.
Escape to Victory (Zafere Kaçış) (1981)
En ünlü futbol filmleri arasında yer alan Zafere Kaçış, tıpkı Cehennemde İki Devre gibi FC Start’ın hikayesinden esinlenmiş bir film. Ancak bu filmde müttefik askerlerin (Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar) kurduğu bir esirler takımının Nazilerle mücadelesini izliyoruz.
Son derece sürükleyici ve bir o kadar da dokunaklı bir yapım olan Zafere Kaçış‘ın oyuncu kadrosunda ise futbol tarihinin efsaneleri de yer alıyor: Pelé, Bobby Moore ve Osvaldo Ardiles gibi Dünya Kupası şampiyonu yıldız futbolcular, Sylvester Stallone, Michael Caine ve Max von Sydow gibi usta aktörlere eşlik ediyor. Filmin yönetmenliğini ise John Huston üstleniyor.
Goal! (2005)
Yine 2000’lerde çocuk olanların asla unutmayacağı filmlerden birindeyiz: Goal! (2005). Santiago Muñez isimli kurgusal bir amatör futbolcunun, dönemin en iyi İngiliz takımlarından olan Newcastle United’a uzanan macerasını konu alan film, yayınlandığı dönemde beklenen gişe başarısını gösteremese de bugün en popüler futbol filmleri arasında sayılıyor.
Daha sonra ikinci ve üçüncü filmleri de çekilen Goal!‘ün başrolünde Kuno Becker yer alıyor. Ona Alessandro Nivola, Stephen Dillane, Marcel Iureș, Anna Friel, Tony Plana, Kieran O’Brien, Kevin Knapman, Sean Pertwee ve Míriam Colón‘un yanı sıra kulüp efsanesi Alan Shearer başta olmak üzere bazı Newcastle United futbolcuları ve gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan Zinedine Zidane, Raul Gonzalez ve David Beckham da eşlik ediyor. Ayrıca AC/DC grubunun solisti Brian Johnson da filmde rol alanlar arasında yer alıyor!
La gran final (Büyük Final) (2006)
Bu komedi filmi, konusu itibarıyla en ilginç futbol filmleri arasında sayılabilir: Moğol steplerinden göçmen bir Kazak ailesi, Sahra Çölü’nden bir grup Berberî ve birtakım Amazon yerlileri; Türkiye’nin de üçüncü olduğu ve Japonya’da gerçekleşen 2002 Dünya Kupası Finali’ni izlemeye çalışıyor!
Gerardo Olivares‘in yönetmenliğini yaptığı İspanya – Almanya ortak yapımı film, kurgu-belgesel kategorisinde sayılıyor. 56. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde de gösterilen bu eğlenceli filmi tüm futbolseverler izlemeli!
Bend It Like Beckham (2002)
David Beckham büyük bir futbolcuydu ama tarihin, hatta oynadığı dönemin bile en iyi futbolcusu değildi. Bununla beraber, muhtemelen Cristiano Ronaldo’ya kadar en popüler futbolcu oydu. İmajı, Victoria Bechkam yaşadığı aşk ve Manchester United’tan Real Madrid’e transferiyle tüm dünya uzun yıllar onu konuştu. Beckham, çok sayıda genç futbolcuya da ilham kaynağı oldu.
Aileyle izlenebilecek komedi filmleri arasında sayabileceğimiz Bend It Like Beckham (2002) da böyle bir futbolcuyu konu alıyor: en büyük hayali profesyonel futbol oynamak olan genç Hint kızı Jesminder “Jess” Bhamra. Duvarları Beckham posterleriyle süslü olan Jess, ailesinin itirazlarına karşın futbol tutkusunun peşinden gidiyor.
Yönetmenliğini kadın yönetmen Gurinder Chadha’nın yaptığı Bend It Like Beckham, ismini ise Beckham’ın frikik tekniğinden alıyor.