Erkan Avcı’yla ‘Kızıl Goncalar’ ve Sadi Hüdayi Karakteri Üzerine | EPISODE Özel Röportaj
Türkiye, aylardır Kızıl Goncalar‘ı konuşuyor; Türkiye’de en çok izlenen, sosyal medyada sahneleri en çok paylaşılan, her bölümüyle en çok konuşulan dizi. Sadi Hüdayi, tam da bu çok konuşulan hikâyenin merkezinde yer alan, karmaşık ama gerçek karakterlerden biri. Erkan Avcı, Episode’a konuştu; Sadi Hüdayi karakterini, diziyi ve Kızıl Goncalar‘ın onun için ne ifade ettiğini anlattı.
Kızıl Goncalar, geçtiğimiz sezondan beri Türkiye’nin en çok izlenen ve en çok konuşulan dizisi. 2. sezona da çok güçlü başladı. Siz de çok farklı bir karakteri, Sadi Hüdayi’yi canlandırıyorsunuz. Siz hikâyeyi ilk okuduğunuzda neler hissetmiştiniz?
Erkan Avcı: İlk okuduğumda hissettiğim şeye karşılık gelen kelime “çarpılma”. Ezberim bozulmuştu, bir diziden çok daha fazlasını okuduğumu ilk sayfaları çevirir çevirmez anladım. Kızıl Goncalar sadece bir aile ya da bir tarikatın hikâyesi değil; aynı zamanda Türkiye’nin sosyolojik gelişim ve kırılmalarına da ayna tutan bir portre çalışması bence. Bu portre, her ne kadar sekülerizm ile muhafazakârlık arasındaki çatışma gibi görünse de, aslında hikâye benim için bir köprüyü temsil ediyor. Birbirimize gidip gelebileceğimiz, orada kalmasak bile ‘karşımızdakini’ anlamak için bir nefeslik alan açıyor dramasıyla.
Sadi Hüdayi kişisel hırsları, inançları ve ailesi arasında kalan, tercihlerini bu eksende yapan biri. İzleyici açısından iyi ya da kötü diye tanımlamak, kişinin hayatta durduğu yere göre değişebilir. Siz Sadi Hüdayi’yi nasıl tanımlarsınız?
Erkan Avcı: Sadi Hüdayi’yi herhangi bir etik kalıba sokmak, bence onun karmaşıklığını basite indirgemek olur. Onun bir “iyi” ya da “kötü” olarak görülmesi, izleyicinin hangi sosyolojik arka plandan geldiğine bağlı olarak değişebilir. Sadi Hüdayi, bir yandan iman ettiği ve mirasçısı olduğu dini değerleri muhafaza etmeye çalışırken öbür yandan da kendi değerlerini yaratmaya çalışan bir karakter benim için. Radikalizmi temsil ettiğini düşündüğüm Vahid karakteri ile modernizmi temsil eden Cüneyd arasındaki denge gibi görüyorum aslında. Tüm bunlarla beraber bir insan. İstekleri, hayalleri, arzuları var. Tüm bu “dengeler” arasında bazen sıkışıp hata da yapabiliyor, bazen bir kurtarıcı da olabiliyor. Hepimiz gibi o da bazen iyi, bazen kötü. Tam da bu durum onu derinlikli bir karakter haline getiriyor.
İlk sezonda seküler ve muhafazakâr dünyanın çatışmalarını izledik. Yeni sezonda tarikat içindeki “iyiler” ve “kötüler”in çatışmasını izleyeceğimizi söyleyebilir miyiz? Sadi Hüdayi de bu çatışmanın merkezinde yer alıyor. Yeni sezona dair neler söyleyebilirsiniz?
Erkan Avcı: Kızıl Goncalar’da aslında kimsenin yeri sabit değil. Değişip dönüşüyorlar. Her karakter iyinin ya da kötünün içinden veya kıyısından geçiyor, sınanıyor. Bu da yazarlarımızın maharetiyle alakalı bir durum ve çok kıymetli. İnançların ve ideolojilerin ne kadar içselleştirildiği, bununla beraber kişisel çıkarlarla çeliştiğinde insanın neye dönüştüğü Kızıl Goncalar’ın sorduğu sağlam sorulardan bazıları… Sadi Hüdayi tam da bu çatışmanın ve soruların ortasında. Neredeyse her sahnede yeni bir ahlaki soruyla karşı karşıya kalıyor. Ve belki de en ilginç olanı, izleyicinin bu çatışmanın her iki tarafında da kendine yakın bir şeyler bulabilmesi. Yeni sezonla beraber bu hatların daha da keskinleşeceğini düşünüyorum.
