Fargo 5. Sezon: Suç Kimde? Muhafazakâr Amerika’nın Gergin Annesi

Kendine has fanatik bir izleyici kitlesi olan Fargo’nun 5. sezonu yayına girdi. Joel ve Ethan Coen’in 1996 yapımı aynı adlı kült filmi polisiye, gizem, dram ve macera unsurlarını ustalıkla harmanlamış ve 1997 yılında iki Akademi (Oscar) ödülüne uzanmayı bilmişti. Yıllar sonra bu filmin izinden giden yapımcı, senarist ve yönetmen Noah Hawley önce filmi baz alarak bir dizi yapmış, sonrasında da gördüğü ilgi üzerine serinin devamını getirmişti.

Fargo filminin ve dizilerinin temel mekanı ABD’nin “Orta Batı” olarak kabul edilen coğrafi kesimidir. Burada gerek yaşam şartlarının doğa koşulları nedeniyle güçlüğü, gerekse de toplumun nispeten yabanıl yapısı filme ve diziye kendine özgü tadı katan en önemli özelliklerdendir. Medeniyetten çok uzak olmamasına karşın insanların daha basit yaşam dürtüleriyle hareket etme arzusu tabii ki kaçan ve kovalayan kişi ya da kişiler arasındaki gerilimi sürekli üst perdede tutar.

Filmin ve dizinin tüm bölümlerinin girişinde kullanılan “bu gerçek bir hikayedir, hayatta kalanların isteği üzerine ve ölülere saygıdan dolayı….” ile başlayan uyarı yazıları zaten bizleri yavaş yavaş vahim ve dehşetli bir maceranın içine girmekte olduğumuz konusunda hazırlar.

Her biri birbirinden bağımsız birer öyküyü anlatan serinin bu sezonunda orijinal filmin geçtiği soğuk, mesafeli ve puslu mekanlara benzer ortamlara yeniden dönüyoruz. Yıl 2019’dur ve Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın insanları kaosa teşvik eden söz ve davranışları nedeniyle karşıt görüşlere tahammülsüzlük zirvededir.

Her ne kadar politikanın çok da fazla etkilemeyeceğini düşünsek de Minnesota banliyösünde bir ilkokuldaki veli toplantısında gerilim artmış ve sözlü atışmalar fiziksel arbedeye dönmüştür. Bir annenin matematik öğretmenine attığı yumrukla beraber hem ortamın hem de annenin gerilimini hissetmeye başlarız. Ama daha trajik olan okuldan ayrılırken, yanlışlıkla bir polis memurunu elektrikli şok tabancasıyla vurması ve soluğu hapiste almasıdır. Neyse ki kısa bir süre sonra da bırakılır.

Bu anne, Dorothy “Dot” Lyon’dır (Juno Temple) ve sakin gözüken yapısına aykırı bir şekilde ondan beklenmeyen bir davranışta bulunmuştur. Kocası Wayne (David Rysdahl) ise silik denilebilecek karakterine karşın eşinin üzerine titremekte ve bir yandan da onu annesinden korumaya çalışmaktadır.

Zira Dot’un kayınvalidesi Lorraine (Jennifer Jason Leigh) “eli maşalı” denilebilecek bir karakterdedir ve legal görünümlü bir para tahsilat işinin başındadır. Okulda geçen olayı unutmak ve unutturmak için çabalamalar sürerken bir gece eve giren yabancılarla işlerin rengi değişir.

Okuldaki tartışma için gelmedikleri belli olan iki maskeli davetsiz misafirin Dorothy’i hedef aldıkları çok geçmeden belli olur. Dot, naif görünüşünün aksine bu konuda becerikli olduğunu göstermeye başlar. Kurduğu planla saç spreyinden alev silahı yaparak ve buz patenlerini bıçak gibi kullanarak ikiliden kaçmaya çalışır.

Ancak nafile çaba sonrası kendini onların arabasının arka koltuğunda eli bağlı halde bulur. Arabayı bir müddet sonra takibe başlayan polisler ise birazdan silahların patlayacağının işaretidir. Polis kontrolü sırasında ilk fırsatta kaçarak kendini yakındaki bir benzin istasyonunda bulması sonrası sağlam bir mücadele başlar. Bir süre sonra sadece kendini değil Şerif Yardımcısı Witt Farr’ın (Lamorne Morris) hayatını da kurtarır.

Dot’un tüm bu maceralı geceden sonra eve dönmesi ise hiçbir şey olmamışçasına olur. Kocasının gece boyu nerede olduğu sorularını yanıtsız bırakır ve ayağındaki kanamayı bardak kırılması olarak açıklar. Bir şeylerin ters gittiğini bir süre sonra anlarız. Dot’un, kendisi için şimdiki hayatını kurmadan önce Kuzey Dakota şerifi Roy Tillman (Jon Hamm) ile evli olduğunu öğreniriz.

Kendine has kural ve yöntemleri olan Roy, Dot’u halen kendi malı olarak görmekte ve onu geri almak için planlar yapmaktadır. Burada şerif yardımcısı olan beceriksiz oğlu Gator (Joe Keery) ve paralı bir katil olan Ole Munch (Sam Spruell) sorgusuzca görevlerini yapmaya çalışmaktadır.

Roy Tillman’ın federal hükümeti takmaksızın kanunlarını uygulaması ve Dot’un peşine düşmesi yanında Lorraine de gelininin bir şeyler gizlediğini düşünerek onu araştırmaya başlar. Gerilim sürekli bazal bir seviyede devam ederken maceranın dozunun artması sezon sonuna kadar nice süprizler olacağının ve çok kan döküleceğinin de bir işaretidir.

Dizinin Dot’un peşine düşenlerle olan mücadelesini içeren bölüm Fargo serisinin klasik tadını veriyor. İlerleyen bölümler boyunca bir annenin nasıl böyle mahir bir silah, dövüş ve tuzak ustası olduğunu öğrenme isteğimiz artıyor. Sürekli etek giyerek dolaşan kiralık katilin gizemli geçmişi ve hareketleri ise sonraki sezonlarda da ona ait bir spin-off geleceğinin göstergesi. Dot’un eşi olan Wayne’in bir araba satıcısı olması ise orijinal Fargo filmine yıllar sonra adeta bir selam çakıyor.

Dot rolünde Juno Temple oldukça başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Kaboom, Cracks ve Mr. Nobody filmleri ile 2010’larda yıldızı parlayan sanatçıyı yakın dönemde de Ted Lasso dizisinde izlemiştik. Kayınvalide olarak rol alan Jennifer Jason Leigh ise Hollywood’un kıdemli oyuncularından. Aktris 2016 yılında Tarantino’nun “The Hateful Eight” filminde Akademi Ödülü’ne aday gösterilmiş ancak kazanamamıştı.

Fargo bu sezonu ile iyi bir seyir zevki sunarken gündemdeki Amerikan muhafazakârlığını da çerçevenin içine taşıyor. Suç işlemenin intikam, koruma, cezalandırma gibi kendince bahaneleri olan yapısını eski hayatından kurtulmak isteyen bir anne odağında ele alınca senaryo başarılı bir görsel şölene dönüşmüş durumda.

Her karakterin kendine özgü yapısı da hikâyenin dinamizmini artıran unsurlardan. Bu satırların yazıldığı sırada ülkemizde hangi platformda yayınlanacağı bilgisi olmayan yapım ülkesinde FX ve MGM kataloglarında yer alıyor ve sezon finalinin 16 Ocak 2024’de yayınlanması planlanıyor.