Altın Koza Film Festivali’nden: Ceviz Ağacı
Levent Tanıl, 27. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde gösterilen filmleri değerlendiriyor. Tanıl’ın incelediği ilk film, başrollerinde Sezin Akbaşoğulları ve Serdar Orçin’in yer aldığı ve Faysal Soysal’ın yönettiği “Ceviz Ağacı”.
Faysal Soysal’ın ikinci uzun metrajı Ceviz Ağacı, ödüllü bir kitap yazmış olan, Göynük’te bir lisede edebiyat öğretmenliği yapan Hayati’nin çoğunluğu geçmişle alakadar travmalarına odaklanıyor. Ana karakterini sahip olduğu dertler ve atamadığı travmalarına bağımlığıyla tanıtmaya çalışan film, Hayati’yi sevip sevmeme konusunda seyirciyi tam olarak ikna edemediği için belli noktalarda tökezlemekten kurtulamamış.
Hayatı boyunca, çok da önemsemeyerek sürekli başkalarının yönlendirmeleriyle şekillendirdiği bir yaşama teslim olan Hayati, annesi ve en yakın arkadaşı Ahmet’in teşvikiyle çalıştığı lisedeki resim öğretmeni Yaprak’la evlenir. Ancak evlilikte beklediği gibi bir ilerleyiş sağlayamayan ve cinsel yönden partnerini mutlu edemeyen Hayati, edebiyat anlamında da gittikçe körelmiş bir dönemin içinde sıkışmış durumdadır.
Taşranın getirdiği sıkışmışlık hissini yaşayan bir karakter olarak ele aldığımızda Hayati için iyi bir betim yapılmış diyebilirdim. Lakin filmin Hayati’ye yüklediği birden fazla sıkışmışlık hissi mevcut ve karakterin tüm bu yaşanmışlıkların her birine ayrı ayrı erdemli tutumlar sergilemesi anlatımı mantıksızlaştırıyor.
Karısının cinsel hayatına yetersizliği, aldatılmasına rağmen görmezden gelişi, babasının intiharı ve çocukluğundaki buhrana takılı kalışı Hayati için hayatın durma noktasına sürüklemekten çok yaşanmışlıklara karşı daha güçlü bir karaktere dönüşmesini sağlıyor. Fakat başta karısı olmak üzere yaşamış olduğu kasabadaki birçok insan tarafından küçümsenip gizli bir alay konusuna dönüşen bu karakter, filmin sonuç noktasında da beklenilen erdem ya da patlama noktasına ulaştırılmadan anlatılarak öykünün mantıksızlaşmasına sebep oluyor.
Filmin tanıtımında edebiyata tutunarak var olmaya çalışan bir insan öyküsüne odaklanacağımızı düşünmüştüm. Nitekim arka planda edebi anlamda bolca alt metin de mevcut. Lakin buna karşın 12 Eylül travmaları, ilişki çıkmazları ve karakterin geçmişe dönük ruhsal gidiş gelişleri tek bir mesele üzerine yoğunlaştığımız takdirde iyi sonuçlar çıkaracak olan filmin savruk bir yapıda kalmasına sebebiyet vermiş.
Yaprak karakterinin sırf eşinden boşanmak istiyor diye sığ bir mizaca sahip olduğunun vurgulanması, filmin büyük sıkıntılarından birine dönüşmüş. Sezin Akbaşoğulları’nın canlandırdığı karakterin yetersiz anlatımı ve kendisini açıklayacak alanın açılmaması bu tarz bir izlenim oluşmasına sebep vermiş. Çünkü ortada eşinin iki senedir herhangi bir edebi metin üretememesinden yakınan bir kadını, eşinin anlatımında, kitapları evde istemeyen ve kitaplarla arası olmayan bir insan olarak görüyoruz. Bu da Hayati gibi Yaprak karakterinin de tutarsız bir noktada tutarak anlamsız bir kadere sürüklüyor filmin içinde.
Görüntü yönetmenliğinde Vedat Özdemir’in etkisi fazlaca yansıyor filmin çoğu sahnesine. Hikâyenin merkezinde de Göynük’ün sokak ve doğa manzaralarına tezat oluşturan karakterler filmin bütünüyle uyumlu ki burada Serdar Orçin faktörü de hemen hemen her sahnede kendisini gösteriyor ve eldeki senaryoya olabildiğince üst seviye gerçekçilik katabilen tek isim oluyor.
Son tahlilde Ceviz Ağacı için iyi niyetli ama aceleci bir senaryoyla oluştuğu hissi uyandıran bir film diyebilirim. Kadın tasviri üzerine yoğunlaşıp ana karakterin çatışabileceği bir konum oluşturulsaymış beki çok daha verim alacağımız bir öykü izletebilirdi. Yine de Faysal Soysal’ın ilerleyen dönemlerde bu tarz boşluklara yoğunlaşıp daha güçlü hikâyeler anlatacak bir yönetmen olacağı konusunda umudum çok!