Erkan Avcı: “Kızıl Goncalar, izleyiciyi sadece eğlendirmeyi değil, aynı zamanda düşünmeye, anlamaya, empati kurmaya sevk etmeyi hedefliyor. Hepimizin emanet nefretleri ve önyargıları olduğunu düşünürüm. Eğer o ezberlerimizi biraz da olsa kırıp izleyenlere sağlıklı bir empatik bakış açısı kazandırabilirsek ne mutlu bize.“
Sadi Hüdayi karakterindeki performansınız çok beğenildi. Mert Yazıcıoğlu ile uyumunuz da çok sevildi. Partnerlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Erkan Avcı: Çok sıkı bir çalışma dönemi geçirdik, tüm oyuncu arkadaşlarım ve ekiple beraber. Bunun dışında kendi çalışmalarımız da oldu. Sadi Hüdayi, dili ve çokkatmanlı yapısı itibarıyla oyuncuyu zorlayıcı bir karakter. Bu durumun altından kalkabilmek için hem işin terminolojisine hem de hal ve tavrına çok ciddi bir emek sarf ettim. Bunun izleyicide bir karşılık bulması benim için çok kıymetli. Mert Yazıcıoğlu çok iyi bir aktör. Disiplinli olduğu kadar eğlenceli de. Onun yorumu ile Cüneyd bambaşka bir şeye dönüştü. Ortak sahnelerimizdeki alışverişimiz ve samimiyetimiz beraberinde iyi bir uyum getirdi. Ben de onunla oynadığım sahneleri çok seviyorum.
Kızıl Goncalar’ın sadece bir eğlence aracı olduğunu söylemek zor. Bugünün Türkiye’sinde ve dünyasında sizce dizi nerede duruyor? Topluma katkısı ne oldu ya da olmasını bekliyorsunuz?
Eğlence unsuru elbette var ama bu sadece katmanlardan biri. Toplumsal çatışmaların, kimlik arayışının, inançların ve bu inançların zamanla nasıl evrildiğinin bir yansıması da işin başka bir katmanı. Bugünün Türkiye’sinde sekülerlik ve muhafazakârlık arasındaki uçurum, sadece politik değil, aynı zamanda kültürel bir mesele. Kızıl Goncalar, izleyiciyi sadece eğlendirmeyi değil, aynı zamanda düşünmeye, anlamaya, empati kurmaya sevk etmeyi hedefliyor. Hepimizin emanet nefretleri ve önyargıları olduğunu düşünürüm. Eğer o ezberlerimizi biraz da olsa kırıp izleyenlere sağlıklı bir empatik bakış açısı kazandırabilirsek ne mutlu bize.
Kızıl Goncalar sizin için ne ifade ediyor? İzleyicide yaratmasını umduğunuz etki nedir?
Erkan Avcı: Benim için en büyük mesele, izleyicide bir “yüzleşme” yaratmak. Hepimiz bir yerden geliyoruz, bir geçmişimiz var ve bu geçmişin şu anki kimliğimize etkileri kaçınılmaz. Ama aynı zamanda, geleceği inşa ederken bu geçmişle nasıl yüzleşeceğimiz sorusu da ortaya çıkıyor. Kızıl Goncalar, izleyiciyi kendi tarihsel ve kültürel kökleriyle yüzleşmeye davet ederken, “ötekinin” de yoluna ve yolculuğuna saygı ve empati duymaya davet ediyor bence. Bu da ancak sağlıklı bir yüzleşmeyle olabilir. Aksi halde herkes kendi yankı odalarında giderek kemikleşen ve keskinleşen bir usturaya dönüşür. Dönüşüyor da! Yüzleşme iyidir. Hak vermeseniz bile anlamak iyidir. İnsanları kendi yankı odalarından çıkarıp az da olsa empati kurmaya sevk etmesini umuyorum.
Çok lokal bir hikâye gibi gözükse de evrensel sayılabilecek bir hikâyesi var Kızıl Goncalar’ın. Yurtdışı izleyicisi için Kızıl Goncalar ne ifade edecek sizce?
Erkan Avcı: İnanç, dini bakış açısından bağımsız olarak yeterince evrensel bir konu. Kimlik arayışı, hak ve özgürlükler de öyle. Konumuz itibarıyla Türkiye’de yaşanan sekülerlik ve muhafazakârlık çatışması, aslında dünyanın her yerinde farklı formlarda karşımıza çıkıyor. Fransa’da laiklik tartışmaları, Amerika’da muhafazakârlarla liberaller arasındaki kültür savaşları gibi. Kızıl Goncalar sadece yerel bir hikâye değil; insanın inançlar, özgürlükler ve otoriteyle olan çatışmasının evrensel bir yankısı. Bu yüzden yurtdışı izleyicisi de karakterlerde kendi toplumlarından izler bulacaktır. Kaldı ki bu eksende yapılmış çok fazla drama var yurtdışında da… The Handmaid’s Tale, Unorthodox gibi. Kızıl Goncalar da bizim hikâyemiz.
Erkan Avcı ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportaj, Episode’un MIPCOM 2024 sayısında yayımlanmıştır.